punitive Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2014 Big bang teorisi ortaya atıldığında, maddenin dışında boşluk olduğu sanılıyordu evrende. Evrende boşluk yoktur. Big bangin bir enerji denizi içinde gerçekleşmediği iddia edilemez. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2014 Big bangdan önce bir bilinç vardı yani düşünce enerjisi ,Her şey düşünceden doğar mecbur kabala öğretilerine başvuruyorum .Bilimin sınırları var çünkü ,Why bahsettiği şeyi düşünmüştüm bende hatta bazı paralel evrenler bizden daha önce oluşmuş yada eş zamanlı farklı boyutlarda ileri seviye olabilir ,Örneğin shakespeare 20. yüzyılda yaşamış bir psikolog olup bu dünyanında gelişimi için 16.yüzyılda buraya reakarne oluyor olabilir .Vay arkadaş hayal gücüme bak .Benden iyi politikacı 0lur bu sallama yeteneği ile . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ancients Yanıtlama zamanı: Aralık 28, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 28, 2014 Big bangdan önce bir bilinç vardı yani düşünce enerjisi ,Her şey düşünceden doğar mecbur kabala öğretilerine başvuruyorum .Bilimin sınırları var çünkü ,Why bahsettiği şeyi düşünmüştüm bende hatta bazı paralel evrenler bizden daha önce oluşmuş yada eş zamanlı farklı boyutlarda ileri seviye olabilir ,Örneğin shakespeare 20. yüzyılda yaşamış bir psikolog olup bu dünyanında gelişimi için 16.yüzyılda buraya reakarne oluyor olabilir .Vay arkadaş hayal gücüme bak .Benden iyi politikacı 0lur bu sallama yeteneği ile . Evet bilimde bir noktadan sonra inançlar devreye giriyor. Sosyoloji bölümünde öğretiyorlar senin anlattıklarını bir tanıdığımın derslerinde görmüştüm. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 gözlenebilir evren bile 47milyar ışık yılı ötemizde son bulurken koca evrende atomdan bile küçüğüz (tam hesaplamadım tabi) neyse velhasıl bu evreni bırakıp başka evrenler olabileceğini düşündüren.. (sidara katıldım) bilincimiz sağolsun.. düşünüyoruz öyleyse varlar! evrenin temel taşı da düşünce deriz olur biter. peki düşünce nasıl var oldu? bu da gözlenebilir evrene kadar görmemiz gibi bir şey. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 madde için pek mümkün olmasa da. eğer olursa ışık hızından daha hızlı hareket eden şeyler yalnızca görülebilir. tamamen soyut bir durum. zaman kavramı ışık hızıyla tozlu raflara kaldırıldığı gibi ışık hızının ötesi bir hızda da ışığın bir önemi kalmayacaktır. ta ki durana kadar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Kuantum teorisinin gelişmesi ile beraber fizikçiler atom altı parçacıklarının bile dahi katı madde olmaktan uzak olduklarını keşfettiler . Aslında madde bile sayılamazlar , en azından bildiğimiz madde değiller . Tam olarak ayrıştırılamazlar ve ölçülemezler . Parçacıktan daha çok radyo dalgalarını andırırlar . Kesin bir yere sahip olmayan , ama var olma potansiyeli olan belirsiz bulutlar gibidirler . Madde dediğimiz şey her ne ise , eğer varsa da çok az bir maddeye sahiptir . Ünlü fizik profesörü hans-peter dürre ait bir açıklama .. Bu bilgiyi neden paylaştım . Çünkü maddesel bir alemde yaşıyoruz . En azından beynimizin nöro-sinirsel ve kimyasal yapısı , göz denilen mucizevi organ ile yansıtılan ışığı o kadar iyi parçalıyor ve ayrıştırıyor ki biz gördüğümüz nesneyi kaba bir yapıdan itibaren zannediyoruz . Aslında ben ışığın yansıtıldığını da düşünmemekteyim . Holistik yani bütünsel bir algının söz konusu olduğunu savunuyorum . Atom altı parçacıkların ve cern deneyinde uygulanan parçacık hızlandırıcıların bu ışık hızı teorileri ile yakından bir ilişkisi var .. İlk önce fiziken cevaplayamadığımız iki soru var maddeye dair . Maddenin 00,1 miktarı yoğunluktan oluşur geriye kalan 99,9 u boşluktur bu arada . ilki ; Big bangteki parçacıkları meydana getiren o muazzam enerjinin kaynağı halen bilinmiyor .. İkincisi ; Elektronların hızları ve kütleleri aynı olmalarına rağmen ,değişik bileşkedeki atomların hepsinde yaydığı enerji miktarları farklı . Bunun sebebi de bilinmiyor . Bana kalırsa bu konu ister istemez bir yaratıcıyı , ruhu ve ölüm ötesi alemleri düşünmemize ve bunları olasılığa katmamıza sebep oluyor . Dünya spatyomuna , mental ve kozal alemlere inanan spiritüalistler bilir ki , zaman tamimi ile subjektif bir olgudur . Spatyomun 3. derecesinden itibaren zaman kavramı ortadan kalkmaktadır . Yani bunu algılamamız için bu dünyasal bedeni terk etmemiz gerekiyor . Çünkü biz enerjilerimizi yoğunlaştırarak bu kaba maddesel dünyaya indik . Madde de enerjinin yoğunlaşmasından ibarettir. Dünya spatyomuna bağlılığımız , satürnün feleğinden ruhun geçmesi ile başlar . Bütün ezoteristler ve astrologlar bilir ki satürn zamanın yöneticisidir ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Bilim, maddenin madde olmadığını kanıtladığına göre ben de kendi felsefeme biraz daha sarıldım... İlk olarak hiçbir şey yokken sadece Yaratıcı vardı. Henüz hiçbir şey yaratmayan Yaratıcı, yalnız ve hiçbir şekilde bilinmemekteydi... Ve sonra hayal etti; hayal edince bilim doğdu, hayal edince evren ve alemler oluşmaya başladı... Tıpkı bir insanın kurduğu hayalin somutlaştırılması gibi... Hayal, elle tutulabilen bir madde değilken, dokunup hissedilebilen bir madde algısı oluştu... (Bu algıyı hayalin içinde var edilip bilinç sahibi edinen bizler algıladık.) Ve böylece bizi hayal edenin varlığını bilmiş olduk... Maddenin en son yapı taşı, sicim teorisi; madde olmayan bu ipliksi varlığın bu şekilde olması onun hayalden var edilmesi olabilir mi? O halde sahip olduğumuz bu hayalin temel yapı taşı nedir? Hayal bir dalga boyu mudur? "Yani bir şeyin temel yapı taşı, doğduğu kaynağın malzemesidir..." diyebilir miyiz? Bu hayal dünyasının içinde kaynağını hayalden alan bizlere bir bilinç ve ruh verildi. Sahip olduğumuz bu ruhlar, hayal dünyasının içinde kendi hayallerini oluşturmaya başladı. Bizim hayalimiz bir bilgisayar icat etti, ardından bir savaş oyunu, ve karakterler... Var edilen Dünya'nın üzerini şantiyeye çeviren insanlık, bu şantiyeyi önce hayalinde var edip meydana getirdiler... [video=youtube;0GSJqt-jzXk] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 İşin tuhaf tarafı ; boşluğun boşluk , enerjinin ise enerji olduğunu bile kanıtlayabilmiş değiliz . Einsteinin görelilik kuramı yalan oldu cern deneyinden ve günümüze kadar olan araştırmalardan sonra . E=mc kare diye birşey yok .oluşturulan parçacık partiküllerinden ışık hızını ta anlamıyla elde etsek bile , oluşan yeni alemlerin ; son derece farklı bir şekilde gösterebileceği , aşılabileceği , hızın merkezinin değişebileceği öngörüldü ve kanıtlandı . Yani izafiyet kuramının üzerine atılan teoriye göre ışık hızı boşlukta her zaman , her şart içerisinde aynı bir şekilde gözlemlenmiyor . Fizik kuralları da her zaman gözlemleyen herkes için , her gözcü varlık için aynı olmuyor . Buna dair national dergisinde oldukça tatmin edici bir yazı okumuştum . Ama şimdi derginin sayısını hatırlamam çok zor . Bu arada işin felsefi boyutuna girmek isterdim bende paranormalfikir . Lakin konu başlığı bilim . Bu arada gördüğün herşey kutsal kitaplarda ve spiritüel söylevlerde bir gerçek ve hak olarak tanımlanır . Ama bu senin gerçeğin olur . Mesela islamiyetin kutsal kitabına göre bir ayette denir ki ; biz her insana , ona has olan şuurunu , ona yaşamsal bir mekan olarak tasarladık . Bu bile dünyamızın aldatıcılığına yönelik yetkin bir hipotez sunuyor bize .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Aslında Cern Deneyi, başka başka sorularda doğurdu... Şu Higgs Bozonu denilen en son yapı taşını gözlemleyemediler, sadece Higgs Bozonu parçalanınca bu parçalar sayesinde onun varlığını kanıt olarak kayda geçtiler. Yıllar süren deney sürecinde şöyle bir soruyu cevaplandırmaya çalışıyorlar; "Madde, neden anti maddeye galip geldi?" Konunun dışına çıktım farkındayım, fakat ışık hızının yanına başka kavramlar eklenince konu daha da zevkli oluyor... Anti zaman ve takyonlar hakkında da bir konu açmak lazım... Takyon: Işıktan hızlı giden farazi parçacıklar... Takyonun daima ışıktan hızlı hareket etmesinden dolayı, onu yaklaşırken göremeyiz. Takyon yanımızdan geçtikten sonra, iki görüntü görmemiz mümkün olacaktır. Bunlar farklı yönlerde hareket eden ve görünebilen iki farklı görüntü olacaktır. Bazılarına göre bu takyonlar paralel evrenlerden bulunduğumuz boyuta geçen parçacıklar imiş... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Sen aşmışsın baba . Ben biraz daha okuyayım geleyim buraya . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2016 belki evren balon örneğindeki gibi yalıtılmış bir sistemdir. bizimki içinde maddeyi barındırır, bir başka evren ise antimaddeyi. tıpkı atom içindeki proton ve elektronlar gibi. madde antimaddeye neden galip geldi sorusunu yanıtlamak için daha çok bilgiye ihtiyacımız var. şimdilik sadece hayal edebilirim onun yanıtını da.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 (düzenlendi) Güzel mantık, peki evren neyin içinde genişliyor? Yani balonun dışında ne var? :D Mart 20, 2016 ArpiA tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 "İşin tuhaf tarafı ; boşluğun boşluk , enerjinin ise enerji olduğunu bile kanıtlayabilmiş değiliz ." Sidar, "Evren boşluk kabul etmez." diye bir cümle var, Aristo'ya ait sanırım, fakat tam emin değilim. Felsefe başlığında bununla ilgili bi yazı paylaşıcam müsait olunca... Mantıksal olarak doğru bi yaklaşım, katı, sıvı ya da gaz her yer dolu... Boşluğa yokluk olarak bakarsak doğru