naughty Oluşturma zamanı: Eylül 13, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 13, 2015 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2015 17,14. dkda masal kesiliyor. devamı.. [TABLE] [TR] [TD][TABLE=width: 100%] [TR] [TD=class: resim2, width: 100%, bgcolor: #FDFFE7] Küçük Balık hem yüzüyor hem düşünüyordu. Her karış yolda yeni bir şey görüyor, yeni bir şey öğreniyordu. Taklalar atarak çağlayanlardan düşmek ve yüzmeye devam etmekten hoşlanıyordu artık. Güneşin sıcaklığını sırtında hissettikçe kuvvet alıyordu. Bir yerde ceylanın biri acele acele su içiyordu. Küçük Balık selam verdi: - Güzel ceylan, neden acele ediyorsun? Ceylan: - Avcı peşime düştü; üstelik vurdu beni, bak işte. Küçük balık kurşunun isabet ettiği yeri göremedi ama ceylanın aksayarak koşmasından doğru söylediğini anladı. Bir başka yerde kaplumbağalar güneşin sıcağı altında kestiriyorlar, öbür tarafta keklik kahkahaları vadide yankılanıyordu. Dağ bitkilerinin kokusu havada dalga dalga yayılıp suya karışıyordu. Öğleden sonra vadinin genişleyip suyun ormanın ortasından geçtiği bir yere geldi. Su o kadar çoğalmıştı ki Kara Balık iyiden iyiye keyiflendi. Sonra birçok balığa rastladı. Annesinden ayrıldığından beri balık görmemişti. Birkaç küçük balık başına toplandı. "Yabancısın galiba?"”dediler. Kara Balık: - Evet, yabancıyım. Uzaklardan geliyorum. Küçük balıklar: - Nereye gidiyorsun? Kara Balık: - Irmağın sonunu bulmaya gidiyorum. Küçük balıklar: - Hangi ırmağın? Kara Balık: - İçinde yüzdüğümüz ırmağın. Küçük balıklar: - Biz buna nehir deriz. Kara Balık bir şey demedi. Küçük balıklardan biri: - Pelikanın yolumuzu tuttuğunu biliyor musun? Kara Balık: - Evet, biliyorum. Bir başkası: - Pelikanın ne kadar büyük torbası olduğunu da biliyor musun peki? Kara Balık: - Bunu da biliyorum. Küçük balık: - Yine de gitmek istiyorsun, öyle mi? Kara Balık: - Evet, ne olursa olsun, gideceğim. Kısa zamanda balıklar arasında yayıldı haber. “Küçük bir kara balık uzaklardan gelmiş. Irmağın sonunu bulmaya gidiyormuş. Üstelik pelikandan hiç mi hiç korkmuyormuş!” Birkaç küçük balık Kara Balık’la birlikte gitmeyi düşündülerse de büyük balıklardan korktukları için çıtları çıkmadı. Birkaçı da “Pelikan olmasa, seninle gelirdik. Ama pelikanın torbasından korkuyoruz” dediler. Irmak kenarında bir köy vardı. Köylü kadınlarla kızlar ırmakta çamaşır ve bulaşık yıkıyorlardı. Küçük Balık bir süre onların konuşmalarını dinledi, biraz da çocukların yüzmelerini seyredip yola koyuldu. Akşam oluncaya kadar gitmeye devam etti. Sonra bir taşın altına girip uyudu. Gece yarısı uyandı. Baktı, ay ışığı suya vurmuş ve her tarafı aydınlatmıştı. Küçük Kara Balık ayı çok severdi. Ay ışığının vurduğu geceler Balık yosunların arasından süzülüp ayla birkaç kelime konuşmak isterdi ama her defasında annesi uyanıp onu tekrar yosunlara çeker ve uyuturdu. Küçük Balık ay ığışığına çıkıp: - Selam güzel ay! Ay: - Selam Küçük Kara Balık. Sen neredeydin, şimdi burası neresi? Balık: - Dünya seyahatine çıktım. Ay: - Dünya çok büyük. Her tarafı dolaşamazsın. Balık: - Olsun; gidebildiğim kadar gideceğim. Ay: - Sabaha kadar yanında kalmak isterdim ama büyük bir kara bulut bu yana geliyor; ışığımı kapatacak. Balık: - Güzel ay; ben senin ışığını çok seviyorum. Işığının hep beni aydınlatmasını isterdim. Ay: - Balıkçığım, doğrusunu istersen, ışığım yok benim. Güneş bana ışık verir, ben de onu yeryüzüne gönderirim. Hiç duymadın mı insanlar birkaç yıla kadar uçup üstüme konacaklar? Balık: - Bu imkansız bir şey. Ay: - Güç bir iş, ama insanlar neyi yapmak isterse... Ay sözünü bitiremedi. Kara bir bulut gelip ayı kapadı ve gece tekrar kapkaranlık oldu. Küçük Balık