Witch Of Rain Oluşturma zamanı: Ağustos 24, 2014 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 24, 2014 http://i.hizliresim.com/Ld6jvV.jpg Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları Kitap Türü: Anlatı Basım Yılı: 2012 Sayfa Sayısı: 125 Arka Kapak Özeti: Tezer Özlü, bir başka kutupta kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan Oğuz Atay gibi, beklenmedik bir anda edebiyatımızdan demir aldı. Yazar ile sahici efsanesini birleştiren bu anlatı, hem yoğun bir vasiyetname niteliği taşıyor, hem de hayata ender görülen acılıkta bir perspektiften tanıklık ediyor. Tezer Özlü, Türk edebiyatının gamlı prensesi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birikinti Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 bu kapak özeti; ne yani bu kadar mı dedirtiyor; satılmasın alınmasın ya da bilen/tanıyan/okuyan/arayan alsın- zaten alır gibi olmuş bu; (ilgilisi-meraklısına gibi) tanıtımsız-tanıtmasız; bende şunu buldum internetten öyleyse; alıntı; "Karşıma çıkan her şey yetersiz. Soluduğum her şey yetersiz. Dalgalar, odalar, mekanlar, sevgiler yetersiz. Suların tadı yetersiz. Günlerin uzunluğu yetersiz. Haftaların günleri yetersiz. Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor. Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum." Tezer Özlü bi de şurda bi yazı ve inceleme var; Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 Fikrinize katılıyorum. Fakat bu konuda ne yazık ki yayın evi gereken özeni göstermemiş. Okuduğum ve favori gördüğüm yazarların kitaplarını paylaşmaya çalışıyorum genellikle. Bu yayınladığım kitap özeti sadece internetten yapıştırma şekilde değil, siz böyle söyleyince kitaplığımdan alıp bir kontrol ettim. Buraya ne yazdıysam o kadarı var arka kapağında. Kitapların dış görünüşlerine aldanıp satın alınacak şeyler olduğunu da düşünmüyorum. Gerçek bir okur zaten bir kitabı almadan önce yazarı ve konusu hakkında fikir sahibidir genellikle. Kendi adıma söylemem gerekirse, kitap hakkında fikir sahibi olsam dahi bir kitapçıya girdiğimde birkaç sayfasını mutlaka karıştırırım. Böyle. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 "Yayınevi gereken özeni göstermemiş" gibi bir fikre ne yazık ki katılmıyorum. Kaldı ki YKY piyasadaki en iyi 3-5 yayınevinden biri. Kitabın tanıtımı-reklamı olmaz. Okur, bulmakla yükümlüdür. Diğer türlü edebiyat zevki nasıl oluşur? Her şeyde olduğu gibi kitapta da bize dayatılanı, güzel gösterileni mi edinelim? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 Kitapların dış görünüşlerine aldanıp satın alınacak şeyler olduğunu da düşünmüyorum. Gerçek bir okur zaten bir kitabı almadan önce yazarı ve konusu hakkında fikir sahibidir genellikle. Kendi adıma söylemem gerekirse, kitap hakkında fikir sahibi olsam dahi bir kitapçıya girdiğimde birkaç sayfasını mutlaka karıştırırım. Böyle. diye söylemiştim yukarıdaki mesajımda sizle aynı fikirdeyim bu konuda ben de. fakat birikinti de kendince haklı diye düşünüyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2014 (düzenlendi) Ben de tam olarak birikinti'nin haklı olduğunu düşündüğünüz kısma katılmadığımı belirtmek istemiştim. Klasik sınıflandırmada kitabın dış görünüşüne ya da arka kapaktaki tanıtım yazısına göre kitabı alanlar "Sıradan Okur" sınıfına dahil edilir. Kitap okuma oranı bir yana, okuma-yazma oranının yerlerde süründüğü bir ülkede herkesin "Örnek Okur" olmasını beklemek doğru olmaz tabii ki. Fakat çoğunluğun "Naif Okur" olmasını umabiliriz. Bu arada Tezer Özlü'yle alakalı hiçbir şey