Heretik Oluşturma zamanı: Eylül 2, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 2, 2015 Misantropinin çok net, tek cümlelik bir anlamı vardır: İnsanlığın doğasından ve eylemlerinden nefret etmek ve insansız bir dünya istemeye misantropi denir. Tanım tek cümlelik bir şiir kadar basit ve etkileyicilikten uzaktır. Hatta öyle bir kavramdır ki onu anlatırken hiçbir felsefe kaynağına ihtiyaç duymaz insan. Sadece genel geçer tanımını yazar ve ardından benim gibi azılı bir nefret yumağı olan birisi nefretini çeşitli cümlelerle kusar. Aslında bana göre misantropi sadece bir felsefi yaklaşım olmaktan çok daha fazlasıdır. Misantropi aynaya baktığında gerçeği görebilmektir. İnsanlığın milyonlarca yıllık trajik evriminden sonra dünyada yarattığı sonuç, her gün prime time haberler kuşağında izlenebilecek kadar basit ve adicedir. İnsanlığın varlığı bu dünyaya ölüm,yıkım,acı,cinayet,tecavüz,cinnet,hastalık,bozulma,çürüme,yozlaşma, taciz,hırsızlık ve gaspı getirmiştir. Ancak insanlığın paçalarından akıp dünyanın her yerine bulaştırdığı bu pisliği biraz olsun görebilen her acı dolu gözün hissedeceği yegane nefret şelaleler gibi saf akan nefretten öte bir şey olamaz. İşte budur misantropi. Et yığınlarının aldığı her nefesten ölesiye tiksinmektir. Tam bu yazıyı yazarken kendi ailesi de dahil tüm dünyanın devasa bir atom bombasıyla derisinin yanmasını görmeyi, kemiklerinin kırıldığını ve dillerini ısıracak acı haykırışlarıyla ölmesini görmeyi istemektir. Peki bir kişi nasıl bu hale gelebilir? Aslında cevabı çoktan verdim ama, yine de söyleyeyim. Gerçekten düşünme yetisini koruyabilen bir insan, önce bir haberde birini haksız yere öldüren başka birini görür. Sonra irdelemeye başlar. Neden böyle bir şey yapmış olabilir ? Sorusu zihnini kemirir. Elbette katilin kendine göre sebepleri vardır. Sonra o olası şuursuzluk dolu sebepleri de irdeler. Hepsinin en derinine inerken birden fikirsel bir taşa çarpıverir. Aslında insan eylemlerinin sebeplerinde aradığı o derinliğin olmadığını görür. Aslında her şey oradadır, tüm sebep çirkin bir ilahi gibi kulaklarını sağır etmektedir: İnsan doğası. Bir misantropiste göre insan doğası başlıca yok edilmesi gereken, iğrenç, tiksinç olan kozmik bir pisliktir. Ancak insanların içinden tek tek doğalarını çıkarıp öldüremeyeceğini bilen misantropist, geriye tek bir seçeneğin kaldığını anlar. İnsanlığın toplu yok oluşu ulaşılabilecek tek çözümdür. İşte bundan sonra aslında toplu kıyımlara yol açan tek bir büyük savaşın gerekliliği fark edilir. Tek, devasa bir atom bombası kadar basittir aslında tüm çözüm. Tüm o etik, ahlaki, spiritüel soytarılıkların hiçbirine gerek yoktur. Kanserli organ iyileştirilemeyecek durumdadır ve yalnızca kesilip atılarak bu iş bitirilebilir. Kendi ırkına tecavüz edip yakan bir et yığını topluluğuna başka hangi son layık görülebilir ? Hangi vicdansız iyilik perileri tüm bu yaşananlara rağmen hala umut olduğunu savunacak kadar şeytanlaşabilir? Kimdir bu büyük devlet adamları, spiritüel hokkabazlar, liberal faşizanlar, devrimci budalalar ve kirli nefesleriyle tükürük saçan devlet adamları? Hepsinin işlevi herkesi içine alacak olan devasa cehennem kazanına yakıt olmak değil midir ? Hala ana rahmine düşen her bir iğrenç dölün ileride kendi türünü mahvedecek bir potansiyel tehdit taşıdığını fark etmeyen orgazm budalalarını görüp de kendi doğumundan utanmamak mümkün müdür ? Hiçbir umut yoktur. Tek bir insanın doğumu bile evrenler boyunca yankılanan bir trajedidir. Buna rağmen üremeyi devam ettirecek budala esrime halinin parabolik artışı, pek çok fizikçiye ve atom enerjisi uzmanına dolaylı bir kurtarıcı cehennem silahını yapma görevini fısıldamaktadır. - Heretik Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
