sidar Oluşturma zamanı: Nisan 29, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 29, 2015 Kuran temelli bir yazı olsada , Doğu ezoterizmi ile alakalı bir motif veya fanatik bir argüman içermemektedir . Türkiyenin ünlü din ve bilim felsefecisi caner taslaman tarafından kuran bazlı metodoloji ile yazılmış objektif bir makaledir .( Ahirette cinsellik olgusu normal bir beklenti ve düşüncedir bu makale size son derece yardımcı olacaktır . ) Hakkında çok konuşulan, din düşmanları tarafından istismar edilen bu konu hakkındaki görüşümü kısaca açıklayacağım. Öncelikle temel yöntemimi ortaya koymalıyım. Bu konuyu Kuran temelli ele alıyorum (Hadislerde bu konu hakkında birçok uydurmalar -mevzu hadisler- olduğu kanaatindeyim). Bu söylediğimin açılımı şudur: Bu konuda Kuran’ın söylediği doğru, Kuran’la çelişen yanlış, Kuran’da açıklanmayan mümkün kategorisindedir. İşin doğrusu, bu konuda, birçok başka konuda olduğu gibi, en temel sorun, bu metodun geçerliliğini anlamayla ilgilidir. Şimdi bunlara dayanarak şu soruya cevap verelim: Kuran’da cennette cinselliğin olup olmayacağı, ya da nasıl olacağı veya hurilerin cinsel bir ödül olduğuna dair açık bir ifade var mı? Bu sorunun cevabı açıkça “Hayır”dır. Yani Kuran’da ahirette cinsel yaşamın detayları olmadığı gibi olduğuna veya olmadığına dair açık bir ifade de yoktur. Bu açıdan bakıldığında ahirette cinselliğin olması “mümkün” kategorisindedir. Ahirette insan nefsinin istediklerinin karşılanacağını söyleyen ayetlere (41-Fussilet-31ve 43-Zuhruf-71) binaen, ahirette cinsellik olacağı beklentisi, bence makul bir beklentidir. Fakat orada, insanın, yeni bir şekilde yaratılacağını ifade eden ayetlere (Bakınız: 56-Vakıa-61) binaen, açıkça belirtilmeyen bu hususu “mümkün” görmeme rağmen, bu yeni yaratılışta böyle bir şeyi arzu edip etmeyeceğimizi bilemeyeceğimizi saptamakta fayda var. Cennetteki insanların hoşuna gidecek birçok nimetin gerçek vasıflarını hiç kimsenin bilmediğini söyleyen 32-Secde-17 ayeti, bu konuda olması gerekli zihinsel tavra ışık tutmalıdır. Kuran’da, cennetteki nimetlerin gerçek vasıflarını kimsenin tam olarak bilemeyeceği belirtildiğine göre, Kuran’ın bu nimetleri anlatmasının tek yolu “benzetmelerle anlatım” (teşbih) yapmaktır (3-Ali İmran Suresi-7. ayet Kuran’da “benzetmeli anlatım”ın –müteşabih- önemini göstermektedir.) Diğer yandan Kuran’dan, ahirette, dünyadan daha çok nimetin, büyük bir saltanatın (76-İnsan Suresi-20) olduğunu öğreniyoruz; kısacası Kuran’da tüm detayların değil, bilakis sadece bazı kesitlerin anlatılması kaçınılmazdır. Sonuçta Kuran’da, ahirette olanların “benzetmeli anlatım” ve “bazı kesitleri aktarmak” suretiyle aktarıldığını hep aklımızda tutmalıyız. Bu ise Kuran’da anlatılanların cennetteki nimetlerin tam olarak aktarılması olmadığı (çünkü benzetme tam aktarma değildir), fakat orda olanları anlamamız için ipucu niteliğinde olduğu; ayrıca Kuran’da haberi verilmeyen birçok nimet olduğu, anlatılanların var olanların ufak bir kısmı olduğu anlamına gelir. Gelelim cennette cinsellik olduğunu ifade ettiği düşünülen ayetlerin ve huri meselesinin incelenmesine. Bu konuda önemli gördüğüm şu birkaç hususu ilgili ayetlerle beraber kısaca inceleyeceğim: 1- HURİLER ERKEKLERE VERİLEN BİR ÖDÜL MÜ? Arapça’da, başka birçok dilde olduğu gibi, erkek-kadın karışık topluluklara ve sırf erkeklerden oluşan topluluklara kullanılan fiiller ortaktır. Sonuçta cennetlikler için bu tip fiiller kullanıldığı gibi cehennemlikler için de aynı fiiller kullanılır. Bu ödül veya cezaların sırf erkeklere mahsus olduğunu düşünemeyeceğimiz gibi “hurilerin” sırf erkekler için bir ödül olduğunu düşündürecek bir Kurani ifade de yoktur. Bu konuda tefsirci Prof. Dr. Mehmet Okuyan şöyle demektedir: “Kur’ân’da eğer kadınlarla ilgili çok özel bir mesele gündeme getirilecekse, onlara ait dişi zamirler veya kullanımlar devreye sokulur. Eğer önemli bir fark yoksa o zaman cümlelerin içerisinde erkek ve kadın ayırımı yapılıyorsa da sonuçta tek sığa tercih edilir ki bu da müzekker, yani erkek sığadır.” Burada dikkat çekilmesi gerekli