nevermore Oluşturma zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 29, 2014 Son zamanlarda melek, meleksi gibi kavramlar fazlasıyla girdi hayatımıza. Kendisini insanları geliştirmeye adamış sözde spiritüel yönlendiriciler, ne zaman süre gelen güçlü paternlerle karşılaşsalar, değişime diğer insanlardan biraz daha dirençli birini görseler melek tanımlamasını yapıştırıyorlar. Dünyayı ve insanları anlamakta, dahası onlara uyum sağlamakta güçlük çekiyor musunuz? Çoğunlukla insanları küçümsüyor veya düzeltme ihtiyacı duyuyor musunuz? Çevrenizdeki insanlara karşı genellikle aşırı duyarlı mısınız? Etrafınızdaki insanların çoğunlukla iyi niyetinizi kullandığını düşünüyor musunuz? Özellikle maddi konularda güçlük yaşıyor, buna rağmen paraya önem vermemeye devam ediyor musunuz? Çoğu zaman içinizden bir ses sizin buraya ait olmadığınızı söylüyor mu? Birçok kez aldatılmanıza rağmen hala insanlara güvenmek mi istiyorsunuz? Her şeye rağmen kendinizi iyi olmak zorunda hissediyor musunuz? Bingo!… Siz aslında bir Melek?siniz. Endişelenmeyin, zaten sizin başka yaşamlarınız olmadı. Siz aslında dünyayı ve insanları yargılıyordunuz. Tanrı?da Bir gidin görün bakalım, o kadar kolay mı! diyerek sizi buraya gönderdi. Nasıl olsa öldükten sonra da O?nun yanına dönüp Haklıymışsın Tanrım! İnsan olmak gerçekten çok zormuş! diyecek ve asli görevinize geri döneceksiniz. Ben yıllardır yanlış öğrenmişim. Meğer ne kadar kolaymış. Size bir melek uyumlaması, amigdalanıza damardan bir melek kodlaması içimdeki meleği kabul ediyorum yazıyorum. 21 gün sabah, akşam tekrar ederseniz hiçbir sorununuz kalmayacak. Artık Tanrı tarafından cezalandırılmak amacıyla dünyaya düşmüş bir melek olduğunuzu bilerek, keyifle yaşamaya devam edebilirsiniz. Meğer meleklerinde özgür iradesi varmış, onlarda Tanrı?nın yarattıklarını küçümseyip, yargılıyormuş ve Tanrı onları cezalandırmaya pek meraklıymış. Son günlerde onlarca danışanımdan, birilerinin onları yukarıdaki tanıma uydurduğunu ve yine yukarıda bahsettiğim reçeteyi önerdiğini duydum. Sadece son 2 yılda belki yüzlerce seans gerçekleştirdim. Bu seansların % 90?ınını kendine almadan vermeyi ilke edinen, birileri tarafından melek olduğuna neredeyse inandırılmış hanımlarla çalışarak geçirdim. Zengini-fakiri, çalışkanı-tembeli, genci-yaşlısı, kilolusu-zayıfı, evlisi-bekarı yüzlerce hanımın en önemli ortak noktası neydi bilmek ister misiniz? Eril enerjilerinin yüksekliği. Şaşırtıcı şekilde hemen hepsi sanki almaya değil, vermeye programlı doğmuş ve/veya büyütülmüşlerdi. Meğer almadan vermek Allah?a değil, melek olduğuna kodlandırılan bu hanımlara mahsusmuş. Bu danışanlarımdan birçoğunun dişi kimlikleriyle gerçekten bütünleşerek, maddi veya manevi olarak erkeklerden geleni sevgiyi kabul ettiği zaman, yukarıda bahsi geçen semptomların çoğunu atlattığını gördüm. Artık yaşam alanlarında ilişkiye çok daha açık, hayatın kendisine sunduklarını çok daha fazla alabilen, dönüştürüp işleyerek yaşama geri sunan insanlar. Dolayısıyla hayatları çok daha kolay, dünyada oynadıkları oyunun çok daha farkındalar. Ben insanları cinsel tercihleriyle değerlendirenlerden değilim. Ancak sahip olduğumuz bedenin, bize bu hayatımızla ilgili çok önemli bir yol gösterici olduğuna da inanıyorum. Dolayısıyla çok basitçe biliyorum ki, dişiyseniz alabildiğinizde, erkekseniz verebildiğinizde hayatınız çok keyifli ve kolay hale gelir. Kendinizi değerli ve yeterli hissedersiniz ki, bu iki duygunun negatif hali, yani değersizlik ve yetersizlik coğrafyamızda hemen herkeste var olan duygular. Hadi, bedeninizle bütünleşin. Ona biraz kulak verin, size kendinizle ilgili çok önemli şeyler söyleyecek! Kartal ÖZAL Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
owldeadht Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Zevkle okudum bilgilendirici nitelikte bir yazı teşekkürler nevermore Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Almak neden kadınları mutlu eden bir şey olsun ki? bu kısmı çok kısa geçmiş bence. ve bir de şu melek muhabbetleri gereksiz ve anlamsız geliyor bana. ilgiyi boşa dağıtıyormuşuz gibi... öz varken.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yunixlaw Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 İlginç !!!! meleklerin dünyada cezalandırılma yöntemlerine HARUT ve MARUT un hikayesini örnek olabilir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nazirella Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Disiyseniz alabildiğiniz de erkekseniz verebildiginiz de hayatınız çok daha keyifli olur kısmı açilabilinse çok daha net anlaşılan bir yazı olacaktır. Teşekkürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
