paranormalfikir Oluşturma zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 29, 2014 Korku beynin işlediği en kompleks bilgi işlemlerinden biridir. Korkunun beyinde oluşmasında rol oynayan mekanizma halen tamamen aydınlatılamamış. Bu açıdan korku halen bir çok sinir bilimi araştımacısının en üst düzeyde ilgisini çeken konulardan biri olarak sıcak yerini korumaktadır. İlk araştırmalar beynin bir çok duygunun oluşmasında sorumlu bölgesi olan Amigdala’nın korkudan da sorumlu olduğunu göstermektedir. Bazı klinik vakalarda amigdala bölgesi gelişmemiş bireylerin korkusuzluk problemi ile karşılaştığı gözlemlenmiştir. Bu bireylerin normal bir insanın korkabileceği hiç bir şeyden korkmadığı saptanmıştır.Fakat bu bireyleri oksijensiz ortama bıraktıklarında panik tepkiler verdikleri gözlemlenmiştir. Bu sonuçtan anlaşılıyor ki panik haline beyinde neden olan mekanizma sadece amigdala'da etkin değil, çok daha kompleks bir yol izlemektedir. Ayrıca tarih boyunca savaşa giden bazı birliklerin veya bir takım eylemleri gerçekleştiren şahısların Amigdala bölgesini uyuşturan moleküller kullandıkları gerçeği de bilinmektedir. Korku halinde beyinden gelen sinyaller ile vücuttan salgılanan adrenalin hormonunun oluşturduğu bağımlılık yüzünden bu filmlerden ne kadar korksak da izlemekten vazgeçemiyoruz. Tsukuba Üniversitesi Uluslararası Bütünleşik Uyku Tıbbı Enstitüsü (WPI-IIIS)’de 33.sü düzenlenen seminerlerde davetli konuşmacı olarak katılan Dr. Steffen Wolff; geçtiğimiz Mayıs ayında Nature’da yayınlanan, korkunun arkasındaki bulmacayı aydınlatan çalışması ile ilgili bir sunum yaptı. Sunumunda amigdala bölgesindeki ara sinirlerden olan parvalbumin (PV) ve Somastasinin (SOM) korkuyu öğrenme sürecinde aktif olarak görev yaptıklarını belirtti. Dr. Wolff ve çalışma arkadaşları kurdukları deney düzeneğinde ses ve elektrik şokunu farelere arka arkaya vererek farelerin ses karşısında korkuyu öğrenmelerini sağladılar. Günümüz sinir bilimi araştırmalarının en etkili tekniklerinden biri olan optogenetik yöntemi ile de PV ve SOM hücrelerini kontrol altına aldılar. Optogenetik; basitçe genetik yollardan sinir hücrelerinin yüzeylerinde ışığa duyarlı reseptörler oluşturup mavi dalga ışığı ile bu sinir hücrelerini aktif etmeyi veya sarı dalga ışığı ile bu hücreleri pasif etmeyi sağlayan çok etkili bir teknik olması sebebi ile bu çalışmanın da vazgeçilmez parçası olmuş. Dr.Wolff, PV hücrelerinin korkunun öğrenilmesinde doğrudan aktif rol oynadığını keşfederken öte taraftan SOM hücrelerinin ise korkunun öğrenilmesini engellediğini de fark etmişler. Bu bağlantıdan yola çıkarak bu iki ara sinir hücresinin birbirine zıt çalıştıklarını, birinin aktif hale geçmesi diğerini engelleyici özellik gösterdiğini bulmuşlar. Bununla birlikte elektrik şoku bölümündeki deneylerde ise bir başka sinir hücresinin bu iki ara sinir hücresini kontrol ettiklerini düşünmekteler. Bu çalışma farklı korku faktörlerin beyinde farklı hücrelerden işlenebileceğine yönelik ip uçları veriyor. Dr. Wolff, korkunun beyinde hangi yolları izleyerek işlendiğini anlamamız için daha yapılması gereken çok çalışmalar olduğunu belirtti. Sonuç olarak korkunun işlenmesi ve nesilden nesile aktarılmasında çevresel tecrübeler ile öğrenilen bilgilerin direkt etkisi olduğu aslında korkuyu öğrendiklerimiz ile inşa ettiğimiz gerçeğini de bu çalışmalar ile birkez daha öğrenmiş oluyoruz. Kaynak: http://www.bilim.org/korku-ve-beyin.html Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 G.I Joe'daydı sanırım korku hissetmeyen askerler yapıyorlardı. Uzun zamandır araştırıp deniyorlardır kesin bu tarz şeyleri. ABD ve Avrupa ayrı çalışmalarla beynin tamamını haritalamak için çalışıyor şu an. Biz de sakız oruç ilişkisini tartışıyoruz her yıl. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
owldeadht Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 G.I Joe'daydı sanırım korku hissetmeyen askerler yapıyorlardı. Uzun zamandır araştırıp deniyorlardır kesin bu tarz şeyleri. ABD ve Avrupa ayrı çalışmalarla beynin tamamını haritalamak için çalışıyor şu an. Biz de sakız oruç ilişkisini tartışıyoruz her yıl. Çok doğru bir yere parmak bastınız size sonuna kadar katılıyorum.Bilgilendirici bir konu teşekkürler paranormalfikir... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Korkunun, beyindeki bir bölgeyi uyarması, kaynağının beyin olduğunu göstermez. Örneğin, beyinde bir hafıza merkezi yoktur. Beyni uyaran başka bir "şey" var. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Senin de dediğin gibi, daha kompleks bi durum olması lazım. Ruh, sinir sistemi, adrenalin hormonu gibi faktörlerin de etkisi olabilir. Korkunun, beyindeki bir bölgeyi uyarması, kaynağının beyin olduğunu göstermez. Örneğin, beyinde bir hafıza merkezi yoktur. Beyni uyaran başka bir "şey" var. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2014 Senin de dediğin gibi, daha kompleks bi durum olması lazım. Ruh, sinir sistemi, adrenalin hormonu gibi faktörlerin de etkisi olabilir.Beyindeki, duygusal aktivitenin kaynağı, kalp de olabilir; astral beden de olabilir. Kalpteki, norolojik enerji aktivitesinin beyinden çok fazla olduğu biliniyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.