Anafiel girl Oluşturma zamanı: Ocak 13, 2016 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 13, 2016 Hayat hep aynı. Beklentilerin dışında bir ömür… Sana yaşatacakları şeyler için sabırsızlanan koca bir hayat. Hani özlersin ya… Köyünü, şehrini, aileni, akrabalarını… En çokta geride bıraktığın anılarını. Şiddetli ama rahatsızlık vermeyecek kadar ince esen rüzgârlarda savrulan saçların gibi… Yüzüne yapıştığı halde çekmediğin saçlarını, Çünkü şuana kadar sevgiyle okşanmamış yanağını bu şekilde tatmin ediyorsun. Her bir saç telinin seni teselli ediyormuş hissini seviyorsun çünkü… Tıpkı çıkarttığı sesten rahatsız olduğun halde binmekten vazgeçmediğin eski salıncaklar gibi… Aileni beklediğin zamanlarda, sanki bir daha göremeyecekmişsin korkusu ile döktüğün yaşları… Hatırladın mı? Meğer ne kadar da kıymetliymiş ailen o zamanlar öyle değil mi? Anılar hatırlandıkça, geleceğimize küçücükte olsa umut olmaz mı? Hayallerimizi aydınlatabilecek bir mum ışığı gibi. Çünkü her şey küçükken başlamaz mı? Hayat; biz büyüdükçe ve içine daha çok girdikçe zorlaşıyor. Daha çok sabır istiyor. Ama bir o kadarda olgunlaştırıcı ve her şeye daha farklı gözle bakmamızı sağlıyor. Buda hayatımıza kattığımız ilk tecrübemiz oluyor. Hayatımızın en önemli dönelerinden biri olan ergenlik gibi. Duyguların depreştiği, hatta birbirine girdiği, eski karakterin kaybolup yerine yepyeni bir karakterin geliştiği dönem. Herkesten anlayış beklediğin zaman; İşte o zaman hiçbir şey yolunda gitmeyince “hayatın sonuna geldik!” düşüncesi kaplıyor bütün taze beyinleri… “sadece bir anlayış bekliyor, içerisindeki bütün benlikleri.” Sevilmeyi hak ettiğini düşünen kalpler gibi. İşte onlar hep beklediği şeyi arıyorlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Anafiel girl Yanıtlama zamanı: Şubat 17, 2016 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 17, 2016 Caddede, kalabalığın senfonisinde… Soğuğun dokunuşlarına bir perde oluşturmak ister gibi ellerini montunun cebine sokup, gözlerini milyon parçalık yapboza çeviriyorsun… “insanlara” Yavaş ve kendi başına ilerleyen adımlar eşliğinde… Gözlemliyorsun. Büyük bir tiyatro sahnesini. Koşuşturma. Sol köşede kaldırıma tünemiş küçük bir çocuk. Sağında bir simitçi. Ara sokakta elleri cebinde duvara kafasını dayamış gencin dikkatini çektiğinin farkında olmayan genç bir kız. Farkında değil sabit bakışlarla izlendiğinin. (boş bakışlarla) Belli ki okuldan kaçmış; birbirine vura kaça dolanan çocuklar. Ellerinde poşetler nefesini yorgun bir şekilde dışarı veren kadın. Karşıdan gelen el ele tutuşmuş bir çift. Birini gözleri dünyanın 8 harikasını bulmuşçasına pırıl pırıl. Diğerinin gözleri ise…. Onun gözleri sisli bir perde indirmiş. İrkilmişçesine kafanı sağa sola çeviriyorsun. Duvara toslamış gibi aniden duruyorsun. Ellerini cebinden çıkarıp özgür bırakıyorsun. Rüzgarın yönünü, ısırışını takmazcasına gözlerini kapatıyorsun yavaşça. Caddenin ortasında? deli misin? Kendini mi kaybettin? Ne yapıyorsun? Etrafındaki coşkulu kalabalığın düşünebileceği bu soruları es geçip, zihnini sadece tek bir soruya odaklıyorsun.. “BEN KİMİM?” 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.