arecrateria Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2017 Etrafımızı saran zifiri karanlıktan şikayet ediyor, ancak var gücümüzle de içimize çekiyoruz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2017 Öfkem Üstü kalsın derdi ve bırakırdı hayatımı Bayat bisküvi kokan o mahalle bakkalına Öfkem İşi bitmiş bir çalı süpürgesi gibi Dayamaktır kendini duvara... Öfkem Pollyanna Neden güzeldi? Bütün güzeller gibi elinde bir bardak sıcak çayla -Didem Madak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2017 Ben vazgeçsem de kendi kendini müdafaa eden düşler büyütmüşüm. Tanrıysa çok cesur olmalı. Acımışım. Ertelemişim. Sevgimi tartmayı bile denemişim. Kendim olacağım derken, dikenlerle çevrelemişim etrafımı. Batmışım, yakmışım, takılmışım. Kendime de... batmışım, yanmışım, tıkılmışım. Doğru olanı yaptığıma inanmış olsam da sonuçlara kırılmışım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Temmuz 31, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 31, 2017 Yıldızlar ancak şehirde sayılabilir. İşte bu yüzden büyüsü kaçıyor. Ama yine de ilgi çekici, yine de merak uyandırıcı, yine de düşündürücü. Bir şeylerin varlığını bilip de hissedememek boşlukta savrulmak gibi. Görme isteği, algıda seçicilik; insanı istediğine inandırır kimi zaman. Olur da başarırsan ve yaklaşırsa gerçeğe gördüklerin, sarıp kesene koy hemen. Cilalama, parlatma, temizleme! Özünden uzaklaşmadan. Kendini kandırmadan. Küsme düşlerine. Fırsatlarla besle. Yalnız el mahkum, gerçekliği tanımalısın böyle de. Aman yüreğini ve düşlerini açtığın bilinçsiz bir zihin olmasın. Sonra acırsın, kendine kıyarsın. Dank eder bir gün, kızarsın. #Love is natural and real But not for such as you and i# Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2017 Bir gün Ay'ı görmek için kafamı sarkıttığımda birisi düşebileceğimi, kafanın insan vücudunun kalanına oranla ağır olduğunu söylemişti. Mevzu bahis fizikseldi tabi. Şimdi ben de söylüyorum, "dikkatli olun, insanın kafası ağır çekiyor!" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2017 Şimdi delirdiğimi falan düşünebilirsiniz ama... Az önce bir yıldızın gözden kaybolmasına şahit olduğuma inanmak üzereyim. Yok bu bir metafor değil tekrar ediyorum bu bir metafor değil. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2017 Kedi sokağı izliyor, amca kediyi izliyor, ben amcayı izliyorum. Başka bir şey de beni izliyor olabilir mi diye düşünüyorum sonra. Belki öyle bir döngüdür ki bu, sokak da beni izliyordur. Az önce bir adam geçti sokaktan, elinde poşetiyle. Tam köşeyi dönecekken arkasına dönüp kafasını eğdi. Ne arıyor bu adam derken vazgeçip devam edecekti yoluna... Birincisini duymadığım ikinci bir tıngırtı daha! Dönüp tekrar eğildi. Bulamayınca, vazgeçip devam etti. Bense bir Radiohead klibi izliyormuş hissine kapıldım, neden bilmem. Sonraaa *lüksün sokak kedisi, bir arabanın önünden kaplumbağa yavaşlığıyla geçti. Birbirine sarılan iki adam gördüm de içim ısındı biraz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
BayParadoks Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2017 Kısır döngüyü değişime gebe bırakmaya çalışan kör spermleriz , diğerlerinden daha hızlı olursak var olucaz zannediyoruz , olup biten tanrının mastürbasyonundan ibaret ve bu işin sonunda rahimden düşen bir bebek , topraktan altın olarak çıkan bir cevher yok , çöpe gidecek bir peçete var.(dı) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2017 Her defasında biraz daha ölüyoruz. Attığımız her adımda, aldığımız her nefeste, saniyenin her hareketinde ölmeye biraz daha yaklaşmış oluyoruz. Oysa ki henüz yaşıyoruz, bilemiyoruz ne zaman biteceğini. Uzun lafın kısası; yaşamak bizi öldürüyor. Ne garip değil mi? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
