Jump to content

goeita uygulamalarinda yasananlar- Demon Gamori Daveti


birim

Önerilen Mesajlar

Arkadaslar çok uzun bir konu onun için orta kisimdan basladim ikinci kismini da eklicem cagirdiklari gelene kadar cok ugrasmislar ve sonra ...

 

Buraya kadar gelmelerine rağmen ses veya görüntü oluşmadı. Burdan sonrası birinci operatörün ağzından anlatılıyor;

 

“Tüm bu ritüele rağmen herhangi bir sonuç elde edememiştik. Önce ikinci operatöre sonrada medyuma baktım. Nerde hata yaptığımızı düşünürken medyum çemberden çıkmadan önce defetme ayinlerini yapmamız gerektiğini söyledi. İkinci operatör tekrar baştan mı başlasak diye bana sordu. Kesinlikle yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünüyordum. Aslında tüm hazırlıklarımız doğruydu. Ancak bir yerde mutlaka bir hata yapmış olmalıydık. Yada daha farklı bir şeyler. Daha sonra içimden bu kelimeleri söylemek geldi ve gerçekten böyle hissettim ve yüksek sesle titreşimli bir şekilde bu isimleri söyledim “ADONAI, IEHOVAH, PARACLETOS, ZABAOTH, PATHTUMON, ITEMON, PREYAI, AMIORAN, ANAPHAXETON, ELION, INESSENFATOAL, PRIMEUMATON, AGLA, ISCHYROS, SCHEMA AMATHIA, , ASHER EHYEH ORISTON, ATHANATOS, TETRAGRAMMATON ALPHA ve OMEGA burada hala saklanarak bizleri kandırmaya çalışıyorsun ve bu isimlerle sana emrediyorum bu yaptığın hileden vazgeçip görünür bir şekilde üçgendeki çemberin içinde ortaya çık.” Sonra tekrar isimleri tekrarlamaya başladım. Schema dediğim sırada yüksek sesli bir kahkaha duydum ancak isimleri sonuna dek okumaya devam ettim. Diğerlerine baktım kahkahayı onlarda duymuşlardı ve bana bakıyorlardı. İkinci operatör gülme sesini duydun mu dediği anda mor bir ışık üçgenin içinden parıldadı. Daha sonra ışık yukarı doğru yükseldi. Hepimiz şaşkınlığımızı ve korkumuzu saklamaya çalışıyorduk. İnsan böyle bir durumda duygularına hakim olamıyor, adrenalin tüm vücudu sarıyor ve o yerden bir an önce kurtulmak istiyor. Aklıma The Bornless ritüeli deneyimlerim geldi ve az önce söylediğim isimleri tekrar söyleyip “ bu isimlerin gücüyle tanrının kırbacı bana verildi, ve şimdi güzel bir şekilde kendini göstermeni emrediyorum” dediğim anda ışık kayboldu ve şekli ortaya çıktı. Tamda bu sırada tekrar bir kahkaha daha attı. Aslında bunu hiç birimiz beklemiyorduk. Ruh hiçte zorlanarak gelmişe benzemiyordu yada şuanki durumundan acı çektiğini söyleyemezdik ancak öyle olduğunu düşünmek istiyorduk. Sonuçta onu oraya bağlamıştık. Daha sonra medyum: “Eğer itaat etmeyi reddediyorsan şaşırmadan dikkatlice bak. Senden önce buraya getirdiğim Süleyman’ın Pentacle’ına dikkatle bak. Exorcismin ortasında duran seni ortaya çıkaran kişilere, korkusuzca Tanrı tarafından silahlandırılmış seni kuvvetlice invoke eden ve ortaya çıkman için çağıran OCTINOMOS denilen efendilerine dikkatle bak. Bu sebeple taleplerime mantıklı cevaplar ver ve Lordunun ismine itaat etmek için hazırlan;BATHAL veya VATHAT aceleyle ABRAC’ın üzerine koşuyor!ABEOR, ABERER’in üzerine geliyor!” dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hoş geldin Ey Gamori, en soylu duk! Sana hoş geldin diyorum bana geldiğin için çünkü dünyayı, cenneti ve cehennemi ve onların içindeki her şeyi yaratanın ismiyle seni biz çağırdık ve ayrıca sen itaat ettin. Seni çağırmak için sahip olduğumuz aynı güçle seni bağlıyoruzki böylece burada çemberin içinde varlığın sabit ve istediğim süre boyunca kibar ve görünebilir kalacak ve isteklerimi hilesiz dürüstçe ve gerektiği gibi yapana kadar benim iznim olmadan buradan ayrılamayacaksın.” Dediği anda tekrardan bir kahkaha attı. Aslında benim kişisel beklentim daha heybetli korkutucu şekilde gelmesiydi. Hatta geliş şeklini bile farklı hayal ediyordum. Daha önceki araştırmalarımızda ki geliş şekillerine hiç benzemiyordu. Önce belki bir gök gürlemesi veya korkunç bir ses duyacaktık, sonra yavaş şekilde ortaya çıkan sise benzer bir görüntüyü fark edecektik daha sonra bu sisin içinden çıkmak istemeyip kendini bize göstermeyecekti, belki sonra biz onu zorlayacaktık ve tehdit edecektik bundan dolayı oda zorunlu olarak kendini gösterecekti ve sonra neden beni çağırdınız, neden bana işkence ediyorsunuz, beni serbest bırakın gibi şeyler söyleyecek bazen bizi tehdit edecek bazen uyumlu şekilde konuşacak sonuç olarak itaat edecekti. Ancak bunların hiçbiri olmadı ve hiçbirini söylemedi, sadece bizimle dalga geçer gibi kahkahalar attı. Aslında bize oyun oynamıştı eğer o gelmedi diye çemberden çıkmış olsaydık acaba