Jump to content

Nazi Almanyası ve Uzaylı Müttefikleri Aldebaranlı'lar


haarun

Önerilen Mesajlar

Nazi Almanyası ile Uzaylı Müttefikleri Aldebaranlı'lar Diğer Gezegenlerde Üs Kurmuşlar mıydı

 

60’li ve 70’li yıllarda Ay üzerinde bir UFO hareketliliği gözleniyordu. Bu gözlemlerin bir kısmı teleskopla yapılmıştı, bir kısmı da Ay’a giden astronotlar vasıtası ile… Örneğin Apollo 11’in Ay üzerinden yaptığı canlı TV yayınında modülün hemen sağ kenarında çan şeklinde parlak ir UFO görünüyordu. Gerek bu çan şeklindeki, gerekse disk şeklindeki uçandaireler, III. Reich’ın ürettiği Haunebu II ve Vril-1 uçandairelerine çok benziyordu. 21 Nisan 1945 gecesi büyük bir çana benzeyen uzay gemisi Haunebu III, Mars’a doğru yola çıkmış ve sorunsuz bir şekilde gezegene inmişti. Haunebu III’ün mürettebatı, milyonlarca yıldır orada bulunan, Mars yüzeyinin altındaki tesislere gitmişlerdi. (İddialara göre, mars yüzeyindeki piramitlerin altında tüneller şebekesi bulunuyordu)

 

1952 yılında çekilen Ay yüzeyinin teleskopik bir fotoğrafında, dış görünümü ile Haunebu III’e benzeyen bir UFO tespit edilmişti. Bu UFO muhtemelen, Mars, Ay ve kutuptaki Neuschwabenland-Alman üssü arasında mekik seferi yapan bir araçtı.

 

1951 yılında yine teleskopla çekilen başka bir fotoğrafta Dünya ile Ay arasında bir UFO görülüyordu. Bu demektir ki, 1945’de plan aşamasında bulunan “puro” şeklindeki uzay gemileri projesi, yani S.S E-V’in takdığı isimle “Andromeda Geraet”, muhtemelen 1945’den sonra kutuptaki Alman üssü Neuschwabenland’da gerçekleştirerek, “sigara” ve “puro” şeklinde uzay gemileri üretilmişti. Bu uzaygemileri “Ana gemi” olarak bir Haunebu II ve dört Vril-1 uzay gemisi taşıyabiliyordu. Muhtemelen Amerikan Ay kaşiflerinin Ay’da çektikleri fotoğraflarda görülen uzay gemileri Vril-1 UFO’larıydı.

 

1950’lı yılların başında uzaylılarla temas kurduğunu iddia eden Amerikalı George Adamski’nin teleksopik foto ile 1952’de çektiği fotoğraflarda görülen Satürn’lü!! ve Venüs’lü!!! ana gemiler, gerçekte Reich Almanyası’nın ürettiği “Andromeda Geraet” idi. Ayrıca yine Adamski tarafından 13 Aralık 1952’de Palomar Bahçeleri, California’da 15 cm.lik bir teleskop kullanılarak fotoğrafı çekilen bir UFO, daha doğru ifadeyle “Keşif Gemisi” aslında, SS E-IV’ün geliştirdiği bir Haunebu II idi. Haunebu III uzay gemileri “Elektromanyetik Antigravitasyon tesiri” ile çalışıyordu ki bugüne kadar dünyada hiç kimse bunu çalışır bir biçimde üretememiştir.

 

Haunebu III’ün Mars yolculuğu ve Haunebu II, Vril-1 ve Andromeda-Geraet ana gemisinin II. Dünya Savaşı’nın bitimine az bir zaman kala Ay’da konuşlandırılmalarının sebebi, Reich-Almanyası’nın yönetiminin umduğu gibi, her iki gezegenin (yani Ay ve Mars’ın) yüzeyinin altında mevcut bulunan sağlam tesisleri yeniden harekete geçirmek ve 68 ışık yılı uzaklıktaki güneş sisteminden, yani Aldebaran’dan gelecek olan dünya-dışı insanların oluşturduğu “Kurtarıcı Uzay Filosu”nun gelişi için üsleri hazır vaziyette tutmaktı.

