Jump to content

İktidarın gözü (panoptikon)


sidar

Önerilen Mesajlar

FOUCAULT BAĞLAMINDA İKTİDARIN GÖRÜNMEZLİĞİ VE

‘’PANOPTİKON’’ İLE ‘’İKTİDARIN GÖZÜ’’ GÖSTERGELERİ

 

 

 

Giriş

İlkçağdan itibaren insan toplulukları, kendilerini yönetecek ve sınırları çizerek, liderlik edecek bir

insana ya da güce ihtiyaç duymuşlardır. Önceleri Orta Asya, Mısır, Antikçağ uygarlıklarında olduğu

gibi çoğunlukla Tanrı ya da Tanrı-Kralların varlığını görmekteyiz. Bu uygarlıklarda algıladığımız

iktidar anlayışı, günümüzden farklı olarak ilahi güçler ışığında yürütülmeyen sivil yönetimden uzaktır.

Özellikle feodal dönemde, toplumda ‘’güçlü olan’’ kişinin niteliklerinin değişkenlik göstermesi, artık

iktidar anlayışının da değişmesine neden olur. Feodal dönemde yönetim, yetkisini ve gücünü

Tanrı’dan alan bir kral şeklinde gözükmez. Bunun yerine dönemsel olarak tarlanın, toprağın sahibi

olan ‘’senyör’’ olarak bilinen, toprak üzerinde köle sınıfı çalıştıran ve zenginliğin sahibi iktidar

burjuva sınıfıdır. İktidar sivilleşmiş ve artık toprak sahibi olan bir sınıfa özel hale gelmiştir.

 

Ortaçağın ilerleyen dönemlerinde, devletler ve imparatorluklar büyük güçlerin yanında tek bir merkez

iktidarın etrafından toplanmaya başlar. Bu dönemlerde demokrasi gibi günümüz kavramlarından söz

edemeyiz. O zamanlar var olan iktidar, tek adamın varlığından doğan bir sisteme sahiptir. Ortaçağın

iktidarı tek güç olan iktidarın yanında, dünyevi yönetim adına yetkilendirmesini yapan, eğer bu bir batı

uygarlığıysa Vatikan, eğer bu bir doğu uygarlığıysa Şeyhülislam ya da halifelik mertebesidir.

 

Ortaçağın Kral, İmparator merkezli iktidar sistemi, hitap ettiği dönemin eğitimsiz, fakir ve sadece dini

bilgiden ibaret birikimiyle yaşayan toplumu için etkili bir sistemdi. Ancak özellikle akıl ve bilim

merkezli bir insan vaat eden hümanizm akımının etkisiyle, var olan düzen değişime uğrayacaktır.

Rönesans ve Reform dönemlerinin gelişiyle birlikte iktidarın tek merkezliliği ve dine olan gebeliği

sarsılmaya başlar.

 

Özellikle 18.yüzyıla kadar bilim ve sanat dünyasından pek çok aydını suçlayan, cezalandıran hatta

aforoz eden Vatikan, insan topluluklarının giderek büyüdüğü bir dönemde iktidarların arkasında

kalmaya başlar. Ancak iktidar adına asıl değişimin yaşandığı dönem 18.yüzyıl, özellikle 1789 Fransız The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC January 2012 Volume 2 Issue 1!

!

!

Copyright © The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication! 23!

İhtilali dönemidir. Genişleyen insan toplulukları ve artan kitle sayısı artık iktidar olan kişinin çok daha

büyük devletler kurmasına neden oldu.

Büyük insan toplulukları üzerinde otorite sağlamakta zorlanan iktidarlar, toplumlar ile sosyal anlamda

yaratılmış maddi uçurumun sorunlar çıkarmasına engel olamadılar. Halkın, saray halkları ve zengin

sınıfın hayatından kopuk bir şekilde fakir bir hayat yaşıyor olması, insanların değişim beklentisi

içerisine girmesine neden olur. Böylece dünya siyasi tarihinin tamamen değişmesine neden olacak

Fransız İhtilali gerçekleşir.