RedFear Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Güzel bir konu olmuş teşekkürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
souldare Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Normalde birçok kaynakda insanlar meleklerden daha üstündür diye geçer. O halde tanrı neden melekleri cezalandırmak için onları daha üst bir form olarak dünyaya göndersin ki Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NewWorldOrder Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Son paragraf üzerinde biraz durmak istiyorum. Zira yanılgıya düşmekden kaynaklanan yanlış bilgiler görüyorum. >>"Ancak sahip olduğumuz bedenin, bize bu hayatımızla ilgili çok önemli bir yol gösterici olduğu" Bizler fikirler ve bedenlerin içerisine sıkıştırılmış mutlak varlıklarız. Ve yaptığımız en büyük yanılgı; kendimizi sadece sahip olduğumuzu sandığımız bedenlerden ibaret olarak görmektir. Sahip olduğumuzu sandığımız bedenler; ruhani gelişimimize yardımcı olması amacıyla bizlere geçici olarak verilmiştir. Bizler sahip olduğumuzu sandığımız bedenlere yönelip kendimizi çözmeye çalışmak yerine; mutlak varlığımız olan ruhumuza yönelmemiz gerekmektedir. Cinsiyet, yaş, ırk, dil, renk ve dış görünüşü/bedensel özelliklerimizi etkileyen bütün unsurlar geçici bir araçtır. İnsanlara bedensel özelliklerini ön plana çıkartacak bilgiler vererek onları mantığa yöneltiyorsunuz. Ve sahip oldukların ruhaniyetin farkına varmalarını engelliyorsunuz. Bedensel özellikleri tanımak ve algılamak; içinde bulunduğumuz maddesel ilüzyonu tanıma ve algılama açısından faydalı olabilir. Fakat bu dünyada bulunma amacımız olan ruhani gelişim konusunda bizlere gerekli faydayı sağlamayacaktır. Eril ve dişil enerji zıtlığın sembolize edilmiş halidir. Zıtlık ; Tanrının kendi içinde verdiği savaş sonrası bölünerek çoğalması durumu olarak sembolize edilebilir. Zira Tanrı/Mutlak Bir zıtlığın olmadığı yerdir. Zıtlık, mücadeleyi doğurur. İçinde bulunduğumuz kainatta bir mücadele olduğu gerçeğini biliyoruz. Bu mücadelenin varolma sebebi zıtlıkdan kaynaklanır. Eril ve dişil enerjinin birbirine olan aşkı, ve bu aşkdan doğan mücadele. Birbirlerine aşık olan fakat birbirleriyle mücadele vermek noktasında sıkışıp kalan iki zıt enerji. Birbirlerine zıt olmalarına rağmen aslında tek Bir' noktadan türemişlerdir. Özünde Bir' lerdir. Bir' olmalarından dolayı birbirlerine olan duygu ve hissiyatları sayesinde kendi ruhani titreşim yoğunluklarını etkilerler. Hristiyanlık dişil enerjinin bilgi birikimlerini içerir, İslamiyet ise eril enerjinin bilgi birikimlerini içerir. Dişil enerji, dışardan bakıldığında duygusaldır, sanatsaldır, dışadönük bir yapıya sahiptir fakat özünde asi, katı ve sinsi bir yapıya sahiptir. Eril enerji ise dışardan bakıldığında asi, katı ve kuralcı olmasının yanısıra; özünde duygusal ve merhametli bir yapıya sahiptir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NewWorldOrder Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Almak neden kadınları mutlu eden bir şey olsun ki? bu kısmı çok kısa geçmiş bence. ve bir de şu melek muhabbetleri gereksiz ve anlamsız geliyor bana. ilgiyi boşa dağıtıyormuşuz gibi... öz varken.. İnsanların 'melek' olarak adlandırdığı varlıklar aslında bizim 'diğer varlıklar' olarak adlandırdığımız gruba girerler. Ve birden fazla(bir hayli fazla) sayıda farklı 'diğer' varlık grupları vardır. Bütün 'diğer varlıkları' bir kavram altında toplayarak büyük bir yanılgı içerisine girmiş olursunuz. Melek ve cin kavramları insanların daha iyi algılamasını sağlamak üzere ortaya çıkan bir bilgidir. Kuranda 18000 farklı varlık grubu olduğu bildirilmiştir. Farklı kaynaklarda bu rakam farklılıklar gösterebilirsede aslında anlatılmak istenen nokta aynıdır. Ben bir meleğim, içimdeki meleğin farkındayım gibi sözlerle sahip olduğumuz ruhaniyeti etkilememiz söz konusu bile değil. Ve enerji/ruhani boyutta 21 gün - sabah akşam (tekrarlayarak söylemek) gibi kavramlar oldukça gülünçtür. