Jump to content

Karl Popper da Açık Toplum ..


sidar

Önerilen Mesajlar

Karl Popper’da Açık Toplum Popper, zamanının ideal Batı demokrasilerini “Açık Toplum”, bu ideallere uymayan toplumları “Kapalı Toplum” olarak isimlendirir.Kapalı Toplum’la kastedilen, önceki dönemlerde görülen sihirci ya da kabileci toplumlarla zamanın kollektivist toplumlardır. Kapalı Toplumda bireyin eleştirel zekası yok sayılır.

 

Açık Toplum’la kastedilen ise bireyin kişisel kararlarla karşı karşıya olduğu ya da bireylerin kişisel kararlarını birbirlerine karşılıklı sunarak yaşadığı özgürlükçü toplumlardır. Popper’ın ideal olarak gördüğü Açık Toplum ütopya anlamında bir ideal değil, var olanın en iyisi anlamında bir idealdir ve ideal olan Popper’ın içinde yaşadığı Batı demokrasileridir .

 

Popper’ın tüm yaptığı aslında çağdaş liberal Batı demokrasilerin evrensellik kazandırmak, liberalizm ilkesinin yaşama geçirilmesinin gerçekleşmez olmadığını göstermek ve liberal demokrasinin gerçekte olabilecek en iyi değer olduğunu göstermektir diyebiliriz. Popper’a göre,pragmatist bir tutumla bir toplumda ortaya çıkan problemlere çözüm aranırken eleştiriyi hoş karşılamak ve hataların elenerek yeni çözümler ortaya koymak gerekir.

 

Bu yeni çözümler de ilerde başka problemlerin ortaya çıkmasına yol açacak ve bu aynı şekilde devam edecektir. Popper’ın Açık Toplumunun niteliklerinden biri, politikalar uygulamaya konulmadan önce özgür tartışma ve eleştiri ortamında incelenerek, bu tartışma ve eleştiriler sonucunda gerekli düzeltmelerin yapılıp ondan sonra uygulamaya konulmasıdır. Liberal düşüncenin en belirgin ve önemli ilkesi olan fayda maksimizasyonu da Popper’da bir ütopyadır.Önemli olan insan mutluluğunu çoğa çıkarmak değil, insan mutsuzluğunu en aza indirmektir. Zaten Popper, ütopyacılığı, düşlenen geleceği inşa etme anlamında çekici fakat tehlikeli görür. Ütopyacılık amaç uğruna şiddet kullanmaya götürür, bu nedenle ideal bir düzen değil var olan anlamında liberal demokrasi iyidir .

 

Popper, Açık Toplumun devamını sağlayacak ve onu dönüştürme hareketlerine karşı koyacak en büyük istikrar sağlayıcı öğe olarak kurumların varlığını görmektedir Popper’ın “demokrasinin paradoksu”olarak isimlendirdiği düşüncesi de çoğunluğun sesine ulak vererek ona bir tür sağduyusal doğruluk atfederek demokratik olmayan biçimlere gidilebilmesidir. Bu nedenle Popper’ın liberal demokrasilerin çoğunluk kararına tam bir güveni yoktur. Demokrasiden anlaşılan özgür seçimlerde ve çoğunluğun iktidara gelmesi gibi dar bir anlam çıkmamalıdır. Önemli olan demokrasiyi, Açık Toplumu koruyup devam ettirecek, çoğunluktan bile gelse onu her türlü dönüştürme girişimlerine karşı koyulmasını sağlayacak demokratik kurumlardır.

 

Popper’ın eleştirilerinde önemli bir yer tutan diğer bir konu “Ütopyacı toplum mühendisliği” için bir plan dahilinde ussal bir eylem programını hedef alır. Toplumu bütünüyle yeni baştan kurmak için hedeflenen amaca ulaşacak parçalı adımların teker teker gerçekleştirilmesi gerekliliğine inanır. Toplumun bütününü değiştirmeye yönelik toptancı mühendislik zihinlerde var olan ideal topluma yönelik değişimlerle toplumu dönüştürmeyi tercih eder. Ütopyacı toplumsal mühendislik Popper tarafından Marks’a mal edilir. Marks’a göre “toplum bizim akılcı planlarımıza göre değil, tarihin yasalarına gelişmek zorundadır.” Bu nedenle Marks her türlü toplum sal yapıcılığa karşı kökten tarihsici bir tavır takınır.

 

Popper, Ütopyacı toplum mühendisliğine karşı kendisinin “Bölük pörçük toplum mühendisliği” dediği tutumu savunur. Bölük pörçük toplum mühendisliği bilimsel yönetim toplumsal inceleme ve politikalara taşınırken eleştirel bir tutum benimsemek ve yanlışı olmayan, kusursuz bir politika uygulamanın bir daha olmayacağını kabul etmektir. Birer deneme niteliğinde olan uygulamaların yanlışlarını, hatalarını arayıp bularak, bu hataları eleyerek topluma daha uygun politikalara geçilebilir. Popper’ın savunuşu insan hayatında her şeyin olabileceği üzerine temellendirilir. İnsan ve toplum hayatında rastlantıların rolü, Popper’ıgeleceğin kurulmasına bugünden müdahale edilemeyeceği kanısına Karl Popper’ın Tarih, Toplum ve Siyaset Felsefesi Üzerine Görüşleri ulaştırır.

