nameste Oluşturma zamanı: Kasım 15, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 15, 2015 Olumlu Düşünmenin Alfabesi: Sağlıklı mı olmak istiyorsunuz? Huzurlu mu olmak istiyorsunuz? Başarılı mı olmak istiyorsunuz? Mutlu mu olmak istiyorsunuz? Bütün bu arzularımızı elde etmenin en etkin yolu, olumlu düşünmektir. Olumlu düşünme, hayallerimizi gerçeğe dönüştürebilmenin önemli bir olgusudur. Büyük başarılar elde etmiş olan insanlar, zihinlerini daima olumlu tutma yeteneğine sahip kişilerdi. Bu yetenekleri sayesinde, akıllarını kontrol altında tutabildikleri gibi, aklın kaygan zeminlerinde ayakta kalabilme becerilerini de kazanmışlardır. Olumlu insan, daima bardağın dolu kısmına odaklanarak, yapıcı olma alışkanlığına sahiptir. Bu tür insanlar her şeyin bir değişim içinde olduğunu görürler, genelde düşünce gücüne inanırlar ve bunu bizzat uygulama eğilimindedirler. 1950’ li yıllarda, olumlu düşünme felsefesinin dikkat çeken öncülerinden; Dr. Norman Vincent Peale ve Napoleon Hill bu alanda iz bırakanlar arasındadırlar. Örneğin Dr. Peale, “Olumlu Düşünce Gücü” kitabının ön sözünde şöyle der; “Kendinizi Tanrı’nın ellerine bırakın. Bunu kolayca yapmak için de, kendinize, artık o andan itibaren ihtiyacınız olan tüm gücü kazanmaya başlayacağınıza inanın”. Napoleon Hill’in en ünlü sözü ise “İnsan aklı, inanabileceği ve kavrayabileceği her şeyi başarabilir” idi. Vera Peiffer, “Çekim Yasası Temeli/Olumlu Düşünme” kitabında, “Ne düşünüyorsak oyuzdur, çünkü her şey başlangıçta düşüncedir, düşüncelerin kalitesi yaşam kalitesini belirler. En önemli işimiz kendimizi mutlu etmektir. Kendinizi başarılı görün, başarılı olursunuz Mucizelere inanmayın ama onlara güvenin” diyen Peiffer kitabına şöyle devam ediyor; Dış dünyanın değişmesini beklemeyin, Çünkü değişmeyecek! Rüzgarın nasıl estiği fark etmez, Farkı yaratan, yelkeninizi nasıl açtığınızdır. Olumlu düşünen insan; aklının, kontrol edilebilecek tek şey olduğunu ve onu kontrol altında tutamadığında, esen ters rüzgarlara nasıl yenik düştüğünü de bilir. Olumlu düşünmenin alfabesi, bir yapının temel taşları gibidir. Kişi olumlu düşünmenin yolunu döşerken aşağıdaki bloklardan yararlanacaktır. Sırası ile bu blokları inceleyerek, olumlu düşünmenin biçimlendirilmesinde kullanılabilecek yaklaşımları anlamaya çalışabiliriz; 1. İnançlı Olmak: İnanç insanın pusulasıdır.Bireylerin doğuştan biyolojik farklılık gösterdiği ve kimilerinin taşıdığı farklı kromozom nedeni ile inançlı olmaya daha yatkın olduğu, biyoloji biliminin bize sunduğu yeni bir açılım olmuştur. Ayrıca inançlı olmaya yatkın olanların, daha uzun yaşama eğiliminde olduğu da iddia edilmektedir. Düşüncenin bir güç olduğu, artık sıkça ortaya konan deneylerle, daha açık gözlemlenir oldu. Beyin ve düşünce gücü ile felçli hastaların bilgisayarları kullanabildiklerine tanık olundu. Düşünce bir enerji ise, olumlu düşünce de bir enerjidir ve kendine benzer enerji frekansları ile rezone olur. Sırrın Sırrı kitabımda, morfik alanlar fenomenine değinmiş ve Amerika’da Princeton Üniversitesinin “pear” laboratuarında yapılan bilimsel araştırmalardan örnekler vermiştim. Bu araştırmalara göre bu fenomen, morfik alanların mevcudiyetini bizlere açıkça göstermekte ve duyu dışı bilinçaltı algılarımızın morfik alanlar sayesinde insanlığı nasıl birbirine bağladığını bilimsel olarak kanıtlamaktadır. Böylece de; rezonans sırrının ne kadar gizemli bir güç olduğunu