yapayalnız kalmıştı. Şaşkınlık içinde birkaç dakika karanlığa baktı. Sonra taşın altına girip uyudu. Sabah erkenden uyandı. Başucunda fısıldaşan birkaç küçük balık gördü. Kara Balığın uyandığını görünce bir ağızdan: - Günaydın! Kara Balık hemen tanıdı onları: - Günaydın! Sonunda peşime düştünüz demek ki. Küçük balıklardan biri: - Evet; ama hâlâ korkumuz geçmedi. Bir başkası: - Pelikanı düşünmekten rahatımız, huzurumuz kaçtı. Kara balık: - Siz çok düşünüyorsunuz. Hep düşünmek, hep düşünmek gerekmez. Yola çıkınca korkunuz mutlaka geçer. Ama tam hareket edecekleri sırada çevrelerindeki su kabardı, üstlerine bir kapak geldi ve her taraf karardı. Kaçış yolu kalmamıştı. Kara Balık pelikanın gagasına düştüklerini anladı hemen. Küçük Kara Balık: -Arkadaşlar, pelikanın gagasına düştük ama kaçış yolu da tümüyle kapalı sayılmaz. Küçük balıklar ağlamaya başladılar. İçlerinden biri: - Artık kaçacak yolumuz kalmadı. Senin yüzünden bunlar! Yanımıza gelip ayarttın bizi! Bir başkası: - Şimdi hepimizi yutacak. İşimiz bitik! Birden suda korkunç bir kahkaha duyuldu. Pelikanın gülüşüydü bunlar: - Ne kadar çok küçük balık yakaladım! Ha ha ha ha...Gerçekten acıyorum size! Yutmaya kıyamıyorum! Ha ha ha... Küçük balıklar yalvarıp yakarmaya başladılar: - Pelikan beyefendi hazretleri! Ne zamandır sizin hakkınızda övgü dolu sözler duyardık. Lutfedip mübarek gaganızı biraz açın da dışarı çıkalım, bundan böyle hep duacınız olalım. Pelikan: - Hemen şimdi sizi yutmak istemiyorum. Depolanmış balığım var. Bakın aşağılara... Torbanın dibinde irili ufaklı birkaç balık vardı. Küçük balıklar: - Pelikan beyefendi hazretleri! Biz bir şey yapmadık; suçsuzuz. Şu Küçük Kara Balık ayarttı bizi... Küçük Balık: - Korkaklar! Bu hilekar kuşu bağış madeni mi sandınız ki böyle yalvarıyorsunuz? Küçük balıklar: - Senin ağzından çıkanı kulağın duymuyor. Göreceksin şimdi; Pelikan beyefendi hazretleri bizi affedip seni yutacak! Pelikan: - Evet, affederim sizi ama bir şartla. Küçük balıklar: - Şu geveze balığı boğarsanız, özgürlüğünüzü kazanırsınız. Küçük Kara Balık kenara çekildi. Küçük balıklara: - Kabul etmeyin! Bu hilekar kuş bizi birbirimize düşürmek istiyor. Bir planım var... Küçük balıklar sadece kendi kurtuluşlarını düşündükleri için Küçük Kara Balığın üstüne çullandılar. Küçük Balık torbanın gerisine doğru çekildi ve yavaşça: - Korkaklar! Öyle de olsa, böyle de olsa, yakalandınız bir kere. Kaçacak yeriniz de yok. Üstelik gücünüz bana yetmez. Küçük Balıklar: - Seni boğacağız. Biz özgürlüğümüzü istiyoruz. Kara Balık: - Aklınızı kaybetmişsiniz siz. Beni boğsanız bile kaçış yolu bulamayacaksınız. Kanmayın ona! Küçük balıklar: - Canını kurtarmak için söylüyorsun bunları. Yoksa bizi düşündüğünden değil. Kara Balık: - Öyleyse dinleyin beni; size bir yol göstereyim. Cansız balıklar arasında ölmüş gibi yapacağım. Haydi görelim bakalım, pelikan sizi serbest bırakacak mı bırakmayacak mı? Dediğimi kabul etmezseniz şu hançerle hepinizi öldürürüm ya da torbayı parçalayıp kaçarım ve siz... Balıklardan biri sözünü kesti: - Yeter artık! Bu sözlere dayanamıyorum... Hüngür... hüngür.. hüngür. Kara Balık onun ağladığını görünce: - Şu hanım çocuğunu niye aldınız yanınıza? Sonra hançeri çıkarıp küçük balıkların gözüne tuttu. Balıklar ister istemez onun önerisini kabul etti. Yalancıktan kavga ettiler. Kara Balık da ölmüş gibi yaptı. Küçük balıklar yukarı çıkarak: - Pelikan beyefendi hazretleri! Geveze Kara Balığı boğduk... Pelikan güldü: - İyi ettiniz. Ödül olarak sizi diri diri yutacağım. Böylece midemde gezinmiş olursunuz. Küçük balıklar kıpırdayacak fırsat bulamadılar ve yıldırım hızıyla pelikanın boğazından geçtiler. İşleri bitmiş