husus “huri” kelimesinin Arapçada dişi veya erkek bir kelime olmadığıdır. Bu kelime “gözünün beyazı bembeyaz, tertemiz, güzel” gibi anlamlara gelmektedir. Kuran’da hurilerin insanlarla “eşleştirileceği” (zevvecnahum) ifade edilmektedir (Bakınız: 44-Duhan Suresi-54, 52-Tur Suresi-20); fakat bu eşleştirmede cinsellik olduğu şeklinde bir beyan yoktur. Nitekim Kuran’da nefislerin eşleştirilmesi için (Bakınız: 81-Tekvir Suresi-7), ahirette insanların gruplar şeklinde birleştirilmesi için (Bakınız: 56-Vakıa Suresi-7) de aynı kelime (zevc) geçmekte, fakat buradaki “eş, grup olma” anlamındaki “zevc” kelimesinden kimse cinsel ilişkili bir eşleştirmeyi anlamamaktadır. Peki niteliği bilinmeyen bir varlığın insanlarla buluşturulmasından ne hakla kesin şekilde cinsellik anlamını, hem de sadece erkekler için çıkarmaktayız, üstelik kelimenin kendisi bir dişi kelime bile değilken? Cennet nimetleri, bu dünyada yapılan iyiliklerin ve Allah’ın hem erkeklere hem kadınlara rahmetinin bir sonucuyken, bu şekilde bir tefsirin, erkek merkezli ve Arap zihniyeti merkezli bir tefsir anlayışından kaynaklandığını düşünmekte haksız mıyız? Kuran’da bahsedilen hurilerin, cennete girecek insanların arkadaşları veya hizmetçileri veya rehberleri gibi bir vazifeleri olabileceğini de düşünmek pekala mümkünken, neden onların “cinsel partner” olduğunda ısrar edilmektedir? İşin en iyisi, Kuran’da anlatılan kesitte hurilerin fonksiyonunun anlatılmadığını saptayarak, “fonksiyonları nedir” sorusuna “bilmiyoruz” cevabını vermektir. Allah isteseydi, Kuran’da cinsellik için kullanılan “lamese” gibi kelimelerle, hurilerle cinselliğin olacağını açık bir şekilde beyan edebilirdi; böylesi açık bir beyan yokken, cenneti daha çok erkekler için hazırlanmış bir alan gibi gösteren ve insanlara (sadece kadınlara veya sadece erkeklere değil) yaptıklarının karşılığının verileceğini söyleyen Kuran ayetlerinin ruhuna ters bu anlayışı reddetmeli, Kuran’da anlatılmayan detayları “bilmiyoruz” demeyi bilmeliyiz. Bunların cinsel tatminle ilgili ilgili bir fonksiyonları varsa bile, mevcut Kuran ayetlerinden hareketle bunun kesin bir şekilde ifade edilmesi mümkün değildir. 2- KURAN’DA CENNETTEKİ BAKİRE KADINLARDAN BAHSEDİLİYOR MU? Kuran’da bakireliğe atıf olduğu, böylece cennette cinselliğe atıf yapıldığı söylenmiştir. Bu konuda üç ayet gündeme getirilmiştir: 55-Rahman Suresi-56, 74 ve 56-Vakıa Suresi-36. ayetler. Şimdi bu ayetleri sırasıyla inceleyelim: 55-Rahman Suresi-56. ve 74. ayetlerde, daha önce insanların ve cinlerin onlara dokunmadıkları, temas etmedikleri geçmektedir (Lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn). Fakat Kuran’da başka hiçbir yerde, bu ayette “yatmishunne” ifadesiyle belirtilen “temas, dokunma” cinsel ilişki için kullanılmamış; “lamese” (5-Maide Suresi-6), “eta” (2-Bakara Suresi-222), “messe” (2-Bakara Suresi236, 237), “başera” (2-Bakara Suresi-187) tipi fiiller cinsel ilişki için kullanılmıştır. O zaman Rahman Suresi 56 ve 74’ten “kimsenin önceden sahip olmaması, kimsenin dokunmamış bile olması” gibi bir anlamı anlamak daha doğru değil midir? Burada açıkça cinselliği ifade eden bir anlam yoktur. Üstelik eğer bu ayetlere bazılarının yaptığı gibi “insanların ve cinlerin hurilerin bakireliğini önceden bozmadığı” gibi bir anlam verilirse, insanlarla cinlerin aynı tip bir varlıkla cinsel ilişkiye girebilme ihtimalini düşünmek gibi bir zorluk da ortaya çıkmaktadır. 56-Vakıa Suresi-36. ayetine ise “o hurileri bakireler kıldık” anlamı verilmiştir. Oysa ayette “huri” diye bir ifade yoktur. Önceki ayetlerde birçok cennet nimetlerinden bahsedildikten sonra 34. ayette “yükseltilmiş oturma alanlarından” bahsedilir, 35. ayette “onların yeni bir şekilde oluşturulduğundan” bahsedilir, 36. ayette geçen “ve cealna hunne ebkaran” ifadesini o zaman “daha önce onları hiç kimse kullanmamıştır” şeklinde çevirmek daha uygundur. “Onları” ifadesini ise ayette ve ayetin yakınlarında bir yerde hiç olmayan “huri” ifadesine yollamak yerine, ayetin en yakınında, 34. ayette bahsedilen “oturma alanlarına” (furuşin) göndermek dilbilim açısından en uygunudur. 