nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 6, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 6, 2015 Otuz Üç Sanıklı Augsburg Davaları (1723-1730) 1723 yılının 30 Ocak günü Matthias Trichtler ve Antonj Reinweiler, on yaşındaki evlâtlık David Kopf u (Kopfen) şeytan ile işbirliği içinde cadılık yaptığı gerekçesiyle Augsburg Belediye Başkanlığı’na ihbar ederler. Küçük David terzi kadınla cadıların dansına katılmış, patronunu büyüleye bilmek maksadıyla kapı eşiğinin altına kemik ve saç (Beinund Haar)yerleştirmiştir. David’in tüm bu eylemlerine şeytan tarafından ayartılmış kardeşleri on beş yaşındaki Juliana, yedi yaşındaki Antonj ve amcasının dört çocucuğu da katılmışlardır.Belediye başkanı tarafından ilk ‘çocuk cadı’ hakkında başlatılan soruşturma kentteki tüm ebeveynleri ve vasileri çocuklarına şüpheli gözle bakmalarına neden olacaktır. Böylece aileler 1723 yılı boyunca ve takip eden yıllarda giderek artan bir vehim ve kuşkuyla çocuklarının şeytanî (diabolisch)karakterlerini izlemeye alacaklardır. Paniğe kapılan aileler teker teker çocuklarının şeytan tarafından ayartıldığım düşünerek yetkililere ihbarda bulunmaya başlarlar. Örneğin baba Fischer,yedi yaşındaki oğlu Johann Sebastian’ın tartışılmayacak derecede açık bir biçimde şeytanın emrine girdiğinden bahisle 1723 yılının 2 Aralık günü gözetim altında tutulması (unterdie Obrigkeitliche Justiz zunehmen)talebiyle yetkili makamlara başvuracaktır. Fischer’ler gibi birçok ailenin çocukları için paniğe kapılması, sonuçlarınıkısa sürede gösterir; on bir tanesi yedi ile on yedi yaşı arasında, yirmi tanesi, yarısı on yaş ve altında olmak üzere,toplam şeytanın otuz üç çocuğu (Teufelskinder)hapisane,hastane ve çalışma evinde zincire vurularak (inden Eisen)gözlem altına alınacaktır. Bu çocuklar arasında daha sonra cadılıkla hiç alakası olmayan üç pejmürde ve haşarı (liederlichemuthwillige)dilenci genç de vardır. Gözaltına alman çocukların, biri dışında, tamamı Katolik mezhebindendir;aynı okulda okumakta ve birbirleriyle sıkı arkadaşlık ilişkileri içindedirler. Hemen hiç biri kentin yoksul bölgelerinden değildirler; ailelerin tamamı, kasaplık, lokanta işletimi, bira üretimi gibi sürekli gelir getiren işlerle iştigal etmektedir.Çocuklar çoğunlukla ailelerin talebiyle gözlem altına alındığı için, şehir yönetimi ‘şeytanın çocukları’nm iaşe ve ibade giderlerinin (Verwahrkosten)tüm cadı davalarında olduğu üzere, aileler tarafından karşılanmasını istese de, bu mümkün olmamıştır. Hatta aileler bu denli sorunlu çocukların gözlem altında tutulması ve yeniden gerçek bir Hıristiyana yaraşır ruh esenliğine kavuşturulması (Seelenheil)görevinin şehir yönetiminin görevi olduğu inancındadırlar. Ailelerin budenli paniğe kapılmasının başlıca nedeni, bir kez bu illete yakasını kaptırmış (befallen)çocuklarından birinde tüm belirtilerini gördükleri hastalığın (Teufelsseuche)bulaşıcı olduğu ve diğer çocuklarına da sirayet edebileceği saplantısıdır. Ailelerin hiç biri içine düştükleri bu umutsuz ortamda, sağlıklı çocuklarını da kaybetmek istememektedirler.Onlara göre çocuklarından biri veya birkaçı bu salgın hastalığa(Teufelsseuche)yakalanmıştırbir kere; sağlıklı çocuklarının da, şeytan tarafından ele geçirilmesine engel olabilmek için tek çare izolasyondur.Yetkililerin birincil görevi, diğer çocukları bu salgının bulaşma (Infektion)tehlikesine karşı