oldu. Kara Balık o sırada hançerini çekti. Bir darbede pelikanın torbasını yarıp kaçtı. Pelikan acıdan çığlık atmaya, başını suya vurmaya başladı ama Küçük Balığı takip edemedi. Kara Balık öğle olana kadar gitti. Artık dağ ve vadi bitmişti ve ırmak dümdüz bir kırdan geçiyordu. Sağdan soldan birkaç küçük çay da ırmağa katılmış ve su bir o kadar çoğalmıştı. Kara Balık suyun çokluğundan zevk alıyordu. Birden kendine geldi ve suyun dibinin olmadığını gördü. O yana gitti, bu yana gitti, hiçbir kenara ulaşamadı. Küçük Balık suda kaybolmuştu! Yüzdü de yüzdü, yine bir yere varamadı. Ansızın uzun ve büyük bir hayvanın yıldırım hızıyla kendisine saldırmakta olduğunu farketti. Karşısında ağzının önünde iki kenarlı bir testere vardı. Küçük Balık testere balığının onu paramparça edeceğini düşünerek toparlandı, oradan sıvışıp su yüzüne çıktı. Bir süre sonra deniz dibini görmek için dalışa geçti. Yolda bir balık sürüsüne rastladı. Binlerce binlerce balık! Sordu birine: - Arkadaş, ben yabancıyım. Uzaklardan geliyorum. Burası neresi? Balık arkadaşlarına seslendi: - Bakın, bir tane daha... Sonra Kara Balığa: - Arkadaş, hoş geldin denize. Balıklardan bir başkası: - Bütün ırmaklar ve nehirler buraya dökülür. Tabii bazıları da bataklığa gider. Öbürü: - İstediğin zaman bizim grubumuza girebilirsin. Denize ulaştığı için Küçük Kara Balık sevinçliydi. - İyisi mi şöyle bir dolaşayım. Sonra gelir sizin grubunuza katılırım. Balıkçının ağını kaçırırken ben de sizinle olmak isterim. Balıklardan biri: - Yakında dileğine kavuşursun. Şimdi gidip dolaş ama su yüzüne çıkarsan balıkçıla dikkat et. Bu günlerde kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Günde dört beş balık avlamadan yakamızı bırakmıyor. Kara Balık deniz balıklarının sürüsünden ayrılıp tek başına yüzmeye başladı. Bir süre sonra su yüzüne çıktı. Güneş ışığı sıcacıktı. Küçük Kara Balık güneşin yakıcı sıcağını sırtında hissediyor, bundan zevk alıyordu. Usul usul ve keyifle deniz yüzeyinde yüzerken “ Her an ölümle yüz yüze kalabilirim. Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem gerekmez. Bir gün ister istemez ölümle karşılaşacağım; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamamın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği....” diye düşünüyordu. Küçük Kara Balık daha fazla düşünce ve hayal dünyasında kalamadı. Balıkçıl geldi, onu yakalayıp götürdü. Küçük Balık balıkçılın uzun gagasında çırpınıyor ama kurtaramıyordu kendini. Balıkçıl onu belinden öyle sıkı kavramıştı ki çok canı yanıyordu. Küçük bir balık suyun dışında ne kadar yaşayabilirdi ki! Balık düşünüyordu kendi kendine. Keşke balıkçıl onu hemen yutsaydı! En azından onun midesindeki su ve rutubet birkaç dakika daha ölmesini engelleyebilirdi. Bunları düşünerek balıkçıla: - Niçin beni diri diri yutmuyorsun? Ben öldükten sonra vücudu zehirle dolan balıklardanım. Balıkçıl bir şey demedi. şöyle düşündü içinden: - Uyanık seni! Neler çeviriyorsun aklın sıra? Beni konuşturup ağzımdan kurtulmayı mı düşünüyorsun acaba? Uzaktan kara görünmüş, gittikçe yaklaşıyordu. Kara Balık “Karaya varırsak, işim bitti demektir” diye düşündü kendi kendine. - Biliyorum, beni çocuklarına götürüyorsun. Ama karaya varana kadar ben ölmüş olurum ve bedenim zehirli bir torbaya dönüşür. Çocuklarına acımıyor musun hiç? Bu kez balıkçıl düşünmeye başladı: “İhtiyatlı olmakta yarar var. Seni ben yeyip çocuklarıma başka balık avlayım... Ama işin içinde bir numara olmasın sakın! Hayır, hayır, hiçbir şey yapamazsın sen.” Balıkçıl bunları düşünürken Kara Balığın bedeninin gevşeyip hareketsiz kaldığını gördü. Yine düşünceye daldı: “ Öldü mü yani? Şimdi ben de yiyemem artık onu. Böylesi