BayParadoks Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2017 Sanal gerçeklik aslında yeni bir terim değil bundan 50 yıl öncede vardı ve üzerine araştırmalar yapılıdı fakat maddi destek ve veri yetersizliğinden ötürü kısa sürdü , o zamanda şuankine benzer bir gözlük takılıyordu farkı enerjiyi dışarıdan uzun bir kablo ile alması ve basit geometrik şekiller gösterebilmesiydi .Şuan gördüğünüz üzere çok kısa bir sürede büyük gelişmeler oldu bu konuda büyük bir talep olduğu ve bu talebin hiç kesilmeyeceği aşikar dolayısıyla bu alanda gelişmeler devam edecek , sürekli gelişmeye devam eden sanal gerçeklik elbet bir noktada gerçeklikten ayrılamayacak noktaya gelecek tabi bununla beraber simülasyon ve yapay zeka teknolojisi de gelişecek kısacası gelecekte sınırsınız simülasyonlar yapılacak. Dolayısıyla şuan bir simülasyonda olma ihtimalimiz olmama ihtimalimizden daha fazla. Aynı zamnda bulunduğumuz yıl buna çok uygun. İşin başka bir komik tarafı buna karşı argüman üretmekte mantıksız çünkü sahip olduğumuz bilgi ile yüklenmiş olabiliriz. Belkide az önce taktı biri kaskı ve biz varolduk. Belki npcyim belki oyuncu onu bilmiyorum ama öldüğünde üzerinde değişik ekipmanlarla uyanmak ilginç olurdu , hepsi 5 dk sürmüş vs. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 19, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 19, 2017 Önüm, arkam, sağım, solum 'O' be. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 20, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 20, 2017 Gecenin serinliğine daha fazla dayanamamış yer yüzü. Çekmiş burnuna kadar bulutları, sıcacık uyuyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 20, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 20, 2017 Bir deniz kenarında veya bir mesire alanında ya da dağın başında, her neredeyse işte. Şekli şemali rengi size çok güzel göründüğü için. (Bunun taşla alakası yok, sizin duygu durumunuza göre de şekilleniyor olabilir) Bir taş parçasını alıp eve getiriyorsunuz örneğin. Kısa bir süre göz önünde bulundurulduktan sonra çekmece/dolap köşelerinde unutulup gidiyor. Oysa siz onu bulmadan önce ne güzeldi manzarası, yaşam alanı. Belki şartları çetindi biraz ama olsundu. Başına gelen bütün zorlukların bir parçasıydı o da. Demem o ki; size önemsiz görünmesi bir şeyin önemsiz olduğu anlamına gelmez, o sizin büyük gönüllülüğünüzdür. Her hangi şeylerin kaderleriyle oynamayın. Renklerini elinden almayın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PiaA Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2017 Benimle alakası yok, bir arkadaşımın derdiyim ben. Yani doktor bey benim ciğerlerim tertemiz lakin arkadaşım çok sigara içiyor... Duyuyorum gece yarıları öksürük seslerini... Hayır, aynı evde kalmıyoruz. Nasıl mı duydum? Duydum mu dedim ben? Yani o bana anlatmıştı diyecektim. Öksürüyormuş geceleri... Hatta bir seferinde uykudan uyanıp ne varsa kırıp dökmüş, sonra dizlerinin üzerine çöküp kanlı kanlı kusmuş, gelen mesajlara da iyiyim sen nasılsın yazıp geçmiş. Ben onun yalancısıyım valla doktor. Bir çare bulalım arkadaşıma, ölür yoksa gerçekten bakın ölür gider... Meze gibi hissediyorum diyor bana, ha ha ha, hemde şu rakıdan bir yudum alıp mezeyi bitiren yalancı içicilerin mezesiymiş... Komik çocuktur doktor bey, vicdanlıdır, aşk doludur yüreği, kötü nedir bilmez, bilir ama konuşamaz, ingilizce gibi anlarsın ya pratiği yokmuş... Bir arkadaşımın derdiyim ben doktor bey, bana bir çare bulun yani arkadaşıma... Kusura bakmayın doktor bey şu an bütün gece sevişmekten utanmayıp eczanede viagra istediğini söyleyemeyen samimiyetsiz delikanlı gibi hissediyorum kendimi. Kafanızı karıştırmayayım ben sizin, bu numaram, arkadaşıma bir çare bulursanız beni arayın, onu arasanız da benim telefonum çalar zaten.