gözler önüne sermektedir. Kimi düşünürlere göre; bu fenomene dayalı olarak, olumlu düşünce olumlu gelişmeleri kendine çeker. Hayaller düşünceyi, düşünce hayalleri harekete geçirir. Hz. Mevlana’nın dediği gibi, “gül düşünürsen güllük, diken düşünürsen dikenlik olursun.” Ancak, olumlu düşüncenin olumlu düşünceleri nasıl çektiği fenomenine bilimsel bir ifade kazandırmak ve böylece ortodoks anlayış ile kuantum anlayış arasındaki kavram çelişkisine çözüm getirmek kritik bir önem taşıyor. Yaşamın sırrı ve olumlu düşünme felsefesinin sırrı İngilizcede “like attracts like” Türkçede ise “benzer benzeri çeker”dir. Kuantum kavramını önemsemeyen bazı Ortodoks düşünürler, olumlu düşünmenin olumlu düşünceyi kendine çekme olayını, mıknatıslık özelliğine örnek göstererek anlamsızlıkla tenkit ediyorlar. Çünkü fizikte “karşıt kutuplar birbirini çeker, benzer kutuplar birbirini iter” denir. Bu savı kullanarak iki aynı kutuplu düşüncenin birbirini iteceğine (çekeceğine), birbirini çektiğini (ittiğini) ileri süren Ortodoks anlayış, olumlu düşünmenin bu söylemini anlamsız buluyor. Oysa, kuantum felsefesine ilgi duyan her insan bilir ki; Newton fiziği parçalardan bütüne giderken kuantum fiziği evrensel bütünsellik üzerine inşa edilmiştir. İnsan bu bütünlüğün ayrılmaz parçası olduğuna göre, evren de var olan her şeyle bütünleşebilir, düşünce titreşimleri ile evrenin her parçası ile iletişim kurulabilir. Olumlu düşünme fenomeni ile ilgili olarak bir radyonun işleyiş sistemi konumuza ilginç bir örnek olabilir. Bir radyo istasyonunun vericisi ile uzaya gönderilen titreşim dalga frekansları, kişilerin sahip olduğu radyo alıcıları sayesinde bilgi transferine dönüşür. Bu oluşan yapıda, sadece aynı frekanstaki bir radyo alıcısı mesajı alabilir ve anlayabilir. Bu olayın bilimsel açıklaması, rezonans fenomenidir. Rezonans, bir sistemin doğal frekanslarının dışarıdan aynı frekansta gelen bir etken tarafından uyarıldığında oluşan şiddetli frekans neticesinde ortaya çıkan, mekanik veya biyolojik oluşumlarla meydana gelen bilgi transferidir. Olumlu düşünme fenomeninde olay, fizik anlayışının mıknatıslık özelliği değil, aynı frekanstaki titreşim dalgalarının rezonansı neticesinde elde edilen bilginin meydana getirdiği oluşumlardır. Sonuçta bu bir inanç işidir. Düşünce gücüne inanmayan kişi, düşüncenin bir enerji olduğunun farkına varamamıştır. Bu nedenle; olumlu düşüncenin olumluyu, olumsuz düşüncenin olumsuzu çoğaltacağına inanmakta zorlanır. İnanç, bu nedenle olumlu düşünme felsefesinin pusulasıdır. İnanç, bir düşünceye; aklen, ruhen, yani gönülden bağlanmak demektir. O düşünceye sarsılmaz güven demektir. Sözünü ettiğimiz inanç, genelde Yaratan’a duyulan sarsılmaz bağlılık ve güvendir. Yaratana somut olarak dokunmasak da, göremesek de inanırız. Yaratanı görmeden anlamanın bir yolu da onun kurallarını anlamaktan geçer. 2. Amaçlar ve Programlama: Olumlu düşüncede temel kural, beyni olumlu bir şekilde arzulanan amaçlar doğrultusunda programlamaktır. Bunun için de, hedeflerimize yönelik ayrıntılı planlar ve programlar geliştirmeli ve sabırla uygulamalıyız. Genelde, herkesin ulaşmaya çalıştığı bir hedef vardır. Doğa boşluğu kaldırmaz. Amaç yok ise; zihnimizi tamamen çapraz rüzgarlara açık bırakırız, o zaman da kendi yazgımıza yelken açamayız. 