 

Fransız İhtilali, Fransa’da var olan Kraliyet ailesinin ortadan kalkmasından çok daha fazlasına sebep

olur. Yepyeni fikirlerin ortaya çıktığı süreç, adeta bir salgın gibi toplumdan topluma taşınmaya başlar.

Özgürlük, milliyetçilik, demokrasi, eşitlik gibi pek çok yeni kavramın insanlar arasında konuşulması

sonucunda, imparatorluklar gibi tek insanlı iktidarların ortadan kalkmasıyla sonuçlanır. Fransız

İhtilali’nin öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler, toplumların karakteristiğinin değişmesine sebep

olurken, en önemlisi iktidarlarında kendini değiştirmesine neden olacaktır. Dönemsel olarak

toplumları kontrol etme merkezli çeşitli sistemler bulunmaya çalışılır. İşte tam bu dönemde, gelecek

dönemlerdeki toplumu yönetecek iktidarın belki de en iyi metaforu olan bir otorite odaklı yapı

prototipi doğar.

 

Samuel ve Jeremy Bentham’ın Panoptikon’u

Dönemsel olarak büyük karışıklar içerisinde kalan imparatorluklar, 18.yüzyılda kendi halklarını

kontrol altına alabilmek adına, otoriter kontrol sistemleri oluşturmaya çalışıyorlardı. İşte tam bu

dönemde yepyeni bir yapı tipi ortaya çıktı.1785 yılında Samuel Bentham’dan bir yapı tasarlanması

istenir. Samuel Bentham bir mimardır ve kardeşi Jeremy Bentham ile ortak bir çalışma içerisine girer.

Pek çok kaynak yapının tasarımı hakkında bilgi verirken, tasarımcı olarak Jeremy Bentham’ı

geçirmektedir. Ancak detaylı inceleme yapıldığında, binanın tasarımının, Samuel Bentham’a ait

olduğu tasarımın içinde yer alacak sistemlerin temellendiği düşüncelerin ise Jeremy Benhtam’a ait

olduğu anlaşılmaktadır.

 

1785 yılında tasarlanan bu yapı Panoptikon adıyla anılır. Panoptikon kelimesi ‘’pan’’ ve ‘’opticon’’

olarak bilinen iki farklı sözcükten türetilmiştir. Pan kelimesi bütün anlamına gelirken, opticon

kelimesi ise gözlemlemek anlamına gelmektedir. Bu nedenle yapı yerine getireceği göreve uygun

olarak ‘’Bütünü Gözetlemek’’ anlamına gelen Panoptikon adını alır.

 

Jeremy Bentham, kırsal alanda yaşayan Rus bir komutana yazdığı mektuplarda(ki daha sonra bu

mektupları İngiltere’deki babasına göndermiştir.) binanın mimari özelliklerini detaylı bir şekilde

anlatırken, aynı zamanda yapının tasarımının temelinde yatan felsefeden sözeder. Jeremy Bentham,

1787 yılında Beyaz Rusya’daki Crecheff’teki Rus komutan arkadaşına yazdığı mektuplarda yapının

temelinde yatan düşünceden şu şekilde sözeder:

 

‘’Tasarımı yapılan Panoptikon’da en önemli temel ihtiyaç karşılayan yan, çok sayıda insanın gözetim

altında tutulmasının amaçlandığı binalar marifetiyle, çevrelenemeyecek ya da denetlenemeyecek

kadar geniş mekâna sahip olmayan, istisnasız bütün kurumlara uygulanabilir olduğu kabul

edilecektir.’’1

 

 

Bentham’ın tasarımında temel alınan düşünce, dönemin geniş kitleleri kontrol altına alma felsefesidir.

Yapının tasarımıyla ilgili olarak yazılan mektuplarda yapının nezaret altında tutma, hapis, tecrit, zorla

çalıştırma, eğitim gibi pek çok amaçla kullanılabileceğinden bahsedilir. Jeremy Bentham yapının

yerine getireceği işlevlerde, ana temanın otorite odaklılık olduğunu sürekli olarak hatırlatır. Ancak

burada ilerde Foucault’nun etkileneceği fikir, kontrol edecek otoritenin yani otoritenin sağlayıcısı

olacak iktidarın disiplini sağlayış şeklidir.