yazmayarak büyük saygısızlık etmişim. Kendisi, üslubu ve dil özellikleriyle pek tuttuğum bir yazar değildir. Ancak yaşama karşı duruşu ve yazdıklarının içeriği takdire şayan. MSGSÜ TDE Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Handan İnci onun için "Hüzünlü, duyarlı ama yaşamayı seven bir yazardır." demiş geçenlerde, kendi twitter hesabında. Haddim olmayarak söyleyeyim, Handan Hoca'nın tanımı bana göre de gayet yerinde ve uygundur. Konuya balıklama atlamamın sebebi, Tezer Özlü gibi yazarların eserlerinin, kitap arkası yazılarından ya da kapak tasarımlardan dolayı satın alındıklarında anlaşılmayacaklarını düşünmem. Örnek vermek gerekirse Tezer Özlü'yü daha iyi kavrayabilmek için Pavese de okumak gerek. Zira kendisi Pavese'den oldukça etkilenmiştir. Babasına bakış açısını, kardeşiyle yaşadıklarını araştırmak onun yazdıklarını çözümlemek açısından faydalı olabilir. Edit: Klasik sınıflandırma diye belirttiğim sınıflandırma, Marmara Üni. TDE Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Kefeli'nin, TDE450 nolu Eleştirel Okuma dersinde yaptığı sınıflandırmadır. Ağustos 25, 2014 eisenheim tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2014 Kitaptan; "... ve bana geceler yetmiyor. günler yetmiyor. insan olmak yetmiyor. sözcükler, diller yetmiyor. bir an balkona çıkıyorum. güneşin berlin yapıları gerisinde nasıl batmaya uğraştığını görüyorum. insanlar arabalarını park ediyor. renkli, yeni arabalarını. park ediyorlar ya da hareket ediyorlar. yaşlandıkça insanlarla aramdaki uçurum büyüyor. arabalardaki, uçaklardaki, resmi dairelerdeki, otobüslerdeki, dükkanlardaki, caddelerdeki insanlarla aramdaki uçurum. eşyalarla da öyle. yolculuklara dönüyorum. kentlerden sakladığım resimlere. duramam. artık bundan böyle acıları mutluluk olarak nitelendirmeye karar verdim. yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı. ve acıların ötesinde bir beklenti vardı: kendi dünyamın beklentisi. kendi odamda içebileceğim sabah çayının beklentisi..kimse senin kadar güzel, hiç kimse senin kadar canlı gitmedi ölüme. dün uzun süre balkonda oturdum. ağaçların tepeleri görünüyor. bugünlerde yavaş yavaş çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçların. zaman zaman kendimi tüm insanlıktan daha güçlü duyuyorum, ama kendimi aynı anda çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. özellikle ben'in, ben'i bıraktığı anlarda. ya da ikisi bütünleştiğinde. ve birdenbire, şimdiye dek hiç algılamadığım bir duygu gelip beni buluyor: bırakılmışlığın tadı..duramam.." ; '''yaşamın sonu hiçbir zaman bana ırak gözükmedi. her yüzde, her solukta, her büyüyende, her yaşlananda, her sarılmada, her sabahta gördüm yaşamın sonunu. çocukken bile, buğday tarlalarında, yaz gecesi mehtabında ve çocukluk gecelerinin derin karanlığında gördüm yaşamın sonunu, ama ben giderken, ben ya da tren görünümlerin içinden, kentlerden, köylerden, tarlalardan, dağ sıraları önünden, ardından, bir göl kıyısından, bir nehir yatağı ya da gri bir deniz yüzeyi boyunca ilerlerken, yol alırken, tanımadığım insanlar hızla gidiş yolunun aksi yönde yitip giderken, her görüntüyle birlikte ardımda benden uzaklaşırken, yitip giderken, işte o zaman uzaklaştım yaşamın sonundan." "gitmem gerek. ...