Jump to content

Paganizm ve kültler


adEda

Önerilen Mesajlar

indir.jpg

 

Güneş Kültleri

 

 

Güneş, bilinen ilk zamanlardan beri bir tapınma nesnesi olmuştur. İlk insan için güneşin ışığı ve sıcaklığı her zaman önemli olmuş ve güneş, gerek tapınma nesnesi olarak, gerekse de sembolik anlatımlarda önemli yer tutmuştur.

İnsanın kendini ifade etmeye başladığı ilk zamanlardan beri Güneş ile ilgili çizimlere ve Güneş motiflerine Dünya'nın her yerinde yaslanmıştır.

Hem ısı hem ışık kaynağı olan Güneş, Tanrı'nın en önemli sembollerinden biri de olmuştur, güneş tapımları, bu sembolizme karışmıştır.

Güneş hem ısı hem ışık kaynağı olmasının yanı sıra, kaçınılmaz olarak bereket kültleri ile de alakalı olmuş ve çeşitli tapımlarda yer almıştır.

Bir çok kültlerde 'eril' olarak sembolize edilmiştir. Göğün katları arasında en üst yeri aldığından en önemli göksel obje sayılmış, hem rengi hem de değerinden dolayı altınla bağdaştırılmıştır.

Güneş'in bir diğer önemli özelliği ise ışığının her yere yayılması ve gökyüzünde ' gözetleyen ' olmasıdır.

Eski kültürlerde olduğu gibi modern paganizmde de Tanrı'nın oğum-ölüm-yeniden doğum döngüsünün bir simgesidir.

Aynı şekilde erginleme ritüellerinde de adayın yeniden doğumu Güneş kültlerine ait sembollerle gösterilmiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu konu baya bir geniş , Bir iki paragrafa sığdırılanamaz . Ay ve Güneş ; Işıklar olarak adlandırılınır . Ayın dolunay evresinde daha da belirgindir bu . Güneşin yakıcı özelliği olduğundan da dolayı , Spiritüelist açıdan dolunay daha büyük bir önem taşır ...

 

Temel ve özerk nitelikler açısından iyi bir özetleme olmuş . :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tumblr_nnd3l0aF0M1urytq7o1_500.jpg

 

Ay Kültleri

 

 

Ay'ın büyüyen ve küçülen yapısı, ilk çağlardan beri sembolik anlatımlarda çok önemli olmuştur. Ayın Güneş gibi her zamanki biçimini korumayan döngüselliği insanların ilgisini çekmiştir.

Ay'ın yenilenmesi ise Dünya'nın devamlılığına ait bir gösterge olduğu için bir çok kültürde yeni ay kutlanırdı.

Günümüzde yeni Ay çıkınca söylenen

 

''Ay gördüm Allah

Amentü Billah

Aylar mubarek olsun

Elhemdülillah ''

 

şeklindeki dua -ve benzerleri- eskiden kalma bu inancın İslam'a uyarlanmış halidir.

 

 

Aslında Ay gecenin gizemini aydınlatırken daha da arttırmaktadır. Bu bağlamda Ay, gecenin gizemi içinde olanları açığa çıkartırken, Güneş gibi de aydınlatmadığı için, hayal gücünü zorlayarak farklı bir gizem katmaktadır. Bu şekliyle Güneş'in oldukça görünür kıldığı ' bilinç ' karşısında Ay, gizemli ve daha az görünür şekli ile 'bilinç altı olarak yorumlanmıştır.

 

Arap kültüründe Ay, dölleyici olmuştur. Böylece 'erkek' olarak tanımlanmıştır. Ay'a bugün hala ' Ay Dede ' denmesinin sebebi budur. Ancak Ay'ı (paganizmdeki gibi) 'dişi' olarak gören kültürlerde Ay'ın bereket getirici özelliği öne çıkıştır.

 

Ay ile kadın arasındaki ilişki ilk zamanlardan beri tartışılmıştır. Belki de kadının regl dönemi ile ayın döngüleri arasındaki ilişki, Ay ile ilgili kültler için belirleyici olmuştur.