 

Uygulanan politikalar toptancı mühendisliğin düşüncelerinin tersine bir sonuç doğurabilir, hatta hiç umulmayan sonuçlara yol açabilir .Popper, “özcü yaklaşımlar” olarak nitelendirdiği ve şiddetleeleştirdiği “devlet nedir?”, “devlet nasıl ortaya çıkmıştır?” gibi sorular sormadığı gibi bu tür sorulara cevapta vermemektedir. Popper’ın devlete yüklediği klasik rol, liberal düşüncenin bireysel ve ekonomik olana karışmayan ancak kendisinin “araya girmecilik” dediği düşüncenin şeydir. Yani devletin ekonomik ve siyasi alana müdahalesinin sınırlandığı, bunun yerine araya girmecilik ile sosyal devlet anlayışını sürdürmesi gerektiğidir. Devlet bir yandan kapitalizmin temeli olan girişim özgürlüğünü garantiye alırken gerekli hallerde müdahalesini yaparak toplumda gelir dağılımının daha adil ölçülere göre yapılmasını sağlayacak tedbirler alacak, eğitim, sağlık gibi hizmetlerde de toplumun giderek iyileştirilmesi için üzerine düşeni yapmakla mükellef olacaktır. Popper’a göre devletin demokratik olarak kontrol edilmesi demokrasinin ön koşuludur. Bunun ise kurumsal düzenlemelerle yani hukuksal kurumsal, anayasa, kanunlar ve genel seçimler ile sağlanabileceğini belirtir. “Kim yönetmeli?” sorusu yerine “Siyasal kurumları nasıl örgütleyelim ki kötü ya da yeteneksiz yöneticilerin çok fazla zarar vermeleri önlenebilsin?” sorusunun sorulması gerekir. Popper, demokratik siyaset ilkesine siyasal kurumları yaratmak,geliştirmek ve korumak olarak tanımlar.

 

Demokrasinin kontrol mekanizmaları olarak kurumların ve geleneklerin oynadığı rol Popper’ın siyaset felsefesinin en önemli noktalarından biridir 20. yüzyılın bunalımlı ilk döneminde doğan ve yetişen Popperinsanın, insanların oluşturduğu kuramların tek belirleyicisi olması düşüncesinden hareketle temelde bilgi kuramının içinden bilime yaklaşmıştır. Bu açıdan bilimsel yönteme getirdiği tümevarım ve doğrulabilirlik kriterlerini reddederek pozitivizmin karşılaştığı güçlüklereçare bulduğunu düşünmüştür. Bilgiyi sürekli değişen ve deneme- yanılma ile büyüyen bir ürün olarak ele alırken, eleştirel tartışmanın önemini vurgulamış ve eleştirel tartışmayı bilimsel kuramların çelişkilerden kurtulması anlamında ön plana çıkarmıştır.

 

Yanlış anlaşılabilirlik kriterini bilimden metafiziği ayırmak için değil, bilim olma iddiasındaki kuramları yani sözde bilim(sel) kuramları dışarı atmak için kullanmış ve her gözlemin daha önce bilinen bazı şeyler gerektiğinden kuramdan bağımsız gözlem olamayacağını belirtmiştir.Popper, liberal toplum kuramının bir biçimi olan kendi toplum kuramını “Açık Toplum” diye adlandırmış ve tarihsici olarak isimlendirdiği ve totalitarizmin temel kaynağı olarak gördüğü düşünürleri eleştirmiştir. Eleştirilerini totalitarizmin babası saydığı Platon’a karşı,ardından faşizmin düşünsel temellerini bulduğu Hegel’e ve kapsamlı toplum kuramı üreterek bilim olma iddiasındaki Marksa karşı yoğunlaştırmıştır. Popper’ın Açık Toplum savunuşunda ise pragmatizm,bireysel faydacılığın negatifliği ve her türlü ütopyaya karşı çıkış vardır.

 

Popper, mutlak ve evrensel kabul edilen kapitalist sistem içinde liberal demokrasinin savunusunu yaparken toplum ile ilgili arka planların,düşüncelerin ya da kaygıların kısa dönemli ön kestirimlerle problemlere çözümler arayan pragmatik yönüne vurgu yapmaktadır.Popper’ın pozitivizme yönelttiği eleştiriler anti pozitivist tartışma çevrelerinde oldukça önemli yer tutmuştur. Toplumu açıklama iddiasındaki toplum kuramlarına, Marksizm’e, Platon’a ve Hegel’e karşı çıkışı ve liberal demokrasinin gerçekleştirilmesinin ve devamının bir zorunluluk olduğunu ispatlamaya çalışması bir ideolog olarak Popper’ın önemini arttırmaktadır. Açık Toplumun istikrarını sağlamak konusunda demokratik düzenin yerleşmesinin ön koşulu olarak kurumların ötesinde bireysel zihniyet üzerinde durması da toplum ve siyaset felsefesinin en can alıcı noktası olmuştur.