yaklaşım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 Güzel mantık, peki evren neyin içinde genişliyor? Yani balonun dışında ne var? :D hadi kimyadan gidelim madde ısı alırsa genleşir şu an evren genişlediğinden dışarısının sıcak olduğunu düşünebiliriz. belki cehennemdir şu üstümüzdeki. ve belki cennettir taneciğin içinde olan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ptahba Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2016 (düzenlendi) Baya kafa karışılığı yaşanmış konu altında, kabaca ve kısaca özetlemeye çalişiyim, Öncelikle Eninstein’a göre kütlesi olan hiçbir şey ışık hızından daha hızlı hareket edemez. Einstein’ın en bilinen teorisi malumunuz izafiyet teorisidir ve inanılmaz basit bir teoridir. 2 ayaklı bu teori der ki ışık hızı asla değişmez ve fizik kuralları her koşulda aynıdır. Işık hızı değişmez ne demek? Şu demek, bir vakum içerisinde ışık hızı gözlemcilerin yeri ve sayısı farketmeksizin her biri için gözlem sonucu aynıdır. Net doğru kabul edilen bu durum değişmiş olabilir. Bildiğiniz gibi ışık hızı saniyede 300.000.000 metredir (yani aslında tam doğrusu 299.792.458 m/s). Bilim insanları buna evrenin hız limiti de derler ve size teorik gözükse de en basitinden uzaklık olçümlemelerimizi ışığın saniye de katettiği mesafe üzerinden yaparız. (x gezegen bizde 14 ışık yılı uzakta, y cismi 5 ışık saniyesi yakında gibi) Ama bu yanlış olabilir zira Miles Padgett isimli bir bilim insanı (Glassgow Üniversitesi), mükemmel bir vakum içerisinde bile fotonların dalga boyu yapısı değiştirildiğinde ışığın yavaşladığını buldu. Dolayısı ile anlaşıldı ki (daha üzerine çok deney yapılacaktır ama bence uzaklık ölçümlerimizi dramatik bir şekilde değiştirecek) ışık hızı dediğimiz saniyede 300 milyon metre hız sadece mükemmel vakum altında düz dalgalar içerisinde hareket edildiğinde geçerli. Şimdi gelelim hızın nasıl ölçüldüğüne; Hız nedir? Çok kabaca bir cismin A sabit noktasından B sabit noktasına hareketinin süresi ile ölçülen bir büyüklüktür. Daha bilimsel olarak ifade etmem gerekirse Hız bir cismin birim zamanda yaptığı vektörel (yani belirli bir yöne) yer değiştire miktarına verdiğimiz isimdir. Anlayabileceğiniz gibi basit hız şiddetinden bahsetmek için bir objenin iki sabit nokta arasında ne kadar sürede gittiğine bağlı olarak ölçülebilir. Peki ya bu sabit noktalar sabit olmasalardı? Durumumuz aslında budur ışık hızı kime göre neye göre? Zira bilim dünyasında yaygınca düşünüldüğü ve elbette gözlemlenebildiği gibi evren giderek artan bir hızda genişlemektedir. Bu genişleme uçlara yaklaştıkça bize göre ışık hızındadır neredeyse. Kısaca İstanbuldan Ankaraya gidiyorsunuz ama ne Ankara yerinde duruyor ne İstanbul ikiside hızla birbirinden uzaklaşıyor. Evet buyrunuz bakalım. Siz istediğiniz kadar ışık hızına çıkın yine de hızını ışık hızı mı bilemeyeceksiniz. (Yani tabi burada Gallileo ve Lorentz dönüşümleri dışında konuşuyorum ama bundan bahsetmek için gözlemci değil ışık hızında hareket eden yolcu olmalısınız). Dolayısı ile ışık hızı gözlemleyenler için ışık hızı olmayabilir zira evren sabit nirengi noktalarından oluşmuyor ve uzay mükemmel bir vakum değil tam tersine son derece tozlu bir