37. ayette geçen “Uruben etraba” ifadesini ise “uruben” kelimesini “kusursuz”, “etraba” kelimesini ise “uyumlu, denk” olarak yani “kusursuz, uyumlu” şeklinde çevirmek uygun olacaktır. 3- HURİLERİN “İNCİ”YE BENZETİLMESİ CİNSEL BİR İMA MIDIR? Huriler Kuran’da “inci”ye (56-Vakıa Suresi-23) benzetilmektedir. Bu benzetmeyi bile bir cinsel ima olarak değerlendirenler olmuştur. Oysa Kuran’da ahiretteki çocuklardan (vildan) bahsedilirken bunlar da inciye benzetilmektedir (76-İnsan Suresi-19). Kuran’da “vildan” ifadesinin “çocuklar” anlamında kullanıldığı 4-Nisa Suresi-75, 98, 127. ve 73-Müzemmil Suresi-17. ayetlerden de anlaşılmaktadır. Herhalde çocuklar için “inci” benzetmesi var diye çocuklarla cinsel ilişkiye girildiğini düşünebilecek kimse yoktur! Aynı şekilde Kuran’daki “genç” anlamına gelen “gılman” için de 52-Tur Suresi-24’te “inci” benzetmesi yapılmaktadır; fakat bundan da cinsellik anlamı çıkarılmamıştır. Peki o zaman huriler için böylesi tanımlamalar olmasından hareketle hangi hakla bu ifadenin kesin bir şekilde cinselliği kastettiğini söyleyebiliriz? (55-Rahman Suresi—58. ayetteki “yakut” ve “mercan” benzetmeleri de bu çerçevede düşünülmelidir.) 4- KURAN’DA AHİRETTE “GÖĞÜSLERİ YENİ TOMURCUKLANMIŞ DİLBERLER”DEN BAHSEDİLİYOR MU? 78-Nebe Suresi-33. ayetteki Arapça “kevaıbe etraben” ifadesine birçok Türkçe mealde “göğüsleri yeni tomurcuklanmış yaşıt kızlar” anlamı verilmiştir, hatta bazıları “dilberler” diye bile çeviriye ilave yapmıştır. Burada “etraben” ifadesi “uyumlu, denk” anlamına gelmektedir; “kevaıbe” kelimesi ise “göğüsleri yeni tomurcuklanmış (dilber) kızlar” olarak çevrilmiştir. Oysa ayette ne “dilber” vardır, ne “göğüs” vardır, ne de “tomurcuklanma” vardır. Öncelikle şunu belirtelim Arapça’da “kevaıbe” kelimesinin de “etrab” kelimesinin de dişili erkeği aynıdır; yani bu kelimeler dişilik ifade etmemektedir. Prof. Dr. Mehmet Okuyan “kevaıbe” kelimesine, bu kelimenin anlamlarından olan “kaliteli, değerli” anlamlarının verilmesini uygun görmektedir; buna göre bir önceki ayette (32. ayet) belirtilen “bahçeler, üzüm bağlarının” veya genel olarak cennet nimetlerinin “kaliteli ve (insanların kullanımına) uygun” olduğu bu ayetten anlaşılır. Eğer bazılarının verdiği anlam olan “genç” anlamı bu ayete verilirse; “erkeklerde bıyıkların terlemesi” ve “kızlarda göğüslerin tomurcuklanması” gençlik alametidir, fakat genç erkeği belirtmek için çeviride genç erkeğin alameti üzerinden “bıyıkları yeni terlemiş” diye çevirirseniz kimse bundan bir cinsel içerik anlamayacakken, genç kızlığın alameti alan “göğüsleri yeni tomurcuklanmış” ifadesiyle çevirirseniz nasıl cinsel çağrışımlar yapacağı açıktır. (Bu tarz çevirileri ateistlerin ve İslam düşmanlarının nasıl istismar ettiğini hatırlayalım.) Dişil bir yapısı olmayan “kevaıbe” kelimesinin, bu ayette “genç kız” olarak çevrilmesi yerine -Okuyan’n yaptığı gibi- “kaliteli, değerli” anlamında alınmasını daha uygun buluyorum ama bu kelimeyi “genç kız” anlamında alanların da, hiç olmazsa, bu kelimeyi bu temel anlamıyla “yaşıt gençler” veya “yaşıt genç kızlar” şeklinde çevirmesi ve ayetin ne öncesiyle ne sonrasıyla ne mantıkla bağdaşmayacak şekilde bu cinsel içerikli çağrışımı yapmamaları gerekirdi. SONUÇ Sonuçta Kuran’da, ahirette cinsel bir yaşamın olduğu veya olmadığına dair açık bir ifade olmadığı gibi, “hurilerin” erkeklerin cinsel partnerleri olduğuna dair bir ifade de yoktur. “En çok salavat getirene ahirette en çok huri verilecektir” gibi, metinlerinden uydurma olduğu rahatlıkla anlaşılabilecek hadislere bu yazıda yer verilmedi, merak edenler, Kuran’da olmayan huri algısının nasıl oluştuğunu, uydurma olduğunu düşündüğümüz bu hadisleri okuyarak öğrenebilirler. Ahirette insanların canının istediği birçok nimet olacağı Kuran’da belirtildiğine göre (41-Fussilet-31, 43-Zuhruf-71, 76-İnsan Suresi-20) ahirette cinsellik beklentisi kanaatimce normal bir beklentidir. Fakat bilemediğimiz konuda “Bilmiyoruz” demeyi bilmeli ve cennetteki nimetlerin gerçek vasıflarını kimsenin bilmediğini söyleyen 