3. Beklediğimizden Daha Fazlasının Verilmesi: Olumlu düşünmenin geliştirilmesinde diğer bir adım, beklenenden daha fazlasını verebilme alışkanlığıdır. Beklenenden daha fazlasını veren insan; aile hayatında, iş ortamında veya toplum içinde olsun hemen tebarüz eder, ortaya çıkar ve dikkatleri kendine çeker. Ekilen bu çaba tohumları, olumlu düşünmenin “çekim prensibi”ne göre, bir şekilde çoğalmış olarak size geri döner. 4. Coşku ve Heyecan: “Coşku ve heyecansız, büyük hiçbir şey yaratılmadı şimdiye dek” sözünü unutmayın. Olumlu sözcükler ve hareketler coşku ve heyecan taşır. Coşkulu his ve duygu ile ifade edilen her düşüncenin frekans gücü daha yüksek olacağından, düşüncelerin gerçeğe dönüşme olasılığı da daha yüksek olacaktır. 5. Kendine İnanmak ve Güvenmek: Napoleon Hill’in “İnsan aklı, inanabileceği ve kavrayabileceği her şeyi başarabilir” sözü bazıları için; uçuk ve gerçekleşmesi imkansız bir hayal gibi görülebilir. İlk tepkiler “örneğin, ayda şu kadar maaş almayı düşüneceğim bu gerçekleşecek veya bir piyango bileti alacağım, büyük ikramiyeyi kazanmayı hayal edeceğim ve piyango bana vuracak diyorsunuz, öyleyse bugüne kadar düşündüklerim acaba niye gerçekleşmedi” gibi yaklaşımları içerebilir. Evet, bu konuya ilgi duymamış insanların böyle bir tepki koymaları olağan karşılanabilir. Önemli olan, kişinin Napoleon Hill’in cümlesindeki ‘inanabileceği’ ve ‘kavrayabileceği’ kelimelerinin vurgusunu özümseyebilmesidir. Eğer kişi; kendine inanıyor, güveniyor, bedeli ne ise onu ödemeyi de kabul ediyor ve mantıksal olarak yapabileceğini kendine devamlı telkin edebiliyorsa, mucizevi gibi görülen düşüncenin olumlu gücünü keşfedebilecektir. 6. Duyguların Kontrol Altında Tutulması: Olumlu düşünme için duyguların daima pozitif anlamda kontrol altında tutulması ve devamlı olarak planlarınıza ve hedeflerinize yönlendirilmesi sözünü ettiğimiz alfabenin veya temel taşların önemli bir koşuludur. 7. Dengeli Düşünme: Dengeli düşünme alışkanlığı olumlu düşünmenin temel taşıdır. Duygusal, akılsal ve ruhsal enerji bedenlerimizin sağlıklı işlevi denge anlayışımıza bağlıdır. İnsanın olumlu düşünme yeteneği, herhangi bir sorunun iki ucuna dokunabilen denge becerisi ile güç kazanır. 8. Sabırlı ve Sebatkar Olmak: Olumlu düşünme ve denge felsefesinin erdemlerine ulaşmanın önemli bir şartı da, sabırlı ve sebatkar olmaktır. Sabrı ve sebat etmeyi bilen kişi, olmayacakmış gibi görünen işlerde bile hedefini yakalayabilir ve kendi şansını yaratabilir. Sabır, inançla ve olumlu düşünerek beklemek; sebat ise, olumlu düşünmenin sürdürülebilirliği ile arzulanan hedefi yakalayabilme becerisinin ön koşuludur. OLUMLU DÜŞÜNMENİN SIRRI Yaşamda hemen hemen her şeyin bir sırrı veya bir püf noktası vardır. Bunu en iyi ifade edenlerden biri kanımca Gantuma Budha’nın (MÖ 561-483) üç cümlelik bir sözüdür; Her şey yükselir ve sona erer, Bunu gördüğünüz an, her üzüntünün üstünde olursunuz, Bu parıldayan yoldur. Üç cümle ile ifade edilen bu bilge sözlerin, dünya var oldukça, olumlu düşünme sanatına katkısından bir şey kaybetmeyeceğine inanıyorum. Hepimizi içten içe yiyip bitiren üzüntü, olumlu düşünmenin baş düşmanıdır. Hemen hemen üzüntüsüz insan yoktur ve kontrol altına alınamayan akıl, adeta bir kuruntu fabrikasıdır. İşler yolunda gitmeyince kendimize üzülürüz, yakınlarımızın ve dostlarımızın sorunlarına üzülürüz, devlette işler iyi gitmiyorsa ona üzülürüz, hatta taraftarı olduğumuz futbol takımı maç kaybedince bile karalar bağlarız. Genelde üzüntüsüz olamayacağımıza göre, ne yapıp edip bu üzüntülerin