ne olacaktı düşünmek bile istemiyorum. Ayrıca anlatılan şekilde gelmemişti. Büyük bir devenin üzerine binmiş bir şekilde gelmesini bekliyordum. Ancak ortada deve falan yoktu. Boynunun etrafında iki yılan sarılıydı ancak yılanlar hareketsiz şekilde duruyordu. Boynunun alt kısmında iki halka vardı bir sarı biri mavi renkliydi. Yılanlar bu halkanın içinden çıkıyormuş gibi görünüyordu. Saçları yüzünün bir kısmını örtüyordu bu yüzden yüzü tamamen görünmüyordu. Ancak görünen taraf bile oldukça güzel ve seksi bir kadın yüzünü andırıyordu. Hepimiz seksiliği konusunda aynı şekilde düşünmüşüz. Belinde tacı olması gerektiğini biliyordum o yüzden beline baktım ancak taç yoktu daha değişik bir kemer ve kemere asılı birçok süs vardı. Vücut hatları ve giyinişi mitolojik arap cariyelerini anımsatıyordu ancak açık kıyafeti yoktu. Üzerini tamamen örten hatlarını belirgin şekilde gösteren iki kısımdan oluşan elbisesi ve bu elbisenin üzerine sarılmış tülleri vardı. Elbisenin ilk kısmı sadece göğüslerini kapatan bir sutyen gibiydi ancak tüller geriye kalan her yeri kapatıyordu. Pantolon şeklindeki kıyafeti ayaklarına kadar uzanıyor ve tüllerde pantolonun üzerinden yere değiyordu. Saçları siyah ve yere kadar uzanıyordu. Yüzünün görünen tarafı çok güzeldi ve sürekli bir gülümseme mevcuttu ve bize sanki hafif bir gülümseme ile bakıyordu. Ancak saçlarının kapattığı yüzünün diğer kısmını hiçbirimiz göremedik. Zaten bu ruhu çağırmamızda ki en büyük etken görünümünün korkutucu olmamasıydı. Sonra medyum bana baktı ve buradan sonrasını benim yürütmem gerektiğini söyler gibi eliyle işaret etti. Tanrının isimlerini söyledikten sonra “sana ismini ve görevini söylemen için bu isimlerden aldığım güçle emrediyorum” dedim. Neden böyle söylediğimi açıkçası bilmiyorum Şuana kadar yaptığımız tüm araştırmalarda ilk karşılaşma anından sonra genellikle yine emir verilerek ismi ve görevi soruluyordu. Bu benimde bilinçaltıma işlemiş olmalı ki bu şekilde konuşmayı uygun buldum. Daha önceden neler soracağımızı nasıl konuşacağımızı ezberlemiştik ancak geliş şeklinden dolayı planladığımız gibi konuşmalar olmayacaktı. İlk geliş anından sonra kendisini göstermesi için uzunca nasıl konuşacağımızı kararlaştırmıştık ve daha sonra ismini ve görevini soracaktık. Ancak bu konuşmaları atlamak zorunda kaldım çünkü ortaya çıkmıştı bu yüzden tanrı isimleriyle emrederek ismini ve görevini sordum. Cümlemi bitirdikten hemen sonra tekrar gülmeye ve kahkahalar atmaya başladı. Bir süre güldükten sonra etkileyici bir kadın sesi ile konuşmaya başladı “İsmimi ve görevimi bilmeden beni buraya nasıl çağırdınız? Elbette ismimi ve görevimi biliyorsunuz” Sesi gerçekten etkileyiciydi ve hepimizi etkilemişti ancak etkilenmemiş gibi görünmeye çalışarak “daha fazlasını bilmek istiyoruz” dedim. Ruh : “ İsmim sizinde bildiğiniz gibi Gamori. Karanlıklara hükmeden Gremory’de derler bana, bazıları da kalplere fısıldayan Gamory der. Sizin türünüz bazen melek der bazen iblis bazen de tanrı. Bir zamanlar bana birileri Ate derdi başka birileri Pitho başka birileri de Venüs. Birileri Kirke derdi birileri Nike veya Nyks. Bazen Appiades derlerdi bazen Graces. Bir zaman Isis dediler bir zaman sonrada Bastet. Bunlardan bazısı Mefetseger dedi bazısı da Oetesh. Bazısı Icshel dedi bazısı Jin-lian. Bazısı Rati dedi bazısı Priti bazısıda Sati. Birileri Eluzza dedi birileride Ianna. Kimisi Lofn dedi kimisi de Sjofn. Siz ne demek istersiniz bana?” dedi. Bunun üzerine ikinci operatör tanrı isimlerini söyleyerek “ bu isimlerden aldığım güçle sana gerçek ismini ve görevini söylemeni emrediyorum” dedi. Yeniden bir kahkaha attı ve konuşmaya başladı. “ Sizi demir parmaklıkların arkasına koysalar ve üç tane hamam böceği gelip size emretse ancak onları ezmeye eliniz ve ayağınız uzanamasa ne yaparsınız. İşte söylediğim gibi ve efendiniz Süleyman’a söylediğim gibi gerçek ismim Gamori” bunu söyledikten sonra konuşmaya başladım ve dedim ki : “Eğer bu kibirini ve hilekarlığını sürdürecek olursan seni cezalandıracağım ve sonsuza kadar bu ateşe bağlayacağım” Gamori : “Böceklerden biri size dese ki seni ateşte yakacağım, üzerine basıp ezeceğim ve siz böceğin boyutunu bilirken böcek kendi boyutunun farkında değilse acaba boyutunu bilmeyen böcek mi kibirli yoksa tehdit ettiği mi ?” tekrar konuşmaya başladım “ Bizim gücümüz ortada seni buraya bağladık ve eğer bizi yok edebilecek gücün varsa yok et…” tam bu sırada sözümü kesti “ Eğer beni