32-Secde-17. ayeti bu tip konular gündeme geldiğinde hatırlamalıyız. Ayrıca 9-Tevbe Suresi-72. ayette dendiği gibi Allah’ın rızasının tüm Cennet nimetlerinin üstünde olduğunu da hep aklımızda tutmalıyız. Not: Bu yazıyı hazırlarken çalışmalarından faydalandığım Prof. Dr. Mehmet Okuyan’a teşekkür ederim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rage94 Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Çıkarın aklınızdan öyle kötü kötü şeyleri.. Yok öyle birşey herşey bu dünyada doya doya sevişin yani Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Çıkarın aklınızdan öyle kötü kötü şeyleri.. Yok öyle birşey herşey bu dünyada doya doya sevişin yani . Karşıcinsden birkaç kişi hemen birine bakadursun , İnsanlar hemen birbirlerini yiyorlar . İradeyi-Külliye karşısında bu nefsi rezilliği ve çarpıtılmış egoları sergilememeleri , Ve kendilerine biraz daha hakim olmaları için . Ahiret inancından belagatlar veriyoruz . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rage94 Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 . Karşıcinsden birkaç kişi hemen birine bakadursun , İnsanlar hemen birbirlerini yiyorlar . İradeyi-Külliye karşısında bu nefsi rezilliği ve çarpıtılmış egoları sergilememeleri , Ve kendilerine biraz daha hakim olmaları için . Ahiret inancından belagatlar veriyoruz . Haklısın çok doğru Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Bu durumda, Kuran'a kafalarına göre anlam veren malların dini nedir? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lethal Perfection Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Bu durumda, Kuran'a kafalarına göre anlam veren malların dini nedir? İsmaliyet. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Cinsellik kelimesinin , Biyolojik varoluşun tezahür ettiği temel enerji kanalı olduğunu unutmayalım . Asıl anlam eril ve dişil kutupların haz verici bileşeni olduğudur . Ahiret hayatına inanıyorsanız eğer biyolojik bir varoluş söz konusu değil . Spatyom alemindeki perisipi modelinden bile ,daha ileri düzey ve boyut üstü bir yaratılışta tekrardan yaratılacağımız söz konusu ise . Daha çok haz verici eril ve dişil kutupların bileşenlerinden zevk alabiliriz . Çünkü bu alemde cinsellik enerjinin biyolojik bir aktarımıdır . ( Ahiret inancında daha ileri düzey algılayamacağımız zevkler vardır . ) . Tıpkı doğuştan engelli veya hasta insanların bizim yaptığımız şeylerin ardındaki hazzı kavrayamaması gibi birşey bu ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Hangi cennet? Hangi cinsellik? Dünyada olmayanı anlatabilmek için bir sembol dili ve benzetmeler kullanılmış. Hepsinden önce; "Cennetin dekoru nasıldır?" sorusu hepsinden önce gelir. Çölde inen bir kitapta cennet yeşil ve doğa harikası olarak anlatılmış. Peki cennette ışık hızında hareket eden araçlar olacak mı? İnsanlık yeryüzünden silinince başka akıllı formalar yaratılacak. Cennette olanlar onları ziyaret edebilecek mi? (Dr. Oetker kullanıcı yorumları.) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2015 Hangi cennet? Hangi cinsellik? Dünyada olmayanı anlatabilmek için bir sembol dili ve benzetmeler kullanılmış. Hepsinden önce; "Cennetin dekoru nasıldır?" sorusu hepsinden önce gelir. Çölde inen bir kitapta cennet yeşil ve doğa harikası olarak anlatılmış. Peki cennette ışık hızında hareket eden araçlar olacak mı? İnsanlık yeryüzünden silinince başka akıllı formalar yaratılacak. Cennette olanlar onları ziyaret edebilecek mi? (Dr. Oetker kullanıcı yorumları.)Hepsinin cevabı Cübbeli'de vardır kesin. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tugse Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2015 bununun üstüne şöyle düşünüyorum.cinsellik saç ve kıllar her türlü hormonlar Allahın dileyip verdiği hatta onlarla imtihan ettiği şeylerden ahiret hayatında yoktur.ruhların cinsiyeti olmadığını biliyoruz.orası için kadın erkek, nimet rızk ceza maddi dinyada algıladığımız şekilde değil sanırım fakat peygamberimizin bizim anlayacağımız şekle sokmuş olabilir.o yüzden anlamlandırırken herkes kendi kültüründen bir şeyler katıyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Cennet ve Cehenneme şöyle farklı bir yaklaşım var... Cennet ve Cehennem "...Birde öldükten sonra gidileceği söylenilen Cennet ve Cehennem sembolleri vardır. Konumuza örnek olması bakımından bu sembollerin Batıni çalışmalarda nasıl ele alındığını sizlere aktarmak istiyorum. Diğer sembollerde olduğu gibi bu sembollerin de gerçek anlamları dinin dış kısmı ile uğraşanlar için gizli kalmıştır. İslam Dini'nin en temel kavramlarından olan bu sembol bile maalesef gerçek anlamıyla ele alınamamaktadır. Bilinen kısmıyla Cennet ve Cehennem öldükten sonra gidilecek olan mekanları ifade eder. Oysa ki bu, sembolün birinci dereceden olan açıklamasıdır. Sembolün içerdiği asıl bilgi bambaşkadır. Öncelikle şu kadarını söyleyebilirm ki, Cennet ve Cehennem adında iki farklı mekan mevcut değildir. Böyle mekanlar yoktur. Bunlar mekanı ifade eden semboller değildir. Öldükten sonra da bilinen manasıyla Cennete veya Cehenneme gitmek gibi bir şey söz konusu değildir. Bu inanç tamamen yanlış bir yorumdan kaynaklanmış eksik bir düşüncedir. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk bu konuyla ilgili olmak üzere, "Kur'an'daki İslam" adlı kitabında şunları söylemektedir: Soru: 133. ayette cennetin genişliğinden bahsedilirken kullanılan ilginç ifadeyi açıklar mısınız? Cevap: Bu ayette Cennet, "genişliği göklerle yerler kadar" diye tanımlanmaktadır. Bunun tek ve tartışılmaz anlamı Cennetin sınırsızlığıdır. Sınırsızlık ise Cenneti bir mekan olarak almamızı engeller. Buna dayanarak, Muhammed İkbal'in şu sözünü, Kur'an düşüncesi adına altını çizerek verebiliriz: "Cennet ve Cehennem mekanlar değil, hallerdir." Bu demektir ki, herkesin Cennet ve Cehennemi mekan olarak düşünüldüğünde içinde bulunduğu yerde kurulur. Yani mekan olarak Cennet ve Cehennem kainatın herhangi bir yerinde hazırlanıp sınırları çizilmiş, adresi belli bir yer değildir... Ne Cennet kainatın herhangi bir yerinde nimetlerle donatılmış turistik bir tesistir, ne de Cehennem kainatın herhangi bir yerinde akıl almaz işkence aletleriyle donatılmış bir azaphane... Cennet ve Cehennem her insanın bulunduğu yerde ve her an hazırlanabilen nimet veya ceza imkanıdır. (Kur'an'daki İslam, Sayfa: 498) Konuyu biraz daha açık ve Ezoterik bilgilerin ışığında bir cümleyle özetleyerek anlatacak olursak: Cehennem, bedenini terk eden bir varlığın spatyomda çektiği vicdan azabının bir sembolü olduğunu söyleyebiliriz. Cennet ise, bunun tam tersi olan bir şuur halidir. Yani varlığın yaşadığı şuur halleridir... Ancak spatyomun yani öte alemin yapısal özelliğinden dolayı orada varlıkların düşüncelerinin anında şekilleneceği unutulmamalıdır. Orada siz Cennete benzer bir mekanı hayal ederek, bu tür düşünceler yayınlarsanız, hemen çevrenizde böyle bir mekanın oluşacağı da unutulmamalıdır. Ancak bu tamamen sizin düşüncelerinizin ürünüdür. Ve belli bir süre sonra kendiliğinden kaybolup gidecektir..." (Gizli Sırlar Öğretisi - Sayfalar: 238, 239) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
numeroloji Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Hepsinin cevabı Cübbeli'de vardır kesin. Şüphen mi vardı? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalanormal888 Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Ne cehennem var ne de cennet bana kalırsa. Sadece insanlara sınır koymak için var bunların hepsi. Cehenneme günah işlersen gidersin mantığı olduğundan insanı iyiye yöneltmeye çalışmaktır amaç. Tabi işe yaramıyor orası başka. Ayrıca kim kaç defa ölmüşte geri dönmüş. Kim dönünce ben öldüğümde kucağıma huri düştü demiş. Kim yapıyor bunları kim söylüyor. Cennette huzur bulucaz huri gelicek istediğimizi yapıcaz diye bir şey yok arkadaşlar. Cennet ,cehennem sınırdır. Varsa bile sınırdır. İnancı gereği varsayanlara diyorum yoksa bana kalırsa hurafe bunlar. Ne yapıyorsanız yapın şu dünyada. Bir daha şansınız olmayacak. Sevin,sarılın,cinsellik de olsun hayatınızda. Bir daha olmayacak çünkü. Bu dünyada var olduğu kesin ama ileride ne olacağı belli değil. Artık huri mi gelir nuri mi gelir belli olmaz siz yaş tahtaya basmayın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Şüphen mi vardı?. Hz.mevlana olsun cübbeliler yada gülenler olsun farketmez . Bu insanlara vahiy inmiyor Söylevlerinin yüzde yüzü doğru olması gerekmez . Bu tür adamları putlaştıran islami kesimleri hiç sevmiyorum . Ayrıca yobazlaştıran kesimleri de sevmiyorum .