 

ABD’nin 70’li yıllarda sürdürdüğü NASA insanlı Apollo programını Ay’a inişten sonra aniden kesmesi ve oraya bir daha hiç astronot göndermemesi, ayrıca Viking Mars projesinin başarısızlığa uğraması, tesadüf değildi!. Sovyetler’in 1989 yılında Mars’a gönderdiği “Phobos-2” adlı uydusu da Mars’ın yörüngesinde iken dünya ile bağlantısı kesilmişti.

 

Aynı şeklide 24 Ağustos 1993’de Amerikan Mars uydusu “Observer” de Mars üstünde iken dünya ile bütün bağlantıları kesilmişti. Ay ve Mars’ta meskun “Zekalar”, Reich Almanyası uzay gemisi mürettebatı ve Amerikalıların Ay’da ve Mars’ta karşılaştıkları Aldebaranlılar, hem Amerikalıları hem de Sovyetleri bu iki gezegende de istemiyorlardı.

 

Mars ve Ay’daki birleşik Reich-Almanyası & Aldebaranlılar gücü, ABD ve Sovyetlere, gayet açık ve net olarak buralarda istenmedikleri mesajını vermişlerdi. Daha sonra iki müttefik, insansız Mars denemelerinden sonra, insanlı Apollo uçuşları gibi, Mars’a da insanlı bir keşif gezisi düzenlenmek istemişlerse de Aldebaranlı “Marslılar” ve Reich-Almanları, Amerikan-Viking teşebbüsünü ve Rusların Mars uydusunu tamamen etkisiz durumuna getirmişlerdir.

 

 

Kolberg Toplantısı ve Vril-7 Projesi:

 

1943 Noel’inde Ostseebad Kolberg’in romantik sahil şatosunda, Vril ve Thule örgütünün ileri gelenleri ortak bir toplantı yaptılar. Medyum Maira Orschitsch ve onun tarafından keşfedilen, Vril örgütünün yeni kadın medyumu Sigrun F. De bu toplantıda hazır bulunmuştu. Bu iki kadın medyum toplantıda çok önemli bir rol oynamıştı. Toplantının başında doğal olarak, savaş durumu ve Almanya’nın karşı karşıya bulunduğu tehlikeler, düşmanın muazzam gücü, azalan hammadde stokları v.b konular tartışılmıştı.

 

Konuşmacılara göre, Almanya, açıkça aynı eski Kartaca gibi, yok edilmek isteniyordu. Müttefiklere karşı son bir fırsat yaratılamazsa, Almanya’nın geleceği umutsuz görünüyordu. Daha sonra UFO’ların savaşa hazır duruma getirmenin güçlüklerden bahsedildi. UFO’lar kendi koruyucu alanlarını yarattıkları için, saldırılardan yara almıyorlardı ama bu koruyucu alan, aynı zamanda, içerden dışarıya herhangi bir silahla atış yapmaya da engel teşkil ediyordu. Bu sebepten UFO’lara konvansiyonel silahlar, yani ne bombalar ne de makinalı tüfek ve/veya toplar, monte edilemiyordu. Bu silahlar aynı zamanda UFO’ların uçuş özelliklerini de olumsuz olarak etkileyebiliyordu.