etkisini bir şekilde azaltmalıyız. İşte Budha yukarıdaki sözü ile bunu ifade ediyor. Budha’ya göre “her şey yükselir ve sona erer”, yani “zaman” nasıl olsa her üzüntüyü törpüleyerek bizden uzaklaştıracağına göre, üzülmek niye? Kısaca Budha, yaşamda karşılaştığımız her üzüntü, keder ve elde ettiğimiz her başarı ve sevinç bile, belli bir süre devam eder sonra da geçer demek istiyor. Olumlu düşünme felsefesinin temel öğesi olan “her keder mutlaka bir kurtuluşla sona erer” veya “her musibette hayrın tohumları vardır” sözleri üzüntülerin nasıl üstünde olacağımızı ve bize parıldayan o yolu işaret etmekte. Budha’nın bu sözlerinin arkasında yatan dayanak; Yaratan’ın evrensel kanunlarından biri olan “çift kutuplu bir dünyada yaşadığımız gerçeğidir”. “Her şey yükselir ve sona erer”, işte bu anlayış olumlu düşünebilmenin sırrı’na götüren parlayan yoldur. Bu nedenle olumlu düşünen insan, her şeyi kendine üzüntü etmediği gibi, her başarıyı da gözünde büyütmez. Sonuçta, üzüntü üreticiliğinden kurtulmanın çaresi, olumlu düşünme olduğu gibi, doğru kullanıldığında bizi devamlı yenileyen güç kaynağı da olumlu düşüncedir. OLUMLU DÜŞÜNMENİN YARARLARI Olumlu düşünce sevgiye götüren yoldur. İnsanın kendi kendisini sevmesinde önemli bir etken olmanın yanı sıra, toplumda sevilmenin de önemli bir aracıdır. İnsanların, etrafına karanlık saçanlardan daha çok, akılcı ve yapıcı bir olumluluğu besleyen kişilerden keyif aldıkları herkesçe gözlemlenir. Olumlu düşünce bir sanat olduğu kadar, bir akıl işidir ve akılla bütünleşebilmesi için emek ister. Çoğunlukla aynı şey olumsuzu değil, olumluyu söyleyerek de ifade edilebilir hatta bu bir alışkanlık haline getirilebilir. Bu alışkanlığın bir yöntemi de her akşam yatmadan o günün muhasebesini yapmaktır. Olumlu düşünmenin hemen hemen her alanda yararlarına rastlarız. Mesela, elektriği keşfeden Thomas Edison’un anonim hikayesi buna güzel bir örnektir. “Edison elektriğin keşfi ile uğraşırken her başarısız deney bittiğinde, bugün de elektrik üretmeyen bir yol keşfettik dermiş. Hikayenin açıklaması ise şöyle; Başarı ile sonuçlanmayan her başarısız deney, bizi başarıya biraz daha yaklaştırır, çünkü başarıya ulaşmayan bu çabalar, deneylerin nasıl başarılamayacağını göstererek, başarı şansına yaklaştırır, bu da başarıya giden yoldur”. Olumsuz sonuca dahi yapıcı bir olumlulukla bakabilmek, kuşkusuz elektriğin keşfedilmesinde önemli bir rol oynamış. İnternetteki anonim bir habere göre; Amerika’da bir okulda yapılan deney için özel bir başarı sınıfı oluşturulur ve bir grup öğretmen de bu sınıfın hocaları olarak görevlendirilir. Yılsonunda sınıfın başarısı, herkesi şaşırtacak kadar mükemmeldir. Okul yönetimi bu sınıfın öğretmenleri ile bir toplantı yapar ve bu sınıf talebelerinin özel olarak değil, kura ile rastgele oluştuğunu açıklar. Bundan hemen pay çıkartan öğretmenler, bu başarıdan büyük bir gurur duyduklarını yüzlerindeki coşku ile ifade ederler. Ama bu coşku okul yönetiminin ikinci açıklaması ile büyük bir şaşkınlığa dönüşür. İkinci açıklama, “sayın hocalarımız, sizler de kura ile seçildiniz”dir. Bu deneyden çıkartılacak ders, insanların genelde çevresindeki insanların beklentilerinden ne derece etkilendikleri ve Napoleon Hill’in söylediği gibi insan aklının “inanabileceği” ve “kavrayabileceği” her şeyi başarabileceği öğütüdür. Başarısız öğrencilerin ve öğretmenlerin bile, başarılı olmayı kafalarına koyduklarında nasıl