şimdi dünya önümde açılacak." ; “bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. inemiyorum. yaşayamıyorum. ölemiyorum.” -"insan yirmi yaşında ya toplumun akılla bağdaşmayan düzenine girer ya da var olur." -"hiçbir şeyin değişmeyeceği umutsuzluğuna kapıldığım kısa anlar kadar korkunç anlar tanımıyorum" “bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum. anlatılarında yaşadığım ölülerden. bu kahrolası dünyayı,yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden. dünyanın ihtiyacı olan, her olguyu vermiş, söylemiş, yazmış ölülerden.” “az sonra sokaklar, ardından da gökyüzü kararacak, gece inecek, yalnızları daha yalnız, hastaları daha hasta kılmak için.” ; "ve küçük yaşlarımdan beri beni ilgilendiren deliliğin boyutlarına ne denli gerçek ve ne denli cesur atılımımı düşünüyorum. yaşamımda elde edebildiğim bir tek başka boyut var: kimsenin sahip olamadığı bir boyut. cesaretleri yetmediği için sahip olamadıkları bir boyut. kendi kendilerine kıyamadıkları için, yaşam boyunca sürüklenip çıkamadıkları aklın boyutları. deliliğin derin boyutunu tanıyorum, diyorum. akıl ve delilik arasındaki o ince çizgiyi. önümde açılan puslu akdeniz'in gökyüzüyle birleştiği ufuk çizgisi gibi. denizin nerede bittiği, gökyüzünün nerede başladığının belirlenmediği sınır çizgisi gibi. artık kimse karşıma çıkıp, bana bencil olduğumu söylemesin. her "ben" bencildir, her "kır" kırsal olduğu gibi." Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birikinti Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2014 aslında benim sorunum bu değildi; (kapak özeti) ilk okuyuşta hızlıca bi okuyuşta bana bi soğuk geldi bu anlatım-kapak özeti birincisi kitap içeriğini yansıtmıyor-doldurmuyor ya da tanımlamıyor; (gibi) ikincisi; dişi oğuz atay ya da oğuz atay'ın dişisi olarak tanımlanmasını sevmiyorum ya da daha nazik bir biçimde birini herhangi bir biçimde başkası üzerinden tanımlanmasını "başka bir kutupta kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan oğuz atay" gibi, örneğin; üçüncüsü google aramalarımda sanırım almanca yazılmış ve türkçe'ye çevrilmiş bu kitabın "intiharın izinde" gibi bi ismi olduğunu gördüm-buldum, ben fazla tanımam tezer özlü'yü ama kendimce bi felsefe ve ruh hali ve yansı buldum bugüne kadar karşılaştığım tüm alıntılarından ve o kapağı yazan ben olsam'ı düşündüm belki; evet pazarlanmamalı ama ilgilisini çekecek ya da benzeri bi şey olmalı mı dedim; ve örneğin aşağıdaki alıntılara baktım ve onları ya da içerği tanımlıyor mu da dedim ve yine sordum kendi kendime; "Doğanın, yaşamın, düşlerin, duyguların bana sunabildiğinden daha çoğunu yaşamam, daha çoğunu algılamam gerek. Her nesneyi, her canlıyı, herhangi bir insanı, anlık bir görüntüyü yaşantıya dönüştürmeliyim. Yaşamı büyütmek, kendimce geliştirmek, derinleştirmek, genişletmek, rüzgarlarla estirmek, yağmurlarla yağdırmalıyım. Ta ki kendimi canlı ya da cansız, doğmuş ya da doğmamış tek bir nokta olarak görene dek." (s.33) Alıntılar: yaşamın ucuna yolculuk “Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öge gibi önümüze getirilmiş. Coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. Neye?” Yabancısı olmadığım bir tek olgu var. O da kendi varoluşum. Belki tek mutluluğum bu. Tek bağlantım. Kendimi kavrayamazsam, tüm varoluşum yitmiş demektir. Tezer Özlü - Kitap Alıntıları Artık gitmeyeceğim. Nereden geldiğim sorusunu yanıtlamak istemiyorum. Hiçbir yerden gelmiyorum. Kendimden başka. Sf.27) Alıntılar: Kitap - Yaşamın Ucuna Yolculuk Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2014 http://i.hizliresim.com/0bvoJ8.jpg http://i.hizliresim.com/JdRyyY.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
why Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2014 Tabi ki de okuyacağım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.