Jump to content

İlişki Tipleri...


sidar

Önerilen Mesajlar

Bu bölümde ilişki tiplerini ele alacağız. İki insanın içinde bulunduğu bir ilişkiyi tanımlayacak başlıca beş arketipsel ilişki çeşidi vardır. Her ilişki çeşidinin doğasına ait arketipsel dinamikleri anlayarak, sonra da bu arketipleri geçmiş yaşam dinamiklerinin koşullandırıcı doğasıyla, dört doğal evrimsel durum, ve şartlandırıcı kuvvetli toplumsal, ebeveynsel, kültürel ve yerleşmiş dinsel etkilerle bağlantılayarak rehberlik isteyen bir çifte yardım etmek için gereken astrolojik yeterliliğimizde tam bir anlayış oluştururuz.Beş temel tiplemenin içinde oluşabilecek dört tane de özel tipleme mevcuttur.

Beş temel ilişki çeşidi:1- Bağımdaş (karşılıklı bağımlı)2- Danışman-danışan3- Öğrenci-öğretmen4- Sado-mazoşist5- Kendine güvenen ‘dir.

Dört özel tipleme ise:1- Ruh eşi..a)Aynı ruh2- Karma eşi3- Ruh ikizi4- Dört doğal evrimsel duruma ait evrimsel farklılıklar

Bütün bu ilişki çeşitlerinde en çok rastlanılan tür bağımdaş ilişki türüdür. Bağımdaş ilişki, her iki kişinin de yaşamlarını sürdürmek için birbirlerine bağımlı oldukları ilişkidir. Bu durumda, her iki kişi de kendi ihtiyaçlarını,sürekli bunların karşılanmasını bekleyecek bir şekilde diğerine yansıtacaktır. Zamanla bu her kişinin içsel gerçeğini diğeri üzerinde ‘dışarıya resmettiği’ ortak bir projeksiyonun temelini oluşturur, bu içsel ihtiyaçların birbiri üzerinden dışarıya resmedilmesi ve projeksiyonu, kişinin bir diğeri hakkındaki gerçekleri net olarak görmesini engeller.. Herkesin karşısındakinden sürekli ihtiyaçlarının karşılanması için beklentide olması sahneye koşullu sevgiyi getirir: Seni severim eğer (şunu yaparsan)………..

Bu şekilde karşılıklı ihtiyaçlardan doğan bağımdaşlık sebebiyle her bir kişi kendi kimliğinin izini gün geçtikçe kaybeder. İki kişi o kadar ümitsizce içiçe girerler ki, kişilerin özel yaşamlarının tomurcuklanmasına ve zenginleşmesine olanak veren sağlıklı bir ilişkiyi oluşturmaya yarayan normal sınırlar yok olur. En vahim durumda kişi, diğeri olmadan yaşayamayacağını düşünür ve ilişikinin varolması ve sürmesi için ne lazımsa yapar. Sonuç olarak kişiler birbirlerinin yaşam nedeni olur ve birbirleri için fiilen birer tanrı ya da tanrıçaya dönüşürler.

 

Eğer herhangi bir sebeple partnerlerden biri ilişkiden koparsa -örneğin ölüm sebebiyle- veya karşılıklı bağımlılık ve kapana kısılmışlık hissiyle ilişki dinamiklerini değiştirmek isterse, diğer kişi kendini ölüyormuş gibi hisseder; öteki olmadan yaşayamaz. Bunun yaratacağı psikolojik durum gerçekten trajik ve problemlidir. Bazıları intiharı düşünür, bazıları ise fiilen intihara teşebbüs eder.