başarılı olabildiklerinin sırrı, olumlu düşünmenin mucizevi gücünden başka bir şey değildir. Olumlu insan yaşam enerjisi ile dolu insandır. Olumsuz düşünen insan itici, olumlu düşünen insan ise çekicidir. Zaman zaman yeni tanıdığımız bazı insanlara karşı kendimizi soğuk, bazı insanlara karşı da sıcak hissederiz. Bu olay kişilerin taşıdığı enerjilerle ilgilidir. Düşünce enerji parçacıklarıdır. Olumlu insanın enerjisi pozitif, olumsuz insanın enerjisi ise negatif enerji ile yüklüdür. Olumlu düşünme gerçekte bir egzersiz şeklidir ve akıl ile duyguları olumlu anlamda kontrol etme yeteneğidir. Yarısına kadar dolu olan bardağa, yarısına kadar boş demekten kaçınmak bir tür olumlu düşünme jimnastiğinin ilk adımıdır. Uzun seneler önce, bir dost sohbetinde, yılların yıpratamadığı ünlü bir sinema artisti dostumuz ile olumlu ve olumsuz insanlar konusunda sohbet etmiştik. Bir İstanbul beyefendisi olan rahmetli babasının, bu konu ile ilgili tutumundan söz etmişti. Babası konuşmalarında; “ışığı kapatın” veya “kapıyı kapatın” gibi sözlerden kaçınırmış. Işığı kapatın yerine; “ışığı biraz dinlendirin” veya “kapıyı örtün” dermiş. Bu tarzda bir olumlu düşünme inceliğini daha önce hiç duymadığımdan, dostumu böyle bir babaya sahip olduğu için kutladım. Olumlu düşünce, genelde aileyi ve çevreyi de etkiliyor. Dostumuzu seneler sonra kaybettik, nur içinde yatsın o da babası gibi ince ruhlu ve olumlu düşünceye yatkın bir insandı. Sonuçta Budha’nın olumlu düşünmenin sırrı olan “her şey yükselir ve sona erer” deyimi; tıpkı “her şey küçük şeydir” sözcüğü gibi, üzüntüyü aşmada bir farkındalık açılımı olabilir. Çünkü bu söz olumlu düşünebilmenin temel taşıdır. Bunun anlamını hissedebildiğimiz an, üzüntünün üstünde oluruz. Böyle anları hissettiğimizde; geçmişin pişmanlıklarından, üzüntülerinden, geleceğin kuşku ve kuruntularından kendimizi soyutlayarak anımızı yakalar ve yaşamın pırıltılarını örneğin şu şiir’deki gibi hissedebiliriz; “Zamanı ayarla sen, hayallerimizi ayaz vurmadan, Meydan okurcasına zamana ve yardım istercesine zamandan. Kalite sevginin kıvançlandığı aynada, göz temasının ışıltısından, Bin akça sevinç yayılsın tüm bedene anlar ötesi mekânlardan. Ve gönül tarlamı belle, cansı dirilişler öncesi baharlardan.” Şairimiz şöyle devam ediyor ve “olumlu düşünme, ılımlı yaşama ve güzel iklimden hayata aktarmanın mevsimi “an”dır, içimizde kıvranan binlerce duygu ve düşünce kirmenini, olumlu düşünme ikliminin güneşinin ışıklarıyla yıkamalı, yarınların mutlu getirilerine yatırım yapmak için, “an”ın yeleleriyle sarmalanmış rüzgara sevinç siparişlemeli” diyor. Kaynak 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yelisss Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2015 Çok güzel bir yazı teşekkür ederiz.Bir kaç sene öncesine kadar ben de hep olumlu düşünen birisiydim ve çok faydasını gördüm, şimdi kendimi tanıyamaz oldum olumsuz düşünmekten..Hayat bu bakış açısıyla hiç çekilmiyor.Yeniden eski halime dönmek için elimden geleni yapacağım ancak öyle mutlu olunur bu hayatta. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2015 Olumlu düşünmek gerekli ama onun yanında biraz öfkeli de olmak lazım. Tabi öfke kendine zarar verecek kadar değil ama insanı harekete geçirecek kadar olmalı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yelisss Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2015 Olumlu düşünmek gerekli ama onun yanında biraz öfkeli de olmak lazım. Tabi öfke kendine zarar verecek kadar değil ama insanı harekete geçirecek kadar olmalı. Muhalefet olmayı çok seviyorsunuz değil mi? Olumlu düşünme konusunda öfkeyi hatırlatmak gereksiz bence ki onun için öfke değil hırs lazım "bence". Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Muhalefet olmayı çok seviyorsunuz değil mi? Olumlu düşünme konusunda öfkeyi hatırlatmak gereksiz bence ki onun için öfke değil hırs lazım "bence". Size muhalefet olmak için yazmadım. Zaten size cevap yazmadım. Cevap yazsaydım alıntı yapardım. Hırs, insanı vicdansızlaştıran hem kendine hem de başkalarına zarar vermesine neden olan bir duygu olduğu için bahsettiğim kesinlikle hırs değil. Ama öfke, kontrol altında tutulduğu sürece insanı motive edip birşeyleri değiştirmesine yardımcı olur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yelisss Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Ben de tam tersini düşünüyorum.Adı üstünde "öfke".Bunun kontrolü olmaz olsa bile bir nebze karşısındaki kişiye olmaz ama kendisine mutlaka olur.Hırs iyi ve kötü olarak ayrılır.Hırslanan bir insan misal söylüyorum başarı için olacak olsa azim eder ben de başaracağım der ve yapar bu demek değildir ki karşısındaki kişinin ayağını kaydırıp da başarılı olacak.Bakış açınız, fikirleriniz çok kapalı ve netsiniz farklı taraflardan da bakarsanız başka güzellikler de görebilirsiniz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Ben de tam tersini düşünüyorum.Adı üstünde "öfke".Bunun kontrolü olmaz olsa bile bir nebze karşısındaki kişiye olmaz ama kendisine mutlaka olur.Hırs iyi ve kötü olarak ayrılır.Hırslanan bir insan misal söylüyorum başarı için olacak olsa azim eder ben de başaracağım der ve yapar bu demek değildir ki karşısındaki kişinin ayağını kaydırıp da başarılı olacak.Bakış açınız, fikirleriniz çok kapalı ve netsiniz farklı taraflardan da bakarsanız başka güzellikler de görebilirsiniz. Hırsın sözlük anlamına baksanız zaten bu tartışmayı yapmamıza gerek kalmayacak. Hırs, bir şeyi elde etmek için sonu gelmeyen aşırı istek ve tutkuya denir. Hırs da nefret gibi azı veya çoğu olmayan bir duygu. Siz, hırsla azimi birbirine karıştırmışsınız. Azim, bir işteki engelleri yenme kararlılığıdır. Tartışmayı kişiselleştirmek istemiyorum ama karşınızdaki kişide sevmediğiniz özellikler aslında sizin sahip olduğunuz sevmediğiniz özelliklerdir. Yani ben açık fikirli bir insan olduğumu düşünüyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yelisss Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Valla fikirlere açık mısınız orası tartışılır ama forumda yaptığınız yorumlara bakılırsa öyle olmadığınız görülüyor.Ayrıca bu yorumunuza da katılmadığımı belirtmek isterim insanın karşısındaki kişide sevmediği şeyi kendisinin yapması kadar saçma bir şey yoktur ha siz öyleyseniz bilemeyecegim lakin ben öyle değilim Son olarak, ben hırsı iyi ve kötü olarak kullanabilen insanları biliyorum ona göre yorum yapıyorum eğer ki her şeyi sözlük anlamına göre kullanacaksak sizin de öfkeyi kullanmamanız gerekirdi çünkü öfkeyi iyi kullanmak diye bir şey yoktur yani sözlük anlamına göre. Her neyse iyi forumlar dilerim.