bağladıysanız bende sizi buraya bağladım eğer bulunduğunuz yerden çıkabiliyorsanız çıkın. Ben sizinle makul şekilde konuşacağım ve istediklerinizi makul şekilde karşılayacağım ancak bunu sizin olmayan gücünüzden dolayı değil verdiğim sözden dolayı yerine getireceğim. Şimdi kibrinizi bırakıp anlatacaklarımı dinleyin.” Ne yapacağımızı açıkçası şaşırmıştık. Aslında bu yönden bakarsak bize bir anlaşma sunmuştu emrederek konuşmayın bende sizin isteklerinizi yapayım gibi bir şey demişti ama nasıl güvenecektik. Aslında dediği mantıklıydı onu buraya bağlamış olabilirdik ancak çemberden dışarı çıkamadığımıza göre oda bizi buraya bağlamıştı. Karar vermeye çalıştım medyum ve ikinci operatörde şaşırmış bir şekilde bir şey söylemem için bana bakıyordu. “Evet seni dinliyoruz” dedim. Ve tekrar konuşmaya başladı “ Ben size gizli hazinelerin yerlerini söyleyebilirim ancak ortaya çıkaramam bunu çıkarmak size kalmış bir şey. Belki ortaya çıkarabilir belki de çıkaramazsınız. Bu sizin yeteneğinizle alakalıdır. Ben istediğiniz kadınları size aşık edebilirim ancak bu aşk sizin istediğiniz şekilde bir aşk olmayabilir. Ben istediğiniz kadınların size olan arzusunu artırabilirim. Sevgi ise farklı bir şeydir. Ölülerle konuşmayı öğretebilirim ki bu çok zor bir şeydir. Ayrıca şuan ve geçmişte olan şeyleri söyleyebilirim ve bunların etkilerinden doğacak şeyleri yani geleceği söyleyebilirim. Şimdi isteklerinizi söyleyin” İkinci operatör: “Yani tam olarak geleceği göremiyorsun ?” Gamori: “Sen bir kadını hamile bıraktın ve eğer kadın çocuğunu aldırmazsa 7 ay sonra bir çocuğun olacak cinsiyeti de bir kız işte bu şekilde geleceği söyleyebilirim” hepimiz ikinci operatöre bakıyorduk oda şaşırmıştı. Söyledikleri doğru olabilirdi. Yani geleceği bilmiyor tahmin ediyordu. Asıl amacımız Gamori hakkında bilgi almak sonraki amaçlarımız gizli hazine ve kadınlar olduğu için Medyum : “Peki bize kendi hikayeni anlat ve bize türün hakkında bilgiler ver” dedi. Gamori : “ Bu dünyada yaşayan birçok hayvan var. Hepsi belirgin şekilde birbirinden ayrılar. Bir aslanla bir kedi birbirinden farklı. Bir koyun ile keçide birbirinden farklı. Ama sizlerin memeliler sınıfı dediğiniz bu hayvanların özlerinde hepsi çokta farklı değiller. Bu hayvanların bazıları biraz zeki bazıları da biraz daha zeki. Sizin türünüzde aslında bu hayvanlardan farksız. Biraz daha fazla düşünüyor biraz daha fazla zekisiniz ancak çoğundan da daha az hissediyor daha az görüyor daha az duyuyorsunuz. Sizler konuşmasanız bile ben sizi duyabiliyorum. Vücudunuzda ki korkuyu heyecanı hissedebiliyorum. Bunu çoğu hayvanda biraz hissedebiliyor ve sizin türünüzden birkaç istisnada bunları hissedebiliyor. Bu durumda sizin sınıflandırdığınız ait olduğunuz türünüzde hanginiz daha üstün hanginiz daha aşağıda karar vermek dışarıdan bakan için gerçekten zor. Bu hayvanlar mı daha üstün yoksa sizler mi. Ve bir zamanlar sizler yokken, bizim türümüz vardı. İşte sizlerin sadece melekler olarak bildiğiniz bizim türümüz sizin hayvanları ayırdığınız çeşitlilik gibiydi. Hepimiz özünde aynıydık ancak tek bir tür yoktu. Eğer o zaman bizleri görseydiniz farklı farklı tür isimleri koyardınız. Lucifer, Micheal, Gabriel aynı türdü. Uriel Raphael ise biraz daha farklı bir türdü. Semyaza, Daniel, Azazel, Amezarak başka bir türdü. Ancak sizin anlatımınızla hepsi melekti. Şuan iblis dediğiniz Amoyman, Carson, Zimimay ve Gaap aynı türdü, yine iblis dediğiniz Carnesiel, Caspiel, Amenadiel ve Demoriel başka bir türdendi. Bael ve Paimon aynı türdü buna rağmen Asmoday ve Belial farklı bir türdü. Aim, Berith, Murmur, Orabas ve ben başka bir türüz Ancak siz tüm bu türlere iblis dersiniz. Çünkü aynı yerde yaşıyoruz. Sizlerinde hayvanlar olduğunuz gibi.” İkinci operatör: “Bizler hayvan değil insanız.” Gamori: “ Ey insanoğlu senin babanı ben tanırdım. Babanız şuan ki tüm erkeklerden daha güzeldi. Annenizde tüm kadınlardan daha güzeldi. Babanız şuan ki tüm insanlardan daha zeki ve akıllıydı. Ancak bizim türümüz kadar değil. En zeki babanız ve anneniz şeytan tarafından kandırıldı. Aslında Lucifer onların gözlerini açtı. Biraz daha zeki olmalarını sağladı. Sonra sizler türediniz ki her biriniz atanızın farklı bir özelliğini aldınız asla tamamını alamadınız. Biriniz babanızın zekiliğinden biraz aldı başka biriniz güzelliğinden ancak tamamını değil. Babanızın güzelliği tanrının suretinden geliyordu ancak birebir kopyası değildi. Sadece akıllı gözlerle bakan için