 

Diğer ilişki tipi danışman-danışan durumudur.Bu ilişki tipinde bir kişi, diğerinin, ilişkileri için ihtiyaç duydukları psikolojik durumla ilgili hayati bilgi veya enformasyona sahip olduğunu hissetmektedir, kendisi ise bu bilgiye sahip değildir. Ve diğer taraf da ötekine sunmak üzere gerekli tüm bilgi ve becerinin kendisinde olduğunu hisseder. Bilgi ve beceriye sahip olduğunu düşünen kişi tipik olarak oldukça olgun ve bütünleyici görünür ve çevrelerindeki herkese çok usta ve ‘birlikte’ bir izlenim sunarlar. Gerçekten de oldukça anlayışlı görünebilirler ve pek çok insana etkileyici gelen bir bilgelik yansıtırlar.

 

Yine de bu persona’nın altında, duygusal düzeyde kendini çok güvensiz hisseden bir kişi vardır. Bu tip bir insanda büyük ihtimalle vurgulanmış bir kaybetme, ihanet, terkedilme, güvenin sarsılmasına dayanan ve -kendi hakkında hakiki içsel gerçekleri açığa vurması halinde- zulüm korkusu mevcuttur. Bunları telafi etmenin psikolojik dinamiğinden dolayı kendilerinden daha muhtaç ‘görünen’ insanları çekerler. Buradaki anahtar sözcük görünmektir.

 

Çünkü en az ihtiyaçlarının farkında olanlar kadar, belki de daha fazla ihtiyaçlıdırlar. Kendilerinden daha muhtaç görünen insanları çektikleri bu telafisel davranış kendilerini bir ilişkide daha emniyette hissetmelerini sağlamak için oluşturulur, kendilerini , başkalarını psikolojik açıdan anlayabilen biri olarak sunmak yoluyla oluşan duygusal/psikolojik kontrol nedeniyle duygusal güvenliklerini garantiye aldıklarını düşünürler: Bu insanın bana ihtiyacı var.

Bu kişilerin başka insanlardaki en zayıf psikolojik/duygusal halka üzerinde odaklanıp , kendilerini kişiyi bu durumdan kurtaracak yegane insanmış gibi sunma yetenekleri veya becerileri vardır. Diğer kişi iyileşmeye ya da olan bitenin farkına varmaya başlar ise danışman tipi kendini güvensiz ve tehdit altında hisseder. Sonuç olarak bu kişi ilişkilerindeki pozisyonu korumak adına çok manipülatif davaranabilir: Duygusal güvenliği tehlikededir. En vahim durumlarda ise terk edilme ve duygusal kayıpla ilgili en derin korkuları, ihanet sezgileri tekrar ortaya çıktığından bir zamanlar son derece nazik ve yardımsever görünen bu kişiler birdenbire ağzı bozuk ve kindar biri haline gelebilirler.

 

 

Yukarıdaki durumun tam tersine bu ilişki tipi içindeki danışan, kendisini danışmana ihtiyaç duyan birisi olarak sunar. İlişkinin başlangcında danışan, danışmanın kendi görüşünde olmayan bir şeyi temsil ya da sembolize ettiğini düşünür. Bu yolla, duygusal ve psikolojik güvenlik ihtiyacını tatmin etmekten mutluluk duyan danışmana güçlerini teslim eder. İlişkinin doğasındaki asıl sorun ise danışanın kendisini bu ilişkiye yönlendiren temel ihtiyaçlar var olduğu sürece bu ilişkiyi yaşatacak olmasıdır. Ve bu ihtiyaçlar tatmin edildiği ya da karşılandığı anda veya bu ihtiyaçalarını nasıl tatmin edeceklerini öğrendiklerinde ya da şu andaki danışmanın/partnerin karşılayamayacağı bazı ihtiyaçları gün yüzüne çıktığı için bu ilişkiyi bitirmek isteyeceklerdir. Böylece yeni ihityaçlarını tatmin etme yeteneğine sahip ya da bunaları sembolize eden bir başka danışman tipinden etkileneceklerdir.