 

SS E-IV tarafından geliştirilen “Işın Topları” da etkili olarak kullanılabilecek bir durumda değildi. Bu genel durum değerlendirmesinin içine daha sonra “Aldebaran-Perspektifi” de dahil edildi. Aldebaran-Summi imparatorluğu ile medyumsal olarak güçlü ve somut bağlantılar kurulduğu açıklandı. Vril mensupları “Boyut Kanalında” yolculuk yapabilen bir “Uzay Gemisi” üzerinde çalıştıklarını belirttiler. Bu gemi vasıtası ile 68 ışık yılı uzaklıkta bulunan Aldebaran’a rahat ve hızlı bir şekilde girmek mümkündü. Vril mensupları kendilerinin “Medyumsal transkomünükatif” yolla sağladıkları Alman-Aldebaran ittifakının daha sağlam ve etkili bir şekilde yürümesi gerektiğini söylediler. Bu düşünceler 2 veya 4 Ocak 1944 tarihlerinde Adolf Hitler’e sunuldu. 2 Ocak 1944’de Hitler, Himmler, Künkel (Vril örgütünden) ve Dr. Schumann’ın (Vril örgütünden) katılımı ile şunlar konuşulmuştu:

 

“Hitler karanlık bir önsezisinden bahsetti. O, Scharnhorst adlı savaş geminsin kaybını “Gölgelerin Laneti” olarak tanımlıyordu. Hitler, Himmler’in ısrarı ile Künkel ve Schumann’ın düşüncelerini öğrenmeye karar verdi. Künkel ve Schumann birkaç kelime ile Aldebaran İmparatorluğu ile yapılan ittifaktan bahsettiler ve Vril örgütünün çalışma toplantılarına ait tutanakları (Yani Aldebaranlılarla kurulan medyumsal temasa dair belgeleri) Hitler’e sundular. Hitler bunları dinlerken, bir yandan da Himmler’e anlamlı bir şekilde bakarak, bütün bunları ciddiye alıp almama konusundaki şüphelerini hissettirmişti. Künkel, “Öbür taraf uçuşu” sayesinde muazzam mesafeleri kat etmenin mümkün olduğunu ifade etmişti. O, Aldebaran hakkında gerekli bütün bilgileri Hitler’e vermişti. (yani Aldebaran’ın dünyaya benzer iki gezegeni olduğu, başka ırklardan olan Regulus ve Capella ile yaptıkları savaşları, teknik üstünlüğe sahip uzay filoları v.s) Künkel’in Führer’e anlattığına göre, Almanya ve Aldebaranlılar arasında “Düşüncesi” bir iletişim kurulmuştu ve bu halen de devam ediyordu. Hitler bunları dinlerken sabrının taştığını hissediyordu ki, tam bu sırada Himmler, Künkel’in açıklamalarını sonuna kadar dinlemesini rica etti.

 

Schumann, “İnterkozmik Araç” denilen Vril uçandairelerinin plan ve fotoğraflarını Hitler’e gösterdi. Schumann ve Künkel, “Bu taraf-öbür taraf boyutlar kanalı” vasıtası ile Aldebaran’a uçmak ve oradaki yönetimle ittifak yaparak, Aldebaranlı uzay savaş gemilerini bu dünyaya getirmek için hazırladıkları planları da açıkladılar. Bu gemiler “Öbür taraf –bu taraf boyut kanalı” vasıtası ile dünyadaki savaşa sokulabilirse, Almanya’nın zaferi garanti edilebilirdi. Hitler o ana kadar tek bir söz bile söylememişti. Sonunda Himmler’e bütün bunlar için ne düşündüğünü sordu. Himmler, bütün bunların bir fantezi ürünü olmadığını ve araçların Vril örgütü mensuplarınca denemeleri şartı ile, akla uygun bulduğunu açıkladı. Hitler ilk defa olarak, Schumann ve Künkel’e bütün bunların ayrıntılı olarak planlanıp planlanmadığını sordu.