( Orta yolu bulmak lazım her zaman .) Hz .muhammedin kendisi bile anıtının dikilmesini ve tapınak haline getirilmesini istemiyorken .... Neyse İslam peygamberinin ; Cennette nefislerin hoşuna giden herşey vardır , Cümlesinden anlaşıldığı gibi müslümanların cinsellik beklentisi normal bir beklentidir .... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 . Hz.mevlana olsun cübbeliler yada gülenler olsun farketmez . Bu insanlara vahiy inmiyor Söylevlerinin yüzde yüzü doğru olması gerekmez . Bu tür adamları putlaştıran islami kesimleri hiç sevmiyorum . Ayrıca yobazlaştıran kesimleri de sevmiyorum .( Orta yolu bulmak lazım her zaman .) Hz .muhammedin kendisi bile anıtının dikilmesini ve tapınak haline getirilmesini istemiyorken .... Neyse İslam peygamberinin ; Cennette nefislerin hoşuna giden herşey vardır , Cümlesinden anlaşıldığı gibi müslümanların cinsellik beklentisi normal bir beklentidir ...."Beklenti" ile "kesinlik" farklı şeylerdir. Cübbeli, "Efendisinin" gidip kesin doğru bilgileri "kaynağından" aldığını iddia ediyor. Birilerinin, Cübbelinin de bilgiyi kaynaktan aldığını iddia etmeleri muhtemeldir. Ayrıca, insan aklı ürünü olan fikirlere iman etmek, İslâm'a göre, mümini şirke ve küfre götürür. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Cennet ve Cehenneme şöyle farklı bir yaklaşım var... Soru: 133. ayette cennetin genişliğinden bahsedilirken kullanılan ilginç ifadeyi açıklar mısınız? Cevap: Bu ayette Cennet, "genişliği göklerle yerler kadar" diye tanımlanmaktadır. Bunun tek ve tartışılmaz anlamı Cennetin sınırsızlığıdır. Sınırsızlık ise Cenneti bir mekan olarak almamızı engeller. Buna dayanarak, Muhammed İkbal'in şu sözünü, Kur'an düşüncesi adına altını çizerek verebiliriz: "Cennet ve Cehennem mekanlar değil, hallerdir." Bu demektir ki, herkesin Cennet ve Cehennemi mekan olarak düşünüldüğünde içinde bulunduğu yerde kurulur. Yani mekan olarak Cennet ve Cehennem kainatın herhangi bir yerinde hazırlanıp sınırları çizilmiş, adresi belli bir yer değildir... Ne Cennet kainatın herhangi bir yerinde nimetlerle donatılmış turistik bir tesistir, ne de Cehennem kainatın herhangi bir yerinde akıl almaz işkence aletleriyle donatılmış bir azaphane... Cennet ve Cehennem her insanın bulunduğu yerde ve her an hazırlanabilen nimet veya ceza imkanıdır. (Kur'an'daki İslam, Sayfa: 498) Konuyu biraz daha açık ve Ezoterik bilgilerin ışığında bir cümleyle özetleyerek anlatacak olursak: Cehennem, bedenini terk eden bir varlığın spatyomda çektiği vicdan azabının bir sembolü olduğunu söyleyebiliriz. Cennet ise, bunun tam tersi olan bir şuur halidir. Yani varlığın yaşadığı şuur halleridir... Ancak spatyomun yani öte alemin yapısal özelliğinden dolayı orada varlıkların düşüncelerinin anında şekilleneceği unutulmamalıdır. Orada siz Cennete benzer bir mekanı hayal ederek, bu tür düşünceler yayınlarsanız, hemen çevrenizde böyle bir mekanın oluşacağı da unutulmamalıdır. Ancak bu tamamen sizin düşüncelerinizin ürünüdür. Ve belli bir süre sonra kendiliğinden kaybolup gidecektir..." (Gizli Sırlar Öğretisi - Sayfalar: 238, 239). Yazıda bir ihtilaf görüyorum . Öncelikle , genişliği göklerle yerler kadar derken .Kadar kelimesi direk net sınırı çizmiyor mu ki . ? . Kuranı-kerimde insanların dünya formundayken algılaması ve düşünmesi için benzetme sanatı kullanılmıştır her zaman . Belki de dünya hayatında o sınırı kavrayabileceğimiz mümkün olmadığından , Öyle bir cümle kalıbı kullanılmış . Ayrıca kuranı-kerimde Din ve Ayrım gününden bahsedilir , 1400lü yıllarda ölen insan şimdi o günü beklemeden spatyom hayatına geçiş yapamayacak mı .? . Yapar ve cennet hayatını yaşarsa eğer , Bahsedilen Din ve ayrım gününün ne manası kalır . ? . Bu dünya hayatı nasıl oyun ve eğlenceden ibaretse , Spatyomda daha üst bir boyutta oyun ve eğlence yeridir . Ayrıca gene kuranı-kerimde boyuttan boyuta geçireleceğimiz yazıyor, Din ve ayrım gününe kadar . Benim inancım ve düşüncem budur .