Jump to content

Hakikat Şaraptadır ..


sidar

Önerilen Mesajlar

[h=4]Danimarkalı filozof ve teolog Soren Kierkegaard, ‘Hakikat Şaraptadır’ adlı eserinde bu aşkın ruh halini şarap eşliğinde yakalamış karakterlerin dünyasına buyur ediyor hepimizi.[/h]

Soren_Kierkegaard.jpg

 

KARİN KARAKAŞLI

Kendi kendine itiraf, esrik bir haletiruhiye gerektirir. Ne de olsa, içten içe bilinen bir gerçeğin dile getirilişi hiç de kolay bir süreç değildir. İnsan doğasına dair en ıssızda kalmış sırları kendine mesele edinen Danimarkalı filozof ve teolog Soren Kierkegaard, ‘Hakikat Şaraptadır’ adlı eserinde bu aşkın ruh halini şarap eşliğinde yakalamış karakterlerin dünyasına buyur ediyor hepimizi.

Katı bir dini atmosfer içinde yetişen Kierkegaard, hayatı boyunca din ve Tanrıyı tamamen bireysel bir konu olarak değerlendirdi, dini kurumlarla çatışma halinde oldu. Bireyi merkeze alan yaklaşımıyla varoluşçuluğun öncülerinden sayılan Kierkegaard, bu eserinde de anlatıcı William Afham aracılığıyla Baştan Çıkarıcı Johannes, Vixtor Eremita, Constantin Constantius, Genç Adam ve Moda Tasarımcısı karakterlerine yoğunlaşıyor. Antik Yunan devrinde bir grup erkeğin biraraya geldiği, yiyip içip felsefi konuları ele aldığı ‘symposion’ denilen toplantılar misali bu kişiler de özel bir şölen için buluşurlar. William Afham, davetlilerden her birinin ancak şarap etkisini gösterdikten sonra konuşmaya başlayacağını söyler. Kimse kimseyle tartışmayacak sadece kendi konuşmasını sunacaktır.

ŞARAP.jpg

 

[h=4]Geniş zamanların kitabı[/h]Kendisi de yüksek lisans ve doktora eğitimini felsefe alanında yapan Zeynep Talay’ın Türkçeye çevirdiği ‘Hakikat Şaraptadır’, Kierkegaard’ın ‘Evreler’ adlı eserinin ilk kitabı olarak Pinhan Yayınları’nın hazırladığı felsefe dizisindeki diğer Kierkegaard eserlerinin yanındaki yerini aldı. Okurdan büyük yoğunlaşma talep eden ve bu anlamda geniş zamanların kitabı olan ‘Hakikat Şaraptadır’, gerekli katılım gösterildiğinde okuru da o şölenin parçası kılıyor. Geniş zamanların kitabı tanımı aynı zamanda eserin içeriği açısından da geçerli, zira erotik aşk olarak belirlenen konu başlığı insan ilişkilerinin en temel belirleyicilerinden biri ve kişinin kendisiyle ödeşme vesilesi olarak her çağda, her coğrafyada önemini koruyor.

Sarhoş olmadan önceki eşikte, Türkçenin güzel deyişiyle ‘çakırkeyf’ halinde şarabın rahatlatıcı etkisine yaslanarak konuşmaya başlayan şölen davetlileri erotik aşkın farklı veçhelerini ortaya koyar. Soren Kierkegaard erotik aşkı sadece erkek ve kadın arasında kurguladığı için konuşmalar, katılımcı olarak masada bulunmayan ‘kadın’ın ekseninde dolaşır. Öte yandan erkeğin kadını konumlandırış biçimi kendi kimliğini oluşturma sürecini de doğrudan etkilediğinden, metin içerisinde aslında erkeklik, erk, ve kadınla bambaşka bir ilişki kuran Moda Tasarımcısı vasıtasıyla da örtük bir biçimde eşcinsel varoluş mesele edilir.

Bu ‘adı var kendi yok’ kadın imgesi, bütün konuşmacıların yoğunlaştığı en temel eksen. Dolayısıyla metin, feminist okumalar için de çok önemli tartışma konuları içeriyor. Bu bağlamda, ilk konuşmacı olan Genç Adam, deneyimle değil kuramla hareket ederek erotik aşkı mantık dışı bulduğundan “Bütün bir erotik aşktan feragat ettim çünkü düşüncem benim için her şeydir” görüşünü savunur. Ardından söz alan Constantin Constantius, kadını şakaya benzeterek, “Kadın sadece şaka kategorisinin altında doğru düzgün incelenebilir. Mutlak olmak, mutlak biçimde eylemek, mutlağı ifade etmek adamın işlevidir; kadın göreceli olandan oluşur. Bu iki farklı mevcudiyet arasında geçek bir etkileşim söz konusu değildir” tezini ortaya atar.

Victor Eremita bir adım daha ileri giderek kadın değil de erkek olarak doğduğu için Tanrıya şükreder. Onun açısından kadın bir tefekkür aracıdır. “Bir kadın olup tanımlanamayan bir nicelik ve hayali olanda kutsanan olmaktansa, bir adam olmayı tercih ederim; her şey anlamına gelen bir soyutlama olmaktansa bir şey ifade eden sert kütle olmayı tercih ederim. O zaman şu tamamen doğru: Kusursuzluk kadından dolayı hayat buldu” der. Kadın bir kez daha erkeği erkek kılan, ilham veren aracı nesnedir. Moda tasarımcısı kendisini moda Tanrısına tapan kadına yön veren en üst seviyedeki rahip olarak görür. “Hayattaki her şey bir moda konusudur; Tanrı korkusu bir moda konusudur ve aşk ve kombinezon ve burundaki bir halka” görüşü ise başlı başına ayrı bir popüler kültür tartışma konusudur. Son olarak Baştan Çıkarıcı Johannes, kadını etik değil erotik bağlamda ele alarak, erkeğe yaşattığı haz üzerinden tanımlar. Kadını betimlemeye dönük konuşması da erkek bakış açısının tezahürdür.

[h=4]‘Çocuğun hatırladığını yaşlı anımsar’[/h]Kadına yönelik bu tartışmalı içeriğin ötesinde benim için en çok iz bırakan bölüm anlatıcı William Afham’ın şölenin başlangıcında anımsama ve hatırlama arasında yaptığı ayrım oldu. “Anımsamanın ne olduğunu kavramış biri bütün bir ebediyet için tutsak edilmiştir ve ebediyet içinde tutsaktır; ve bir anıya sahip biri bütün bir dünyaya sahip birinde daha zengindir” diyen anlatıcı, çaba ve bilinç gerektiren, anıyı yeniden kuran anımsama edimi ile tamamen duyusal çağrışımlara dayanan hatırlamayı birbirinden ayırır. Ona göre “anımsama düşünceldir, ama bu anlamda yorucu ve bilinçlidir ve kayıtsız kalan hafızadan tamamen farklıdır… Çocuğun hatırladığını yaşlı anımsar.”

‘Hakikat Şaraptadır’ bizi de şarabımızı içip kendi konuşmamızı yapmaya teşvik eden bir kitap. Neyi, nasıl anımsamayı tercih edeceğimiz de kişiliğimizin aynası olacak. Bakmaya cesareti olan için elbette…

 

sarap--i179832-300x150.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...