paranormalfikir Oluşturma zamanı: Mart 12, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 12, 2015 Laz Halkının günümüze kadar ulaşan bazı inanç kalıntılarına ve ritüellerine baktığımızda; kendilerine özgü bir inanç sistemlerinin olduğunu ve buna ait bazı inanışların günümüzde de geçerliliğini koruduğunu görmekteyiz. Lazların bilinen en eski inançları Paganizm ile günümüz İslam İnancına gelinceye kadar; eski inançlarını çok kolay terk etmediklerini ve yeni inançlarıyla eskileri bir arada yaşattıklarını da biliyoruz. Tespit edebildiğimiz eski Laz İnancına göre doğa güçlerinin bir ruhu ve bunları yöneten Tanrıları vardı. Doğa güçleri Tanrıların istekleri doğrultusunda insanlara iyilik veya kötülük yaparlardı. İnsanlar yapacakları işlerde Tanrıların rızasını almak zorundaydı. Bunun için de belli günlerde veya olağanüstü durumlarda Tanrılara kurbanlar sunarak toplu ayinler yaptıklarını söyleyebiliriz. Bu ayinler genellikle "Oxvame" adı verilen özel olarak hazırlanmış yerlerde yapılmaktaydı. Lazlar Evrenin, 1- Méa: Gökyüzü 2- Dixa: Yeryüzü 3- Leûa Tude: Yerin altı olarak üç katmandan meydana geldiğine inanmaktaydılar. İnançlar ve söylenceler, bu katmanlarda meydana geldiğine inanılan olayların yorumlanması sonucunda ortaya çıkmıştır. Buralarda birçok Tanrı ve mitolojik varlıkların yaşadığına inanılmaktaydı. Gökyüzü (Méa): Eski insanların hayal dünyasını en çok etkileyen katmanlardan biri olmuştur. Buradaki sonsuz boşluğun vermiş olduğu derin duygu, gök varlıklarının hareketleri ve bu boşlukta meydana gelen tabiat olayları (Gök gürlemesi, şimşek çakması, yıldırımlar, Ay ve Güneş tutulmaları, Güneş'in ve Ay'ın doğup batmasıyla meydana gelen değişiklikler...) insanları etkilemiş, çeşitli yorumlar yaparak sebeplerini açıklamaya yöneltmiştir. Tabiat olayları karşısında kendini korumasız ve güçsüz hisseden insanoğlu, korktuğu olayların etkisinden kurtulmak için kendine yardım edecek kurtarıcı kahramanlar yaratmıştır. Bu kahramanları sayesinde zayıf düştükleri doğa karşısında üstünlük sağlayacaklarına inanıyorlardı. Zaman içinde bu düşünceler yaygınlaşarak toplum tarafından kabul gördü ve inançlar oluştu. Gökyüzü, aydınlığın ve mutluluğun kaynağı olarak bilinmekteydi. İnsanların iyiliğini düşünen Baş Tanrı Ğormoti, Ana Tanrıça Şana, Güneş = Mjora, Ay = Tuta ve Yıldızlar = Muruéxi gibi kutsal varlıkların burada yaşadığına inanılıyordu. İnsanlar kendilerini de gökyüzündeki varlıkların bir parçası olarak görüyorlardı. Bu konuda gök cisimleri için söylenen şu dizeler buna örnek teşkil etmektedir. Mjora Nanaşüimi - Güneş benim annemdir. Tuta Babaşüimi - Ay da benim babamdır. Öuûa öuûa murunéxepe - Küçük, küçük yıldızlar, Da do Cumaşüimi - Bacım, kardeşimdir benim. Lazlarda, Cennetin gökyüzünde olduğuna; ölen insanlardan iyi huylu olanların göğe yükselip, Ay'a ve yıldızlara gittiğine inanılıyordu. İnsan ruhunun göğe yükselmesi bir kutsanma sayılmaktaydı. İnsan ruhunun, göğe yükseleceği zaman Gök Kapısının (Méa Nekna.) açıldığı ve oradan içeriye geçtiğine inanılmaktaydı. Gök kapısının açıldığını görenler de kutsanmış sayılıyordu. Bugün, Lazlar arasında yaygın olarak kullanılan "Méaşa