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NewWorldOrder Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 "Cezalandırılma" Bu kavramı kullanıyor olmanız 'Karma Yasası' nı yanlış algılıyor olmanızdan kaynaklanır. Zira dostlarım ortada bir cezalandırılma söz konusu değildir, her varlık/birey kendi cezasını kendi çeker ve kendisi yaratır. Başka bir enerji/ruh/varlık tarafından cezalandırılmaz. Gördükleriniz, duyduklarınız ve yaşadığınız herşey sonucu ruhunuzda bir hissiyat belirir. Ve bu hissiyate dayalı olarak ruhani titreşimler yayarsınız. Yaydığınız ruhani titreşimler size 'Karma' yoluyla geri gelir. Ve buda cennet, cehennem, cezalandırılma, ödüllendirilme gibi kavramları ortaya çıkartmıştır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NewWorldOrder Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Normalde birçok kaynakda insanlar meleklerden daha üstündür diye geçer. O halde tanrı neden melekleri cezalandırmak için onları daha üst bir form olarak dünyaya göndersin ki Sahip olduğumuz enerji/ruhani titreşim yoğunluğumuz diğer insanlara göre daha üst yoğunluklarda olabilir. Fakat bu durum akıl/beden/ruh bileşimi sayesinde dengelenir ve içinde bulunduğumuz maddesel ilüzyona uygun yoğunluklara geçer. İnsanların diğer varlıklardan üst' olarak görülmesinin sebebi içinde bulunduğumuz dünyanın üçüncü yoğunluk derecesinde olmasından kaynaklanır. Çünkü hafızanın sıfırlandığı tek yer burasıdır. En büyük önemi burası taşır, çünkü burda yaydığımız ruhani titreşimler; bedensel hayatımızı kaybettikten sonraki ruhani yoğunluğumuzu belirler. Fakat diğer yoğunluklarda yaşayan varlıklar, bulundukları yoğunluk derecesinden dolayı içinden çıkılması daha zor ve geliştirilmesi/değiştirilmesi daha zor titreşimlere sahiptirler. Tıpkı bir bilgisayar yazılımı gibidirler. Düşünce/bilgi formları gibidirler.. Sahip oldukları bilgi birikimleri, hissiyatlerini etkileyerek ruhani titreşim yoğunluğu üretmelerini engeller. Fakat bizlerin hafızası sıfırlandığı için, bu noktada diğer varlıklardan çok daha avantajlı konuma geçeriz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
amonhera Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Cezalandırmak icin insan olarak dunyaya gonderilmek????? hadi dunyalılar, isyan cıkaralım .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
lightshadow Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Tüm bu örnekler, karakter özellikleridir. Anlatılanların içerisinde yer alan "Kibir" hariç olmak üzere, bu karakter özelliklerinin hepsine sahip olan insan, meleklerle aynı bilinç düzeyine erişmiş olabilir. İki farklı bilinç türünün, aynı noktada üst üste binmesi durumu, aynı seviyede buluşması olayı... Bu bana Hallac ı Mansur'u hatırlattı. Ona "Enel Hak" dedirten olay da bilinç seviyesinin çok daha zirvelerdeki hakikatlere ulaşmış olmasıydı. Meleklerde kibir yoktur. İnsanlara karşı duyulan acıma duygusu ile kibir duygusu birbirlerine karıştırılmasın. Bilindiği gibi melekler hiç bir zaman insanlara karşı üstünlük taslamazlar. İnsanlara hizmet etmek onlar için ibadet gibidir. Adem'e secde etme olayı bununla bağlantılı. İnsanlara hizmet eden insanlar da melekler ile aynı seviyeye ulaşır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birikinti Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 7, 2014 bi şeyler anlatıyor, anlatıyorlar, andırma ve esindirme daha çok, gerçeğin öyküsünü arayış ya da gerçeğe benzer ve yakın hikayeler ya da bunlarla gerçeği andırma; böyle diyelim biz; melek kanı ya da düşmüş melek kanı taşıyanlar benzeri şeyler ve tartışamalar gördüm; bunun dışında daha öncede ışık işçisi ya da yıldız tohumu gibi kavramlar öne atıldı ve sunuldu hepsi benzer ve yakın şeyler; bunun dışında homun-homunculus ve bazı okültistlerde adamic (adem öncesi) pre-adamic(adem sonrası) benzer kavramlar ve tanımlamalarda var; Sadece görüyoruz ya da hissediyoruz ki sanki hepimiz aynı değiliz, ya da aynı ruhsal köken ya da gelişmişlikte ve ifade de değiliz, buralardan yansıyor bize bunlar muhtemelen ve muhtemelen tam gerçeğe oturmasa da yansıtma payları var bu öykülerin ve hikayelerin; başka hikayelerde var tabi; Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.