 

Her biri için ayrı nedenlerle olmak üzere hem danışman hem de danışan için manipülasyon karması mevcuttur ya da oluşabilir. Güvenlik hissini duymak amacıyla her ikisi de rollerinde birbirlerine bağımlıdırlar.Bu ilişkinin doğasında baştan itibaren danışmanın daha çok verdiği danışanın ise daha çok aldığı bir dengesizlik durumu mevcuttur. Paradoksal bir şekilde danışman kendini güvende hissettirdiği için veriyor olmaktan çok memnundur. Ama aslında bu görünüşteki mutluluğun altında, en temel ihtiyaçları karşılanmadığı için çok da mutlu olamayan bir insan vardır. Ve bu en temel ihtiyaçlar kaybetme, kendini ele verme korkusu..vb gibi duygularla ilişkilendirilmeli ve bu korkulara neden olan sebepler ve faktörler incelenmelidir. İşte bu nedenledir ki bu kişi bilinçsiz olarak kaybedişi, şiddetli güven sorunlarını ve ihanet hissini bu tip ilişkiler aracılıyla tekrar yaşayacaktır. Bu dinamiği daimi psikolojik zorlamalarla yineleyerek kendilerine psikolojik ve duygusal olarak dürüst yaklaşacak bir noktaya gelirler. Bu gerçekleştiğinde, mevcut ilişki tipindeki danışan tiplemesine dönüşebilirler !

 

 

Bir sonraki ilişki tipi ise danışman/danışan ‘ın başka bir versiyonudur. Bu öğretmen/öğrenci tiplemesidir. Danışman/danışanda varolan pek çok dinamik burda da mevcuttur. En temel farklılıklardan birisi kapsamın çok ta psikolojik olmamasıdır. Daha çok yaşamı genel bir anlamda yansıtan öğretilerle ilinitilidir. Konuya dahil olan kişilerin evrimsel durumlarına bağlı olarak bu öğretiler hayatta kalabilmenin en temel bilgilerinden başlayıp spiritüel/metafizik öğretilere kadar herhangi birşey olabilir. Durum her ne olursa olsun, ilişkinin temel dinamikleri bir roller eşitsizliği içinde tanımlanır ve güvenlik nedenleriyle yapılan duygusal yatırımlar hala mevcuttur. Yüksek ihtimalle yine manipülatif davranış şekli mevcut rolleri sürdürmek üzere varolmaktadır. Ve danışmanın önce kullanılıp sonra terk edilmeyi deneyimleme durumu öğretmen için de geçerlidir. Hem danışman hem de öğretmen, kendi güvenlik ihtiyaçları nedeniyle yatırım yaptıkları bir ilişkideki rolleri aracılığıyla partnerlerini kullanıyor olabileceklerinin kesinlikle farkına varmalıdırlar.

 

 

Bir sonraki ve belki de en zor olan ilişki tipi sadomazoşist ilişkilerdir. Belki de en zor olmasının sebebi pek çok insanın bu tipte bir ilişkiyi farkedemeyecek kadar çeşidinin ve ifade şeklinin bulunmasıdır. Örneğin, kadının ve erkeğin aynı işi yaptığı fakat kadının daha az para aldığı bir durum kadar basit olabilir. Şu ya da bu şekilde adı geçen ilişki tipinin kadın ve erkek ilişkilerine hatta eşcinsel kadın ve erkek ilişkilerine nüfuz ettiği görülmektedir. Daha önceki bölümlerde incelenen bazı dinamikleri tekrarlamak yararlı olabilir: öfke veya (pişmanlık) kefaret, hakimiyet veya teslimiyet, düşkünlük veya üstünlük hisssine yol açan derin bir suçluluk (hissi). Bu dinamikler içerisindeki ima edilen öğreti, ruha zıt olan bedenin gerçek gelişimi ve kazancı sözkonusu olduğunda önce acı çekişin ortaya çıkması zorunludur. Mazoşist bir patalojide her zaman kişilerin bilinçaltına nüfuz eden üç mesaj veya düşünce kalıbı vardır. Bu düşünce kalıpları mazoşist kişinin ikincil gerçeklerini yaratacak , kontrol edecek ve durumunu belirleyecektir.

