Jump to content

Mutluluk Arzusu ve Dinin Temeli ..


sidar

Önerilen Mesajlar

Bu derlediğim yazıda din içgüdüsünün neden temel bir paradigma olduğunu , Ve dünyanın neden gayeleriniz uğruna ektiğiniz ve biçtiğiniz bir tarla olduğunu daha rahat anlayacaksınız , Gayeleri yaşamanın ve tatmin olmanın aksine ..

 

KORKULARIN GİDERİLMESİ ;

 

Hepimizin kendimizde tanık olduğumuz duygularımızdan birisi korkudur. Korkununne kadar güçlü bir duygu olduğuna ve insan eylemlerine yön vermede ne kadar etkili ve temelolduğuna herhalde tanıklık etmeyenimiz yoktur. “Korkuların giderilmesi arzusu”nun tatminedilmesinin Allah’ın varlığını gerektirmesi, aşağı yukarı yaşam arzusunun Allah’ın varlığınıgerektirmesiyle benzer şekildedir. Fakat “yaşam arzusu” ve “korkuların giderilmesi arzusu”birbirlerine indirgenemeyecek iki ayrı arzu oldukları için bunları farklı başlıklardainceliyorum. Gelecekle ilişki kuran insan zihninin en temel korku konusu olan ölümkorkusundan kurtulma arzusunu tatmin edecek tek obje ahiret hayatının varlığıdır; ahirethayatının varlığı ise ancak Allah varsa mümkündür.“Korkuların giderilmesi arzusu”nun Allah’ın varlığını gerektirmesi, en temel olarakölüm korkusu üzerinden görülebilecek olsa da bununla sınırlı değildir. İnsan, evreninbüyüklüğü ile azameti karşısında acizliğini kavrar ve bu da korkuya sebep olur. Bu tipkorkular da ancak tüm evrene hükmeden bir Allah’a sığınılmakla giderilebilir. Nitekim ünlübirçok ateist de, Allah’ın varlığının, korkuların giderilmesi ve diğer arzuların tatmin edilmesiiçin insanlar tarafından uydurulduğunu söylemiştir. David Hume da korku duygusuyladinlerin varlığı arasında ilişki kurmuştur.19 Bu konuda en ön plana çıkan isimlerden biri olanFreud, “dileklerin-tatmini (wish-fulfillment)” olarak gördüğü dinler için şöyle demektedir:19 David Hume, Dialogues and Natural History of Religion, Ed: J.A.C. Gaskin, Oxford University Press,Oxford, 1993, s. 176.11...

 

Dini görüşler, medeniyetlerin diğer ürünleriyle aynı ihtiyaç temelinde ortaya çıkmıştır; doğanın ezicigücüne karşı kendini savunma zaruretinden.20...Sonraki dönemlerin insanı da günümüzün insanı da aynı davranış kalıplarına sahiptir. Çocuksudur vekorunmaya ihtiyaç duyar, hatta geliştiğinde bile; tanrısının yardımı olmadan bir şey yapamayacağınıdüşünür.21Freud’un “kendini savunma zarureti” ve “korunmaya ihtiyaç” ifadeleriyle dikkatçektiği hususu; dinin “korkuların giderilmesi arzusu”nu tatmin etmesi olarak daokuyabilirsiniz. Ünlü sosyal psikolog Erich Fromm da, insanların “güvenlik ihtiyacı” ile dineyöneldiklerini vurgulayarak, dinlerin “korkuların giderilmesi arzusu”nu karşılamasına dikkatçekmiştir.22 Sonuçta en temel korkulardan kurtulmanın Allah’ın varlığını gerektirmesi,teistlerin ve ateistlerin üzerinde rahatlıkla uzlaşabileceği bir olgudur; asıl mesele bu olgununteizmi mi ateizmi mi desteklediğini belirlemektir ve bu makalede bunu gerçekleştirmeyeçalışmaktayım.Her insanın doğuştan sahip olduğu korkma duygusu ve “korkuların giderilmesiarzusu”, doğuştan sahip olduğumuz, gelecek hakkında, evren hakkında ve kendi acizliğimizhakkında düşünme yeteneğimizle birleşince; doğuştan, bizi Allah’a muhtaç eden arzularasahip olduğumuz olgusu karşımıza çıkar.