 

Kontrolü sağlayacak kişi adına iki önemli nokta bulunmaktadır. Bu iki noktadan biri Bentham’a göre

planın özüdür. Bentham planın özünde, gözetlemenin olduğundan sözederken bu gözetlemenin de en

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 1

Jeremy Bentham, Panoptikon Gözün İktidarı, Su Yayınları, İstanbul, 2008 The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC January 2012 Volume 2 Issue 1!

!

!

Copyright © The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication! 24!

etkin ve iyi şekilde yapılabilmesi için ‘’görünmeden gözetleme’’ ilkesi ile oluşturulan, gözetleyicinin

merkeziliğinde olması gerektiğini söyler.

‘’Görünmeden gözetleme’’ ilkesinin bu planda kullanılmasındaki temel sebep, gözetleyici orada

olmasa ve hatta orada olup gözetlemiyor olsa dahi, kişiye gözetlendiği hissinin empoze edilerek,

kendini sürekli olarak var olan otoritenin istediği şekilde kontrol etmesidir. Bu şekilde iktidar istediği

otoriteyi sürekli kılar. Yapının ana ilkesi, mimari tasarımda da bu şekilde elemanlar kullanılmasıyla

desteklenir.

Kaynak: HugeDomains.com - LoveArtNotPeople.com is for Sale (Love Art Not People)

 

Bina yukarıdaki resimlerde görüldüğü gibi gözetleyicinin merkeziliğini sağlayabilmek adına yuvarlak

bir yapıda tasarlanmıştır. Yuvarlak yapı dışa ve içe bakan pencereleri bulundurmaktadır. Yuvarlak

yapının ana binasında hücreler yer almaktadır. Bu hücreler iç alanda bir boş meydana, arenaya

bakacaktır. Bu meydanın ortasında ise gözetleyicinin kulesi bulunacaktır. Birbirinden bağımsız hale

getirilen hücreler,birbirleriyle iletişim kurulamaz şekilde tasarlanırken hücre içerisinde bireylerin

yalnızlaştırılarak direniş göstermemeleri amaçlanır.

 

Hücrelerin ışık alma ve pencere sistemleri, tamamen gözetleyicinin güçlü kılınmasına uygun olarak

tasarlanmıştır. Hücrelerin dış pencereleri sadece ışık almak amacıyla kullanılırken, iç avluya bakan

pencereler ise hücre içindeki kişinin, gözetleyici adına görünürlülüğünü arttırmak için yapılmıştır.

Gözetleyicinin kulesinde yer alan pencereler ise özel bir tasarımdır. Bu tasarımda pencerelerden içeri

bakacak olan mahkûmlar, gözetleyicinin orada olup olmadığını ya da gözetleme yapıp yapmadığını

göremez. Bu nedenle kendilerini sürekli izleniyormuş gibi hissederler. Gözetleyici hücrelere

baktığında, net bir şekilde gözetleme imkânı bulmanın yanında mahkûmlara karşı görünmez kılınmış

bir iktidar rolü üstlenir.

 

Bentham mektuplarında bu felsefenin yanında kanalizasyon sisteminden, haberleşme sistemine kadar

binanın pek çok farklı mimari özelliğinden sözeder. Ancak hiç biri temel alınmış tema kadar bizi

ilgilendirmemektedir. Gözetleyicinin görünmeden gözetlemek ilkesi, 21.yüzyılda yaşayan bizlere ilk

okuduğumuzda ne yazık ki çok yakın gelmektedir. Bu bağlamda 20.yüzyılın değişen iktidar anlayışı

adına bu binayı metafor olarak kullanan Foucault’yu incelemek gerekmektedir.