 

Bu düşünce kalıpları şunlardır:

 

Ben acı çekmeyi, cezayı, krizi, ızdırabı, aşağılanmayı ve reddedilmeyi hakediyorum ve sebebini bilmiyorum.

Bununla birlikte reddedilme/mahrum bırakılma dinamiği, kendini haklı göstermek için sürekli mantıklı sebepler ileri sürülen bastırılmış bir gerçek olarak kendini ifade eder. Bununla ilintili düşünce ise şudur:

Bende yanlış bir şeyler olmalı.

İhtiyaçlarımın karşılanması için önce incinmem şarttır.

Entellektüel açıdan öyle görünmese de esas olarak değersiz biriyim

Esas olarak, mazoşişt bir yönelim, duruma bağlı yaratılacak gerçeğe göre kişinin kendini çarmıha germesini, kendini kurban etmesini içeren sayısız yollarla tanımlanabilir. Kefaret suçlulukla birleştiğinde, davranışların tezahürü sadece krize ve acıya yol açar. Kendini kurban eden davranışlar, acı ve içsel ve dışsal krizlerin yaratılması, krizle bağlantılı analizler gittikçe analitiksel bilinçlilik yaratır, bu da kişinin kendini bilmesine neden olur. Sonuç olarak mazoşist kişilerin kendilerini anlaması sadece krizlerin yaratılması ve bu krizin sonucu olarak kendini analiz etme yoluyla olur. Mazoşistin içindeki tekrarlanan krizler yaratmaya yönelik tabiat gerçeğin inkarı ve yok sayılması psikolojisini de ortadan kaldırır.

 

Bir noktadan sonra mazoşistler tekrarlanan kriz döngüsünden sıkılacak ve değişmek isteyeceklerdir. Bu gerçekleştiğinde mazeret uydurmaktan kurtulurlar. Gerçek devreye girer. Değişirler.

 

İlişkilerde mazoşist devamlı olarak iki tip insanı çeker. Birinci tipe bu dünyanın ‘duygusal olarak yaralanmış kuşları’ diyorum. Bu tiplerin geniş bir duygusal ve psikolojik tedaviye veya onarıma ihtiyaçları vardır. Büyük çoğunlukla bunlar tipik olarak ileri derecede narsisisttirler ve kesinlikle mazoşist partnerlerinin kimliğini ve gerçek ihtiyaçlarını idrak edecek kapasiteleri yoktur. O kadar derin bir güvensizlikleri vardır ki, zihinleride mazoşist partnerlerinin kim olduğuna dair bir fikir ya da hayal oluştururlar ve partnerin bu fikre veya hayale uygun davranmasını beklerler. Sonuçta kaç defa karşı karşıya gelinip yüzleşme veya müdafa olursa olsun mazoşist partner kendini tamamıyla yanlış anlaşılmış ve onaylanmamış bir halde kalakalmış bulur.

 

Bu durumda mazoşist kişi tüm verme işini üstlenmiştir, bu yolla ‘yaralı kuşun ‘yarattığı resmin oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Sanki mazoşist partner göğsünde adı yazılı, omuzunda kızıl haç olan beyaz bir üniforma ile evin içide dolaşıp durmaktadır.

 

Mazoşistlerin çektiği diğer bir tip benim ‘gümüş dilli şeytan tipi’ adını verdiğim tiptir. Bunlar kendilerini nasıl sunmaları gerektiğini bilirler; mazoşist tipin ‘zokayı’ yutması için ne söylenmesi gerektiğini bilmektedirler. Mazoşist tip oltayı birkez yutup da ilişkiye girmeye karar verdiğinde, ‘gümüş dilli şeytanın’ asıl duygusal ve psikolojik gerçekleri ortaya çıkar. Ve bu gerçeklerin kendilerini sunarlarken kullandıkları gerçeklerle hiç ilişkisi yoktur. Bu noktada mazoşist tamamen hayal kırıklığına uğrar -gözü açılır, yeni bir kriz kapıdadır. Bunlar aynı zamanda ilişkinin sürmesi için değişme sözü veren tiplerdir. Ve durumu bir kez güvenceye aldılar mı hemen eski davranışlarına geri dönerler. Ve tabii, mazoşistin çekeceği bu iki tipleme aynı kişide de birleşebilir.