 

Alıntıdır...

 

KAYNAKÇAQUİNTON, Anthony. “Karl Popper: Özler Olmadan Siyaset”, ÇağdaşSiyaset Felsefecileri, Der: Anthony de Crespigny- Kenneth R.Mınogue, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2. Basım, Mart 1994, ss. 151-169.MAGEE, Bryan. Karl Popper’ın Bilim Felsefesi ve Siyaset Kuramı, Çev:Mete Tunçay, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1993.

masal perisi tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sanırım gördüğünü anlatan kişinin neyi nasıl gördüğünü bilmek için onun nereden baktığını da bilmek gerek.Bana göre popper noktasında baktığımız pencereleri eşleştirmenin yolu bilgiyi ve bilimi değerlendirme biçimi olmalı öncelikle.Yarın ne bileceğimi bilemezken bilemediğim bir sürecin nasıl sonuçlanabileceği konusunda da fikir ortaya koymam çok da mantıklı olmaz sanırım, diye düşünmüş olabilir mesela.Bu açıdan ,tarihselci yorumları eleştirmesi çok da tuhaf değil.Ancak,tarihselci ya da yazıda geçen idealize edilmiş "ütopik" toplum tasavvurlarını eleştirirken de her iki yorumlama biçimine eleştiri getirme nedeni tümünün "açık verecekleri" noktaları es geçmiş olmaları olabilir sanki.Çünkü popper,yine bildiğim kadarıyla ortaya konan yargı (her ne ile ilgili olursa olsun ki önceliği bilimsel yargı yanılmıyorsam)nerede ve ne olmazsa yanlışlanabilir olduğunu da içermek durumundadır.Bu (bir önkoşul sayalım bunu )o yargının yanlışlanabilme (böylelikle çöpe gitme) olasılığını ona verdiği ve daha önemlisi yanlışlanana dek doğru kabul göreme zorunluluğunu da böylelikle ona sağladığı için hayatidir,gibime geliyor.Baktığımız yeri baktığı yere kaydırdıktan sonra toplum biçimlendirme,ya da belki nispeten,daha iyi bir toplum nasıl olmalı ve nasıl devamlılığı sağlanabilmeli noktasında olandan yani var oluşuyla zorunlulukla bildiğinden yola çıkması daha önce reddettiği "ütopik",kurgusal toplum örneklerine dönmemesi adına yapabileceği tek şey belkide.Yaşadığı döneme baktığımızda sanayi devriminin ardından biçimlenen kapitalist ve liberal yapılanmanın tam ortasında başlayan bir hayat için elde olan,yani an itibariyle bildiği bu olsa gerek ve yine kendi bakışından gördüğü( muhtemelen kişisel yaşam deneyimleri de bunu pekiştirmiştir özelde ,öyle sanıyorum yani) yarın ya da 5 yıl sonra neyi ne kadar bilebileceğimizi bilemezken,bildiklerimizden birebir etkilenen toplumsal yaşam ve şartların nerde ne kadar ve ne yönde değişeceğini bilebilir olmak pek de mümkün değildir,gibi bir sonuca ulaşmış olabilir..falan filan..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İşin temellerine bakmalı Demokrasi dediğimiz şey yunan filozoflarının insanın hayvan olduğu kendi kendini yönetemiyeceği fikrinden ortaya çıkmadı mı?

 

Aynı zamanda demokraside 100 kişinin 60ının dediği oluyorsa karşı çıkan 40 kişi her zaman olacaktır ve aynı zamanda çoğunluğun dediğinin doğru olması ihtimalsel olarak çok basit bir akış açısıyla savunulur buna dünyanın yuvarlak olduğu örneğini vermem abes kaçabilir ama demek istediğim 99 kişi bir yonetim bicimini istiyor olabilir ama o bir kisinin istediği daha doğru bir yönetim biçimi olabilir , kim karar verebilir ki çokluk doğruluk demek değil.

 

Demokrasi en iyisi değil akp oy verenlerin işte kötünün iyi demesi gibi kimsenin akpye karşı hiç bir şey dememesi gerekir sonuçta en fazla oy alan o ,

Kapitalizmle demokrasi bir gidemez gitmiyor dünyanın çoğu fakir ama hala kararları zenginler veriyor.Sonuçta kimin umrundaki ezilen babalar.

Biraz bağımsız yazdım ama uzun paragrafı sonuna kadar okuyunca sinirlendim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...