GizeMarilyn Oluşturma zamanı: Eylül 5, 2014 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 5, 2014 Telkin olayının da yanlış algılamalara sebep olduğu bilinmektedir. Purdue Üniversitesi Profesörü Knight, bir gün sınıfta güzel bir esans şişesinin kapağını açtıktan sonra öğrencilerine kokuyu algılar algılamaz ellerini kaldırmalarını söylediği zaman, bütün öğrenciler parmaklarını kaldırmıştır. Halbuki esans şişesinde tamamıyla kokusuz bir sıvı vardı. Bu olay, telkinin algılama üzerindeki etkisini gösterir. Hokkabazlar ve özellikle Hipnotizmacılar, telkinin çok çeşitli biçimlerinden faydalanır. Hipnotizmada uyutulan insan, telkine aşırı derecede duyarlı bir duruma gelir. Bu durumdaki birey, kendisini uyutan kişinin her söylediğini doğru kabul eder ve her dediğini yapar. Örneğin; Hipnotizmacı avucunun içinde bulunan madeni paranın şiddetle ısınıp kıpkızıl kesildiğini söyleyecek olsa, deneğin bunu derhal attığı görülür. Kendisine ne hissettiği sorulduğu zaman da avucunun yanmakta olduğunu söyler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2014 Hatta buzu maşa ile tutup ''şimdi kızgın bir kor u koluna dokunduracağız'' deyip buz parçasını kola dokundurduklarında yanmış gibi su toplayıp o bölgenin buza , ateşe gösterdiği tepkiyi gösterdiği de görülmüş. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ariakas Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2014 Çok güzel bir konu olmuş. Günümüzde telkin ve subliminal mesajlar artık günlük hayatın birer parçası haline geldiler. Üniversite 1. sınıfta 2 dönem reklam ve subliminal mesaj kullanımı dersi görmüş biri olarak konuşuyorum Subliminal mesajlarda birer telkin türüdür. Bilinçaltını uyararak istenilen şeyleri aktifleştirir. Bir örnekte ben vermek istiyorum. Televizyonda gördüğümüz bir saniyelik bir görüntü üst üste çekilmiş çok sayıda resimlerden oluşuyor. Ancak bilinçaltımızın bu resimleri algılamada bir kapasitesi var. Örneğin beynimiz saniyede 29 görüntüyü algılayabiliyor olsun. 30. görüntü eklenirse bilincimiz bunu algılamıyor ancak o karede verilen şey bilinçaltımıza gidiyor. Ve bu görüntüyü fark etmemiz neredeyse imkansız. Yine ders sırasında gördüğümüz bir konu vardı. İsimler ve tarihler tam olarak aklımda değil yanlışlık olursa mazur görün. 1960'lı yıllarda Amerika'da bir reklamcı subliminal mesaj yöntemine dair bir deney yaptı. Yaptığı deney, film izlerken (biraz önce bahsettiğim bilincin algılamadığı son görüntü) bilinçaltını uyarıcı patlamış mısır ye, kola iç mesajları yayınladı. Bu deneyin yapıldığı ay patlamış mısır satışları %40, kola satışları ise %30'luk bir artış görüldü. Buna dair örnekler sıralanmakla bitmez tabi ki Altta paylaştığım yazı bir haber ajansının makalesinden alıntıdır. HİPNOZ ALTINDA VE SONRASINDA SUÇ Björn Nielsen ile Palle Hardrup, 1945’te bir Danimarka cezaevinde tanıştılar ve dört yıl boyunca birbirlerine hipnoz uygulayarak vakit geçirdiler. Cezaevinden çıktıktan sonra Hardrup, başarısız bir banka soygunu sırasında iki güvenlik memurunu öldürünce, Nielsen’in hipnoz sırasındaki telkinleri yüzünden suç işlediğini iddia etti. Yapılan psikiyatrik muayenesi sonunda da cezai ehliyetinin olmadığına karar verilerek bir hastaneye yatırıldı. Buna karşılık, Björn Nielsen, hipnoz aracılığıyla cinayete azmettirme suçundan ömür boyu hapse mahkûm edildi. Nielsen ve Hartrup davası, hipnozun suça yönlendirip yönlendiremeyeceği konusunu yıllarca gündemde tuttu. Her ne kadar bir kişiye hipnozla, istemediklerini yaptırmanın olanaksızlığı ileri sürülse de, Leipzig Üniversitesi’nden Hans Pfeiffer’in 2000 yılında yayınladığı "Ruhun Ölümcül Gücü" adlı kitabı, tehdit ve telkinle birleştirilen hipnozun, dengesiz ve ahlaki değerleri olmayan kişileri suça ittiği örneklerle doludur. Bundan birkaç yıl önce Alman RTL televizyonundaki bir canlı yayında hipnotize edilen kadının, en yakın arkadaşının aslana dönüştüğü ve kendisine saldırmakta olduğu telkin edildiğinde, elindeki tabancanın tetiğini nasıl çektiği, bir diğerinin 1 milyon marklık borç senedini nasıl imzaladığı hatırlardadır. Tabii, bir de hipnozla insanların programlanabildiği ve daha sonra bir telefon, bir e-posta ya da bir sözcükle (tıpkı, Woody Allen’in, Akrebin Laneti filminde "Konstantinpol" ve "Madagaskar"ı duyduğundaki gibi) suç işleyebilir hale getirildiği meselesi var ki, henüz şehir efsanesi tadındadır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.