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2017 Gecenin ıssız sessizliğini yutkunurken kulaklarımda oluşan çıtırtılar bölmüştü. Bende bu zifiri karanlıkta nerede olduğumu ilk kez o zaman sormuştum kendime. Hava serin olmalıydı çünkü, kollarımı bedenime dolanmış halde buldum. Yerler ve duvarlar beton ve hiç pencere yoktu. Ama bir kapı olmalıydı. En azından burada doğmadığını biliyordu. Her hangi bir yeri acımıyor veya ağrımıyordu demek ki şimdilik her şey yolundaydı. O halde ayağa kalkıp el yordamıyla kapıyı bulabilir, hatta şanslıysa açıp çıkabilirdi. Ayağa kalktığında karanlık onu adeta yutmuştu. Ayakta mıydı, yoksa oturuyor muydu? Yönü ne tarafa doğru dönüktü? Ne yana gitmeliydi? Yerde emeklemek daha doğru olacak sanırım diyerek yere çömeldi. Başı da dönüyordu, muhtemelen karanlıktan. Emeklemeye başladığında kısa süre sonra bir duvar buluverdi, artık birleşim yerinden devam edebilecekti. Yan duvarları elleriyle yoklaya yoklaya ilerlerken bir bacağı boşa geldi ve bir kaç metre aşağı düşüverdi. biraz canı yanmıştı ama bu da neydi şimdi? Her yanı kapalı bir kutudan başka bir kutuya düşmüş gibiydi. Bu daha küçük olmalıydı ve bir kapı olması artık daha düşük bir ihtimaldi. Kendini zorlayıp duvar dibinden yürümeye devam etti. Bu kez yeri de kontrol ediyor, temkinli adımlar atıyordu. Birden zeminde bir ıslaklık hissetti, elini batırıp kokladı ve temiz su olduğu kanaatine vardı. Kalp ritmi git gide yükseliyor, burada ne yapacağı düşüncesi endişesini bir türlü bastıramıyordu... Sonrası mı? Edit: Kan ter içinde uyanmış, hepsi bu. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
electronicalev Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2017 Bugün pek bir kırılganım. Birine karşı değil, bir şeye karşı değil, hiçbir şey kalbimi kırmadı hayır. Kırgınım demiyorum zaten. Kırılganım. Hassasım. Sonsuz bir gökte alevlenmek istiyorum ama canım yanmasın. Ayağımı yorgana göre uzatmak istiyorum ki ayağım hiç üşümesin. Güneşten koruyucu şemsiye olsun, bikinim ile uzanayım şezlongda, ancak güneş olmasın, delirmiş gibi yağasın yağmur ve şemsiye beni koruyamasın. Pıtır pıtır doluşan damlalara küfretmekten ziyade yalvarayım, daha çok arındırsınlar beni günahlarımdan. Yoksa günahlar taşıyacak tabutumu ve kabullenişim yeni dünya düzenini, geçmişin olmayışını,geleceğin tatminsizliğini. Artık tek ümidim Al Pacino sakinliğinde vurmak gölgelere. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2017 'Evren aslında yokmuş' sonucuna nutku tutuluyor insanların, pek uçuk geliyor sanırım. Her şeyin aslında kafatasının içinde olduğunu her gün biliyor, görüyor, duyuyor oysa ki. Ay a da gitsen kafanın içindesin aslında. Bazen yatağında yatıyorsundur, ancak uzay gemisine binmiş ve gidiyor gibi hissediyorum dersin. Yatmıyorsundur aslında, gidiyorsundur denir ona. Uzatmıyorum, ,çünkü uzatınca ben de çok karışıyorum. Kimisi 'kalbinde nasılsa, öyledir' diyor. Ben, aklında nasılsa öyledir diyorum. Aklının içinde yaşıyorsun, haberin yok. Bunca dünya, evren, kainat, sokak, tanrı hepsi aklının içinde. Peki sen bu aklın neresindesin? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2017 güzel insanları kibrinizle öldürdünüz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2017 Talihsiz bir olay yaşanması konusunda mıknatıs gibiydim. Ve yine kendimden nefret edermiş gibi bakıyordum hayatıma, uzaktan. Normal geçirebildiğim günlerim de oluyordu, öyle bakmayın o yüzden. Sanırım bu zaman olarak biraz daha gerideydi her neyse. Tanrı ile aramda her hangi bir sorun yoktu aslında. veya allah veya yaradan, rab siz nasıl isterseniz? Var olması gerekmiyordu benim yaşayabilmem için, neticede hayattaydım ve bana doğrudan müdahale etmiyorsa benim için var oluyor sayılmazdı. Eşit derecede yok olduğunu da söyleyemezdim, çünkü bunu bilemezdim. Kısacası varlığı ve yokluğu benim için bir di. Açıkçası benim doğru dürüst karakterde bir insan olabilmem için, bir tanrı ya ihtiyacım yoktu. Vicdanım vardı, empati yeteneğim, ahlakım ve kendime olan inancım, bu