 

Schumann, ilk uygun Vril aracının böyle bir uçuş denemesi için hazır olduğunu ve bu ay içinde ilk insanlı uçuş denemesini gerçekleştirebileceklerini belirtti. Yapılan hesaplara göre, farklı “Öbür taraf zamanı” pilot ve mürettebat için bir sorun teşkil etmeyecekti. Bu taraf zamanına ölçüldüğünde Aldebaran’a varış 22-23 yıl sürüyordu ama aracın içindeki mürettebat için geçen zaman, boyut değişikliği dolayısı ile, yalnız birkaç gün sürecekti. Bu hesaplamalardaki en ufak bir yanlışlık bile Vril mürettebatının ölümüne sebep olabilirdi. Hitler, Aldebaran savaş gücünün dünyaya yardıma gelmesi en iyi şartlarda 50 sürer dedi. Künkel, bugünkü Vril tekniği şartlarında bu doğrudur, fakat çok yakında daha iyi araçlar üretebileceğiz diyerek cevap verdi.

 

Hitler’e verilen bütün bu bilgiler yine de onu tatmin etmemişti. Dünyaya gelecek olan bu varlıkların ne biçim yaratıklar olduğunu sordu. Künkel söz konusu halkın, insan ırkından olduğunu ve bir çeşit imparatoriçe tarafından yönetildiklerini söyledi. Hitler bütün bunları dinledikten sonra, onlara SS’lerin desteği ile bu girişimi başlatabileceklerini söyledi. (Hitler o zaman bu girişime hiç inanmıyordu Nisan1945’de Himmler’e şöyle demişti: “Umarım ki bu uzay imparatorluğu, Künkel, ve Schumman’ın söz verdiği gibi, intikamımızı almak için dünyaya gelebilir!”)

 

Führer karargahındaki konuşmadan hemen sonra, yani 2 Ocak 1944’de Vril-7’nin yapımı için tüm güçler seferber edilmişti. Vril mensuplarının perspektifinden bakıldığında bu o kadar zor bir şey değildi.

 

Bu 45 m. çapındaki uzay gemisi aslında genişletilmiş ve adapte edilmiş Vril-1 gemisi idi. Yalnız daha basit ve üretim tekniği açısından daha ucuz bir malzeme kullanılarak yapılmıştı. Vril-7 yapımında tamamen yeni hücre kaplamaları kullanılmış ve 1945 başlarında Traunstein yakınlarında S.S’lere teslim edilmişti.

 

Vril örgtünün yaptığı “Vril-7” “Uzun menzilli uzay gemisi projesi” olmasaydı, dünya insanları ve dünya insanlar arasındaki iletişim yalnız medyumsal mesajlar kanalı ile sınırlı kalacaktı. Alman Vril-7 projesi çerçevesinde 2 tip başarılı uzay gemisi yapılabilmişti.

 

 

Vril-7 (1) “Gezegenlerarası Uzunmenzilli Uzay Gemisi”:

 

Teknik Özellikleri

Çapı: 45 m.

Yüksekliği: 15 m.

İtiş şekli: Y-7/0 motoru + SM Levitatör EV

Hız: Tak. 300000 km/sn. (Işık hızı) Normal kozmik anti gravitasyon uzay uçuşu. Işık hızının 3 katı = Tak. 900000 km/sn.= Uzay üstü boyut kanalı uçuşunda kullanılan hız.

Ulaşım mesafesi: Teorik olarak sınırsız, pratikte max.68 ışık yılı uzaklık için hesaplanmıştı. 68 Işık yılı = 64x10 km= Aldeberanın uzaklığı, uzay gemisindekiler için birkaç hafta ve 22,5 dünya yılı.

Silahlar: 4xMk-108 Bataryası (Makinalı Top)

2xMk-108 (Uzay gemisinin üstünde)

2xMk-108 (Uzay gemisinin altında)

Daha sona uzay gemisinin altına 11 mm kalibrelik, küçük bir zırhlı kulenin içinde, KSK Donar (Işın topu) monte edilmişti.