yumuşak ve ince bir balığı yasaklıyorum kendime.” “Hey ufaklık! Henüz yarı canlısın. Şimdi seni yiyebilir miyim acaba?” diyecek oldu ama lafını bitiremedi. Gagasını açar açmaz Kara Balık fırlayıp aşağıya düştü. Balıkçıl fena oyuna geldiğini anladı ve Küçük Kara Balığın peşine düştü. Balık yıldırım hızıyla suya doğru ilerliyordu. Suya kavuşma arzusuyla kendinden geçmiş, kuruyan ağzını denizin nemli rüzgarına çevirmişti. Ama suya dalıp da soluklanana kadar balıkçıl yıldırım hızıyla yetişti ve bu kez balığı öyle süratle avlayıp yuttu ki zavallı balık başına nasıl bir bela geldiğini bir süre anlayamadı. Tek hissettiği her tarafın nemli ve karanlık oluşuydu. Hiçbir yol yoktu ve ağlama sesleri geliyordu. Gözleri karanlığa alışınca, bir köşede büzülmüş ağlayan ve sürekli annesini isteyen küçücük bir balık gördü. Kara Balık yaklaştı: -Küçüğüm, kalk da bir çare düşünmeye bak. Ağlayıp anneni istemen neye yarar? Minik balık: -Sen de... kimsin? ... Görmüyor musun?.... Ölü... yorum. Hüngür... hüngür. Anneciğim artık seninle gelip balıkçının ağını dibe çekemeyeceğim... hüngür... hüngür! Küçük Kara Balık: -Yeter artık, kes! Rezil ettin bütün balıkları! Minik balık ağlamayı kesince Küçük Kara Balık: - Balıkçılı öldürüp balıkları kurtarmak, huzura kavuşturmak istiyorum. Ama önce seni dışarı göndermeliyim; yoksa bir çuval inciri berbat edersin. Minik balık: - Sen kendin ölüyorsun, nasıl öldüreceksin balıkçılı? Küçük Kara Balık hançerini gösterdi: - İçerden karnını parçalayacağım. Şimdi beni dinle. Balıkçılın gıdıklanması için ben oraya buraya koşuşturmaya, dönüp dolanmaya başlayacağım. Ağzını açıp da kah kah gülmeye başlayınca sen fırla dışarı. Minik balık: - Peki sen ne yapacaksın? Küçük Kara Balık: - Beni düşünme sen. Bu soysuzu öldürmeden dışarı çıkmayacağım. Küçük Kara Balık bunu söyledikten sonra dönüp dolanmaya, o yana bu yana koşuşturmaya ve balıkçılın midesini gıdıklamaya başladı. Minik balık balıkçılın midesinin ağzında hazır bekliyordu. Balıkçıl ağzını açıp da kah kah gülmeye başlayınca minik balık dışarı fırladı ve az sonra da denize düştü. Ne kadar beklediyse de Kara Balık’tan haber yoktu. O sırada balıkçıl kıvranmaya, çığlık atmaya başladı. Sonra çırpınıp süzüldü süzüldü ve şlapp diye suya düştü. Suda da çırpınışını sürdürdü. Yine haber yoktu Küçük Kara Balık’tan... *** Yaşlı balık masalını bitirdi ve on iki bin yavrusuna ve torununa: -Artık yatma vakti çocuklar. Gidip yatın bakalım. Çocuklar ve torunlar: -Büyükanne, minik balığa ne olduğunu söylemedin. Yaşlı balık: -O da yarın akşama kaldı. şimdi yatma vakti. İyi geceler. On bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık “İyi geceler” dileyerek yatmaya gitti. Büyükanne de uykuya daldı. Ama küçük bir kırmızı balık ne yaptı ne ettiyse de uyuyamadı. Sabaha kadar denizi düşündü hep... [/TD] [/TR] [/TABLE] [/TD] [/TR] [/TABLE] 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
naughty Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2015 Çok teşekkür ederim ArpiA. Bu da kitap kapağı. Çok güzel bir balık bence. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ilithyia Yanıtlama zamanı: Ekim 8, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 8, 2015 En sevdiğim çocukluk kitabım, hala saklarım 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ficciones Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2015 her zamanın kitabı- çocukluk yetişkinlik. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Anafiel girl Yanıtlama zamanı: Haziran 1, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 1, 2016 Ne güzel bir başlık.. birilerini mi ne hatırlatıyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.