 

Ay 'ın sembolizmine bağlı olarak 'Ay Tanrıçası, bereket ve bolluk sembolü ' olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ay, aynı zamanda doğanın yıkıcı güçlerini de temsil edebilir. (Ay tanrıçası Hakate)

 

Dişilik sembolleri olan Kazan yada kupanın ay ile ilgili olduğu düşünülmektedir.

Ayın yatay hilal şekli, aynı zamanda boğanın boynuzları olarak kullanılmakta ve bir sembol olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

(kaynak: Erhan Altunay- Paganizm, Kadim Bilgeliğe Giriş )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tree-of-life-400x250.jpg

 

Ağaç Kültü

 

 

Ağaçlar en eski zamanlardan beri kutsal kabul edilmişlerdir. Köklerini toprağın derinliklerine kadar götürebilen, aynı zamanda dalları gökyüzüne uzanabilen bu form insanların dikkatini çekmiş, ağaçları yeryüzü ile gökyüzü arasında bir bağlantı olarak görmelerini sağlamıştır. Suyun topraktan gökyüzünde devri açısından da böyle olan bu durum ağaçlara 'aracılık' sıfatını kazandırmıştır.

 

Yaşayan inançlarda yaşlı ağaçların bilgeliği söz konusudur. yaşlı ağaçların zamana tanıklık etmesi de bunu kuvvetlendirir. Ayrıca eski inanışlarda ağacın şifa gücünden de söz edilir.

 

[ Dünyanın En Yaşlı 10 Ağacı ]

 

Ağaçlara çaput bez vs. bağlama geleneği de çok eski zamanlardan gelmektedir.

Eski zamanlarda Ay-ağaç ilişkisi de olmuştur ve Noel ağacı örneğinde gördüğümüz gibi ağaçlar ay figürleri ile süslenir.

 

Bugün hala dünyanın pek çok yerinde kutsal ağaçlar vardır.

 

images.jpg

 

 

 

[ YAŞAM AĞACI ]

 

 

(kaynak: Erhan Altunay- Paganizm, Kadim Bilgeliğe Giriş )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ay..Ay ışığına karşı olan sonsuz sevgim beni hep daha fazlasını öğrenmem için zorluyor sanki.Ay'a ve ay tanrıçalarına olan sevgim nerden geliyor bilmesem de 1 yıl önce başladı bu ve her geçen gün aşktan da öte bir sevgi oluyor huzur verici ay..

Paylaşım çok güzel olmuş teşekkürler.Umarım benzeri paylaşımlar gelir :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ay'a duyduğum hayranlık ve ağaçlara duyduğum saygı, hissetiğim bağ... hesabı yok. Sizin gibi beni de bu yola çeken şey Ay ışığının büyüsü. Aşık olunca da böyle oluyor herhalde diyorum, hayranlıkla, sevgiyle, aşkla ağzın açık seyrediyorsun.

Konunun devamı gelecek : )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ay'a duyduğum hayranlık ve ağaçlara duyduğum saygı, hissetiğim bağ... hesabı yok. Sizin gibi beni de bu yola çeken şey Ay ışığının büyüsü. Aşık olunca da böyle oluyor herhalde diyorum, hayranlıkla, sevgiyle, aşkla ağzın açık seyrediyorsun.

Konunun devamı gelecek : )

 

Bu hayranlığını devam ettir Ay'a karşı.Her gece elbet bir an,bir saat gelir ve o an tekrar Ay'a olan hayranlığını içinde şekillendir.Ona seslen ve cevap bekle.Artık içinde ne tür bir hayranlık olduğu belirlensin.Cevap gelicektir çünkü ay asla karşılıksız bırakmaz.Gelicek olan cevabı bekle ve cevap iste.Benim sevgim biraz daha farklıydı Ay'a karşı belki de eril olduğum için.Ama cevap ona göre geldi ve şuan yıllardır bulamadığım huzur ve aşkı buldum.Sende istediğin cevapları Ay'da bulcağına inan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gok-tanri-kustsali.jpg

 

Gök Kültleri

 

 

Gök ve Gök-Tanrı ile ilgili kültler, insanlığın en eski zamanlarına dayanmaktadır.

insan, Gök ve yeraltı arasındaki orta dünyada yaşar. Gök, yeraltı gibi ulaşılmaz olanı temsil etmektedir. Yeraltı her zaman gizemini koruduğu halde Gökyüzünün göreceli açıklığı , döngüsel yapısı ve ulaşılmaz tanrılar mekanı oluşu, her zaman onun kutsal yapısını korumuştur.

insanlar en eski zamanlardan beri gökyüzünü incelemişler, onun döngüsel zaman üzerindeki etkisini belirlemişlerdir. Bu aynı zamanda tanrısal bir düzenin de göstergesi olmuştur.