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Valla fikirlere açık mısınız orası tartışılır ama forumda yaptığınız yorumlara bakılırsa öyle olmadığınız görülüyor.Ayrıca bu yorumunuza da katılmadığımı belirtmek isterim insanın karşısındaki kişide sevmediği şeyi kendisinin yapması kadar saçma bir şey yoktur ha siz öyleyseniz bilemeyecegim lakin ben öyle değilim Son olarak, ben hırsı iyi ve kötü olarak kullanabilen insanları biliyorum ona göre yorum yapıyorum eğer ki her şeyi sözlük anlamına göre kullanacaksak sizin de öfkeyi kullanmamanız gerekirdi çünkü öfkeyi iyi kullanmak diye bir şey yoktur yani sözlük anlamına göre. Her neyse iyi forumlar dilerim.. O sizin görüşünüz, beni ilgilendirmez. İyi nefret kötü nefret diye bir şey olamazsa iyi hırs kötü hırs diye de bir şey olamaz. "Öfkeyi kullanmak" gibi bir ifade kullanmadım. Kullanmış olsam da zaten bu anlam hatası değil imla hatasıdır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yelisss Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Olumlu bir şeylerin olması için biraz öfke olması gerektiğini siz söylediniz.Öfke olumlu bir şey de kullanılmaz bana göre öfke zaten anlam olarak olumsuz bir kelime.Olumlu hiç bir olayda kullanılamaz mantık hatası. Öfkeyi iyi kullanamazsınızdan kastım buydu.Umarım anlatabilmisimdir.Ve tekrar iyi forumlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Olumlu bir şeylerin olması için biraz öfke olması gerektiğini siz söylediniz.Öfke olumlu bir şey de kullanılmaz bana göre öfke zaten anlam olarak olumsuz bir kelime.Olumlu hiç bir olayda kullanılamaz mantık hatası. Öfkeyi iyi kullanamazsınızdan kastım buydu.Umarım anlatabilmisimdir.Ve tekrar iyi forumlar. Öfkenin farkı, kontrol edebileceğiniz bir duygu olması. Öfke, olaylara karşı tepkisiz kalmanızı engeller, sizi harekete geçirir. Zaten öfke olmasaydı şu zamana kadar dünyada çok az şey değişirdi. Öfke kendisi olumsuz olsa da sonuçları olumlu da olabilir. Ama hırs veya nefret gibi duyguların kendisi de sonuçları da olumlu değil. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Düşünme üzerine olumlu düşünmeyi öğrenin birde . Mesela öfkeyi çok yıkıcı ve stresli bir şey olarak düşünüyorsanız . Bu sahip olduğum düşünce her durum ve her öğe içerisinde , ben kendi disiplinimi sağladığım sürece her daim geçerli değildir gibi . Her sözcüklerinin ve benin altını çizin zihinsel imajinasyonunuzda . Göreceksiniz ki düşünme üzerine olumlu düşünme sanatı ile beraber . Perspektifiniz , Objektifliğiniz ve analiz yeteneğiniz gelişecektir . Güzel konu nameste , burada . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 "Secret" vari bir yazı diyordum ki içinde zaten " sırrın sırrı" gibi bir ifade geçiyormuş yazıda.Bu felsefeyi anlamak o kadar basit değil.Öyle olsaydı kitabı yazanlar ya da bu bilgilere sahip olanlar mükemmel bir yaşam sürüyor olurdu.Ama herkesin sıkıntıları var.Bence bunun sebebi olumlu düşünmenin aslında insanı yorduğu.Düşünmek için o düşünceyi tetikleyecek bir inanca sahip olmamız gerekiyor.Bu düşünceyi devam ettirmemiz için de inanç ve irademizin güçlü olması lazım.Ama o kadar güçlü müyüz? Bazen karşımıza çıkan bir sorunu ,problemi daha hiçbir çözüm yöntemi aklımıza gelmeden kendimizden emin bir şekilde alt edeceğimizi düşünüyoruz.Nedense sonunda şans da bizim yanımızda oluyor ve bir şekilde üstesinden geliyoruz.Karşımıza çıkan her köprüden böylesine kendimize güvenerek geçeceğimize inansak aslında geçemeyeceğimiz köprü yok. Şu öfke meselesi hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum.Yapmayın arkadaşlar,karanlık tarafta mıyız ki öfkeden güç alıp onu kendi isteğimiz doğrultusunda kullanabilelim.