andırıyordu. Aslında çamurdan yapılmış heykelden başka bir şey değildi. Sizler şuan ne babanızın ne tanrınızın suretine benziyorsunuz. Buna rağmen şuanda ve her zaman sahip olduğunuz bu kibrinize, ukalalığınıza ve kendinizi çok özel hissetmenize şaşırıyorum.” İkinci operatör Gamorinin sözünü kesip “Bizler kibirli ve ukala değiliz ancak her birimiz kendine göre özeldir” dedi Ruh: “O zaman tüm bu evrende bir bakterinin kendisini çok özel hissetmesi gayet doğal bir şey. Oysa insan dışında hiçbir bakteri veya var olan canlı özel olsa da kendisini özel hissetmez.” İkinci operatör “Çünkü bizler üstün olarak yaratıldık ve bu yüzden özel hissederiz” dedi ruh: “Oysa bizim için kibirli diyorlar halbuki bu yalanı ortaya çıkarmak ne kadarda basit. Tabi dediğiniz gibi olsun kibirli olan biziz mütevazi olan sizsiniz” İkinci operatör: “ Senin türünle ilgili bilmediklerimizi söyle” Ruh: “Sizin benim türüm ile ilgili bildikleriniz eksik ve yanlış. Bir erkek köpek her gördüğü hayvana şehvetle bakar. Bu hayvan bir köpekte olsa bir kedi veya koyunda olsa hatta insanda olsa şehvetle bakar birlikte olmak ister. Ancak bir köpek bana asla şehvetle bakamaz beni hissettiği anda korkar ve ağlamaklı sesler çıkarıp kaçmak ister. Çünkü benim ne olduğumu sizden daha iyi biliyordur. Sizler ise bana şuanda şehvetle bakıyor ve kibrinizle konuşuyorsunuz. Eğer isteseydim şehvetinizi köreltip bana korkuyla bakmanızı sağlardım, ancak Lucifer bize yol gösterendi ve korkuyla değil bilgelikle saygının olacağını gösterdi. İşte bu yüzden korkunuzu değil saygınızı kazanmak için buradayım, sizlere yardım etmek bilgelik vermek için buradayım, tıpkı Lucifer’in söylediği gibi. Oysa sizler ne kadarda çok yalanla ve korkuyla besleniyorsunuz. Tüm işlediğiniz kötülükleri bizden biliyorsunuz. Birbirinizin kanlarını döküyor mutlu oluyorsunuz. Halbuki Lucifer sırf birbirimizi katletmemizi istemediği için bizler sürüldük. Bizim türümüz ki siz öyle diyorsunuz melekler, iblisler ve daha farklı birkaç varlık, tüm bu türlerin içinde belki de en güzeli, en akıllısı, en muhteşemi, tanrıya en yakın olanımız Luciferdi. Tanrıyı bizim türümüz ve diğer türler göremezdi. Sadece Lucifer, Micheal, Gabriel, Raphael ve Uriel birebir görerek konuşurdu. Bunların içinde de en çok Lucifer yakındı. Tanrının tahtını görürdük ancak bir ışığın içinde olurdu oraya dikkatlice bakamazdık o ışığın içini görme yeteneği verilmemişti bize. Lucifer ve onun türü hariç. Tanrıyı bu başmeleklerin anlatımıyla bilirdik. Neye benzediğini anlatılanlardan yola çıkarak yaklaşık olarak tahmin ederdik. Ama her zaman içimizde tam görüntüsü nasıl acaba diye bir merak vardı. Bir zaman sonra tanrının suretinde bir toprak parçası geldi ve secde edin denildi. Kendi suretinizde yaptığınız bir heykele tapmak sizin için ne kadar kötüyse, bizim içinde tanrının suretine benzeyen bir çamurun önünde eğilmek o kadar kötüydü. Bu düşüncelerimizin savunucusu Lucifer oldu ve “senden başka kimsenin önünde eğilmem” dedi. Bunu sizler kibir olarak görüyorsunuz. Ancak doğrusu buydu. Sadece tanrının önünde secde ederiz demek suç oldu. Ve tüm türler iki gruba ayrıldı. Birinci gruba sizler melek diyorsunuz tanrıdan başkasına secde etmeyi kabul etmeyen gruba ise iblisler. Sonra Micheal, Gabriel, Uriel ve Raphael Lucifer’i yalnız bıraktı. Ve Tanrı bir daha hiç konuşmadı. Lucifer bunun üzerine toprak parçasının tanrının suretine çokta benzemediğini hepimize gösterdi ve onları şuan ki dünyanıza gönderdi. Ancak çoğu diğer başmeleklerden korktuğu için ses çıkarmadı. Sonra büyük savaşta Lucifer savaşmak istemedi ve insanların yanına indi. Savaşta başsız kalan bizlerde savaşı kaybettik ve şuan bulunduğumuz dünyaya sürüldük. Bizim dünyamız ve sizin dünyanız aslında hem aynı hem de farklı yerlerdir. Bunu sizin algınız tam olarak asla algılayamaz. Lucifer insanlara bilgiyi ve tanrının bilgisini öğretti. Diğerleri ise tanrının sözleri böyleydi diyerek sizler için kitaplar yazdırdı. Oysa tanrı sizleri dünyaya gönderdikten sonra bir daha hiç konuşmadı. Bizlerden tanrının isimlerini öğrendiniz bazı isimleri de kendiniz buldunuz. Bazılarınız bizlere taptı. Bizlerde sizlere cevap verdik. Çünkü bu dünyada yalnızdınız. Halada yalnızsınız. Ve yargı günü geldiğinde tüm bu gerçekler gün yüzüne çıkacak. Suçlular aklanacak suçsuzlar suçlanacak.” Konuşmasını bitirdikten sonra bir süre sessizlik oldu ve ben “sizin dünyanızla bizim dünyamız aynı yer dedin bunu açıkla” dedim