korumaktır. Yünlü dokuma ustası Franz Ludwig on üç yaşındaki oğlu Franz Antonj’un üç yıl önce şeytan tarafından ayartıldığı inancındadır.Ludwig’e göre Franziki kardeşini de aynı yolun yolcusu yapabilmek için uğraşmaktadır.Aile olarak çocuklarının ruh ve beden sağlığından (Leibs-und Seelengefahr)endişe duymakta ve acı çekmektedirler; ancak ellerinden ne yazık ki başkabir şey gelmemektdir. Bu nedenle oğlunun yasaların güvencesi altına alınması (indie richterliche Justiz zu nehmen)gerekir. Bazı aileler şeytanın kandırarak emrine aldığı çocuklara kendileri ceza verme yoluna da gitmektedir. Örneğin baba Steiner,yataktakan revan içinde bulduğu ve kısa bir süre sonra da ölen Tanrı tanımaz üvey kızının içine düştüğü durumdan, kötücül güçleri sorumlu tutarak ortalığı birbirine katar. Ancak hemen ertesi gün belediye gözlemcisi Theresia Lüzel kircher tarafından yapılan inceleme sonucunda bir deri bir kemik kalmışküçük kızın, kötücül güçlerden ziyade açlıktan ve kötü muameleden öldüğü anlaşılır. Kızın durumundan üzüntüduyan üvey baba, küçük kıza ara sıra, köpekleri için hazırladıkları çorbadan içirdiğini itiraf edecektir. Bu dönemde aileler büyük bir merakla çocuklarının vücudunda şeytan emareleri (Teufelsmal)aramaya koyulurlar. Ve bazı ebeveynler çocuklarının özellikle cinsel organlara yakın bölgelerinde ustalıkla gizlenmiş, şeytanın izini (diabolischeZeichen) keşfedeceklerdir.1724 yılının Ocak ayında Carl Grube’nin karısı, dokuz yaşındaki kızının hararetle şeytanla yaşadıklarını anlatmaya başlamasıyla paniğe kapılır ve günah çıkardığı rahibe ne yapması gerektiğini danışır. Rahip anneden derhal kızının vücudunu titizlikle incelemesini ister.Anne yaptığı ilk incelemede küçük kızın cinsel organın yakınlarında iki kahverengi bene rastlar ve kızının şeytanla ilişkiye girmiş olabileceği ihtimalinden büyük endişe duyar. Bu kez annenin isteğiyle kızını iki ebe inceler. Bedenin sol ön tarafında bulunan mercimek büyüklüğündeki açık kahverengi iki noktanın doğuştan olduğuna karar verilir; kaldı ki kız henüz bakiredir (unberührt).Hekim tarafından yapılan muayenenin sonuçları da aynıdır; kızın anlattıkları tamamıyle hayal ürünü olup, ailenin endişe duymasına gerek yoktur. Ancak Augsburg’u etkisi altına alan söylenti fırtınası bir türlü dinmek bilmez; yetişkinler her gün çocukların karıştığı yeni bir zararlı büyü pratiğiyle sarsılır. Bu kez ‘şeytanın çocukları’, şeytandan aldıkları kötücül (diabolisch)birtozu ebeveynlerinin yataklarına serperek yaşamlarına kasttetikleri haberleri yayılmaya başlar. Daha önce anlattığımız diğer çocuk cadı vakaların da olduğu üzere, Augsburg’da da, çocukların yoldan çıkarılmasındaşeytana aracılık eden bir veya birden fazla, tercihan kadın,yetişkinin varlığı devreye girecektir. Daha ilk sorgulanmalarında çocuklardan David,Juliana ve Antonj Kopf, şeytanın işbirlikçisi onlara cadılık sanatının inceliklerini anlatan kişinin terzi Catharina Rufın (Ruefın) olduğunu itiraf ederler.Gözaltına alman çocukların sayısı arttıkça, yaşlı kadını suçlayan çocukların sayısı da artacak ve nihayet on bire ulaşacaktır. Soruşturma sırasında Catharina Rufın’in Augsburg’da yaşayabilmek için ne vatandaşlık hakkı(Bürgerschaft)nede oturma izni (Wohnrecht)olduğu ortaya çıkar. Böylece cadılık ve şeytanın işbirlikçisi olmakla suçlanan yaşlı terzi kadın hâkim karşısına çıkarılmadan yirmi hafta boyunca