Mürettebat: Max. 14 kişi

 

Vril-7, Ocak 1944’de ilk boyut kanalı test uçuşuna çıkmış ve bir saat sonra, çok hasar görmüş bir durumda geri dönmüştü. Yapılan araştırmalardan sonra bu hasarın, uzay gemisinin hücrelerinin zayıf yapılmasından kaynaklandığı anlaşıldı ve Vril-7 bir müddet dinlendirildikten sonra, hücreleri yenilenerek, bazı ilavelerle Nisan 1945’de SS’lere devredildi. Bu işlemden sonra Vril-7’ler, dünyadaki gizli taşıma işlerinde kullanıldı. Hem yapı, hem de itiş şekli olarak, Vril-7, Vril-1’in oldukça genişletilmiş bir versiyonu idi. Fakat “Boyut Kanalı” yolculuğunu başaranın Vril-1 mi yoksa Vril-7 mi olduğu kesinlikle bilinmemektedir.

 

 

 

 

Vril-7 (2) “Vril-Odin” Gezegenlerarası Uzay Gemisi:

 

Hafif Uzay Kruvazörü.

 

Teknik Özellikleri

Çapı: 45 m.

Yüksekliği: 22,50 m.

İtiş şekli: İhtimal-A= Vril-7 (1)de olduğu gibi

İhtimal-B=Y-7/0-Vril-7(1)+Thule-Takyonator-7c-Haunebu-II (Her ikisinin geliştirilmiş rekombinasyonu)

Hız: Max. Işık hızında=Tak.300000 km/sn. (Normal kozmik anti gravitasyon uzay uçuşunda) 3x Işık hızı=Tak.900000 km/sn.= Uzayüstü boyut kanalı uçuşunda kullanılıyor.

Ulaşım mesafesi: Vril (1)’in aynı

Silahlar: Haunebu II’nin zırhlı döner kulesi, KSK “Donar” (Işın Topu Donar KSK IIIV) Vril-7 (1) 11 mm. Kalibreli. Uzay gemisinin üst kısmında.

Mürettebat: 28 kişi (14 Erkek+14 Kadın) Nisan 1945 itibarıyla.

 

Bu uzay gemisi Nisan 1945’de Untersberg-Berchtesgaden’den havalanarak 68 ışık yılı uzaklıktaki Aldebaran’a doğru yola çıkmıştı. Savaşın sonuna gelindiği ve Alman Reich’ının yenilgisi de kaçınılmaz göründüğü için, “Boyut Kanalı” uçuş testi yapılmadan yola çıkma mecburiyeti hasıl olmuştu. Vril-Odin, Vril ve Hauenbu yapım tarzlarının karışımından ortaya çıkan ilk ve son başarılı proto tip uzay gemisi olmuştu. Tek başına Haunebu motoru boyut kanalı yolculuğu için uygun değildi. Çan şeklindeki bir Haunebu uzay gemisi daha ilk denemesinde, bir daha hiç dönmemek üzere, boyut kanalında kaybolmuştu.Vril yapımı gemiler de tek başlarına boyut kanalı yolculukları için yeterli değildi. Bu sebeplerden yukarda anlatılan kombinasyon uygun görülmüştü. Vril-Odin, ilk defa Ekim 1944’den sonra, Haunebu-Vril II/3 kombinasyonu uzay gemisi projesi olarak ortaya çıkarmıştı. İddialara göre, Vril-Odin ve mürettebatı, sağsalim bir vaziyette Aldebaran-Sumi Güneş sistemine varmış ve orada Sumi-Er gezegenine inmişti. Anlatılanlara bakılırsa Sumi-Er dünyamıza çok benzeyen bir gezegendi. Sumi-Er yönetimi, dünyalı müttefikleri olan Alman-Reich’ını düşmanlardan kurtarmak için, Uzay Amirali Zoder komutasında 280 Uzay-Kruvazöründen oluşan bir filoyu, Vril-Odin mürettebatı ile birlikte, boyut kanalı üzerinden, güneş sistemimize ve dünyaya göndermeye hazır olduğunu bildirmişti. Vril örgütünün kadın medyumları ve Sumi-Er’li kadın medyumlar arasındaki medyumsal iletişim sonunda, Alman Reich’ının savaşı kaybetmesi halinde, Sumi-Er’liler askeri destek gönderme teklifinde bulunmuşlardı. Dünyada kalan Vril örgütü kadın medyumları arasındaki medyumsal iletişim, Alman uzay gemisinin Sumi-Er’e inmesinden sonra 2 yıl daha devam etmişti. Bilinmeyen sebeblerden dolayı 1947 yılı başlarında bu medyumsal temas kesildi. Bu tarihten sonra temasın devam edip etmediği kesinlikle bilinmiyor. “Vril-Odin” uzay gemisinin boyut kanalında yolculuğu mürettebat için birkaç hafta, fakat dünya yılı 22,5 yıl sürüyordu. “Vril Odin” uzay gemisi 1967 yıllı sonlarına doğru, Aldebaran-Sumi yakınlarında boyut kanalından çıkarak yeniden normal evrene girmiş ve orada kendini bekleyen bir Aldebaran uzay kruvazörü eşliğinde Sumi-Er’e inmişti. Burada haklı olarak şu soru sorulabilir, Aldebaran-Sumi “Kurtarıcı Filosu” ve “Vril-Odin” mürettebatı ne zaman dünyaya gelecekler? Bizim de cevabımız şu olacaktır; Onlar dünyaya geldiler ama bizlerin haberi yoktu!..