ortam. Peki ışık hızını aşarsak ne olur, burada devreye Einstein’ın ikizler paradoksu diye bilinen şahane teorisi devreye girer. Oldukça uzun ama kabaca İkizlerden biri dünyada iken Diğeri ışığın %99.9’u kadar hızlı bir gemide seyahat ediyorsa zaman gemideki ikiz için dünyanın saatine göre zaman %14’ü hızında işler (gerçi Lorenz’e göre gemideki yolcu zamandaki yavaşlamayı anlayamadığından zaman ona göre normal ama sabit çıkış noktasına göre hızlı geçer yani aslında yolcu çıkış noktasına döndüğünde geleceğe gitmiş demektir. Ehem…) Herneyse kısaca bu yolcu 7 sene bu hızda büyüüüük bir çember çizipte dünyaya döndüğünde dünyayı (ve tabi ikizini) 50 yıl yaşlanmış olarak bulacaktır. Yani kısaca 7 yılda 50 yıllık zaman yolu almış olacak ve 43 yıl ileriye gidecektir, sırf bu bile ışık hızına yakın hızlarda uzay yolculuğunu anlamsız kılar zira en yakında ki Alfa Centuariye bir gemi ve astronotlar göndersem onlar 14 yıl sonra (14 ışık yılı tabi sabit kaldıkları varsayılarak) dünyada 100 yıl geçmiş olacak ve ben proje lideri olarak çoktan ölmüş olucam, hatta dünyada savaş çıkmış olsa insanlık bu astronotları unutmuş bile olacak. Gelelim ışıkdan hızlı hareket eden ne var sorusunun yanıtına. Yanıt takyonlar, elbette takyon dediğimiz ŞEY (parçacık desem değil) farazi bir parçacıktır ve George Sudarshan ve Gerald Feinberg tarafından teorize edilmiştir. (Arnold Sommerfeld değil bilginiz olsun). Takyonlar hiç gözlenmemiş olsa da teorileri fizik ve matematik kuramlarına aykırı değillerdir. Bu ilginç zira takyonların karmaşık kütle yapısı yüzünden gözlemlenmeleri pek mümkün de değil (tabi varlarsa) zira Takyonlar kütlesiz (ya da kaotik kütleli) yani negatif kare kütleli parçacıklardır ve bu yüzden en düşük hızları da ışık hızıdır. Daha da ilginci takyonlar ışık hızının üstüne enerji alarak değil enerji vererek hızlanırlar, enerji verdikçe (kütle değiştikçe) ışık hızının üstüne çıkabilirler, bir çember hareketinde zamanda geriye giderler böylece Lorentz değişmezini kırarlar. Bunu yaparken dışa verdikleri enerjiye ise Çerenkov Radyasyonu denir. Her ne kadar bunlar epeeeeeey teorik önermeler olsa da modern fizikte sıklıkla kullanılıyorlar. Gelelim ışık hızı hiç aşıldı mı sorusunun cevabına, bakalım 1 – 2011 yılında CERN’deki bilim insanları ışık hızını aşan nötrinolar keşfettiklerini söylediler (Büyük hadronun kardeşi atlas hızlandırıcısında). Ben dahil bilimle ilgilenen herkes fena heyecanlandık (ahaha al bakalım Einstein efndi naaaber diye). Ama Einsteinın intikamı büyük oldu, deney tekrarlansa da sonuçlar garip olduğundan bir bakıldı ki aslında nötrinolar hızlı değil ama ölçüm gps sistemi hatalı) maalesef patladık anlayacağınız. 2 – Nasa’da geleceğin itki itiş sistemlerini kuran deneyen bir ekip EM Sürücüsü Rezonans Çemberi sürücüsü ile deney yaparken, sürücü içerisine ateşlenen lazerler sayesinde ışığın içerisindeki parçacıklar ışık hızına kadar hızlandılar hatta bazıları bu bariyeri aştı. Şimdi deneyin doğrulanması gerekiyor ve ışık parçacıklarını hızlandırmakla bir gemiyi hızlandırmak kütlesel olarak ta bambaşka şeyler olsa da eğer doğru ise geleceğin yıldız gemilerinde bu iticiler olacak