 

Bir yandan Gökyüzünün toprak anayı dölleyici özelliği tarım ile ilgili kültlere de farklı bir motif olarak girmesine neden olmuştur.

 

Gök tanrı her zaman her şeyi görendir. Gözetleyen ve kollayandır. 'her şeyi gören Tanrı', aslında Gök Tanrının kapsayıcılığının sonucudur ve bu yüzden başka formlarla da ifade olur. Bu bağlamda Gök Tanrı her yerde olabilen ve her şeyi gözetleyen bir tanrı olmakla beraber, her şeye gücü yetebilen ve her şeyi bilen bir tanrı olmuştur.

Aynı zamanda Sümer yazıtlarında tanrı ideogramı olan Dingir'in hem tanrı hem de gök anlamına gelmesi - ki Tanrı sözcüğü için bu Türk kültüründe de böyledir- bu bağlantıyı göstermekte dir. Moğollardada yemin edilirken göğün gösterilmesi, göğün her şeyi görebilme niteliğine atıftır.

 

sumerlerde-ve-avrupada-gok-tanrinin-izleri.jpg

Gök tanrının bu özelliği onun zamanla başka tanrılarla karıştırılmasına ya da, başka özellikler almasına neden olmuştur. Bu bağlamda kendi özelliğinden uzaklaşan bu Tanrı, farklı biçimlerde sembolize edilmeye hatta köken özelliklerini kaybetmeye başlamıştır.

Site İçi:

[Gök Tanrı inancı veya( Tengricilik )]

 

[Kök Tengri / Durkheim Reddi]

 

[Gök Tanrı Dünyevi - Şamanizm Mistktir]

 

(kaynak: Erhan Altunay- Paganizm, Kadim Bilgeliğe Giriş )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu hayranlığını devam ettir Ay'a karşı.Her gece elbet bir an,bir saat gelir ve o an tekrar Ay'a olan hayranlığını içinde şekillendir.Ona seslen ve cevap bekle.Artık içinde ne tür bir hayranlık olduğu belirlensin.Cevap gelicektir çünkü ay asla karşılıksız bırakmaz.Gelicek olan cevabı bekle ve cevap iste.Benim sevgim biraz daha farklıydı Ay'a karşı belki de eril olduğum için.Ama cevap ona göre geldi ve şuan yıllardır bulamadığım huzur ve aşkı buldum.Sende istediğin cevapları Ay'da bulcağına inan

 

çok teşekkürler değerli mesajın için : )

Söylediklerin zaten benim elimde olmadan olan şeyler ve bu çok hoş bi durum olarak görüyorum. Her gece bir sohbetimiz oluyor Ay'la yatmadan önce.Küçüklüğümden beri geceleri yatmadan önce gökyüzüyle, Ay'la, yıldızlarla konuşurum zaten.

O'na, yani Tanrıça'ya ne kadar mükemmel olduğunu söyleyip iltifat ediyorum, teşekkür ediyorum, dileyeceğim bir şey arsa diliyorum. Huzur, şefkat ve güç veriyor : )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Su Kültleri

Eski İyon filozofunun "her şeyin kaynağı sudur" demesinden, Hint kaynaklarında "su, sen her şeyin, tüm varoluşun kaynağısın" denmesine kadar, en eski çağlardan günümüze su çok önemli olmuştur.

 

Su insanın suya olan ihtiyacını karşıladığı gibi, hem temizlik hem tarım - bolluk bereket- hem de bütün canlılar için gereklidir.