 

Reich-Almanları’nın kutuplarda yaşayan müttefikleri olan Arianni’lerin, UFO’ları ile ABD’ye inip Eisehower ile görüştüklerine dair iddialar vardır. (1952 yılında ABD’de Washington göklerinde yoğun UFO gözlemleri yapılmıştır). Nitekim Başkan Eisenhower 20 Şubat 1954’de Edward AFB’de (Amerikan Hava Kuvvetleri üssünde) iken üsse, 5 uçan daire inmiş ve uzaylıların aynı bizim gibi insan oldukları ve bizim gibi atmosferde nefes alabildikleri görülmüştü. Uzaylılar Amerikan Başkanı’ndan nükleer silahlanmaya son vermesini istemişlerdi. Uzaylılar, Eisenhower ve yanındaki yetkililerin gözleri önünde hem kendilerini, hem de gemilerini görünmez bir duruma getirmeyi başararak onlara teknolojik üstünlüklerini göstermişlerdi.

 

1 Nisan 1990 tarihli bir Amerikan gazetesinin iddiasına göre, “Hitler tarafından 1943 yılında bir intihar misyonu ile uzaya gönderilen Alman astronotlar, 47 yıl sonra (yani 1990’da) dünyaya dönmüşlerdi. “Bu sözler bir NASA yetkilisinin ağzından çıkıyordu ve yetkilinin anlattıklarına bakılırsa, 3 uzay öncüsü Reich-Almanı 3 Nisan 1990’da bir uzay kapsülü ile kuzey Atlantik denizine inmiş ve bir Amerikan savaş gemisine alınmışlardı. Bu 3 astronot 1943’de geliştirilen bir V-2 roketi ile uzaya fırlatılmışlar ve açıklanamayan sebeplerden dolayı, kendileri için fazla bir zaman geçmeden (bizim zamanımızla 1990 yılında) dünyaya inmişlerdi. Astronotları gören Amerikalı yetkililerin hayretten dilleri tutulmuştu; Çünkü karşılarındaki insanlar geçen 47 seneye rağmen hiç yaşlanmamış gibi duruyorlardı. Acaba bu haberde bir gerçeğin saptırılması mı söz konusuydu? Gerçekte burada söz konusu olan astronotlar, Reich-Almanyası ile anlaşma yapmış Aldebaran uzay filosunun temsilcileri olmasın? Belki de bu temsilciler ABD’ye bir ültimatom vermeye gelmiş olabilirler!!!