exûi. = Göğe yüksel." temenni sözü, göğe yükselmenin hâlâ önemsendiğini ve unutulmadığını göstermektedir. Yeryüzü(Dixa): Dünyaya gözlerini açan insanoğlu yaşamı boyunca mücadele ettiği doğa ile kurduğu ilişkilerinin sonucunda birçok inanışlar ortaya çıkarmıştır. Doğadaki besinlerle beslenen, sulardan içen insanoğlu, bunların faydalı olduğunu keşfettiğinde bunlarda bir Tanrısal güç olduğunu düşünmüş ve doğayı; kendisini sütüyle besleyen, tehlikelerden koruyan, üşüdüğünde ısıtan; anne ile karşılaştırarak ortak özellikler oluşturmaya başlamış, bu ortak özelliklerin belirgin hâle gelmesinden sonra doğanın da bir anneye benzeyen gücü olduğu düşüncesi toplum tarafından kabul görmeye başlamış ve bu düşünce zaman içinde Ana Tanrıça inancına dönüşmüştür. Lazlar, Ana Tanrıçaya "Şana" demekteydiler. Eski insanlara göre her şeyin bir Tanrısı vardı. Dağların, derelerin, bitkilerin, ormanların, hayvanların, suların, yağmurun, rüzgârın, ateşin birer Tanrısı vardı. Birde bazı bitkilerin ve hayvanların koruyucusu olduğuna inanılan; Dida mangisa, Ona dida, Aneneri, Germa Üoçi, Öinüa gibi adlar verilen insan görünümlü mitolojik varlıklar vardı. Bunlarla ilgili birçok hikâye günümüzde hâlâ anlatılmaktadır. Yerin Altı (Leûa Tude): Kötülüklerin kaynağı, karanlık güçlerin bulunduğu yer olarak bilinmekteydi. Yerin altından insanlara yıkım getiren; ürkütücü, korkutucu varlıklar olan; Galenişi = Hortlak (Lazcada dışarıya ait olan, ya da dışardan gelen anlamına gelmektedir.), Dundo / Dundu, Oburi, Koncolozi, Ağirbasani, Cazi (Cadı) gibi kötülük için yaratılmış varlıklar burada yaşamaktaydı. Kötü insan ruhlarının da yerin altına gittiğine inanılmaktaydı. Bu ölülerin ruhlarının, Dünyada yaptıkları kötülüklerden dolayı, burada azap çektikleri için sık sık hortlayarak Dünyaya geri geldikleri ve insanları korkuttukları anlatılmaktadır. Bu gibi durumlarda ölüyü tanıyan yaşlı insanlar bir araya gelerek, çeşitli dualar ve bazı efsunlu sözler söyleyerek onu ikna etmeye çalışır, mezara geri dönmesi sağlanırdı. Bir daha geri gelmemesi için mezarının ortasına kiraz ağacından yapılmış büyükçe bir kazık çakılırdı. R.Gachechiladze, A. Chanturia, Soviet Georgia, s.8 Tbilisi, 1977 Bilge Umar, Türkiye'deki Tarihsel Adlar, s.453, İnkılap Kitapevi İst. 1993 Yurt Ansiklopedisi, cilt 9,s.6352/b Anadolu Yayıncılık, İst. 1982–83 Niko Berdzenişvili- Simon Canaşia, Gürcistan Tarihi, s.80, Sorun yayınları B. Ömer Büyüka, Abhaz Mitolojisi Anaçmı, s.142. İstanbul Matbaası 1971 Bknz. Niko Berdzenişvili-Simon Canaşia, a.g.y. s.80. "Adgilis Deda" Adresinden derlenmiştir. >>> Laz Halk İnançları Ve Söylenceler Üzerine Araştırma Notları / Esat SARI / Lazuri.Com Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2015 Kötü insan ruhlarının da yerin altına gittiğine inanılmaktaydı. Bu ölülerin ruhlarının, Dünyada yaptıkları kötülüklerden dolayı, burada azap çektikleri için sık sık hortlayarak Dünyaya geri geldikleri ve insanları korkuttukları anlatılmaktadır. Bu gibi durumlarda ölüyü tanıyan yaşlı insanlar bir araya gelerek, çeşitli dualar ve bazı efsunlu sözler söyleyerek onu ikna etmeye çalışır, mezara geri dönmesi sağlanırdı. Bir