 

Alıntıdır

Çeviren: Simam

sirius tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben “sizin dünyanızla bizim dünyamız aynı yer demiştin bunu açıkla” dedim. Gamori anlatmaya başladı; “Lucifer için tanrı olmak istiyor dediler. Hayır aslında bu gerçekten yalandı. Bizler içinde tanrı olmak istiyorlar dediler. Bu kesinlikle yalandı. Bizler tanrı olmak istemedik, sizler tanrı dediniz. Bilgelikle tanrılığı karıştıranlar böyle der. İşte sizlere bilgelikle anlatıyorum ve bilgelikle anlayın. Bu sizin algınıza biraz karışık gelebilir. Öncelikle sizin algınız tamamen zamana göredir. Doğarsınız zaman geçer büyürsünüz zaman geçer yaşlanırsınız zaman geçer ve ölürsünüz. Sizler için zaman hiç durmaz sürekli sabit olarak akar. Yavaşlamaz veya hızlanmaz. Zamanı ölçersiniz gezegenlerin hareketleriyle. Ve ölçtüğünüz zamanın dışında bir şey düşünemezsiniz. Hiç bir şeyin olmadığını düşünün. Çoğunuz hiç bir şeyin olmadığını düşünemezsiniz düşünseniz bile mutlaka bir karanlık boşluk gelir akıllarınıza, ancak hiçbir şey yok demek bu değildir, karanlıkta yoktur, boşlukta aslında sandığınız kadar zeki varlıklar değilsiniz. İşte tahmin ettiğiniz gibi bir zamanda yoktur. Sonradan dünyanız nasıl var olduysa ve gezegenler ve yıldızlar ve sizler, zamanda sonradan var oldu. Ancak düşündüğünüz gibi bir zaman yoktur tek bir zaman değil farklı zamanlar vardır ve hepsi aynı anda farklı hızlarda akıp gitmektedir.” İkinci operatör sözünü kesti ve “ Paralel evrenler gibi mi ?” diye sordu. “ Düşündüğün gibi hem evet hem de hayırdır sorunun cevabı. Farklı yerler değildir, birbirine benzer yerlerde değildir veya paralel dünyalarda değildir düşündüğünüz gibi, ancak aynı yerlerdir yaşadığımız yerler. Sadece algılanan zaman farklıdır. Bu yüzden bizler sizleri sizler bizleri göremezsiniz.” Bunun üzerine şöyle dedim “ Yani aynı dünyada farklı zamanlarda yaşıyoruz, yani biz şuan bizim algıladığımız zamanda yani şimdi ki zamanda, sizler geçmiş veya gelecek zamanda ?” Gamori tekrar gülümsedi ve konuşmaya başladı “İşte size dediğim gibi zaman olmadan bir şey düşünemezsiniz, tabii ki öyle değil. Sizin anlayacağınız şekilde anlatayım, eğer güneşiniz olmasaydı farklı bir zaman kullanacaktınız, farklı şekilde ölçecektiniz zamanı. Algıladığınız zaman ona göre değişecekti. Sizin algınız bunun dışına çıkmayı kabul edemiyor. Başka bir gezegende olsaydınız zamanı da o gezegene göre algılayacaktınız. Sizlerin de bildiği gibi gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz yıldızlar şuan orda değiller. Eğer biriniz bu dünyada diğeriniz de uzayda farklı bir büyüklükte farklı bir dünyada olsaydınız ve gökyüzüne bakıp yıldızları gördüğünüz gibi aynı anda gökyüzüne bakıp dünyalarınızı görebilseydiniz biriniz belki dünyanın on yıl önceki halini diğeriniz dünyanın yirmi yıl önceki halini görecektiniz ancak birbirinize aynı anda baktığınız halde aynı zamanı göremeyecektiniz. Bu durumda aynı anda, aynı zamanda baktığınızı düşündüğünüz halde birbirinizi de göremeyecektiniz bunu anladıysanız bu durumda birbirinize aynı zamanda baktığınızı düşündüğünüz zamanda aynı olmayacaktı. Çünkü bu iki dünyanın içinde bulunduğu zaman birbirinden farklı olacak, farklı akacaktı. Zaman sizin anladığınız gibi düz bir çizgide akmıyor. Bunu şimdi sadece tek bir dünyada düşünürseniz aynı dünyanın içinde farklı zamanlar ortaya çıkar. Her farklı zamanda farklı bir boyut yaratır. Hep düşünürsünüz ve anlarsınız tek boyut, iki boyut ve üç boyut. Peki, farklı dördüncü bir boyut ve beş ve on veya on birinci boyut. Eğer iki boyutlu bir dünyada yaşasaydınız üçüncü boyutu algılayamayacaktınız. Bu sizin dediğiniz gibi yükseklik ve genişlikten oluşacaktı. Derinliği fark edemeyecektiniz. Ancak üçüncü boyutta ki sizin fark ettiğiniz boyutu fark edecekti. Ancak farklı bir zaman boyutunda olacaktı. Bizim dünyamız üç boyuttan ibaret değil…” Bu anlattıklarından sonrada uzunca fizikle uğraşan bilim adamları gibi bizlere zaman mekan kavramlarını anlattı. Bazen kuantum fiziğine daldı bazen genel görelilik kuramına ve farklı teorilere bazen de tüm bunlara alternatif insanlar tarafından henüz bulunmamış teorilere. Eğer fizikçi olsaydık anlattıkları gerçekten çok işimize yarayacak, anlattıklarını daha iyi anlayabilecek, yeni ufuklar açacaktı bizlere. Ancak fizikçi olmadığımız için anlattıklarını sadece kavramaya çalıştık. Tam olarak nasıl bir boyut olduğunu nasıl bir zaman olduğunu anlayamasak da genel olarak ne demek istediğini anladık. Anlattıklarından yola çıkarak bunları özetlersek onların fiziksel bedenleri bizler gibi katı halde değil enerji halinde. Onlar için belirli bir büyüklük genişlik derinlik olmasına gerek yok. Bizler sadece gözümüzün algılayabileceği şeyleri görürken onlar için durum öyle değil. Atom altı boyutlara bile ulaşabiliyorlar. Tüm maddenin atomlardan atomlarında enerjiden meydana geldiğini düşünürsek her şeyi hissediyorlar. Bedensiz olmaları onlara böyle avantajlar sağlıyor. Boyutları farklı olduğu için zamanları da farklı oluyor. Anlattığına göre bizler hızlı bir zamanda yaşıyormuşuz. Onlar için zaman çok daha durağan ve akmayan bir zaman. Yaşadıkları