paranormalfikir Oluşturma zamanı: Temmuz 21, 2014 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 21, 2014 Öncelikle umarım gerekli sabrı ve ilgiyi gösterebilirsiniz. Çünkü uzun bir konu olacak. Tarihimizin en çetin yıllarında kendisini bu toprakların bağımsızlığpına adamış, gökyüzü sevdalısı bu yüce insanın muhteşem hayat öyküsünden birkaç satır paylaşmak istiyorum. Bu şahsiyeti biraz araştırırken tarihimiz, bağlarımız ve değerlerimizden ne kadar bi haber olduğumu farkettim. Evet tembeldik, internet çağı çocuklarıydık ama böyle bir eğitim sistemi içinde bize dayatılan ezberci anlayışın da buna katkısı oldu. Müfredatta ki tarih kitaplarında ne kadar yer verildi böyle şahsiyetlere? Bir isim ve bir de resim olarak üzerinden geçildi sadece. Sonra ne mi oldu? İşte günümüz Türkiyesi'nde birbirine tahammül edemeyen, gözü kapalı şekilde taraf olmaktan bertaraf olan, milli bilincini yitirmiş bir millet haline geldik. Vecihi Hürkuş, ABD'li bir pilot olsaydı, hakkında sayısız film çekilmiş, filmler onlarca ödül almış olurdu belki de. En azından yaşadığı semtte adını taşıyan bir havacılık müzesini hak etmiyor mu? Göztepe tren istasyonunda peşine takılmış İngiliz casuslarını atlatmak için trenden atlayarak kurtulmuş bu değerli insanın, o istasyonda bir heykeli dikilse nasıl olur? 3. havalimanına ismi verilse güzel olmaz mı? Vecihi Hürkuş 6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek Pilot Astsubay olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı sırasında pilot brövesi (Bröve:Bir askerin çok önemli bir askeri uzmanlık alanında, üstün bir ehliyet derecesi elde etmiş olduğunu göstermek üzere verilen bir çeşit mükâfat.) 1917 sonbaharında Kafkas cephesine, 7. Tayyare Bölüğü’ne atandı. Orada bir uçak düşürerek Kafkas Cephesi'nde uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. Bir hava savaşında yaralanarak düşünce uçağını yakarak, Rus’lara esir oldu. Esir olarak Hazar Denizi’ndeki Nargin adasına gönderildi. Azeri Türklerinin yardımı ile adadan bir dal parçasına sarılarak; saatlerce Hazar Denizi'nde yüzdü. Birlikte kaçtığı bir arkadaşıyla İran'a ulaşınca acem kıyafetleri giyerek günlerce süren bir yürüyüşün ardındandan Erzurum’a kadar yaya olarak yürüdüler. (Fotoğrafta oturanlar soldan sağa; başı sargılı olan Vecihi Hürkuş, Rus BI.K., Raşit Bahattin) Fotorafta ne kadar da üzgün kahraman pilotumuz. Hürkuş, esir düşünce yaralanır ve yanına fotoğrafta ortada yer alan Gürcü Pilot gelir ve şöyle der: "Sizi havada karşılayan bendim." Savaş ortamında olunmasına rağmen ne kadar da güzel bir üslub... Daha sonra İstanbul - Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır. Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile yarım kalmıştır. İstanbul’a geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü’ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin arasında gizlice Harem’den kalkan bir gemiyle Mudanya’ya, Bursa’ya ve Eskişehir’e giderek Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir hava alanını işgal eden; İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur. Kurtuluş Savaşı içinde Akşehir’de Jandarma Komutanı Ratip Bey’in kızı Hadiye Hanım’la evlendi. İzmir’de Gönül, İstanbul’a döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı olmuştur. Savaş sonrası İzmir’de Seydiköy’de açılan tayyare okulunda yeni tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında İzmit mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir’de Binbaşı Fazıl’ın eğitim uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle yeniden İzmir’e çağrılmış, kara ve deniz okulunda öğretmenliğinden başka fen işleri ile de uğraşmış. Savaşta çekilen yoklukların giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri başlamıştı. Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. Üç takdirname verilen tek kişidir. Edirne'ye yanlışlıkla inen ve bozulan bir İtalyan yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "Vecihi" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. İzmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1924'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda teknik heyetten birinin “Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar” sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925’de yaptığı uçağı Vecihi K IV ile 15 dakikalık güzel bir deneme uçuşu uçuşu yapar. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir.Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır. (İlk Türk uçağı olan “Vecihi K-6”) İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrılıp Ankara’ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti’ne (T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize etmekle görevlendirilir. 1930'da yıllık iznini 2 ay ücretsiz uzatıp Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ K-XIV'ü inşa etti. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECİHİ K-XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla Çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti.Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek diline çevrilmiştir. Çeviri konusunda Vecihi Bey Azeri bir arkadaşından yardım almış ve bu çeviri aylar sürmüştür. Uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır Hürkuş 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir. 1935 yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca, çağrılı olarak Rusya’ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür ve dönüşünde Atatürk’e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde kendisini havadan saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan izlediği Hürkuş hakkında da Fuat Bey’den bilgi ister. Aldığı cevaplar karşısında Büyük Atamız : “Ya, öyle mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi’den faydalanın!” emrini verir. Hürkuş Ankara’ya çağrılır. O da uçağına atlayarak Ankara’ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir. Türk Kuşu’nda yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek istediği şeylerdir. Baş öğretmen olarak amatör gençleri çalıştırmak, Etimesgut hangarlarını yapmak, yaz kampı için uçuş sahası İnönü’nün bulunması ve okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan ve Muammer Öniz’in Rusya’ya eğitime gönderilmesi onun mutluluğu olur. Ne yazık ki 29 Ekim 1936’da yeğeni Eribe’nin şehit olması onu çok üzmüştür. Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi için Hürkuş’u Almanya’ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebine ihtisas sınıfından başlatılmış, iki yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat 1939’da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye’ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak, “Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini” almak istedi. Ancak yetkililer, “İki yılda mühendis olunmaz.” diye bir gerekçe ile kabul etmemişlerdir. Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Türk Hava Kurumu’nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkanın olmadığı Van’a tayin edilir. Bunun üzerine istifa ederek kurumdan ayrılır. 1930'lu yıllarda ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi 1932) açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. İstanbul Kadıköy'de (Kalamış) ilk sivil uçağımız VECİHİ K-XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ K-XV, 160 Beygirlik Mersedes uçak motorlu deniz kızağıVECİHİ SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933’de Vecihi Hürkuş tarafından NURİ BEY adı verilen VECİHİ K-XVIkabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresi’nin ve İŞ BANKASI’nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur. (1933 yılında Hürkuş, adı Nuri Bey olan K-19 uçağını yapar.) (Uçak motoru kullanılarak Vecihi SK-X adlı bir deniz botu da yapmıştır.) 6 Ağustos 1954’de kırkıncı hizmet yılını kutlamak için Yeşilköy Hava Limanı salonlarında Türk Havacılar Bayramı adıyla bir jübile yapıldı. 29 Kasım 1954’de Hürkuş Hava Yollarını kurdu. Türk Hava Yolları’nın seferden kaldırdığı uçaklardan 8 tayyareyi Ziraat Bankasından kredi ile almıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak , izin vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi, ama sabotajlar, uçaklarının parçalanması ve sonunda uçuştan men edilerek uçamadı. Buna rağmen uslanmadı. Elinde kalan son uçağını da Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu’da torium, uranium ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı. Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş, vatana hizmetten kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur. Ankara’da anılarını yazarken, bir kaza sonucu beyin kanamasından komaya girdi. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların aya ayak basmak üzere uçtuğu gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastahanesi’nde hayata gözlerini yumdu. Cenazesine ise çok az sayıda insan katılmıştır.................. Kaynaklar: http://www.cankaya.edu.tr/duyuru/video/vecihi_hurkus.php İlk Türk Uçağını Yapan Vecihi Hürkuş'un 58 Fotoğrafta Hikayesi | ListeList.com VECIHI HURKUS www.tayyareci.com http://tr.wikipedia.org/wiki/Vecihi_H%C3%BCrku%C5%9F Vecihi Hürkuş'un hayatını roman tadında kitaplaştıran Orhan bahtiyar'ın kitabı; http://www.kitapdenizi.com/kitap/100903-Gece-Tayyarede-Acikta-kitabi.aspx http://youtu.be/2cC3zfYhtRU Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2014 Sunay Akın'ın hazırlayıp sunduğu Hayat Deyince adlı programa Orhan Bahtiyar katılmış. Vecihi Hürkuş'u anlatıyor. 47 dakika sürüyo program, boş bir vaktinizde izlemenizi öneririm. http://www.tv360.com.tr/videodetay.asp?id=1388 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mrs_Echelon Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2014 Çok güzel bi konu olmuş. Paylaştığın için teşekkürler. Ne yazık ki 'harcanmış resmen' demekten başka bir yorum yapamıyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2014 İşte kaçmış olduğu ada burası. Ruslar çekmiş belgeseli. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.