daha geri gelmemesi için mezarının ortasına kiraz ağacından yapılmış büyükçe bir kazık çakılırdı. (Altta Nevermore'nin konusundan alıntı yaptım. Aşağıdaki olay Osmanlı Devleti zamanında Bulgarista'nda yaşanmış. Meşhur Tırnova Olayı. Cadı, kötü ruhlu, hortlamış olarak tabir edilen bu iki kişinin mezarlığına önce kazık çakılmış, fayda etmeyince de mezarları açılıp cesetler yakılmış. Yukarıdaki yazıda da anlatılan yöntem, Doğu Karadeniz'de uygulanırmış. Hemen hemen aynı yöntem. Yazıda kiraz ağacından kazık yapıldığı söylensede; burada önemli olan ahşabın dayanıklı ve sert olması. Meşe ağacı ve gümüş kazıkta kullanılırmış.) Osmanlı Kayıtlarında Bir Cadı Vakası - Bulgaristan - Tırnova Olayı Takvîm-i Vekayi‘nin 21 Cemâziyelevvel 1249 (6 Ekim 1833) tarihli nüshasında Bulgaristan’ın Tırnova kazasında yaşanan bir cadı avı haber konusu edilmiştir. Tırnova Naibi Ahmet Şükrü Efendi tarafından merkeze iletilen haberde, bazı görünmez yaratıkların evleri basarak ortalığı karıştırdığından, insanların üzerine saldırdığından bahsedilmektedir. Olup bitenlerden dolayı korkuya kapılan Tırnovalılar’dan iki mahalle dolusu insan evlerini başka yerlere taşımak zorunda kalmışlardır. Nihayet bu görünmez yaratıkların “cadı”, ya da günümüzdeki daha popüler adıyla “hortlak” olduğuna karar verilmiş ve hortlakların yattığı yeri bulmakla meşhur Nikola denen bir gayr-i müslimin yardımına başvurulmuştur. Tırnova mezarlığında cadı avına çıkan Cadıcı Nikola’nın tespit ettiği mezarlar iki eski yeniçeriye aittir. Mezarlar açıldığında karşılaşılan manzara ise yeniçerilerin çürümemiş cesetleridir. Bedenleri büyümüş, saçları ve tırnakları uzamış, gözleri ise kan dolmuş vaziyettedir. Bütün bu alametler her iki yeniçerinin cesedinde kötü ruh barındığını ispatlamaktadır. Kötü ruhlardan kurtulmak için Nikola’nın salık verdiği ilk yöntem cesetlerin karınlarına kazık saplanıp yüreklerine kaynar su dökülmesidir. Ancak yöntem işe yaramamıştır. Bunun üzerine Cadıcı Nikola, cesetlerin ateşe verilmesi gerektiğini bildirmiştir. Şer‘an uygun olduğunun onaylanmasından sonra cesetler yakılmış ve böylelikle Tırnova halkı cadı belasından kurtulmuştur. Bu tuhaf olayın devletin resmî yayın organında kendisine yer edinebilmiş olmasını, o dönemde yaşanan siyasî veya sosyal gelişmelerle açıklamaya çalışmak doğru bir yaklaşımdır. Nitekim önce Reşad Ekrem Koçu’nun, ardından İlber Ortaylı’nın, olaydaki iki kahramanın yeniçeri olması üzerinde önemle durarak hikâyeyi, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının üzerinden henüz çok yıllar geçmemiş olmasına bağlamaları yersiz değildir. Hükümetin, mezarlarından hortlayarak etrafa dehşet saçan iki yeniçeri hakkındaki bu haberi yeniçeriliği karalamak için bir propaganda aracı olarak kullanmış olabileceği fikrini hepten reddedemeyiz. Ancak haberin baştan sona hükümetin uydurması olduğunu peşinen kabul etmenin bize çok doğru görünmediğini de belirtmeliyiz. >>> http://www.gnoxis.com/osmanl%C4%B1-devletinde-cad%C4%B1lar-%C3%BCzerine-bir-derleme-59024.html Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2015 >>> http://www.gnoxis.com/karakoncoloz-57625.html >>> http://www.gnoxis.com/o%C3%A7oko%C3%A7i-59665.html >>> http://www.gnoxis.com/germako%C3%A7i-58758.html >>> http://www.gnoxis.com/%C3%A7inka-59652.html >>> http://www.gnoxis.com/kuzey-kafkasya-mitlerinde-peri-olgusu-59669.html Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2015 Ne kadar zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Genelde Temel - Dursun fıkraları, anlaşılmaz cümleleri, espirili hâlleriyle tanınırlar. Ve biraz da alaya alınırlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2015 Rize’den bir cazi hikayesi Anan yoğ idi. Nenen hiç yoğu idi. Dedenun dedesi daha girmemuşti beşiğe. Var idi, yoğ udi bir Hasanika. Hasanika gezer iken gördü bir armut ağacı. Çıktı armuda başladı yemeğe. Keldi bi Cazi Karisi. Niyeti idi bozuk. Armud'un altından seslendi tatlı bir sesle bağurdu Hasanika'ya : - Uuuy anan kurban olsun saha. Hasanika oraya ne yapayisun. - Armut yiyirum. - At bağa bi armut. Atar oğa bi armut. Cazi karisi onu mahsustan tutmaz. - O kitti bayışağa. Kızlar kesulsun saha. İn bi dal aşağa, at bağa bi daha. Atar oha bi daha. - O da gitti bayışağa, in bi dal daha aşağa, at bağa bi dağa Hasanika armut ata ata geler aşağa son dal idur çuruk birden duşer başaşağa. Geçirur baygunluk Cazi karısı tutar Hasa-ka'yı, kor torbasına, alur keturur evine. Kitler oni bir odaya. Cazi karisi evden ay-rılurken kızı Fadime'ye: - At kazani ustune, hazır uyuyi at Hasanika'yı da içine. Pişir ko dolaba. Geldummi yeruk. Hasanika uyanmış duymuştur bunu. Lakin kelir duymamazliktan. Fadime atar kazani ustune içine doldurur suyu. Yakar da eteşu. Çağurur Hasanika'yı. - Hasanika git da bak. Kazanun içine boncuklarım ordamidur? Hasanika bili ya işi uzaktan bakar kazana. Der Fadime'ye: - Ben gormedum, sen bi bak onlara. Tam bakar iken Fadime. Vurur oğa bi tekme. Atar oni kazanın içine. Pişirur oni eder kavurma, koyar sahanlara yerleşturur tereklere. Kelir Cazi Karisi bakar etler tereğe, başlar onlari yemeğe. Yerken da: - Hasanika'nun etleri cimi cimi butleri. Hasanika'nun etleri cimi cimi butleri. Hasanika meğer çıkmuş idur çatıya der ordan oğa: - Fadimenun etleri cimi cimi butleri. Cazi Karisi duyar oni, tükürur yediklerini. Kurar hemencecuk bi plan. Uğraşur çatıdan aşağı indirmeyi oni. - Uuuy Hasanika oraya nasil çiktun? - Eskemileri koydum birbiri ustune oyle çiktum. Oda koyar iskemileri ust uste. Çıkar ustlerine.Çıkar ustlerine da beceremez duşer altına, incitur dizini. Gene seslenur: - Uuuy Hasanika oraya nasil çiktun? - Yiğne yine ustune koydum da öyle çiktum. Kodi yiğne yiğne ustune çıkamadi. Geçti yiğneler oğa. - Uuuy Hasanika oraya nasil çiktun? - Kizdurdum bi şiş soktum oni kendume, attı beni buraya. Cazi Karisi kizdurur bi şi, sokar oni kendine; ceberur kider. Hasanika iner aşağa. Araştirur bulur Cazi'nun hazinelerini. Olur zencun cazi eğişi is. Ucu kanca şeklinde kıvrılmış demir kanca olup peynir yapımında kullanılmaktaysa da (Bk eğiş) yöre folklorunda, cadılara özgü bir aksesuar olarak yer almaktadır: “Cazı gece yarısı ocaklıktan iner, kül döküp anneyi uyutur, sonra egişle erkek çocuğunun ciğerini çeker yer” GB 80 (Hemşin) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.