 

Eliade(2003) konuya daha geniş bir çerçeveden bakmaktadır:

 

"Potansiyel günü ve ayrışmamışlığın ilkesi, her türlü kozmik tezahürün temeli, bütün tohumların taşıyıcısı olan su, bütün biçimlerin kaynaklandığı ve bir felaket ya da kendi gerilemeleri sonucunda dönecekleri ilk özü simgeler. Başlangıçta her türlü kozmik döngünün başında su vardır ve her zaman var olacaktır. Ama hiç bir zaman tek başına var olmaz;çünkü parçalanmaz bütünlüğünde tüm biçimleri potansiyel olarak barındıran bir hayat kaynağıdır. Ne tür bir kültürel örüntü söz konusu olursa olsun su,kozmogonide,mitlerde, ritüellerde, ikonografide her zaman aynı işlevi görür; her biçimin öncülü, her yaratının desteğidir. Suya batma, ilk biçime geri dönüşü, yeniden yaradılışı, doğumu simgeler; çünkü suya batma, biçimlerin biçimleri kaybedişidir ve varoluş ötesindeki ayrışmamış olanla yeniden bütünleşmektir; sudan çıkış; biçimin ilk kez dışa vurulduğu yaradılış eyleminin tekrarıdır. Suya temas etmek her zaman yenilenmeyi temsil eder, çünkü eriyip giden daha sonra 'yeniden doğacaktır'; çünkü suya batış yaşımın ve yaratıcılığın potansiyelini çoğaltır ve geliştirir. Erginlenme ritüellerinde su, bir yeniden doğuş bahşeder; büyüsel ritüellerle iyileştirir, cenaze törenlerinde ölümden sonra doğumu garantiler. Bütün potansiyel güçleri kendinde toplayan su(hayat suyu) yaşamın simgesidir. Tohumlar açısından zengin olan su, toprağı, hayvanları ve kadınları döller."su_veritabani.jpg

 

Su kaynakları da, en eski zamanlardan beri kutsal olmuşlardır. Hem su sağlamak gibi pratik bir amaca hizmet ettiklerinden hem de Tanrıça'nın armağanı olarak kutsallaştırıldıklarından, bu su kaynakları etrafında kültler oluşmuştur. Bu kültlere bir çok kültürde rastlarız.

 

Özellikle kaynaklar, Kelt toplumlarında sunak yeri olmuştur. Aynı şekilde kuyular da önemli kült merkezleri olmuştur. "Dilek kuyusu" deyimi bu dönemlerden kalmıştır. Hala suya para atmak, bu geleneğin devamıdır.

 

Tektanrıcı dinlerin gelişi bunu engellememiştir. Hristiyanlıkta Ayazmalar, Batı'daki kiliselerdeki kutsal sular, İslamda Zemzem kuyusu gibi bu inançların devamı gelmiştir.

 

Bir pagan için de su kaynaklarının çok önemli olması gerekmektedir. Su kaynakları Ana Tanrıça'nın bereketini Yeryüzü'ne çıktığı yerdir aynı zamanda. Bir pagan bir kuyu kazarak da bu suyun çıkmasına katkıda bulunabilir. Pennick'in (1996) çok isabetle belirttiği gibi musluktan akan su, bir çok işlemeden geçtiği için artık doğal olma özelliğini kaybetmiştir. Bir pagan bunu kullanarak ancak tüketici olur. Ancak bir su kaynağı ortaya çıkartmak ve kullanmak, bunu doğaya kazandırdığı için üretici bir eylemdir. Bu aynı zamanda paganın, o suyun kaynağı ile kurduğu iletişim anlamına da gelmektedir.

 

Pagan, ziyaret ettiği su kaynağına aynı zamanda sunuda da bulunmalıdır. Bu bir bozuk para olabildiği gibi küçük bir biblo, heykel, ağaca bağlanan bir çaput, anahtar vs. de olabilir. Bu maddi olarak oraya duyulan saygının bir göstergesi ve atalarımızın yaptığının bir tekrarıdır.

