ArpiA Oluşturma zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 25, 2014 Geçmişte bizden daha ileri teknoloji devri yaşandı. Rusya’da alternatif tarih laboratuvarı çalışmaları yürüten fizikçi Andrey Sklarov ve bilim insanlarından kurulu olan Araştırma Ekibi; İnsan oğlunun tarihi hakkında gerçek olan ancak gerçekliğin getireceği Bilimsel karmaşa ve yeni baştan yazılması gerekli olan Siyasi Tarih ve Dünya Kültür tarihinin sancılı dönemler yaşatacağının bilincine sahip gerçek bilim insanları olarak uzun bir zamandan beri kaydettikleri, insanlık tarihinin gerçeklerini ortaya koyuyorlar…. Sklarov, Hitit, Sümer ve İnka kültürleri gibi antik uygarlıkların günümüz teknolojisinden çok daha gelişmiş medeniyet kalıntıları üzerine kurulduğunu bilimsel temellere ve gözlemlere dayanarak iddia ediyor. Andrey Sklarov yönetiminde çalışmalar yürüten; Rus tarihçi ,etnolog, jeolog ve daha bir çok bilim dalına mensup bilim adamlarının oluşturduğu ekip, Türkiye dahil Güney Amerika’dan, Japonya’ya kadar ortaya çıkarılan tüm arkeolojik bulguları farklı bilimsel bakış açısıyla inceleyerek tarihin yeniden yazılması gerektiği sonucuna varıyor… Sklarov ‘’Tarih, yakında geçmişin değil, geleceğin bilimi olacak’’diyerek, çok güçlü teknik imkanların kullanıldığı insanlık uygarlık tarihinin gerçekliğini vurguluyor.. İnsanoğlu tarihi hakkında dikkat çekici çalışmalar yapan ekibin çalışmalarını aslında iki yıldan beri takip eden basın kuruluşları, Araştrma grubunun geçen yıl Türkiye’de gerçekleştirdiği incelemelerden sonra elde ettiği bulguları yayınlaması üzerine onlarla görüşme yapmak isteğinde bulunuyorlar… Sklarov ve ekibinin ortaya attığı tarihin yeniden yazılması gerektiği temel fikrinin arkasında şu tespit bulunuyor: ’’İnka, Maya, Hitit, Mısır, Sümer ve daha bir dizi güçlü uygarlık bu dünyaya ilk olarak çivi çakan medeniyetler değildirler… Bunlar, varlıklarını, alt yapısı hazırlanmış çok farklı ve çoğu zaman ‘‘Tanrılar Kültürleri’’ olarak tarif edilen günümüz teknolojilerinden çok daha farklı ve ileri düzeyde gelişmiş kültürlerin kalıntıları üzerine kurulmuşlardır….’’ (Cilt 1 Sayfa 66) Hitit İnka Benzerliği Sklarov’la Basın Mensubları, Moskova’da bir sanat evinde buluşuyorlar…Görüşmelere ‘’beni daha iyi anlamanız için sizi hemen şoke etmek istiyorum’’ diye başlayan Sklarov Çorum’daki ‘Hitit uygarlığı kalıntıları’ olarak tarif edilen ‘Alacahöyük’ arkeolojik kazı bölgesiyle, Peru’da İnka’lara ait olduğu söylenen ‘Cusco’ antik şehrinin iki fotoğrafını yan yana koyuyor…Birbirinden yaklaşık 12 bin km uzaklıkta bulunan bu iki antik şehrin surlarının, yine yaklaşık M.Ö 10.000 yıllarında buraya dikildikleri varsayılıyor. İki şehrin surları ,aralarında fark bulunamıyacak biçimde birbirinin aynısı…Her iki bölgede de sert bazalt ve granit taşları kullanılarak, günümüzde poligonal adı verilen çok köşeli formlar şeklinde harçsız ve birbirine inanılmaz derecede bitişmiş olarak örülen duvarlar yer alıyor.. ‘Peki bu tür kazıları yapan arkeolog ve tarihçiler benzerliğin farkında değiller mi ? Neden dünya kamuoyuna iki uygarlığın birbirinin kopyası olduğunu anlatmıyorlar?’sorumuzu Sklarov şöyle yanıtlıyor: ‘Bir arkeloğun kazı yöneticisi olana kadar ne kadar ter döktüğünü biliyor musunuz. Sonra bu arkeolog ortaya çıkıp ‘bugüne kadar bildiklerimiz yanlışmış’ derse akıbeti ne olur sizce….. Ben söyliyeyim, getirisi iyi olan işinden alınır en fazla, Üniversitelerden birinde ders vermeye atanır. Ayrıca Hitit ve İnka uygarlıkları birbirinin kopyası değildir. Kopya olan bu iki uygarlığın aynı taban üzerine kurulmuş olmalarıdır.Yani Alacahöyük ile Cusco antik şehirleri M.