ÜÇÜNCÜ ARZU: Mutluluk

 

Bütün normal insanlar mutluluğu arzular ve mutluluklarının sürekli olmasını ister.Daha önce dikkat çektiğim Augustinus ve Lewis, mutluluk arzusunun tüm insanlarda ortakolduğunu ve bunun ancak Allah ile karşılanabilecek bir arzu olduğunu ifade ederek, biranlamda “mutluluk arzusu” ile “Allah’a karşı arzu”yu eşitlemişlerdir. Birçok kişi, kendisindeAllah’a karşı doğrudan bir arzu duymadığını söyleyerek, bu arzunun varlığından objesininvarlığına geçiş yapılacak bir argümana itiraz edebilir. Fakat böylesi bir eşitlemeden kaçınarak“mutluluk arzusu”nu hareket noktası yaparsak; içimizdeki bu arzuyu tatmin etmeye budünyadaki sunulanların niteliğinin de, bu dünyadaki zaman süresinin de yetmediğini20 Sigmund Freud, The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Vol: XXI(1927-1931): The Future of an Illusion, Civilization and its Discontents, and Other Works, The Hogarth Pressand the Institute of Psycho-analysis, Londra, 1961, s. 21.21 Sigmund Freud, The Origins of Religion, Penguin, Londra, 1991, s. 376.22 Erich Fromm, Psychoanalysis and Religion, Yale University Press, New Haven, 1950, s. 4.12

 

anlayabiliriz. Bu ise içimizdeki bu arzunun tatmininin ahiret yaşamının varlığını gerektirmesidemektir; ahiretin varlığı ise daha önce belirttiğim gibi Allah’ın varlığını gerektirir. Budünyanın, “mutluluk arzusu”nu tatmin edemediğini gören herkes, bu arzunun Allah olmadantatmin olamayacağını görür. Nitekim Lewis, Allah’a karşı doğrudan bir arzunun yanındaahirete karşı bir arzuya da dikkat çekmiştir:Eğer kalplerine gerçek anlamda bakmayı öğrenirlerse, insanların çoğunluğu, şiddetli bir şekilde istedikleri şeyinbu dünyada olmadığını anlayacaklardır... öyle bir hasrettir ki hiçbir evlilik, hiçbir seyahat, hiçbir eğitim gerçekanlamda onu tatmin edemez. Bunu söylerken başarısız evlilikleri, tatilleri, eğitimleri kastetmiyorum. Olmasımümkün en başarılılarını kastediyorum... Eğer kendimde, bu dünyadaki hiçbir deneyimin tatmin edemediği birarzu tespit edersem, bunun en muhtemel açıklaması başka bir dünya için yaratılmış olduğumdur. Eğer dünyevihazların hiçbiri onu tatmin edemezse; bu, dünyanın bir hile olduğunu göstermez. Muhtemelen dünyadaki hazlaronu tatmin için değildir, fakat onu açığa çıkarmak içindir ki gerçek şeyin önerisiyle karşılaşalım. Eğer böyleyse,bir yandan bu dünyevi nimetleri hiçbir zaman küçük görmemeli ve şükürsüzlük etmemeliyim, diğer yandanbunları; bir kopyası, yankısı, serabı oldukları şeyle karıştırma yanılgısına düşmemeliyim. Kendimde gerçekvatanım için arzuyu muhafaza etmeliyim, o vatan ki ölmeden ona kavuşamam...23“Teoloji antropolojidir” diyen Feuerbach gibi birçok ateist, insanların arzularınınahireti, ahiretin ise Allah’ın varlığını gerektirdiğini tespit etmişler, fakat bu tespitleriniinsanların, Allah’ın ve ahiretin varlığını uydurmalarının sebebi olarak görmüşlerdir.Feuerbach, Tanrı’yı baştan yok saydığı için insanlardaki arzuları “hayali arzular” olarakdeğerlendirir. Feuerbach bu arzuların arasında “mutluluğu” da sayar:Dedim ki, Allah mutluluk, mükemmellik ve ölümsüzlük arzularımızın karşılayıcısıdır. Bundan, insanlarıAllahsız bırakmanın, kalbi göğüsten çıkarmak gibi olduğu sonucu çıkarılabilir. Fakat ben, dinin ve teolojininAllah’ın ve ölümsüzlüğün -ki ikisi aynı şeydir- var olduğunu ileri sürmeleriyle ilgili tezlerine itiraz ediyorum.24

 

DÖRDÜNCÜ ARZU: GAYE

 