demektir. Daha da güzeli EM sürücüsü manyetik alanla çalışıyor yakıt istemiyor ve hareketli hiçbir parçası yok. Heyecanla bekliyoruz açıkçası. Peki diyelim ki yaptık ve sizde dünyada yapılmış ilk ışıktan hızlı giden geminin pilotusunuz ne olurdu? Ne hissederdiniz? Diyelim ki bu hızda kütlenizin değişmemesini (bu mümkün değil ama hıza uyum sağlatabildiğimizi düşünelim yani kütleniz değişken olabiliyor uzuyor kısalıyor bükülüyor ve kilo verip alabiliyorsunuz mesela) becerdik, o zaman hiçbir şey hissetmezdiniz. Gerçekten hiç zira hız o kadar büyük olurdu ki size duruyormuşsunuz ve herşey sizden uzaklaşıyormuş gibi gelirdi. Yalnız sorun şu ışık hızından daha hızlı hareket ettiğinizde hareket yönünüz vektörel olmayacaktır, zira hem yol katedeceksiniz hem de zamanda geri gideceksiniz. Yani dünyadan Alfa Centuariyie yola çıktığınızda sisteme vardığınızda sistemin geçmişine varmış olacaksınız ve daha dünya da geminiz fırlatılmamış olacak, ki biz buna Zaman Paradoksu diyoruz zaten. İyi de nasıl evreni keşfedicez derseniz bunun bilinen tek yolu uzay zamanı bükerek olacaktır. Alın elinize bir A4 kağıt ve sol alta bir nokta koyun burası dünya, şimdi sağ üste de bir nokta koyun bu da varış noktanız. En kısa yol arada bir düz çizgi çizmektir değil mi? Değil! En kısa yol kağıdın sol alt köşesini sağ üst köşesine değecek şekilde büktüğünüzde ortaya çıkar. İki nokta anlık olarak yanyana gelir ve bir noktada diğerine anında geçersiniz (Battlestar Galactica seyredenler için JUMP dendiğinde geminin aniden bir noktada varolması gibi) Bu durumda dünya da zaman ile gemideki zaman aynı olduğundan ikizler paradoksu da ortaya çıkmayacaktır. Elbette çok teorik ve bilimimizin çok ilerisinde ama bundan 500 yıl önce aya gidicez deseydiniz Engizisyon mahkemeleri sizi diri diri yakarlardı unutmayın. @paranormalfikir, evrenin kendisi balon zaten, dışında balon yok, evren bir balon gibi içten şişiyor / genişliyor. Bunun sebebinin karanlık madde olduğu varsayılıyor (bilinen evrenin %99’u boş değil bu madde ile dolu) Zaten bu enerjiyi kullanmayı bir becerebilirsek güç sorunumuz hiç kalmayacak. @arpia, bizim evrenimiz maddesel evrendir 4 boyutludur Minkowski evreni diye bilinir ve 3 boyuta ek olarak zaman da bir boyuttur. Bunun dışında bilinenin aksine 11 tane değil sayısız paralel evren ve boyutlar vardır ve bunlar aynı andan hem varolup hem yokolmakta, kimileri zaman içermemektedir. (gidip gördün mü dersen görmedim ama hesaplamalarını gördüm hala daha başım ağrıyor) Bunu anlamanız için Kuantum titreşim, M teoriye girmek gerekir ki bu konu yeri değil belki daha sonra bir başlık altında incelemeye çalışırım. Mart 20, 2016 ptahba tarafından düzenlendi İmla 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xCoNaNx Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2016 Kısaca özet Işık Hızı geçilirse zaman ve görücelik kavramı ortadan kalkar ( zaman görecelidir yani algımızdan ibarettir.) Albert Einstein yazılarında ve onun çalışma üzerine çalışma yapmış bir kaç bilim adamının yazılarında okumuştum böyle bişey ( Not: En basite indiir gedim ve özet hali olayın ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.