Ö 10.000 yılından çok daha eski tarihlere ait bizim bilmediğimiz tek bir uygarlık tarafından inşaa edildi.’ Sklarov ,’’Ben fizikçiyim. 90’lı yılların başında Rusya Uzay sanayinde mühendis olarak çalışıyordum. Bundan sonra söyleyeceklerime çok dikkat edin!" Dedikten sonra arşivinden Bolivya’da çekilmiş başka bir fotoğraf çıkarıyor….Fotoğrafta bir bazalt taşı parçası görünüyor… Taşın içindeki işlenmiş bölüme işaret eden Sklarov ‘İster inanın ister inanmayın ancak binlerce yıl önce taşa çok açılı iç köşeler veren ustalar her kimse, bugün dahi taklit edilemez bir teknik ve işlem gerçekleştirmişlerdir….Günümüzde sertliği 5-6 derece olan bu çok sert bazalt taşını yekpare şekilde, yüzey ve moleküler yapısı bozulmadan bu şekilde imal edebilecek teknoloji ne Amerika’da var var ne Rusya’da nede başka bir ülkede. Bu taşın eklem bölgesini taşın moleküler yapısını bozmadan yani lazer kullanmadan yapana anında 100.000 $ veririm’dedi. (Cilt 1 sayfa 67) Türkiye kazılarında yaşananlar Sklarov, günün birinde dünya tarihi yeniden yazılmaya başlarsa Türkiye topraklarının bu yeni tarih için bir hareket noktası olacağını söyledi: ‘Geçen ağustos ayında Tükiye’ye gittiğimizde Hattuşaş kazı bölgesini ziyaret ettik.Anladığımız kadarıyla orada İngiliz arkeologlar çalışıyor çanak çömlek arıyor. Çevreye bakınırken bizi bile inanılmaz şaşırtan bir keşif yaptık. Mısır’daki piramitler bile Hattuşaş’ta bulduğumuzun yanında gölgede kalıyor. Yerden çıkıntı biçimindeki monolit granit taşların mekanik usulle kesildiğini gösteren izi bulduk. Binlerce yıl önce bu izi bırakan Yuvarlak Abraziv Disk neden yapılmışsa , sert taşı tereyağı gibi kesmiş ve bu günümüzde dahi taklit edilemez. Çünkü dünya genelinde böyle bir disk mevcut değildir…" Sklarov resmi tarihe göre Şanlıurfaya 20 km uzaklıktaki Göbeklitepe’nin M.Ö 11. Yüzyılda cilalı taş devri olarak uygun görülen bir zaman diliminde kurulduğunu hatırlatıp gülüyor : ’Uzman olmaya gerek bile yok… 65 milyon yıl önce yok olan dinozor resimlerinin, 13 bin yıl önce ilkel taş devri kabileleri tarafından inşa edilmiş olduğu iddia edilen yapının içinde ne işi var? Taş devri insanı yerin yüzeyinde dinazor iskeleti buldu diyelim, o iskelet dokuyla donatıldığında ortaya böyle bir şekil çıkacağını nereden ve nasıl biliyordu. Tapınak duvarlarında gördüğümüz hayvan resimlerinin ördek olmadığı kesin. Hatta burasını asıl inşa eden ve kullanan ev sahiplerinden sonra ikinci bir Kültür toplumu, tıpkı Mısır piramitleri örneğinde olduğu gibi farklı amaçla burayı kullanmış. Sütunlardan birinin temelinde dış bir etkenle kopan iki dinozorun kafaları daha sonra çok daha ilkel bir teknolojiyle taş taşa sürterek onarılmak istenmiş’…. Sklarov ile iki saat kadar devam eden söyleşi sonunda şunu soruyor basın mensubları : ‘Peki sizin varsayımınıza göre 10-20 bin yıl önce dünyamızda kimler vardı?’ Sklarov şöyle cevaplıyor : ‘Emin olduğum tek şey tüm bu yapıların şimdiki insanın eliyle yapılmadığı. Asıl ev sahipleri uzaydan mı geldi yoksa bilinen zamanlar öncesinde dünyamızda gelişen bir önceki uygarlık tarafından mı yapıldı sorusunun yanıtı bende yok…..Sadece %50’den fazla olasılıkla bundan yaklaşık 15-17 bin yıl önce dünyamızda o eski uygarlıklar neyse aralarında ‘Tanrılar Savaşı’ adını verdiğim bir ihtilaf yaşandığı kesin.Böyle bir savaşın izlerine Peru ,Bolivya ,Arjantin ve Türkiye’deki antik yerleşim bölgelerinde rastlamak mümkün….Ancak %100 emin olduğum bir şey var o da tarihin yeniden yazılması gerektiği… (Cil 1 Sayfa 68) Nerdun HACIOĞLU/MOSKOVA, HÜRRİYET GAZETESİ http://3.bp.blogspot.com/-W3XItP7dn6M/U8XdTncxx1I/AAAAAAAATmQ/yr76sj-bH_8/s280/Sekil-21.jpg Aslında insan eseri olamayacak teknolojiye sahip eserler dünyanın birçok yerinde vardır. Amerika Titikaka gölü yakınlarında Tiahuanaco antik şehrinde de ilginç taş işçiliği bulunmaktadır. Şekildeki kaya bir iddiaya göre dünyanın ilk şehrine aittir. Üzerine yapılan çizgi ve delikler elle olamayacak kadar düzgün ve sıralıdır. Bu kayayı ancak bir makinenin yapmış olabileceği söylenmektedir. http://3.bp.blogspot.com/-ouAMbggcM_U/U8XePBSW0uI/AAAAAAAATmY/dYs37NgT7TE/s280/400+milyon+y%C4%B1ll%C4%B1k+%C3%A7eki%C3%A7.jpg Tahta sap ve demir tokmaktan oluşan bu çekiç, 1936'da Teksas'ta 400-500 milyon yıllık bir kayanın içine gömülü olarak bulundu. Modern bir aletin tarih öncesi bir kaya kütlesinin içine nasıl girdiği bir yana, çekiçte kullanılan demirin günümüz demirlerinden bile saf olması bilim adamlarını hayrete düşürdü http://1.bp.blogspot.com/--bc97sTFvsE/U8XfgqnzT7I/AAAAAAAATmk/rqeP6bvQfjI/s280/harcsiz-tas-set.jpg Peru'nun Cusco bölgesindeki bir İnka kalesinin etrafını 360 metre boyunca zikzak yaparak saran 9 metrelik setlerin yapımında, tanesi 300 tona varan kireçtaşı blokları kullanılmış. Ancak hiç harç kullanılmamasına rağmen bu kayalar, arasına bıçak bile sokulamayacak kadar mükemmel yerleştirilmiş http://4.bp.blogspot.com/-FQdK2QvHKTI/U8d9qdPZvjI/AAAAAAAATpo/v_JsZAiIhBc/s1600/2014-07-16_20-05-34.png YAŞI: 2 milyar 800 milyon yıl. Bu metal kürecikler Güney Afrika, Klerksdorp'tan. Birinin üzerinde kürenin çevresini dolaşacak şekilde birbirine paralel 3 çizgi oyulmuş. Bu küreler Cambrian devri öncesine ait pek çok mineral arasında bulunmuştur (2,8 milyar yıl öncesi). Bu kürelerden bazıları 6 milimetre kalınlığında, ince bir kabuğa sahiptirler. Bu ince kabuk kırıldığı zaman kürenin içinden süngerimsi garip bir şey çıkıyor.Bu süngerimsi şey havayla temas edince parçalanıp toz haline geliyor. Bu kürelerin ne oldukları ,ne amaçla yapıldıkları bilinmiyor. Üstelik 2,8 milyar yaşındalar. İnsanın inanası gelmiyor ancak bilimsel veriler bunlar. http://4.bp.blogspot.com/-2kRt2N-GJwg/U8d9vKc_Z0I/AAAAAAAATpw/pPAelDSS0ao/s1600/2014-07-16_19-56-59.png 100 milyon yıllık insan parmağı Bu cisim Kanada'nın Kuzey kutup bölgesindeki Axel Heiberg adası eski fosiller koleksiyonunda bulunmuştur. İncelemeler bunun bir insan parmağı fosili olduğunu gösteriyor. Bu fosil 100 ile 110 milyon yıl öncesine aittir (Creataceous jeolojik dönemi). Bu fosil " DM93-083 " numarasıyla arşivlenmiştir. Röngen ışınlarıyla yapılan