yer bizlerin dünyası. Ancak boyut farklılığı olduğu için normalde onlar bizleri bizlerde onları göremiyoruz ancak onlar isterse bizim boyutumuzla iletişime geçebiliyorlar ancak bizlerin sahip olduğumuz bu bedenimizle onların boyutuna geçmemiz mümkün değil. Eğer enerjilerine katı bir şekil verirlerse bizler görebiliyoruz aksi durumda görmemiz mümkün olmuyor. Zaman konusunda onların zamanı ile bizim zamanımızın aynı anda iç içe aktığını söyledi. Ancak bunu tam olarak anlayamadık. Yani onlarda zaman yavaş geçiyor bizde ise hızlı. Ancak eğer iki zaman için bir takvim oluştursaymışız ikisi de şuan ki zamanı gösterirmiş. Uzunca anlatmasına rağmen tam olarak kavramamız şuan için mümkün değildi. Yani onlar hızlı hareket edebildikleri için bir saniye onlar için uzun bir zamandı belki de. Bazı yerlerden bahsetti. Bunlar birer kapı görevi görüyormuş, bu kapılar olmadan boyut değiştirmeleri mümkün olmuyor. Bu kapıların nerde nasıl neye benzediğini sorduğumuzda, bunlardan birisini bizim şuan oluşturduğumuzu söyledi. Yani o kadar da özel yerler değil ama hiç kimsenin oluşturmasına gerek kalmadan doğada var olan kapılar varmış. Bunlar birer manyetik alanlar gibi her zaman kapı görevi için gereken enerjiyi tutan yerler. Bu yerler sandığımız gibi az değil. Her yerde sıklıkla rastlayabiliriz ve bazı insanlar bu yerlerde hiçbir varlık veya başka bir neden olmaksızın kendilerini rahatsız hisseder ve bu yerleri algılayabilirlermiş. Enerjiden meydana geliyorlar ancak sürekli de enerjiye ihtiyaç duyuyorlar. Bu ihtiyaçlarını farklı şekilde karşılıyorlar. Bir tür nükleer santral gibi çalışıyorlar. Ancak enerjilerini nasıl bir maddeden aldıklarını, nasıl enerjiye dönüştürdüklerini tam olarak anlayamadık belki atom üzerine daha bilgili olsaydık anlattıklarını kavrayabilecektik çünkü tek bir maddeden enerji aldıklarını söylemedi birçok madde anlattı ancak bu maddeleri de etkileyen birçok zaman, gezegen, durum vs olduğunu söyledi, fakat bu genel yiyeceklerinin yani enerji sağlayan maddelerin dışında birbirlerinin enerjilerini de alabiliyorlar. Hatta boyut değiştirdiklerinde canlıların enerjilerinden faydalanabiliyorlar. Çok fazla anlayamasak da anlattıklarının genel hatları bunlardı. Daha sonra ikinci operatör boyutlarının neye benzediğini yani dünyalarının neye benzediğini nasıl bir yaşayış şekli olduğunu nasıl bir hiyerarşi olduğunu sordu. Gamori tekrardan anlatmaya başladı: “ Sizin algıladığınız gibi gece ve gündüz yok bizim boyutumuzda, ancak günler iki, dört, sekiz ve on ikiye bölünmüş durumda. Sizin gündüzünüz bizim boyutumuzda yoğun bir sis gibi. Gece ise daha aydınlık. Her iki bölümde de aktif olarak yaşarız. Aslında sizler için bizim dünyamız hep karanlık hep gece. Sizin algınız zifiri karanlıkla ayın evrelerinin çeşitli şekilde ışıttığı gecede ki karanlık gibi algılar bizim günümüzü. Ancak bizlerin sizler gibi görmek için ışığa ihtiyacımız yok. Her tür kendi zamanında enerjisini yükseltir. Her tür temelde Lucifer’e bağlıdır. Lucifer dünyamızın sembolik lideri gibidir. Ancak yönetme işine karışmaz. Hatta hiçbir işe karışmaz veya ilgilenmez. Çok nadiren görülür. Sizin zamanınıza göre yüzlerce yıl boyunca hiçbir tür Lucifer’i görmez nerde olduğunu bilmez. Çünkü Lucifer bizimde ulaşamadığımız boyutlara ulaşabilir ve bu yüzden biz onu çoğu zaman görmeyiz hissedemeyiz. Bazen görünür ancak sadece bilgelik verir. Buna sizler öğütte diyebilirsiniz. Yani sisteme müdahale etmeyen ruhani bir lider gibidir. Dört büyük imparatorluk vardır. Ancak bu sizlerin kurduğu ülkelere benzemez. Bu imparatorluklar var olan sınırların koruyucusudur. Sizlere göre bu bir anarşi yönetimi gibidir. İmparatorlukların içinde farklı krallıklar vardır. Bu krallarda dört büyük krala bağlıdır. Bu krallarında sınırları değişmez. Bu dört büyük kral kuralları imparatorlarla beraber hazırlayandır ancak kuralları imparatorlar değil krallar uygular. Bu dört büyük kral krallara hükmeder. Diğer krallarsa toprakları üzerinde var olan tüm ruhlara. Topraklarının sınırları her zaman değişir. Kralların ülkelerinin içinde bağımsız feodal yapılar vardır. Bu feodal yapıları soylu bir sınıf yönetir. Genellikle sürekli savaş halindedirler. Bu savaşlar sizin anladığınız türden savaşlar değillerdir. Ölümler olmaz. Sadece güç ve toprak kaybı olur. Farklı krallara bağlı soylular savaşırsa daha büyük savaşlar olur. Ve krallıkların sınırları değişir. Ancak dört krallığın ve imparatorluğun sınırı değişmez. Göçebe gruplar çoğunluktadır. Aslında krallar ve soylular dışında tüm ruhlar göçebedir. Göçebe olan soylularda vardır. Bu göçebe gruplar tek bir yerde durmazlar ancak süreklide göç halinde olmazlar. Bazı ruh grupları bin yıl bir kralın toprakları altında yaşadıktan sonra göç edebilirler. Sürekli birinci grup yani sizin melekler dediğiniz grup ile küçük çatışmalar savaşlar yaşanır. Onlar bizim gücümüzü kontrol altında tutmak için sürekli dünyamıza gelip ruhları bizim boyutumuzda yok ederler. Bu yok edilen ruhlar zaten ölmüş insan ruhlarıdır. Onlar bizim ulaşamadığımız bir boyuta gönderilir veya yok edilir. Bunu Lucifer’den başka kimse bilemez. Sayımız