 

Foucault’nun Panoptikon’u ve Gözün İktidarı

“Feodal tipteki bir toplumda siyasi iktidar esas olarak yoksulların senyöre ve zaten zengin insanlara

vergi ödediği, aynı zamanda onlar için askerlik hizmeti yaptığı bir iktidardı.Fakat kişilerin ne

yaptığıyla hiç ilgilenilmiyordu, siyasi iktidar buna, sonuç itibarıyla, ilgisizdi. Bir senyörün gözünde

varolan şey, toprak, köyü, köyünde oturanlardı, ailelerdi, fakat bireyler, somut olarak, iktidarın

gözüne gözükmüyordu.Bir an geldi ki, herkesin iktidarın gözü tarafından fiilen algılanması gerekli

oldu, kapitalist türde bir toplum olsun istendi, yani mümkün olduğunda yaygınlaştırılmış, mümkün

olduğunca verimli bir üretimle birlikte; işbölümünde kimilerinin şu işi, kimilerinin bu işi yapmasına

ihtiyaç olduğunda, halkın direniş hareketlerinin, ataletin ya da isyanın, doğmakta olan tüm bu

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kapitalist düzeni altüst etmesinden korkulduğunda, o zaman, her bireyin somut ve keskin gözetlenmesi

gerekli oldu...”2

 

Foucault, temelde neden Panoptikon’u iktidar metaforu olarak kullandığını yukarıdaki şekilde açıklar.

Anlatmak istediği şey 20.yüzyılda yeni yeni ortaya çıkan dünya siyasi sistemlerinde, para merkeziliğin

yanında artık iktidarların halk odaklılığının yerine, halkın iktidar odaklılığının yerleştirilmesidir.

Foucault yazının başlangıcında ortaçağda veba ve cüzam salgınına karşı çıkarılmış çeşitli karantina

kurallarından sözeder. O dönemdeki kuralları anlatır. Kurallar tamamen kişiyi bir yerlere kapatmak

üzerine kuruludur. Hatta bir kişi var olan iktidar gücü gözetleyicilerden, izinsiz yemek almaya

çıktığında cezası ölümdü. Bu dönemde karantina adeta sağlıksız olanı tedavi etmekten çok, toplumu

bireyselleştirmek ve gözetlemekten ibaretti.

 

Foucault yazısında 20.yüzyılın kapitalist toplum sistemlerinde,artık iktidarın değişikliği

gösterdiğinden sözeder. Artık tek kişilik ve yüzünü sürekli gördüğümüz bir kral iktidarı

yerine,bilinmeyen stratejilerin uygulandığı göstere göstere cezalar yerine, insanların iktidarın yaptığı

gözlem empoziasyonu nedeniyle kendi kendini kontrol ettiği görünmez bir iktidar vardır.İktidar biçim

değiştirmiştir.İktidar artık tamamen farklı bir otorite yöntemi kullanmaktadır. İktidar artık bir kişinin

iktidarı değil ‘’Gözün İktidarı’’dır.

 

Foucault ne yazık ki, 21.yüzyılın toplumundan sözederken bir kara-ütopyadan söz ediyor.

Toplumların hatta bütün dünyanın dev bir panoptikon olduğunu bize anlatıyor. İktidarlar, artık o

panoptikon tasarımında gördüğümüz dev kuleden ibarettir. “Dev kule” bizlerin, yani toplumdan

insanların, asla vücudunu göremediği ve o gözetleyicinin sürekli bizi izlediğine inandığımız bir güçtür.

Toplum bu gözetleyicinin bizler için yarattığı hücrelerde, birbiriyle iletişim kuramaz şekilde

bireyselleşmiş olarak yalnızca gözetleneceği korkusuyla yaşamaktadır.

 

İktidarın bireyselleştirdiği insan, artık demokrasi sisteminde olduğu gibi seçen kişi değil, var olan

iktidara karşı beklide bir tehdittir. Foucault, o kulenin tepesinde sürekli olarak gözetleyen iktidar

imgesinin, aslında vücutsuz kulenin üzerinde yüksekte yer alan dev bir göz olduğundan söz eder; dev

göz iktidarın gözüdür. Gözetlemekten vazgeçmeyen ancak ne vücudunu gördüğümüz ne de kim

olduğunu bildiğimiz bir imgedir. Çünkü iktidar görünmezdir. Ancak Foucault’nun bu şekilde

temellendirdiği düşüncelere katılmakla birlikte Louis Althusser başka bir pencere açar.