 

Mazoşist kişi saflık ve kolay aldanabilirlik yaratan doğal bir masumiyet yansıtabilir. Bireylerdeki ruhu veya potansiyeli kendiliğinden farkeder, ve bu potasiyelleri onlarında sezmelerini, gerçekleştirmelerini beklerler. Çok nadir olarak partnerleri kendilerinden bekleneni yaparlar. Böylece ilizyon kayboluşu daha fazla krizi hazırlar. Mazoşistlerin ihtiyaç duyulmaya ihtiyaçları vardır; bunu için yaşarlar.

 

Sadistik patalojide öfke kefaret yerine suçlulukla bağlantılıdır. Bunun sonucu olarak doğan bilinçaltı mesajları ve düşünce kalıpları şöyledir:

1-Kendimi suçlu hissetmek için yaratılmışım ve bu durum yüzünden öfkeliyim. Bu yüzden de başkalarını incitmek ve onların da benim hissettiğim kadar kendilerini kötü veya suçlu hissetmelerini sağlamak istiyorum.

 

2-Başkalarının yanlışları ve günahları yüzünden acı çekip özür dilemelerini istiyorum. Başkalarını aşağılamak istiyorum, bu şekilde kendimi de aşağılamış olacağım.

 

3-Başkalarını eksiklikleri, hataları ve günahları yüzünden cezalandırarak kendimi cezalandırmış oluyorum. Ve yine bu pataloji, aslında neyin olmakta olduğunu gösteren gerçekleri reddetme/inkar etmeye yarayan ve rasyonel görünen çeşitli mazeretler uydurur.

 

Özünde bu üç düşünce kalıbı, baskınlık ve çekingenlikle tanımlanbilen; efendi/uşak, üstün/aşağılık ve fatih/ fethedilmiş davranışlarının gerçekliğe yönlenmesini sağlayan bir ikincil gerçeklik yaratır. Erkeklerde bu durum kadınlara yönlendirilerek bilinçaltında ya da gelişmemiş bir korku olan kastrasyon kompleksi ile otaya çıkar. Sadist olabilen kadınlar için de kastrasyon komplexinden bahsedilebilir. Bu kompleks sözcük anlamıyla değil psikolojik anlamıyla incelenmelidir.

 

Bu kompleksin temelinde karşı cinsin kendisini insiyatifsiz bırakacağı, ayağını kaydıracağı, esaret altına alacağı veya tanımlanamaz bir şekilde yok edeceği korkusu vardır. Sonuç olarak sadist patoloji kendisinin incitilmesine meydan vermeden ilk önce başkasını incitmek, ilk önce hamlede bulunmak, ilk önce yok etmek gibi bir arzusu vardır. Sadist pataloji ile tanımlanan kişilerde her zaman vurgulanmış bir saldırıya uğrama incitilme bir başkası tarafından zaptedilme ve kurban edilme korkusu vardır.

 

Ve mazoşist gibi bunu hakettiğini düşünmek yerine, bu duygularla kurban edildiklerini düşünürler. Mazoşist de kurban edildiğini düşünür ama o, kurban olmayı ve cezalandırılmayı hakettiğini düşünmektedir. Sadist bu şekilde kurban edildiğini düşündüğü için sadece öfke duyar. Bu şekilde kurban edildiği hissine tepki gösterirse o zaman bu öfke sadece başkalarını yaralar veya yok eder, bu birey bilinçaltında veya ruhunda varolan (vurgulanmış) suçluluk için diğerlerini cezalandırır. Bazı kişilerde sadistik ve mazoşistik pataoloji birlikte çalışır, her özel durumun kendi bağimsız ortaya çıkışı mevcuttur. Klasik psikolojide bu pasif /agresif tip olarak bilinir.