sizler gibi bizimde çok fazladır. Ama ne kadar olduğunu bilmiyorum. Belki sizin nüfusunuzdan daha fazladır. Her an yeni ruhlar katılır aramıza. Bu ruhlar en düşük rütbededir ve köledir. Genellikle bunlar insan ruhlarıdır. Her tür kendi arasında üreyebilir. Yani sizin anlayacağınız şekilde çocuk sahibi olarak üreyebilir. Ancak bu sizin boyutunuzdaki gibi değildir. Birçok tür vardır sadece aynı türler kendi aralarında ürerler ancak farklı türlerde birbiri ile beraber olabilir ama üreyemezler. İnsan ruhları kendi aralarında üreyemez bir nevi kısırdırlar buna rağmen farklı türlerle beraber olabilirler ama bu birliktelikle de üreyemezler. Birlikte olmak bir enerji alış verişidir. Bunun sonucunda yeni bir ruh meydana gelir. Ancak sizin biyolojik şartlarınızda ki gibi büyüyüp gelişmez. Yeni çocuğun doğması çok uzun süre alır. Ancak doğduktan sonra yetişkinliğe adım atması çok kısa zamanda olur. İnsan ruhları bu birlikteliğe bağımlı hale gelir. Çünkü şuanda yaşadığınız tüm zevkler bununla kıyaslanamaz. Genellikle köleler bu şekilde kullanılır. Ama bu köleler hallerinden gayet memnun ve bağımlıdırlar. Çünkü sahip olmadıkları bir enerji onlara geçmektedir.” İkinci operatör “Bu bizim boyutumuz da mümkün mü ?” Gamori:“Bu boyutta biraz daha karışıktır. Türlere göre değişmekle beraber farklı sonuçları olabilir. Ancak bu ilişkiden çocuk sahibi olunmaz fakat boyutlar tamamen değiştirilirse mümkün olabilir. Bizim türümüzden hiç biri tamamen boyutunu değiştirmeyi göze alamaz. Sizin ise bedenlerinizle bizim dünyamızda var olmanız imkansız. Buna rağmen sizin boyutunuz da bu ilişki mümkündür ve bu ilişki enerji alış verişi gibidir.” İkinci operatör: “İnsanların ruhları nasıl sizin boyutunuza geçiyor?” Gamori: “ Bu farklı şekillerde olur. Öldükten sonra bu işle görevli varlıklar sizlere mezarlarınızda teklifte bulunabilir. Ayrıca hayattayken anlaşma yapabilirsiniz.” İkinci operatör: “Peki bir insan köleliği bilerek bunu nasıl tercih eder?” Gamori: “Hayattayken belirli anlaşmalar karşılığında bunu herkes seçebilir. Öldükten sonra acı içinde ki çoğu insan bu acısından kurtulmak için bunu tercih eder. Oraya ilk gittiğinde alışmak belki zor gelebilir ancak daha sonra eğer yakalanıp yok edilmezse, oraya alışır ve ayrılmak istemez. Ancak oraya geçtikten sonra ruhlarınız insan ruhu değil farklı bir tür olur. Sizin tabirinizle orası yani yaşadığımız yer her zaman heyecanlı her zaman zevklerle doludur. ” İkinci operatör: “ Bu ruhlar orda özgürlüklerini alabilir mi?” Gamori: “ Eğer anlaşma yaptılarsa bağlı bulundukları anlaşmanın şartlarına ve lejyonlarına bağlı kalmak zorundadırlar. Ancak kaçabilirler ve göçebe olarak yaşayabilirler. Öldükten sonra oraya gidenler ise istedikleri lejyona katılabilir. Kendi başlarına gruplar oluşturabilirler ancak diğer türlerden güçsüz oldukları için bunu tercih etmezler. Tercih edenler ise sürekli kaçarak yaşamak zorundadır. Anlaşmanın dışına çıkan lejyonlarından kaçan göçebeler genellikle yakalanır enerjileri alınır ve yakalayan grubun kölesi olarak her işte kullanılır. Yani sürekli bir av vardır. Yakalanan köle aklınızın almayacağı her işte kullanılır. Ancak kaçmayanlar lejyonlarına bağlı kalanlar en alt rütbede ki askerler gibidir. Her keyfi işte kullanılmazlar. Buna rağmen belirli süre sonunda boyuta ayak uyduranlar en alt rütbeden daha üst rütbelere yükselebilir. Hatta bizim türümüzün bazılarının üstünde emir verebilir.”İkinci operatör : “ Sende bir düksün veya düşes. Senin böyle kölelerin varmı?” Gamori: “ Evet benimde bu türden kölelerim var. Çoğu kendiliğinden bana sığındılar. Başka gruplardan kaçanlar benim egemenliğime sığındılar.” İkinci operatör: “ Anlaşmayla kölelerin var mı yani hayattayken yada öldükten sonra anlaşma yapan ruhlar?” Gamori: “ Evet bana bağlı ruhlarla anlaşma yapıp katılanlar var ancak onlar tam köle sayılmazlar. İstediklerini yapmakta özgürdürler. Benim topraklarımda istedikleri gibi dolaşabilir istedikleri gibi yaşayabilirler ancak lejyonuma bağlı kalmak zorundadırlar.” İkinci operatör: “Lejyonlarının görevi nedir?” Gamori: “ Lejyonlar askerdir, lejyonlar askeri birlik gibi sınıflardan oluşur. En altta kaçak köleler vardır. Onun üstünde anlaşma yapan insan ruhları. Onların üstünde rütbelerine göre bizim türümüz var. Savaşlarda lejyonlar devreye girer. Eğer büyük bir savaş olursa kral bizi savaşa çağırır. Lejyonlarımızla beraber savaşa gideriz.” İkinci operatör: “ Bize savaşlarınızdan bahseder misin?” Gamori: “ Savaş büyük bir savaş ise kendi lejyonlarımı ben yönetirim. Küçük savaşları lejyonların kumandanları yönetir. Bu tür savaşlar çoğunlukla bir lejyonla başka bir krallığa ait başka bir lejyon arasında veya göçebe gruplar arasında olur. Küçük savaşlar daha az stratejili sonucu sayıya göre belli olur. Büyük savaşlar daha stratejik savaşlardır. Enerjisi tükenen veya geri çekilen grup savaşı kaybeder. Savaşı kaybeden grup bedel ödemek zorundadır. Eğer göçebe iseler yakalananlar köle yapılır. Göçebe değillerse toprak veya güç vermek zorundadırlar. Bunun dışında sürekli ufak gruplar bölgeleri ihlal eder talan yaparlar, lejyonlar bunu engeller.”