 

Althusser, ‘’İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları’’ adlı eserinde, ilk başta, Foucault ile aynı şeyi

söyler. İktidarın toplumu öznelerden yani bireylerden ibaret gördüğünü ve tehdit olarak algıladığını

anlatır. Ancak onun bu konuya eklediği başka bir yön vardır. Althusser, iktidarın görünmez olduğu

fikrine katılmakla birlikte, eklediği şey iktidarın kendini görünür kılabilmek adına çeşitli elemanlar

kullandığıdır. İktidar tek başına görünmez olduğunda yönetme hakkı olan topluma, yeterli şekilde

fikirlerini empoze etmesinin sürekliliğini sağlayamaz. Bu nedenle iktidar kendini zaman zaman

görünür hale getirir. Bu görünmeyi de ideolojik aygıtları ile yapar. Devletin ideolojik aygıtları

arasında; Dinsel, Siyasal(Partiler vs.), Eğitimle ilgili, Sendikal, Aile ile ilgili, İletişimle ilgili

(Basın,Radyo,TV), Hukuki ve Kültürel (Sanat,Edebiyat vb.) yer alır.

 

“İdeolojik Aygıt” olarak adlandırılan elemanların temel görevi iktidarı görünür kılmaktadır. Peki,

bunu nasıl yaparlar? Yapış şekilleri aslında çok yabancı olmadığımız bir konu. Her biri var olan

iktidarın düşüncelerine, hangi ideoloji olursa olsun adapte olarak bunun topluma farklı kollardan

iletilmesini sağlar. Siz eğer bir okulsanız, yeni nesle böyle bir empozizasyon sağlarsınız, siz eğer bir

aileyseniz çocuğunuzu etkilersiniz, eğer sendikaysanız kendi kitlenizi etkilersiniz. Böylece sürüp

giden sistem sonucunda, iktidar kendi görünürlülüğünü kendi istediği düzende ve algılanış biçimini de

kendine özgü kurallarla belirlemiş olur.

 

İşte bütün bu bilgiler, metaforlar ve kuramlar ışığında aslında özellikle Foucault tarafından üstüne

basılarak anlatılan ‘’İktidarın Gözü’’ denilen ‘’göz’’ göstergesinden sözetmek gerekmektedir. “Dev

göz” göstergesinin bir “kontrol eden”, “gözetleyici”, “iktidar olan gücün organı olan eleman” olma

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 2

Michel Foucault, İktidarın Gözü ,İmge Kitabevi, İstanbul, 1992 The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC January 2012 Volume 2 Issue 1!

!

!

Copyright © The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication! 26!

durumunun, gösterge halinde kullanımı çok eski dönemlere dayanmaktadır. Bir göz tarafından

izleniyor olmak ve onun her şeyden haberdar olduğuna inanmak günümüzde inandığımız dini

inançlarında temelinde yatan bizi rahatlatan inanıştır.

 

İktidarın Gözü Bağlamında Gösterge Çözümlemeleri

Geçmişten bu yana göz, hep farklı unsurlarla pek çok görsel üründe gösterge olarak kullanılmış bir

elemandır. Ancak gözün hayati organ olmasından yola çıkan bu gösterge üretiminin, belki de en eski

örneklerinden bir Mısır uygarlığı temellidir. Bu amaçla ele alınacak en önemli gösterge ‘’Horus’un

Gözü’’ olarak bilinen göstergedir.