hücre hapsinde tutulur. Suçlanan çocukların önemli bir bölümünün ifadelerinde bahsi geçen zehirli toz (Teufelspulver)sorgucuları için merak konusu olur. Çocuklar tarafından hazırlanan ve ‘şeytan işi’ olduğundan şüphe duyulmayan bu ‘toz’un, cadıların dans ettiği kara büyü ayinlerinden, cadılar tarafından yapılan gece uçuşlarından ve şeytanla girilen cinsel ilişkiden çok daha somut ve kavranabilir bir iddia olduğu ortadadır. Betz kardeşler hazırladıkları büyülü tozu sadece ebeveynlerinin yatağı altına koymakla kalmamış, içtiği biraya karıştırarak babalarını zehirleme girişiminde bulunmuşlardır. Aileler çektikleri olağan dışı baş ve diş ağrılarıyla, çocukların zararlı faaliyetlerini teyit eden ifadeler vereceklerdir. Çocukları tarafından hazırlanan ‘şeytan tozu’nu bulan ebeveyn Betz’ler karışımı şöyle tanımlarlar: Cam kırıkları, kemik, ceviz kabukları, yulaf, arpa ve buday taneleri, saç telleri, ne olduğu anlaşılamayan sarı ve siyah renli tozlar, bir tür çilingireğesi, bir miktar insan dışkısı, büyük miktarda beyaz, sarı ve siyah renkte tüy. Anne Betz verdiği ifadede hamileliği döneminde bu toz yüzünden çok ağrı çektiğini söylerken, baba Betz zorlu bir diş ağrısıyla yatağa düştüğünü ve ağzında iltihaplı bir yara çıktığını söyler. Yine baba Betz yatağa yattığında vücudunun sol tarafında korkunç bir ağrının başladığını, yataktan kalkar kalkmaz ağrının azaldığını ve rahatladığını anlatacaktır. Her çocuğun ‘şeytan tozu’ tarifi aynı değildir. Martin Steiner’in dokuz yaşındaki üvey kızı ‘toz’u bit ve böceklerden hazırladığını ve üvey babasının kendisini tekmeyle dövmesinden bıktığı için onun yatağının altına serptiğini söylerken, yedi yaşındaki Johann Sebastian Fischer‘kara toz’u sırf zarar vermek amacıyla anne ve babasının yataklarının üzerine dökmüş ve evdeki şarap fıçısının içine karıştırmıştır. Bir başka çocuk, Franz Josef Kuttler’in ifadesinden, şeytanî tozu ebeveynlerinin yatağının altına serperek babasının aşırı zayıf düşmesine, böylece erkeklik gücünü kaybetmesine neden olduğu anlaşılmaktadır. Gözaltında bulunduruldukları süre boyunca verdikleri ifadelerle hâkimlerin,teologların ve şehir meclisi üylerinin kafalarını iyice karıştıran ‘şeytanın çocukları’nın akıbeti hakkında görüşler de farklılık arz etmektedir. Katolik ve Evangelist şehir meclisi üyeleri birbirleriyle çelişen kararlar vermekte ve ortak bir karar alınamamaktadır. Çocuklara verilebilecek hafif hapis cezalarının yanı sıra bazı çocuklar için ölüm cezası dahi öngörülmektedir. Bu karşıklığa bir son vermek isteyen imparatorluk makamının tavsiyeleriyle, Heidelberg Hukuk Fakültesi’nden görüş alınması kararlaştırılır. Heidelberg Hukuk Fakültesi, Augsburg makamlarına yoldan çıkmış bu çocukların iyi bir eğitimle yeniden kazanılabileceğinden bahisle, tümünün serbest bırakılmasının uygun olacağı yönünde görüş verir. Bu görüşe uyan şehir mahkemesi çocukları ailelerine teslim eder. Böylece 1723 yılında tutuklanan çocuklar 1729 yılında tekrar özgürlüklerine kavuşacaklardır. Bu arada Augusburg’da oturma ve vatandaşlık hakkı olmayan yaşlı terzi Catharina Rufin şehirden sürülebileceği endişesiyle, çocukların salıverilmesinden önce, 1729 yılının ortalarında şehri gizlice terk etmiştir bile. Böylece Augsburg’da yaşanan son, ancak en uzun süreli çocuk cadı avı davası da sona ermiş olur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.