 

Süpergüç ABD, açıkça İsrail’in görevlendirilmesi ile, 1991 yılı başında Irak’a karşı bir saldırı savaşı başlatmış ve zafere çok yaklaşmışken aniden, sanki birileri bir barış ultimatomu vermiş gibi, savaşa son ermişti. Acaba bu Aldebaranlı’ların bir ultimatomu muydu?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

emegıne saglık ya uzaylı ıle ufo ( uzay gemısı ya da tanımlanamayan gok cısmı) arasında fark oldugunu dusunuyorum sonucta uzay gemısı yapmak tamamen uygarlıgın ulastıgı teknolojıyle dogru orantılı ve nazıler ıkıncı dunya savasını kaybetmeseydı sımdı hersey daha farklı olucaktı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tarih boyunca Hitler döneminde bu tür olayların olduğu, alman ordusunda kadrolu :) medyumların yerladığı söylenegelmiş hep.

Hitler döneminde spritualist deneylerin yapıldığı, genler üzerinde oynanarak arı insan ırkı için çalışıldığı, kara büyü ile ilgili denemelerin yapıldığı söylenir hep. Bu söylenceyi destekleyen okadar çok örnek var ki, bu ve benzeri konular filmlere, bilgisayar oyunlarına bile malzeme olmuştur.

Bilgi dolu paylaşım için teşekkürler. Benim çok ilgimi çekti.

Sevgiler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ne demek arkadaslar siz sogolun millet inanmayan kalmayana kadar ufo dosyalarımı accam hepsini daha yeni baslıyoz bazıları sıkılmıs bile yaw;):D

 

ya bana diosan ben sıkılmadım.. sadece 4-5 baslik birden bu boyutta olunca okumakta zorlanıyorum dedim.. :).. burdan da okumak isteyip de okuyamadigim gecsin kayitlara da sıkılmıs muamelesi gormiym..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ben bu yazıyı başka bir sitede daha once okumuştum ayrıca burda anlatılan hikaye egelenceli ama pek inandırıcı gelmiyor.

keşke bu yazıyı yazarken alıntı diye kopyala / yapıştır yaptıgın sitenin adresinide belirtseydin boylece internet gereksiz bilgilerden oluşmuş bir çopluk halini almaz

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ufo degil kardesler, ben o ufolarin cinlerin oyunu olarak bilirim..

 

olsa rabbimiz kendi kitabinda aciklar..

melekler ise ufo gibi ihtiyaci yok, kanatlari vardir, acarlar istedikleri yere giderler..

 

ama paylasim icin tsk..

istahla okudum..

 

Kuranda 18000 aleme işaret eder.Hem Allah neden koca evrende sadece bizi yaratsın??

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hep diyanet hocalarına sormuşsun ama...hiç bir astronoma, yani uzay hakkında gerçek deneyler yapmış, "uzay" konusuna hakim insanlarla görüşüp onların görüşlerini aldın mı merak ettim. biliyorsun dünya dışı yaşam formları dinden çok bilimin konusu. bence bilgi alırken tek taraflı araştırmaman gerekir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

maybe kardes== melek cesedi derim ben onlara..

 

sok bir durum ama "melek"

insana benzeyen melek kardeslerimizde bu alemde cok..

 

isa a.s. 2 gök katinda su an meleklerin bölgesinde deniyor..

buda demekki dünya gibi baska gezegenlerde var bu uzayda..

 

ama sadece melek..

-.

Uhud Melekler ne zamandan beri fiziksel varlık.Sen kaçtane melek gördün.Bu melek 90-60 -90 bir melek mi yoksa ne:)))

 

Acaip gülüyorum ben artık sana Uhud.:rofl::rofl::rofl:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu konularla ilgili Turgut Gürsan'ın çok başarılı iki tane araştırma kitabı var. Hitler Almanyası'nın Gizli Tarihi ve Nazi Almanyasının Gizli Tarihi.