Öfke tutarlı sonuçlar getirmez,anlık tepkidir,bir reaksiyondur.Evet bazen yapmamız gereken şeyleri bize yaptırır.Ama aslında kör atış yapmaya benzer,hedefi vuramamak,kurşunu boşa harcamak bir yana birilerinin canını da yakabilir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Şu öfke meselesi hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum.Yapmayın arkadaşlar,karanlık tarafta mıyız ki öfkeden güç alıp onu kendi isteğimiz doğrultusunda kullanabilelim.Öfke tutarlı sonuçlar getirmez,anlık tepkidir,bir reaksiyondur.Evet bazen yapmamız gereken şeyleri bize yaptırır.Ama aslında kör atış yapmaya benzer,hedefi vuramamak,kurşunu boşa harcamak bir yana birilerinin canını da yakabilir. Kişilere karşı olan öfkeden ya da öfkelenip de birinin ağzının burnunu kırmaktan da bahsetmiyorum. Öfke sizi birşeyleri değiştirmek için, isteklerinizin karşılanması için, adaleti sağlamak için harekete geçiren bir duygu ve insanı kendisini ve içinde bulunduğu durumu sorgulamaya iter. Yani mutluluk gibi insanı uyuşturan bir duygu değil. Mutluluk kötü değil tabi sağlıklı olabilmek için mutluluk da lazım ama insanın kendini geliştirebilmesi ve savunabilmesi için öfke de gerekli bir duygu. Bahsettiğim tarzda bir öfke olmasaydı zaten feminizm gibi birçok siyasi düşünce sistemi, grunge ya da punk gibi birçok akım olmayacaktı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 (düzenlendi) Kişilere karşı olan öfkeden ya da öfkelenip de birinin ağzının burnunu kırmaktan da bahsetmiyorum. Öfke sizi birşeyleri değiştirmek için, isteklerinizin karşılanması için, adaleti sağlamak için harekete geçiren bir duygu ve insanı kendisini ve içinde bulunduğu durumu sorgulamaya iter. Yani mutluluk gibi insanı uyuşturan bir duygu değil. Mutluluk kötü değil tabi sağlıklı olabilmek için mutluluk da lazım ama insanın kendini geliştirebilmesi ve savunabilmesi için öfke de gerekli bir duygu. Bahsettiğim tarzda bir öfke olmasaydı zaten feminizm gibi birçok siyasi düşünce sistemi, grunge ya da punk gibi birçok akım olmayacaktı. evet bu öfkenin nasıl bir sonuç doğurduğunu gördük yakın zamanda hemen yanı başımızda Tacizci diye techir edilen üniversiteli intihara kalkışmıştır Öfke ne kadar güç versede yolu bulanıklaştırır.Yapılan hataların arkasından mum yakarsınız sonra.Bunlar benim düşüncelerim.Katılmak zorunda değilsiniz. Aralık 14, 2015 nazirella tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2015 evet bu öfkenin nasıl bir sonuç doğurduğunu gördük yakın zamanda hemen yanıbaşımızda Tacizci diye teÅhir edilen üniversiteli intihara kalkıÅtı Öfke ne kadar güç versede yolu bulanıklaştırır.Yapılan hataların arkasından mum yakarsınız sonra.Bunlar benim düşüncelerim.Katılmak zorunda değilsiniz. O feminist arkadaşlar haklarını yanlış bir şekilde aramışlar ve belki de haklıyken haksız duruma düşmüşler. Ama onlara çok da kızamıyorum. Çünkü yakın zamanda karısını 16 yerinden bıçaklayan adama aşırı sevgi indirimi yapılması veya çocuk tecavüzcülerine mahkemeye takım elbiseyle geldikleri için iyi hal indirimi yapılması gibi akıllara zarar indirimler yüzünden haklarını bu şekilde aramaya kalkmışlar. Bu kontrolsüz öfke olduğu için harekete zarar verdi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ceksy Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2015 Bu harika yazı için çok teşekkürler.Aradığım cevapları bulmamı sağladı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.