 

Bir de içlerinde balık bulunabilen su kaynakları vardır. Sembolik olarak bu sulardaki balığın bilinç altı ve bilinç dışı arasında bir bağlantı kurabildiği, görünmeyenden geldiği için buraların 'aydınlanması' ile alakası vardır. En eski zamanlardan beri buralar kutsal ilan edilmiştir. Bir örnek vermek gerekirse daha geçen yıllara kadar İstanbul, Çengelköy'de bulunan Ayios Pandelimion Ayazması'nda nereden geldiği belli olmayan su kaynağında balık görülebiliyordu. Oradakilerin söylediklerine göre balık göründüğünde dilekler kabul olurmuş. İçsel sıkıntı anlarında, bilinç dışı ile ilgili huzursuzluklarda bu tür yerlere gitmenin ve bu sembolizmden faydalanmanın çok olumlu olacağı söylenebilir. Tabii balığın bir anda gözükmesi bilinç dışının açıldığının da sembolik bir ifadesi olabilir, tabii ki tam tersi de doğru.

 

Erhan Altunay / Paganizm1- Kadim Bilgeliğe Giriş

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mağara-Girişi.jpg

 

Mağaralar

 

Yeraltına iniş noktaları olarak görülen mağaralar da eskiden beri kutsal sayılmışlardır. Yunan mitolojisinde Tanrıların mağarada doğumundan, Hz. Muhammed'in kapandığı ve saklandığı mağaralara kadar bir çok kutsal mağara vardır.

 

Mağaralar aynı zamanda yer altının nefes aldığı yerler olarak da kabul edilmişlerdir.

 

Sembolik olarak düşünürsek mağaraya girmek aslında bilinç dışına bir yolculuktur. Orada aldığımız hava, Dünya'nın nefesi olup bilinç dışının sınırlarına girdiğimizi gösterir. Bu tür bir yolculuk, ölümden sonra yeniden doğma ya da Ana Tanrıçanın rahminden çıkma gibi bir çok değişimin de göstergesidir. Eski mitoslarda bu motifi bu şekilde yorumlamak olanaklıdır. Aynı zamanda mağaraya girip çıktıktan sonra yeni beceriler kazanmak da bu şekilde yorumlanabilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kayalar

 

where-can-metamorphic-rocks-be-found_791a1bc3-4548-4d99-be93-37389c4ca931.jpg

 

Kayalar ve taşlar, en basit anlamıyla Tanrıça'nın tezahürleridir. Bunlar yaradılışın işaretleri olduğu gibi Tanrıça'nın hiç bir zaman yok olmayan parçaları, kemikleridir. O nedenle kayalıkların olduğu yerler bir pagan için her zaman bir ritüel yeri, Tanrıça'nın anılacağı bir yerdir. Kayalar aynı zamanda 'yaşayan Dünya'nın, Gaia'nın enerjisini de hissedeceğimiz yerlerdir.

 

Kayalıklar, taşları, kayaları elleyerek, onların şekillerine bakarak, onları 'duyumsayarak' geçmişin bütün bilgeliğini gözlemleyebileceği bir yerdir. O nedenle kayalıklarda yapılacak ritüeller büyük önem taşımaktadır. Özellikle ülkemizde bu tür oluşumlara sıklıkla rastlanmaktadır ve bunların büyük bir kısmında eski uygarlıklardan kalma izler görülebilir.

 

Bugün yeni yeni gözlemlenmeye başlanan ve eskilerin "tellürik" olarak adlandırdıkları enerjiler, eski insanlar için en önemli kült merkezlerinin varlığını ve birbirleri ile olan ilişkilerini belirliyorlardı. Buralardaki enerjiler aynı zamanda farklı görüntülerin de görülmesine neden oluyorlardı. Örnek olarak bu satırların yazarı, Gebze Ballıkayalar civarındaki menhirlerin yakınlarında , civar sakinlerinin sürekli hayalet gördüklerini anlattıklarına tanık olmuştur. Ya da Yozgat'daki dik kayalarda iyonizasyona bağlı olarak "nur inmesi" olayları da bu kayaların hepsiyle alakalıdır. Kayalardan ışık çıkmasına en güzel örnek, deprem öncesi sürtünmeden dolayı ortaya çıkan ateş toplarıdır.

 

Bugün dünyanın pek çok yerinde var olan Menhir ya da Dolmen türü dikili taşlar bu tür enerjilerin Kadim Bilgi çerçevesinde sistematikleştirilmesine bir örnektir.

 

Bu kayalar aynı zamanda birer fallus sembolü olarak da görüldükleri için aynı zamanda verimlilik kültleri ile de bağlantılı olmuşlar, hatta içi oyuk ya da delik kayalar, doğurganlık ile ilgili inanışlarla ilişkilendirilmişlerdir.