benim için yeterliydi, fazlasına gerek duymuyordum. Ancak talihsiz olaylar yaşıyordum son yıllarda ve bunlar benim önleyebileceğim şeyler değildi. Hiç kimsenin önüne geçemeyeceği şeylerdi. Öfkeliydim, çünkü ben bunları hak edecek türden kötülükler yapan biri değildim. Çaresizlik beni daha da çok öfkelendiriyordu. Bunların bir sorumlusu olması gerekiyorsa bu bir tanrı olmalıydı. Eğer gerçekten bir tanrı varsa ona inanabilir ve zamanı geldiğinde bana verebileceği mantıklı cevapları olması gerekirdi. Ben cevaplarımı aldığımda hiç bir şeyi değiştiremeyecek olmak elbette ki ayrı bir işe yaramaz türden yaşanmışlık olacaktı. Öfkelenmek beni tanrı ya mı yaklaştırıyordu yoksa? İnanmam için bu yolu izlemeye gerek olmadığı oysa ki çok açık. Siz de öfkelendiğinizde kendinize suçlayacak bir tanrı mı ararsınız? yoksa onu yaratır mısınız? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2017 Hayattan şikayet edip duruyor, bir şeylerden sürekli olarak mutsuz olmanın bir yolunu buluyoruz. Peki acaba hiç düşünüyor muyuz? Hayat bizimle mutlu mu? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2017 Zamanla el ele verebilmem gerekirdi. Zaman beni eziyor, geçiyor. Ben ona saldırıyorum, sonra kopuyorum. Biliyorum, bu kaybedeceğim bir savaş olur. Lakin tutamıyorum zamanın ellerini, kavrayıp da yanında yürümeyi bir türlü beceremiyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2017 Yüksek dağlarda iki kayanın arasında acan çiçekler... Hiçbir insan gözüne dokunmadan doğuyor, gülüyor ve soluyor... Bir karınca tırmanıyor yapraklarına, bir kartal uçuyor üzerinden... İnsanın haberi yok, iki taşın ortasında olan bitenden... Bir filmde söylendiği gibi; "Güzel olan, ilgiye ihtiyaç duymaz..." 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Moterda Olisya Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2017 (düzenlendi) Buzun üstünde kan, Sıcak ve kaygan. Uzakta ve yakında, Güneş donuyor ufukta. Bitti sanılan ve unutulanlar, Canlanıyor bu donuşta. Tende bir ürperti, Rüzgar işliyor içine sanki. Karanlık ve aydınlık, Kalpler umutsuzlaşıyor artık. Uzakta ve yakında, Güneş donuyor ufukta. Bitti sanılan ve unutulanlar, Canlanıyor bu donuşta. ----------------------------------------------------------- Matem siyahı güller kuruyor yavaşça, Yaprakları savruluyor sert esen rüzgarda. En derin arzular uyanıyor pervasızca, Dinmeyen bir tutku ile yanıyor kalp çanağında. Güç nidaları yankılanıyor havada, Gözler kapanıyor yavaşça karanlıkla. Acıyla kıvranan ay, Aydınlatıyor istemsizce bir çehreyi. Dudakta bir fısıltı ve gözlerde bir donukluk ile, Gösteriyor karanlıkta kalması gerekeni en çekici haliyle .... Kasım 9, 2017 Moterda Olisya tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2017 Kuyu derin ip kısa Çek çek gelmiyor An uzun ömür kısa İç iç bitmiyor Çay soğuk gece uzun Yaz yaz geçmiyor Hüzün çok şiir kısa Tek tek seçilmiyor Hedef yakın yol uzun Koş koş geçilmiyor ............ Ararsan şu zerreyi kainatta bir hakikat Fezayı alemi gezmene gerek yok kat kat Her yer boş kafa dolu kırılmış sakatat Gözler kem olmuş düşünceler sakat Amalar lakinler bilimum hainler fakat Kötüler dört nala iyiler sakat at ...................... Fesi bilmez sarığı bilmez Giy dersin insanlık postunu Anlatamazsın dil bilmez Yediği yalan tükürdüğü iftira Hakim kendisi hakkı bilmez Karıştırır Şeyh ile Piri Dini bilmez diyaneti bilmez Sorsan büyük üstatdır Siyasidir ama tarih bilmez Mısır koçanı gibi olmuş saçları Kadir bilmez şinas bilmez Üstün görür düşman işgalini Namusu yok şeref bilmez Örümcek kaplı yobaz beyni Işık bilmez yol bilmez Mısıra fes tak olurmu adam Oğulu bilmez kızı bilmez Salya akıtır saldırır atama Soyu yok sopu bilmez Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2017 uzun uzun, yazıp yazıp sildim. Gerisini siz düşünün artık. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.