 

 

Horus’un gözü, manevi anlamıyla, vicdanın gözünden hiçbir şeyin kaçmayacağını, insanın iç

dünyasının her niyetini ve yaşamdaki her davranışını gözden kaçırmayan bu merhametsiz yargıcın

keskin bakışını sembolize eder. Bu vicdanın 24 saat kapanmadan açık kalan gözüdür. Bu yüzden

Güneş ve Ay, Horus’un gözleri olarak ifade edilir. Çünkü Güneş ve Ay’ın her ikisi nöbetleşe, gece ve

gündüz insanın üzerinden eksik olmaz, Horus’un 24 saat açık kalan gözleri gibi. (Bu nedenle Horus'un

gözü güneşle temsil edilen Ra'nın gözü olarak da ifade edilir.) Bu, vicdanın karşıtı olan nefsaniyetin

hiç işine gelmez; nefsaniyeti ve kötülüğü temsil eden Seth de bu yüzden bu gözü çıkarmaya

çalışmıştır. Antik Mısır mitolojisine göre, Horus sonunda bu gözünü babası Osiris’e vermiş ya da

Osiris’in kullanımına bırakmıştır3

.

 

Orta Asya Türk medeniyetlerinde, Kut anlayışı denilen bir anlayıştan bahsedilir. Bu anlayışta

hükümdar olan kişi, tanrının yeryüzündeki temsilcisi olduğuna ve yetkilerinin tanrı tarafından

verildiğine inanmaktadır. Mısır uygarlığında ise Firavun olan kişi adeta aynı şekilde tahta getirilerek,

yanlış bir karar alacağında adaletin simgesi Horus’un dev gözüyle izlendiğine inanır.Horus’un

gözünün çözümlenmesinde temel alınabilecek en önemli görüş Jeremy Bentham’ın mektupların yer

alan kendi deyişidir.

 

‘’Gözetleyicinin gerçekten orada olma imkanı ile aslında (eğer din adamları bu ifadeyi kullanmamı

uygun görürse) görünen heryerdeliğini(Omnipresence:Tanrı’nın heryerdeliği) kastediyorum.’’4

 

 

Bentham’ın göze ve gözetleyiciye Tanrı’nın her yerdeliğini yükleme isteği, bir Tanrı’nın Gözü olarak

anılan Horus’un Gözü göstergesinin neden bağlamsal olarak ele alındığını anlatır niteliktedir.Bugün

bakıldığında ise iktidarsal uyarlamada, gözetleyicinin her yerdeliği aslında iktidarın her yerdeliğini

sağlarken, toplum üzerinde yaratılmış sürekli izleniyor olduğu korkusunun yaratıldığını destekleyen

bir elemandır. Göze tanrısallığın yüklendiği fikrini anlatan bu göstergenin ardından,artık modern

toplumda gözün iktidar olma durumunu sergileyen göstergelere geçebiliriz.

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 3

Bkz., Horus'un gözü - Vikipedi 4

Jeremy Bentham, Panoptikon Gözün İktidarı, Su Yayınları, İstanbul, 2008!The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC January 2012 Volume 2 Issue 1!

!

!

Copyright © The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication! 27!

Kaynak: Guernica by Pablo Picasso

 

İkinci olarak ele alacağımız göz göstergesi Pablo Picasso’nun 1937 yılında yaptığı ‘’Guernica’’ adlı

eserinde geçmektedir. Pablo Picasso, ünlü tablosu Guernica'yı İç Savaş dönemini anlatması için

yapmış ve Alman bombardımanı altında kalan Guernica kasabasında yaşanan dramı resmetmiştir.

Ressam, bu ünlü eserinin Francisco Franco, iktidarda olduğu sürece İspanya'ya götürülmesini

yasaklamıştır. Eser, Franco rejimi sona erdikten sonra ABD'den Madrid’e getirilmiştir. Şu anda Centro

de Arte Museo Reina Sofia Müzesinde sergilenmektedir. Picasso, Guernica üzerinde çalışırken de

şunları söyler: “İspanya'nın mücadelesi, insanlara, özgürlüğe yapılan saldırıya karşıdır. Ressam olarak

hayatım boyunca sürekli sanatın ölümüne karşı durmaya çalıştım. Benim gericilikle ve ölümle

anlaşma içinde olduğumu kim bir an için bile olsa düşünebilir? ... Üzerinde çalıştığım ve Guernica

ismini vereceğim resimde ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya'yı acı ve ölüm okyanusuna

batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim.’’5

 

 

Picasso’nun eserinde, pek çok farklı öğeyi Kübist bir sanatsal üslupla kullanımına tanık olmaktayız.