komuro Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2015 İnsan insani istemiyor hımm.. Sağlıklı bir düşünce değil sanırsam Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2015 Bir latin atasözünü tekrarlayayım yeniden , Doğayı direnle kovsan yine geri gelir . İnsan Doğası denilen kavram ; Maddi arzulara ve dünyasal yapıya bürünmüş ve geçici bir süreliğine sahip olmuş bir perisipi yani ruhun büründüğü bir kalıptır . Ve bedensel ölümüne kadar sen de bu kalıbın içerisindesin . Sistemi tamamen dışarıdan yargılayabilmen olanaksız , Çünkü içgüdülerinin tesirinde olan duygularının etkisindesin yargıda bulunurken . .. Dünyasal kötülüğün temel sebebi ; Bencillikten kaynaklanan hınç duygularından oluşur . Misantropi ise ; Hınç ve tiksinti duygularına sahip ama kendisini herhangi bir sisteme veyahut öğretiye ait hissetmeyen insanların girdiği düşünsel bir formdur . Ruhsal mükemmeliyetçiliğin , dengesiz bir eril enerjinin ve nöronlar arası fonksiyonların hızlı bir şekilde çalışmasından kaynaklanan hassas bir egonun da dışa vurumudur aynı zamanda . Sana hak verdiğim yerler yok değil , Ama sistemin içerisindeyiz ve iki günlük maddi hayat için . Ebedi tefekkür ve saadetimizi ziyan etmeye gerek yok ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2015 Bir latin atasözünü tekrarlayayım yeniden , Doğayı direnle kovsan yine geri gelir . İnsan Doğası denilen kavram ; Maddi arzulara ve dünyasal yapıya bürünmüş ve geçici bir süreliğine sahip olmuş bir perisipi yani ruhun büründüğü bir kalıptır . Ve bedensel ölümüne kadar sen de bu kalıbın içerisindesin . Sistemi tamamen dışarıdan yargılayabilmen olanaksız , Çünkü içgüdülerinin tesirinde olan duygularının etkisindesin yargıda bulunurken . .. Dünyasal kötülüğün temel sebebi ; Bencillikten kaynaklanan hınç duygularından oluşur . Misantropi ise ; Hınç ve tiksinti duygularına sahip ama kendisini herhangi bir sisteme veyahut öğretiye ait hissetmeyen insanların girdiği düşünsel bir formdur . Ruhsal mükemmeliyetçiliğin , dengesiz bir eril enerjinin ve nöronlar arası fonksiyonların hızlı bir şekilde çalışmasından kaynaklanan hassas bir egonun da dışa vurumudur aynı zamanda . Sana hak verdiğim yerler yok değil , Ama sistemin içerisindeyiz ve iki günlük maddi hayat için . Ebedi tefekkür ve saadetimizi ziyan etmeye gerek yok ... Öncelikle bu hıncın eril enerjiden ziyade tam tersi dişil enerjinin aşırılığından kaynaklandığını düşünüyorum. İnsanlığın acılarını bu kadar çok hissetmeseydim zaten misantropiye tutulmazdım. Eril enerji vurgusu psikotiklik ve empatisizlik, dişil enerji vurgusu ise aşırı empati ve nevrotiklik getirir. İki günlük maddi dünyadayız doğru, ancak "iki günlük" maddi dünya için haddinden fazla maddi manevi tecavüze maruz kalıyoruz farkında mısın? Madem bu kadar önemsiz bir dünya o zaman neden sözde yüce ulvi planlar doğrultusunda bunca kepazeliğe ve iğrençliğe gömüldük? Cevap kozmik planda ileri bir gelecekte sözü edilen masaldan farksız başarı olsa dahi bunların hiçbiri yaratanın iğrenç suretlerini sevmemi sağlayamaz. Her neyse, sen ebedi bir saadet görüyorsan bu sisteme tutunmaya devam et, ben büyük resimde kozmik bir bulantıdan başka hiçbir şey görmüyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.