Sadomazoşist ilişki tipi oldukça geniş bir davranışsal uygulamalar alanına sahiptir. En açık formlarında bu dinamik içimizden birisi tarafından kolayca fark edilebilir. Tabii ki, en çok bilinen formları, pekçok insanın farkında olduğu seksüel sadomazoziştik ilişkilerin klasik formlarıdır: kamçılar ve zincirler, deri kıyafetler, çivi topuklar, seksüel ve duygusal işkence yaratacak her türlü ekipman …vb. Bu en çok bilinen formlardaki etkin psikolojik/duygusal dinamikler ise yaşanan keskin bir acı, ve bu acıdan KURTULUŞ, çekilen keskin acıdan kurtulunduğunda yaşanan özgürlük duygusudur.

 

Yakın modern tarihte bu arketipin en karanlık ve en çarpık boyutlarının vücud bulduğu en dikkat çekici kişi ise Marquis De Sade’dır.

 

Onun zamanında sadomazoşist arketipe , bunu deneyimleyen ‘soylu’ sınıf tarafından süslü, felsefi bir isim takılmıştı. İsmi ‘sefihlik’ felsefesiydi. Bahsedilen öğreti ise şuydu: Özgür, bağımsız olmak için kişi mutlaka acı çekmelidir. Bu felsefenin ilk dayanak noktası aslında Tanrı’nın doğası itibarı ile kötü olduğu ve Tanrı’nın işini yapmak için kişinin kötülüğü kucaklaması ve ‘doğanın kurallarını altüst etmesi’ gerekliliğidir.

 

Size ne kadar saçma gelirse gelsin, bu denli çarpık bir düşüncenin doğrudan aynı derecede çarpık bir dinsel düşünce şekli olan Cennet Bahçesi Mitinden çıktığını anlamaya çalışın: Ruhla bedenin çelişkisi. Böylece vücutla (etle) ilintili ifade edilen günah, vücudun (duyguların) yaşamını çarpıklaştırır, çünkü dinsel emirler yoluyla yapılan baskı bunu gerektirmektedir.De Sade’dan önce de kökeni itibariyle bu öğretinin etkileri mevcuttu. Örneğin, 1400’ler ve 1500’lerde inzivaya çekilmiş bazı dindar Hristiyanların yaptığı kendini dövme-kırbaçlama, bugün İslam Dünyasındaki bazı gruplar arasında görülmekte.

 

Haçlı Seferleri sırasında, kişilerin ağızlarından ahlak dışı yaşam deneyimleri ile ilgili itirafları almak ve ahlaksızca yaşayan diğer insanları da itiraf etmelerini sağlamak için haç sancağının (bayrağının) altında erkeklere ve kadınlara (daha çok kadınlara) ağıza alınmayacak şekilde seksüel olarak ve sakat bırakacak biçimde işkence yapılması olağan bir şeydi. Museviler arasında Tanrı tarafından özel olarak seçilen ve ödüllendirilen ‘seçilmiş azınlık’a ‘ diğerleri tarafından işkence yapılması -zulüm uygulanması öğretilerde vardır. Örneğin, bazi Amerikan Kızılderili Kabilelerindeki Güneş Dansı’nda, kişinin meme uçlarına metal parçalar takılır, bu metallere takılan ipler bir direğe bağlanır. Güneş dansçısı vücudunun ağırlığını taşıyan tek şey meme başlarındaki metal parçalar olacak şekilde kendini bu direğe asar. Çekilen bu acı yukarıdan ‘vizyonlar’ın alınması anlamına gelir.

Çeviren: Hande Güler

Alıntıdır..

sirius tarafından düzenlendi
enterlandı
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...