Bu eserde en üstte yer alan abajur şeklinde yapılmış eleman, bizim göz göstergemizdir. Bu gösterge

aşağıda olan bütün kargaşayı izleyen kişi yani iktidardır. Picasso’nun eserinde anlattığı iç savaş,

dönemin pek çok diktatör iktidarının desteklediği bir süreçtir. Sanatçının söylediği nefret duygusu

aslında yaralanın ve ölenin hiçbir şeyden haberi olmayan halkın olduğu ve bu durumu sakince izleyen

belki de hatta bu durumdan kar gütme amacında olan dev iktidara özgü gözlerin olduğudur.

 

Üçüncü göz içerikli göstergemiz ise, günümüzde çok bilinen ve izlenen “Yüzüklerin Efendisi” filmi,

romanı içerisinde yer alan ‘’Sauron’un Gözü’’ göstergesidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sauron, J.R.R Tolkien’in yazmış olduğu kitaplarda kurguladığı Orta Dünya evreninin kötü Maia’sı

dır.İlk dönemlerde kötülük yapmayan Sauron kitapta anlatılan Orta Dünya’nın,çeşitli dönemlerinde

kötü taraflara geçer.Pek çok ırka karşı kötülük yapan Sauron, özellikle yaptığı son savaşta yenilgiye

uğrar ve bedenini kaybeder.Tek bir gözden ibaret hale gelir.Ancak ölmez, çünkü gücünün büyük bir

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 5

Bkz, Guernica (tablo) - Vikipedi The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC January 2012 Volume 2 Issue 1!

!

!

Copyright © The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication! 28!

kısmını yüzüğe aktarmıştır.Sauron’un yarattığı kötü ırkın ve kendisinin yok edilebilmesi için yüzüğün,

Sauron’un gözetlediği Mordor dağının içerisindeki lavlara atılması gerekmektedir6

.

 

Eğer filmi izlediyseniz, Frodo, Sam ve Gollum karakterinin dağa olan yolculuğunu ve yüzüğü

kaybetme serüvenlerini hatırlayacaksınız. Üç film boyunca Sauron’un gözü’nden ‘’her şeyi gören

göz’’ olarak bahsedilmektedir. Özellikle Yüzüklerin Efendisi serisinin son filmi ‘’Kralın

Dönüşü’nden’’, hatırlayacağınız üzere yüzüğün yok edilmesi sırasında Aragorn,Gimli ve Legolas

olarak bilinen karakterlerimiz, her şeyi gören göz olarak nitelendirilen ‘’Sauron’un Gözü’’nün

dikkatini dağıtmak adına dev bir savaş açıyorlardı.Yüzüğün yok edilişiyle birlikte ise filmde kulenin

yıkılışını ve dev gözün yok oluşunu görmüştük.

 

Filmde de iktidar olan gücü temsilen bir kule üzerinde yer alan göz göstergesine tanık olmaktayız.

Sauron’un gözü gerek kulenin üzerinde yer alışı, gerek tek büyük bir göz oluşu, gerekse adeta bir

iktidar olan güç temsilcisi olması nedeniyle makalenin başında anlattığımız bütün bağlamsal

özellikleri taşımaktadır. Göstergesel olarak bir gücün temsilcisi olabilecek elemanın göz olarak tercih

edilmesi dikkat çekicidir.

 

SONUÇ

Günümüze kadar gelen bu süreçte iktidar denilen kavramın insanlarla beraber olduğu bir gerçektir.