inceleme sonucunda resimdeki siyah kısımların parmak kemiklerine ait olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kadar eski zamanlarda insan yaşamış olabilir mi ? http://4.bp.blogspot.com/-6ehUQRiGc7o/U8d-KLrod7I/AAAAAAAATqI/vv07bRIoEXM/s1600/130-milyon-yillik-insan-eli.jpg 130 milyon yıllık insan eli Kolombiya, Bogota yakınlarında bulunmuş bir insan eli fosili. Fosilleştiği kayanın yaşı 100 - 130 milyon yıldır. http://1.bp.blogspot.com/-0zU4tcOODlg/U8d9vwjnbII/AAAAAAAATp4/LKronF-knsk/s280/ilgin%C3%A7.png 318 bin yıllık spiral Alışıldık olmayan bu spiral cisimler 1991 - 1993 yılları arasında Rusya'daki Ural dağlarının doğusunda bulunan küçük bir dere olaran Narada'da bulunmuşlardır. Boyları en fazla 3 cm. olan bu cisimlerden (inanılmaz ama)0,003 mm. olanları da bulunmuştur. Büyük olanları bakırdan, küçük ve çok küçük olanları ise çok ender rastlanan "tungsten" ve "molybdenum" maddelerinden yapılmıştır. Mikroskopla yapılan incelemeler sonucunda spiraller kusursuz bir biçimde "altın oran" tekniğiyle yapılmıştı. Daha da şaşırıcı olan şey ise bütün bilimsel incelemelerin gösterdiği gibi bu cisimlerin yaşlarının 20.000 ile 318.000 yıl arasında değiştiğidir. Bu yaş farkı cisimlerin bulundukları derinliğe göre değişmektedir. çok fena alıntı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Sabahtan beri facebook da dönüp duruyor cidden çok ilginç ve akla mantığa uygun veriler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sirius Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 hele şükür... diyoruz sadece Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
amonhera Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 sırf bu gerçekliğe ulaşmak için ,sonunda bi varlığa ruhumu satıcam..pıff.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Tarih kesinlikle yeniden yazılacak. Fakat, ancak bu sistem yıkıldığında mümkün olabilecek bir durum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Harika gerçekten ama yine de şüpheyle yaklaşmak gerekir böyle şeylere. Üstün bir teknolojiye sahip olsalardı elbet daha ciddi kanıtlar kalırdı iz olarak. Yani Göbeklitepe'deki resimlere bakıp hemen onun dinozor olduğuna kanaat getiren birine güvenmem ben. Bu tarz insanlar hayal gücüyle hareket ederler ve bir şey gördüklerinde benzetmek istedikleri şeye benzetir, inanmak istedikleri şekilde üstün teknolojili uygarlık ya da uzaylı senaryoları yazarlar. UFO ve Atlantis araştırmacıları da böyle kişilerdir hep. Bilim insanları ise soğuk yaklaşır böyle şeylere ve olağan dışı bir şey bulamazlar ciddi olarak araştırınca. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birikinti Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 haberi aradım bende hürriyet kaynaklı bi yazı ya da benzeri bulamadım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
komuro Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2014 kristal kafatasının da eklenmesi gerekliydi bence.supheciler bile açıklayamaz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yliza Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2014 Kur'an-ı Kerimde zaten bilgisi var... Bizden teknolojileri ileri kavimler gelmiş geçmiş dünya üzerinden.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.