nameste Oluşturma zamanı: Kasım 21, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 21, 2015 http://bilimfili.com/wp-content/uploads/2015/07/shutterstock_210000454_web_1024-750x350.jpg Avustralyalı fizikçiler ünlü bir deneyi yeniden canlandırıp, kuantum fiziğinin tuhaf öngörülerini ve gerçekliğin doğasını onayladı. En küçük ölçekte, birisi ölçene dek ortada gerçeklik denebilecek bir şey yok. Bu ne kadar kafa karıştırıcı gibi görünse de, deney aslında son derece basit bir soru yöneltiyor: Eğer elinizde ya parçacık gibi ya da dalga gibi davranabilecek bir nesne varsa, bu nesne hangi noktada nasıl davranacağına karar verir? Genel mantığımıza göre bir nesne içsel olarak özünde ya dalga gibi olmalı ya da parçacık gibi olmalı; bizim yaptığımız ölçümlerin de bunun üzerinde bir etkisi olmamalı diye düşünebiliriz. Ancak kuantum kuramının öngörüsüne göre çıkacak sonuç bütünüyle ölçümün nasıl yapıldığı ile belirleniyor. İşte Avustralya Ulusal Üniversitesi ekibinin deneyinden de bu sonuç çıktı. Ekip lideri fizikçi Andrew Truscott çalışmalarını şöyle açıklıyor:“Bu herşeyin ölçüme bağlı olduğunu kanıtlıyor. Kuantum düzeyinde, eğer kimse bakmıyorsa gerçeklik diye bir şey yok.” Gecikmiş Seçim Deneyi Aslında deneyin kökeni John Wheeler’ın gecikmiş seçim (İng. delayed-choice) deneyi adıyla bilinen eski bir düşünce deneyi olup, ilk kez 1978 yılında aynadan yansıyan ışık demetleri kullanılarak gerçekleştirilmiş. Fakat o zamanlar, gereken teknolojiyi tam olarak sağlamak pek mümkün olmamış. Neredeyse 40 yıl sonra şimdi, Avustralya ekibi bu deneyi lazer ışınları tarafından saçılan helyum atomları kullanarak yeniden yaptı. Deney ekibinde yer alan doktora öğrencisi Roman Khakimov “Kuantum fiziğinin girişim hakkındaki öngörüleri ışığa uygulandığında zaten yeterince garip görünüyordu. Ama bir de deneyi kütleleri olan ve elektrik alanlarla etkileşen karmaşık nesnelerle, yani atomlarla yapınca bu gariplikler daha da arttı,” diyor. Deney düzeneğinin hazırlanmasında ekip bir öbek helyum atomunu Bose-Einstein yoğuşuk maddesi olarak bilinen duruma getirerek tuzaklamış. Ardından atomları geride sadece tek bir tane kalana dek salmış. Seçilen bu sonuncu atom bir çift lazer ışınına gönderilmiş. Izgara deseni oluşturarak atomun yolunu değiştirme görevi yapan lazerler, eski deneyde fotonların saçılmasını sağlayan katı nesnenin yerini almış. Atom bu ızgarayı geçtikten sonra ikinci bir rastgele ızgara eklemişler. İkinci ızgaranın eklenmesi ile atom her iki yoldan da geçmiş gibi davranıp, ya yapıcı ya da yıkıcı girişime neden olmuş. İkinci ızgara eklenmediğinde ise atom tek bir yoldan geçmiş gibi davranmış ve dolayısıyla herhangi bir girişim gözlenmemiş. Geriye Yönelik Nedensellik İkinci ızgara, atom birinci ızgaradan yani ilk yol ayrımından geçtikten sonra eklendiğine göre, atom nasıl bir doğa (parçacık doğası mı yoksa dalga doğası mı) sergileyeceğine ikinci ölçümden önce karar vermiş olamazdı. Öyleyse eğer atomun ilk yol ayrımında belli bir yolu veya yolları izlediğine inanıyorsanız, gelecekte yapılacak olan ölçümün, atomun izlediği yolu etkilemiş olduğunu söylüyorsunuz demektir. Truscott şöyle açıklıyor: “Atomların bir A noktasından bir B noktasına gittiği söylenemez. Ancak ve ancak yolun sonunda ölçüm yapıldığında, atomun dalga benzeri veya parçacık benzeri doğası varoluş sergiler.” Bu durum fizikte geri-nedensellik (İng. retrocausality) olarak bilinir. Klasik neden-sonuç ilişkisinden farklı olarak, sonucun da kendini oluşturan nedenler üzerinde etki yapabileceği düşüncesidir. Bu deneyin sonucundan anlaşıldığı kadarıyla, kendi bedenlerimiz de dahil tüm evreni oluşturan kuantum parçacıklar düzeyinde, geleceğin geçmişi etkilemesi mümkündür. Kaynak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
komuro Yanıtlama zamanı: Kasım 21, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 21, 2015 Birde kuantum parçacıklarınin izlenirken farklı davrandıklarını ve bu yüzden gerçeklik ve ölçümlerin doğru olmadığını hesaba katarsak bu evrende ne kadar bilinçsiz dediğimiz şeylerin bilince sahip olduğunu evrensel şuuru görürüz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2015 Her şeyin ölçüsü insandır sözü protagoras ve evrende sabit bir nokta yoktur . Yaptığınız ölçüm ve bakış açısına göre konumu ve gerçekliği değişir gibi ifadeleriyle -Bruno gibi filozoflar yüzyıllardır söylüyorlar bunu . Kuantum kuramı olarak bilimsel bir zemine oturtmak istediği şeyler , İnsanların içgörü ve dnalarında bir bilgi olarak zaten kayıtlı . Bunu ifade etmek ve cesaretle polemik yaratabilmekten geçiyor olay . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ram Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2015 "Bilinmeyeni bilinir kılmak," sözü geçer hayatın amacı nedir dendiğinde. Bilincimizle hiçliği etkiliyoruz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.