Jump to content

Fikirlerle Oynamak


Heretik

Önerilen Mesajlar

Felsefenin klasik lisedeki tanımı herkesin bildiği gibi bilgelik sevgisi gibi acayip bir kelimeler dizisiyle anlatılmıştı bize. Sonradan felsefeye merak salan kişi lisedeki süreçten itibaren pek çok "izm" i araştırır, kimini savunur, özdeşleşir, bazılarına ölümüne tepki verir veya ölüme kadar içselleştirir.

 

Şimdi buradaki çeldirici durum bir fikri sahiplenmenin abesliğidir. Bir fikri sahiplenen "felsefeci", esasında her ne kadar açık görüşlü ve kutupları zihnin sınırlarının ötesinde alabildiğince uzakta olsa dahi onu otomatik olarak bir dogmaya dönüştürür. Ben dogmatik karşıtıyım yahut putları yıkmak tek düsturum diyen bir fikir, esasında anti-dogmatizmi ya da put yıkıcılığı birer dogmanın ta kendisi haline getirir.

 

Yani sahiplenmek ve içselleştirmek, kişilik özellikleriyle veya gündelik hayatla özdeşleştirmek, esasında sürekli devir daimle titreşen nöral aktiviteyi ve sorgulayan mekanizmayı paslandırır, eğer çok uzun süre kişi bunlara tutunursa o zaman neredeyse çalışmaz hale gelir.

 

Esasında zeki bir felsefi yaklaşım biçimi tüm fikirlerle bir kedinin yumakla oynadığı gibi evirip çevirmek ve sıkılınca da bırakmaktır. Bunu yapan kişilere çelişkili olduğuna dair bir okur eleştirisi getirilebilir rahatlıkla, ilk bakışta öyle durmaktadır. Esasında çelişkiler, iki zıt kutup arasında bir cambaz gibi yaylanamayan nispeten hantal bir zihnin göstergesidir.

 

Büyük bir fikirsel şamatacı olan sahici filozoflar esasında hiçbir fikri sahiplenmez, hepsini evirip çevirip oynar durur ve sıkılınca bir kenara atar. Bu da tabi kimi dönemler ak dediğine başka dönemlerde de bağıra çağıra kara demesine sebep olur. Bıyık altından güldüğü durumlar ise öne sürdüğü fikirlerin büyük kitlelerce ölümüne tartışılmasıdır. Aslında hiçbir fikrin sahiplenmeye değecek bir yanı yoktur.

 

Bir gün optimizme küfreden ertesi gün pesimize acıyabilir, veya bir gün pozitivizmi epistemolojinin ilahı sayan başka bir gün entüisyonizmden başkasının beşeri uydurmacalar olduğunu söyleyebilir. Burada esas olan nokta bu hızlı esnek zihnin tüm kelime oyunlarının içindeki titreşimlerini yakalayıp istediği gibi manipüle edebilmesidir.

 

Bunun aksini yapanlar ise maalesef kendi yarattığı sözde sorgulamadan oluşan esasında ise kelimelerin ve şişirilmiş konseptlerin görünmeyen mental zincirlerinde tutsak olmuşlardır.

 

İç özgürlük her şeyle pervasızca oynamayı, kaotik bir tarafsız gibi değişken bir o "an"ın gerektirdiğini oynamayı getirir. İç özgürlüğe sahip olan bir düşünür, muhteşem bir manipülasyon yeteneğiyle ışık hızında platform değiştirebilir.

 

İşte bu manüpilatif felsefenin ulaştığı en uç haz noktasıdır.

 

- Heretik

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Haklısın. Hayat uçsuz bucaksız bir sahne. Hayatı bir doktrine göre yorumlamak ve her şeye bir düşünce filtresiyle bakmak yaşam denen büyük gizemi kaçırmak değil midir?

 

Sevdiğim bir kitapta felsefenin değersiz olduğunu çünkü insanın kendi hayatında uygulayamadığı her türlü bilginin çöp olduğu yazıyordu. Şöyle bir düşününce hak veriyorum. Felsefe genellikle entellektüel bir egzersiz olmaktan öteye gidemiyor. Sudoku çözmek gibi. Şayet dinler de öyle. Halbuki yaşamak denen şey düşünmek değil daha çok olmakla ilgili. Hayat düşünerek anlaşılabilseydi inanın ki, bunu çoktan yapardık zaten. Mutlak bir gerçek olsaydı, zaten hepimiz orada olurduk. İnsanlar için felsefi akımları benimsemek ve "işte ben buyum" diyebilmek onlara bir karakter algısı veriyor ve bu iyi hissettiriyor. Bunu anlayabiliyorum. Saygı duyuyorum. İnsan kendine karşı çok sert. Halbuki kendine tutarsız ve geçmişsiz olma özgürlüğünü tanıyabilseydi ne iyi olurdu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Haklısın. Hayat uçsuz bucaksız bir sahne. Hayatı bir doktrine göre yorumlamak ve her şeye bir düşünce filtresiyle bakmak yaşam denen büyük gizemi kaçırmak değil midir?

 

Sevdiğim bir kitapta felsefenin değersiz olduğunu çünkü insanın kendi hayatında uygulayamadığı her türlü bilginin çöp olduğu yazıyordu. Şöyle bir düşününce hak veriyorum. Felsefe genellikle entellektüel bir egzersiz olmaktan öteye gidemiyor. Sudoku çözmek gibi. Şayet dinler de öyle. Halbuki yaşamak denen şey düşünmek değil daha çok olmakla ilgili. Hayat düşünerek anlaşılabilseydi inanın ki, bunu çoktan yapardık zaten. Mutlak bir gerçek olsaydı, zaten hepimiz orada olurduk. İnsanlar için felsefi akımları benimsemek ve "işte ben buyum" diyebilmek onlara bir karakter algısı veriyor ve bu iyi hissettiriyor. Bunu anlayabiliyorum. Saygı duyuyorum. İnsan kendine karşı çok sert. Halbuki kendine tutarsız ve geçmişsiz olma özgürlüğünü tanıyabilseydi ne iyi olurdu.

 

Kendine tutarsızlık özgürlüğü verebilmek... işte bu. Felsefenin pratikten uzak yararsızlığı son zamanlarda oldukça kafama takılan bir olgu. Tüm o kelimeler, yüksek söz oyunlarıyla dolu tartışmalar, basit somut bir eylem karşısında soluyor. Bu arada o bahsettiğin kitabın adını verebilir misin merak ettim ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ramtha, Beyaz Kitap.

Direk olarak felsefenin uygulanamazlığı hakkında değil, ancak bu durumun sözü geçiyor.

Burada da, bu konuya direk olarak olmasa da, dolaylı olarak değiniliyor:

Yıllar önce, çevirisini ben yapmıştım.

 

Bilgilendirme için teşeķkür ederim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...