Jeremy Bentham ile başlayan, Foucault ve Althusser ile devam eden iktidar değişimi yolculuğumuz

bizleri günümüze getirdi. Şimdilerde, artık toplumlarımız ve yönetim şekillerimiz ortaçağın zulüm

ortamından çok daha farklı.İnsanoğlu çok daha bilinçli, eğitimli ve hatta güçlü olarak toplumda var

olmaktadır. Ancak değişmeyen gerçek bir iktidarın varlığıdır.

 

Çalışmada, kuramcılar, belli bir ideolojik felsefenin varlığından ya da baskısından değil “iktidarın

varoluş biçiminden” söz etmektedir. Bana göre, bir iktidar, hangi fikri benimserse benimsesin, hatta

iktidar sınırları bir ülke değil de kendi mülk sınırları içinde kalan özel bir şirket olsun, her zaman

toplumda yer alan bireyi tehditten ibaret görmektedir. Bu bağlamda var olan güç kendini görünmez

kılarak korunurken, kendine karşı olabilecek tehditleri adeta ‘’Azınlık Raporu’’ filminde olduğu gibi

olmadan önce cezalandırma yöntemiyle yaklaşmaktadır.

 

Günümüz teknolojisinin gözetleme ve insanların özel yaşamlarını izleme odaklı oluşu da sadece

iktidarların değil, toplumun içerisinde bireylerinde gözetleme yönelimli birer kişilik haline

dönüştüğünü bize göstermektedir. Örneğin bir alışveriş merkezine girdiğinizde, adeta kodlanmışcasına

daha girerken tehdit olarak algılanarak gittiğiniz her noktada görmediğiniz, tanımadığınız bir

otomasyon görevlisinin sahip olduğu bir çift göz tarafından gözetleniyor oluşunuz, gözetleme ve

iktidar olgusunun hayatlarımızın ne kadar içinde olduğunu bize göstermektedir.

 

“Y kuşağı” olarak benimde içinde bulunduğum nesil, bizler, teknoloji ile iç içe yaşamaktayız. Artık bir

sosyal medya kültüründen sözediyoruz; sosyal platformları delicesine kullanıyor hatta onlar olmadan

yaşayamayacağımızı söylüyoruz. Ancak dönemimizin getirdiği en önemli korkumuz ve espri

konumuzda bu mecralarda gözetlendiğimize ile ilgili oluyor. Sürekli olarak kendi düşüncelerimizi

yazmaya kalktığımız bloglarımızda, twitter ve facebook hesaplarımızda, attığımız maillerde izlenip

izlenmediğimiz korkusunu yaşıyor, hatta bir ileti yazarken 2-3 defa silip sansürleyerek tekrar yazma

eğilimindeyiz. Komik olan ise, Foucault’nun ve Bentham’ın yarattığı gözetlenme korkusunu birebir

taşıyor oluşumuz. Bir mekanizmanın bizi izlediğine inanıyoruz. Yazılarımızı kurgularken

izlenmediğimiz aklımıza gelmiyor. Çünkü gözetleyici, Bentham’ın işin özü olarak kabul ettiği

‘’görünmeden gözetleme’’ ve ‘’sürekli gözetleniyormuş hissi yaratma ‘’ eylemini çok iyi bir

şekilde uygulamış durumdadır.

 

Foucault, Althusser gibi sosyologlar oldukça karışık metinler üretmişler ancak sanırım iktidarın var

olabilmesi için biz gözetlenenlere ihtiyaç duyulduğu gerçeği her metinde farklı biçimde yer

almaktadır. Çünkü ancak iktidar gözetlenenlerden önce seçmenleri olduğunda iktidar olabilir. Umarım

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 6

Bkz., Sauron - Vikipedi The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC January 2012 Volume 2 Issue 1!

!

!

Copyright © The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication! 29!

iktidarların, bireyler olmadan iktidar olmaya çalıştığı bu dönemlerde, dev panoptikonun var olduğu

kara-ütopyalardan ya da tehditlerden değil, birey olduğumuzu hatırlatan gerçeklerden söz etmemiz olanaklı olur

 

Alıntıdır

Gizem ÖZDEL

İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İletişim Sanatları Anabilim Dalı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...