Yakın dönemde yapılan psikoloji araştırmalarıyla, okul öncesi çocukların, doğadakiolguları gayesel anlama ve tarif etme yönünde eğilimleri olduğu gösterilerek, doğuştan -23 C.S. Lewis, Mere Christianity, Harper Collins Publishers, London, 2002, s. 135-137.24 Ludwig Feuerbach, Lectures on the Essence of Religion, 1851,(404 Not Found böylesi bir yeteneğe sahip olduğumuz anlaşıldı.25 Nitekim çocuklardaki gayesel -teleolojik- açıklama getirmeyle ilgili bu eğilimi Richard Dawkins, birçok kimsenin Allahinancına sahip olmasının sebebi olarak göstererek, ateist görüşleri yönünde kullanmayaçalışmıştır:Her şeye bir gaye atfedilmesine teleoloji denir. Çocuklar doğal teleolojistlerdir ve birçok insan bu çocuklukdurumundan hiçbir zaman çıkamaz... Açıkça görülmektedir ki, çocuksu teleoloji dinlerin oluşumuna sebepolmaktadır. Eğer her şeyin bir gayesi varsa, bu kimin gayesidir? Allah’ın elbette.26Diğer yandan Oxford’lu psikolog Justin Barrett gibi bazı bilim insanlarıysa, buözelliğin Allah tarafından insanlara yerleştirildiğinin de düşünülebileceğini söylerler.27 12-13.yüzyıllarda yaşamış olan ünlü Müslüman din bilgini İbn Teymiyye, insanların yaratılışlarındavar olan özellikler (fıtrat) sebebiyle, Allah’ın varlığını doğrudan bilebileceklerini söylerken;insanların, doğuştan, gayesel çıkarımlar yapabilecek özelliklerle donanımlı şekilde varolduğunu söyleyen psikolojik görüşlere yaklaşmıştır.28Etrafındaki varlığı gayesel olarak yorumlayan insan, bütün olarak evrene ve daha daönemlisi kendi varlığına yöneldiğinde; evrenin ve kendisinin gayesini de öğrenmeyi arzueder. Fakat yaşamın ve evrenin gayesini-anlamını bulmaya yönelik bu arzu, ancak evreneaşkın olarak evreni ve insanı yaratan bir Allah varsa tatmin olabilir. Natüralist-ateistyaklaşıma göre evren kendiliğinden vardır ve insan zorunluluk ve şansın bileşimiyle tesadüfenoluşmuştur. Allah’ın olmadığı bu tabloda, evrenin ve insanın bir gayesi olamaz; insanıniçindeki “gaye arzusu”nun karşılanması mümkün değildir ve bunun mantıki sonucu“kaçınılamaz ümitsizlik”tir. Bunu Bertrand Russell’ın şu ifadelerinden de anlayabiliriz:Bilimin bize sunduğu dünya daha da gayesiz, daha da anlamsızdır... Buna göre insan, neoluşturacağından habersiz nedenlerin bir ürünüdür; insanın kökeni, gelişimi, ümitleri ve korkuları, aşkları ve25 Deborah Kelemen, “Are Children Intuitive Theists? Reasoning about Purpose and Design in Nature”,Phsychological Science, No: 15/5, 2004; Deborah Kelemen, “The Scope of Teleological Thinking in PreschoolChildren”, Cognition, No: 70, 1999, s. 241-272.26 Richard Dawkins, The God Delusion, Black Swan, Londra, 2007, s. 210.27 Justin L. Barrett, “Is The Spell Really Broken? Bio-psychological Explanations of Religion and TheisticBelief”, Theology and Science, No: 5/1, s. 57-7228 Wael B. Hallaq, “İbn Teymiyye’ye Göre Allah’ın Varlığı,” Çev: Bilal Kuşpınar, Sosyal Bilimler Dergisi, No:3, April 1993, s. 144.14inançları, atomların bir araya gelmesinden başka bir şey değildir... Ancak bu gerçeklerin üzerinde, ancak bukaçınılamaz ümitsizliğin temelleri üzerinde, bundan böyle ruh güvenle ikamet edebilir.29

 

Kabalada Zevk ve Arzuların yorumu ;

Genel kapsamda zevk, zaten tatmin edilemez; çünkü zevk arzuyu tatmin ettiği an kendisini etkisizleştirir ve sonuç olarak kaybolur. Hissedilen zevk ve tatmin duygularımız içerisinde kalmaz.

Bu mikro boyuttaki arzu sadece insanın hayatını yaşanabilir kılması için vardır. Sadece doğru niyetle insan sonsuz ve tükenmez bir mutluluk elde edip kendisini doldurabilir. Bu mikro arzu sadece küçük bir mutluluk kıvılcımı alabilir, ama sonsuz ve sınırsız bir mutluluk, sadece Yaradan’a yöneltilmiş bir arzu ile gerçekleşir.

Arzular ;

Onları ışık yarattığından, kişinin arzularını düzeltme yeteneği yoktur. Gerekli olan sadece bu arzuların hareket yönünü değiştirmek ya da kişinin hangi noktaya kadar arzularını yerine getirme isteğidir. Eğer geçici olarak arzularımdan birini yerini getirmezsem daha sonra bana daha da gerek anlamından çarpmış halde döner.

Bu arzuyu nasıl doğruca kullanmaya çalışmalıyız. Kendimizi açlığa mahkûm edip ya da eziyet edemeyiz ya da bir şeyden kaçamayız. Düzeltilmesi gereken şey, arzularımızı kullandığımız niyetimizin düzeltilmesidir. Eğer bunu yaparsak bütün arzularımız amacımıza ulaşmamızda gerekli olduğunu görürüz. Bu yüzden derler ki egoist bir kişinin büyük arzuları vardır. Söylenen başka bir şey ise Tapınak düştüğünden beri sadece Kabalistlerin hâlâ dünyasal hazlar duyarlılığı vardır.

Kabala ...

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...