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Kitaplı bir dinde, kitapta açıkça belirtilmeyen hiçbir şeye inanılmaması gerekir. Anlamı açık olmayan ayeti tevile çalışmak, Ali İmran/7 ye göre, yanlış bir tutumdur. "Müteşabihat"ı anlamlandırmaya çalışmak, yani tefsir yapmak, ayete muhalefet etmektir. 1400 yüzyıl önceki bir kitabı, bugünkü orijinal diline çevirmek bile imkansızken, herkesin. aklının erdiği ile tercüme yazması da tutarsız bir yaklaşımdır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 "Beklenti" ile "kesinlik" farklı şeylerdir. Cübbeli, "Efendisinin" gidip kesin doğru bilgileri "kaynağından" aldığını iddia ediyor. Birilerinin, Cübbelinin de bilgiyi kaynaktan aldığını iddia etmeleri muhtemeldir. Ayrıca, insan aklı ürünü olan fikirlere iman etmek, İslâm'a göre, mümini şirke ve küfre götürür.. Dünya işlerinin yürümesi için , Bazı insani fikirlerin yolundan gitmek gerekir ve öylede oluyor zaten . Yoksa islama göre tanrının temsilcisi ve halefesi olmazdık . Monarşik içgüdü diyoruz aslında buna , Vücudun yetki ve komuta merkezi nasıl sadece beyinse , Her geminin bir kaptanı ve Her sitenin bir yöneticisi nasıl varsa . İnsanlarda herhangi bir politik grubun , sanatsal ve kamusal örgütlerin başına her zaman bir adam geçiriyor ve ona komple uymak istiyor . Yoksa insanoğlu her kafadan bir ses ... Ama dediğin gibi imanın şartları Adı üstünde ; allaha ,kitaba i peygamberlere ve meleklere imandır . Yöneticilere ve sözü geçen insanlara sadece hakettiği değeri belli bir ölçüde vermek lazım . Ama günümüzde insanlar devlete ,paraya , Ne bileyim kadına herşeye iman derecisinde tapıyorlar .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 . Dünya işlerinin yürümesi için , Bazı insani fikirlerin yolundan gitmek gerekir ve öylede oluyor zaten . Yoksa islama göre tanrının temsilcisi ve halefesi olmazdık . Monarşik içgüdü diyoruz aslında buna , Vücudun yetki ve komuta merkezi nasıl sadece beyinse , Her geminin bir kaptanı ve Her sitenin bir yöneticisi nasıl varsa . İnsanlarda herhangi bir politik grubun , sanatsal ve kamusal örgütlerin başına her zaman bir adam geçiriyor ve ona komple uymak istiyor . Yoksa insanoğlu her kafadan bir ses ... Ama dediğin gibi imanın şartları Adı üstünde ; allaha ,kitaba i peygamberlere ve meleklere imandır . Yöneticilere ve sözü geçen insanlara sadece hakettiği değeri belli bir ölçüde vermek lazım . Ama günümüzde insanlar devlete ,paraya , Ne bileyim kadına herşeye iman derecisinde tapıyorlar .."Bazı" insani fikirlerin..." Ölçüyü kaçırmadan. Kantarın topuzu kaçalı, 1000 yılı aşmış. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Kitaplı bir dinde, kitapta açıkça belirtilmeyen hiç bir şeye inanılmaması gerekir. Anlamı açık olmayan ayeti tevile çalışmak, Ali İmran/7 ye göre, yanlış bir tutumdur. "Müteşabihat"ı anlamlandırmaya çalışmak, yani tefsir yapmak, ayete muhalefet etmektir. 1400 yüzyıl önceki bir kitabı, bugünkü orijinal diline çevirmek bile imkansızken, herkesin. aklının erdiği ile tercüme yazması da tutarsız bir yaklaşımdır.. Arapça , biraz Latince ve ibraniceye benzer bir dil . Bir kelime türkçe manasıyla birçok kelime ve anlama tekabül edebiliyor . Gayet uzun ve güzel açıklamaları içinde bulunduran Ahmet tekinin çevirisini okumanı tavsiye ederim . Ben beğenmiştim diğerleriyle karşılaştırma yaptığımda en iyisi oydu ... Bu arada bir atasözü vardır ; Aptallık insan soyunun anası ve ebesidir yapacak birşey yok punitive . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rage94 Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Olm bu konu daha bitmedimi yaa Gençler açıklıyorum cinsellik var hatta yanınızda bolbol prezarvatif götürün ne diyim başka Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 . Arapça , biraz Latince ve ibraniceye benzer bir dil . Bir kelime türkçe manasıyla birçok kelime ve anlama tekabül edebiliyor . Gayet uzun ve güzel açıklamaları içinde bulunduran Ahmet tekinin çevirisini okumanı tavsiye ederim . Ben beğenmiştim diğerleriyle karşılaştırma yaptığımda en iyisi oydu ... Bu arada bir atasözü vardır ; Aptallık insan soyunun anası ve ebesidir yapacak birşey yok punitive . Herkes, "En doğrusunu ben yazdım." diyor. O konuya hiç girmeyelim. İnsanoğlu, yaratılışı itibariyle, sürü psikolojisine sahiptir. Toplumların fikir ve eylemlerine sürüyü yönetenler yön verir. İyiler yönetirse başka, kötüler yönetirse başka olur. Günümüz itibariyle, dünyayı kötülük yönetiyor. Küresel kötülük, tüm dinleri ve ideolojileri yönlendiriyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Şunda hemfikiriz belki de. Öldükten sonra var olan mekan, madde olmayacak. Cennet ve Cehennem de madde olmayabilir. Haliyle bizler de madde formunda olmayabiliriz. Kişinin şuuruna göre düşünceler şekle dönüşebilecek. Arzu etmek ve arzuyu elde etmek sadece arzuyla mümkün olabilecek. Cehennem azabında acı çeken ruhun vicdanı, kendi zebanisini oluşturacak... Öyle derin bir konu ki, çok çok okumalı ve düşünmek gerekir... Mesela Cennetin de kısımları olacak diye yorum getirenler var. Misal olarak; teknoloji donanımlı yani, fenni bir cennet... Boyuttan boyuta geçmek: Mana alemi yani spatyom bir renk skalası olarak tarif edilir. Kötü ruhların bölgesi siyahtan başlar en altta yer alır. Yukarıya doğru renk açılır ve ruhlar Dünyadaki yaşamlarına göre bir boyutta yer alır. En altta olmak, titreşim olarak en üsttekine göre daha yoğundur, "ruhi anlamda" daha katıdır. En üst ise, beyaz bir nur, ışıktır... Peygamber ruhlarının burada olduğu söylenir. Din uzmanı değilim, okuduğum ve dinlediklerim bunlardır. Şöyle de bir felsefem var. Her şeyi okurum, ne kabül etmek için ne de reddetmek için... . Yazıda bir ihtilaf görüyorum . Öncelikle , genişliği göklerle yerler kadar derken .Kadar kelimesi direk net sınırı çizmiyor mu ki . ? . Kuranı-kerimde insanların dünya formundayken algılaması ve düşünmesi için benzetme sanatı kullanılmıştır her zaman . Belki de dünya hayatında o sınırı kavrayabileceğimiz mümkün olmadığından , Öyle bir cümle kalıbı kullanılmış . Ayrıca kuranı-kerimde Din ve Ayrım gününden bahsedilir , 1400lü yıllarda ölen insan şimdi o günü beklemeden spatyom hayatına geçiş yapamayacak mı .? . Yapar ve cennet hayatını yaşarsa eğer , Bahsedilen Din ve ayrım gününün ne manası kalır . ? . Bu dünya hayatı nasıl oyun ve eğlenceden ibaretse , Spatyomda daha üst bir boyutta oyun ve eğlence yeridir . Ayrıca gene kuranı-kerimde boyuttan boyuta geçireleceğimiz yazıyor, Din ve ayrım gününe kadar . Benim inancım ve düşüncem budur .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Fibonacci sayılarının dizilişi gibi boyuttan boyuta geçerek tanrılaşacağımızı ve o planlardan elde ettiğimiz tecrübelerle , Sonunda kendi alemimizi ve şuur planımızı yaratacağımızı düşünmüşümdür ben hep . ilk olarak 7 tekamül planından geçecez sonraki 7- 14 arasındaki 7 sonrasındaki 14-21 arasındaki 7 , Yani 21.inci seviyede tanrılaşacaz , Kuranda da ifade ettiği gibi ona döndürüleceksiniz ifadesinden bunu anlıyorum ben . Bu alemdede 7 boyut yok mu . ? . İlk 7 yaşımız çocukluğumuzun ve bilinaçltımızın şekillendiği yıllar . 14 yaş erginlik hormonlarının başladığı sene . 21 yaş da ne okuyacağımızı ve ne yapacağımızı yavaş yavaş seçtiğimiz sene , 28 de ne iş yaptığımızın ve kimle evleneceğimizin yavaş yavaş belirgenleştiği yıl . Dünya hayatının evrensel döngüleridir bunlar hemen hemen herkes için geçerlidir . İlk dediğim ise tanrısal döngülerdir . Ruh için geçerlidir sadece dünya hayatıyla alakalı değil , Dünya hayatındaki 7 boyutu daha küçük bir boyuttur.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
punitive Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2015 İnançlarımız ne kadar öz, sade ve az sayıda olursa, hata olasılığımız o denli azalır. İnsanoğlunun inanma ihtiyacının kötüye kullanılmasını önlemenin de, başka bir yolunu göremiyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.