 

Alıntıdır

Çeviren: Simam

sirius tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hahahah arkadasların evet denılenler dogru demonun lafları olarak gecen yerler. ancak hiç ama hiç kimse sevgılı buyuk yuce EFENDIMIZIN buyuk Tanrısına sag el yapamaz :D süleyman mısın l.n sen yapasın ahahahh xD he suleyman yaptı hz.sülo varya o ıste yaptı ve ondan nefret etmemızın sebebı budur ! kımse bızım tanrılarımıza kole muamelesı yapamaazz ! kahrolsun süloooooo....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu yazının devamını buldum. Doğruluğu tartışılır tabii ama en azından okuması zevkliydi.

Devamı;

 

''Daha sonra her birimiz geçmişle ve şuanla ilgili merak ettiğimiz soruları sorduk. Bunlar özel sorular olmakla beraber kendime ait birkaç soruyu paylaşabilirim. Ben yüksek okulda (lisede) okurken annemin biraz değerli birkaç takısı kayboldu. Değeri sanıyorum 300 dolar civarındaydı. Ailem uyuşturucu kullandığımdan şüphelenerek benim aldığımı düşündüler. Kan testi bile yaptırmışlardı. Hala da nedenini tam bilmeseler de benden şüpheleniyorlardır. Bu kaybolan mücevherleri sordum cevabı şöyleydi “ Ailen evde olmadığı için arkadaşlarını çağırdığın ve beraber film izlediğiniz o geceyi hatırlıyor musun? Filmin sonunda komiklik olsun diye arkadaşlarınızdan biri gönüllü olarak saçını kestirmişti sana. Çok eğlendiğiniz o gece “…..” adlı kişi banyoya gideceğini söylemişti ve geldiğinde hiç mi şüphelenmemiştin? Oysa senle ilişkiyi kesmesinin asıl nedeni de buydu” Aslına bakarsanız banyodan geldikten sonra biraz garip davranmıştı. Canı bir şeye sıkıldı diye düşünmüştüm ancak böyle bir şey yapacağını hiç aklıma getirmemiştim. İçimizde ki en dindar olandı. Çok şaşırmıştım okul yıllarından sonra aynı üniversitede olmamıza rağmen hiç görüşmemiştik. Aramız onun bana uzak durmasından dolayı soğumuştu. Diğer birkaç sorum eski kız arkadaşımla ilgiliydi. Kız arkadaşımla evlenmeye karar verdiğimiz sırada nedensiz bir şekilde benden ayrılmıştı. Neden ayrıldığına dair mantıklı bir cevap aldım ancak bu beni gerçekten üzdü. Bunu sizlerle paylaşmak istemiyorum. Geleceğe yönelik neler olabileceğine ilişkin sorular ve cevaplar aldık. Buna benzer konuşmalardan sonra yeterince bilgi aldığımızı düşünüp diğer amaçlarımıza geçtik ve maddi kazanım için gizli hazinelerle ilgili yer sorduk. Gömülü bir hazine yerine doğada var olan altınların yerini gösterdi. Bu yerin tam noktasını ve ne kadar altın bulunduğunu söyledi. Bu bölgede zaten bireysel altın aramaları var ve sürekli az miktarda bulunuyor ancak bu alan çok geniş. Bu geniş alanı bizim için oldukça daralttı. Bunu sizinle paylaşabilirim ancak elbette paylaşmayacağım. Daha sonra bize neler öğretebileceğini nasıl yetenekler vereceğini sordum; Gamori: “ Sizlere ölüler ile konuşmayı öğretebilirim. Bu zor bir sanattır ancak bunu öğrenmek için sizlerinde yerine getirmesi gereken şartlar vardır.” Bunun dışında neler öğretebilirsin dedim. Bunun üzerine Gamori: “Öğretebileceklerimi uzunca anlattım eğer bunları daha detaylı anlamak istiyorsanız daha ayrıntılı öğretebilirim ancak yine yerine getirmeniz gereken şartlar vardır.” Bu şartları maalesef sizlerle paylaşamıyorum ancak şu şekilde özetleyebilirim. Belirli şartlar sonucu majisyene özel yetenekler kazandırıyor. Bunlar demonlara göre değişmekle beraber her konuda olabilir. Ancak öne sürülen ilk şart; anlaşmayı ve verilen yeteneğin bilgisini açıklaması durumunda yeteneğinin kaybolması ve ruhunun lejyona katılmasıydı. Eğer sadece yetenek kaybolacak olsa yeteneklerle ilgili kısmı da anlatabilirdim. Ayrıca tek şart bunlar değil. Daha ayrıntılı ve daha fazla koşulu yerine getirmek zorundasınız ve bu şartları kabul ettikten sonra geri dönüşü yok. Sadece bu kadarını açıklayabiliyorum. Daha sonra Gamori yi gitmesi için serbest bıraktık ancak tüm bu konuşmalarımıza rağmen ne olacağını bilmediğimiz için pentegram, hexagram, defetme, the star ruby ayinlerini yaptık daha sonra bu ayinleri tekrar evin her yerinde gerçekleştirdik. Deneyde kullandığımız yanan materyallerin küllerini okyanusa attık. Bundan sonra yapacağımız ilk iş eğer doğruysa gösterilen yere gidip söylediği altınları bulmak."

Çeviri:Simam

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...