 

Ayrıca ülkemizde sıkça rastlanan büyük gri/mavi kaya oluşumları da (özellikle Trakya-Adapazarı-Bilecik hattında ve Frigya'da), en eski kült yerlerini ve kutsal kayaları barındırır. Bu tür kayaları, üzerlerindeki işaretlerden fark etmek olasıdır.

 

(kaynak: Erhan Altunay- Paganizm, Kadim Bilgeliğe Giriş )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Olimpos-Dagi-uzerindeki-merceksi-bulutlar-1209.jpg

Olimpos dağı

Dağlar

En eski zamanlardan beri dağlar Tanrı/Tanrıçaların yaşadığı yerler olarak görülmüş ve buralarda altarlar yapılmıştır. Bir çok inanç sisteminde, Tanrıların dağlarda gözüktüğüne dair motifler vardır. Bu dağlardan en ünlüsü kuşkusuz Olympos'tur ama Orta Avrupa'da Hörselberg ya da Mont Blanc gibi dağlar da bu şekilde kutsal dağ sayılmıştır. Cezayir'de günümüzde bile Bejaia kentinde, oranın en yüksek dağı olan Gouraya'ya hala dua edilmektedir, medet umulmaktadır ve bu dağ " Yemme Gouraya", Gouroya Anne, diye adandırılmaktadır. Bu bağlamda, dağların en yüksek tepelerinin Ana Tanrıça için kutsal olduğunu da söylemek gerekmektedir. Anadolu'daki Dyndimion gibi.

 

Dağları kutsal yapan bir başka öge de, dağların köklerini yerden, Ana Tanrıça'dan alarak göklere ulaştırmalarıdır. Bu anlamıyla dağlar hem gökle yer arasındaki haberci gibidir hem de gök kubbeyi tutan direklerdir.

 

Dağların Gök Tanrı ile olan ilişkisini ve kutsallığını Eliade (2003) şöyle ortaya koymaktadır:

"Dağ, göğe yakındır ve bu nedenle çift yönlü bir kutsallığa sahiptir; bir yanda aşkın mekanın simgesini paylaşır(yüksek, dikey, yüce vb.), öte yandan atmosfer hiyerofanilerinin kendilerini gösterdikleri en uygun yerdir ve bu nedenle tanrıların evdir.

[...] Dağların taşıdığı dinsel ve simgesel değerler çok fazladır. Dağ genelde gökle yerin birleştiği yer olarak kabul edilir; böylece bir "merkeze" dönüşür; Dünya'nın ekseninin geçtiği bölgedir, farklı kozmik alanlar arasında yolculuk yapılabilecek bir yerdir."

 

Dağlar aynı zamanda yerdeki havadan farklı bir havası olduğu için de kutsal sayılmıştır. Örneğin yaz aylarında bile üzerinden kar kalkmayan dağlar hep kutsal ya da gizemli kabul edilmiştir.

 

Bu nedenle bir pagan, her zaman gittiği yerdeki dağın kutsallığına saygı göstermeli ve bu dağı referans alarak oraların kutsal inançları hakkında da bilgi sahibi olmalıdır. Dağın ulu görüntüsü de sembolik çalışmalar için oldukça elverişlidir. Bu sırada dağların vizyon görmeye en olanaklı yerler olduklarını da unutmamak gerekir.

 

(kaynak: Erhan Altunay- Paganizm, Kadim Bilgeliğe Giriş )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[...]

Taşlar Paganlar için bir nevi kaset görevi görür.“Bir nesneye dokunarak, geçmişte o nesneye dokunmuş kişi ya da kişiler hakkında bilgi edinebilme” olanağına sahip olunduğuna inanılır.Buna göre yapılan her hareket doğaya, cansız nesnelere kaydolur.” Bir görüşe göre paganlar bu taşların önünde ibadet ederek ibadet görüntülerini taşlara kaydetmek istiyor olabilirken bir diğer görüş de taşların yüce varlığa bağlanmak, konsantre olmak için odaklanmaya yardımcı olduğu şeklindedir.

[...]

 

Berk YÜKSEL, 'Paganizm Nedir' yazısından bir alıntı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...