 

Kitaptaki pek çok konu komplo teorisyenlerinin (zırvalık derecesinde) abartılı yaklaşımlarından derlenmiş olsa da Nazi Almanyası'nı kuran karanlık örgütler hakkındaki tarihsel bilgiler, dünyayı bir dönem kana bulayan o manyak-faşist örgütlenmenin hangi karmaşık ve okültist evrelerden geçtiğini de gözler önüne seriyor. Kİtaptaki iddialar arasında Hİtler'in ölmediğini, İspanya'ya ya da Arjantin'e kaçmış olabileceğini de (belgeler eşliğinde, bu belgelerin Gestopa'dan alındığı) iddia ediliyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

buxes çok güzel yazmış,gerçektende hitler in araştırmadığı hiçbirşey kalmamış eğer savaşta ölmeseydi ve kaybedilen cephede ele geçirilen bir çeşit füzenin 2 yıl kadar sonra tamamlanan atom bombası olduğu yıllar sonra anlaşılmış olmasaydı hitleri yalnızca bir manyak sanırdım ama günümüz yahudilerinin yaptıkları global ve bölgesel zulümleri gördükce aslında hitler büyük adammış diyorum adam biliyormuş bunların cinsinden hayır gelmeyeceğini,şaka bi tarafa gerçekten de tek hatası ari ırk saçmalığı olmuş onun haricinde adam resmen insanoğlunun 50 yıl ötesinde teknoloji geliştirmiş belkide savaşta falan ölmedi sahib olduğu üstün teknolojiyle kendisine cennet gibi bi mekan oluşturdu ve dünya sahnesinden çıkıp gitti,belkide o teknolojiyle hala hayatta olabilir,cesedi bulunamamış en gelişmiş teknolojiyi keşfetmiş disiplinli bir adamdan bahsediyorsak bunların akla gelmesi saçmalık sayılmaz herhalde.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aldeberanlılar ve İSA-İS...

 

Aldeberan denilen medeniyetin uzakta olduu konusu pek kesin değildir...Bir görüşe göre ki THULE ÖRGÜTÜ'ne göre de diyebiliriz ; Aldeberan medeniyeti paralel ewrende warolan ve dünyadan sadece bir geçit ile ulaşılabilen bir başka boyuttadır...Thule örgütünün bunu bildiği varsayılmaktadır ve bölge olarak kuzey/güney kutuplarının altında biryerden bahsedilmektedir...Fakat yahudiler henüz bu geçidi aramaktadır ve günümüzde buzulların eri(til)mesinin kaynağı olarak bu gösterilmektedir ...bazı düşüncelerce diyelim. İSA-İS ise aldeberan medeniyetinin lideridir...eğer verilen bilgiler doğru ise Aldeberanlılar Yeşil Krallığın medeniyetidir ve burası da cinler medeniyeti diye geçer...

Thule sadece aldeberanlılarla değil Gri denilen uzay medeniyetiyle temasa da geçmiştir diye bilinir...

 

bi arkadas arkasında uzaylılar olan savaş kaybetmez demiş...katılıyorum da birincisi Hitler Thule ve Vril Örgütlenmesinde söz sahibi değildi yani Hitler Thule'nin değil Thule Hitlerin üstüydüve tüm bu teknoloji Thule / Vril Örgütünün teknolojisidir...Hitler aslında bi nevi piyondu 2nci D.S. da...Bunun kanıtı olarak Rudolf Hess'in Thule'nin as üyesi Hitlerin ise Misafir statüsünde bulunmasını gösterebiliriz...Buradan nereye varıyoruz ? Hitler kullanılmasına izin verilmeyen bir teknolojiyi kullanamazdı çünkü kendisine yeterince teknolojik destek yapılmıştı ki zaten Hitler savaş bitmeden önce Arjantine kaçtı...kaybedilen bişi yok .. kaybeden Almanya...Kazanan bu savaş esnasında nereye gidiyosun ya da nabıyosun sorularına maruz kalmadan istediği yerlerde istediğini araştırabilen THULE...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...