Jump to content

"Plastik Sanatlar" Sanatçılarının Özgeçmişleri


Dolunay

Önerilen Mesajlar

ABDÜLMECİT 1868 - 1944

 

 

1868 yılında doğan sanatçı sultan 2. Abdülaziz'in oğludur. Osmanlı İmparatorluğu'nda saltanatın kaldırılmasından sonra bir süre yalnız halife olan bu zat iyi bir sanatçı ve sanatçı koruyucusu idi. Şehzadeliği sırasında 1910 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin fahri başkanlığını yapmış ve sanatçıları himaye etmede elinden geleni esirgememiştir.

 

Abdülmecit'in eserleri içli ve realisttir. Onun renk anlayışı da ileriydi. Beethoven, Goethe ve Yavuz sultan Selim adlı tabloları 1918 yılında Viyana sergisinde sergilenmiştir. At üzerinde tasvir ettiği Sultan Aziz, Recaizade Ekrem, Abdülhakhamit portreleri sanatçının önemli eserleri arasındadır.

 

 

ABİDİN ELDEROĞLU 1901-1974

 

 

1901’de Denizli’de doğdu. 1926 da öğretmen okulunu bitirdi. 1930’da resim öğrenimi için Paris’e gitti. Albert Laurens ve Andre Lhote atölyelerinde çalıştı.Yurda döndükten sonra çeşitli orta dereceli okullarda resim öğretmenliği yaptı.

 

Yurtiçinde ve yurt dışında Madrit, Paris ve Venedik’te sergiler açtı. 1963’de Sao Paolo Bienali’nde “Şeref ödülü” 1966’da Tahran’da İran Şahı “Büyük Ödülü”nde alan sanatçımızı 1974 yılında kaybettik. Sanatçının özel ve resmi kolleksiyonlarda eserleri vardır.

 

 

AFİFE ECEVİT 1908-1990

 

 

İstanbul’da doğdu. Arnarutköy Koleji’nden mezun oldu. Fransa’ya yaptığı gezilerle resim sanatlarına olan ilgi ve yeteneğini geliştirdi. Devlet sergileri başta olmak üzere, karma sergilere katıldı.

 

İlk kişisel sergisini, 1967’de İstanbul’da (Devlet Galerisi) açtı. Güzel Sanatlar Birliği ve Kadın Ressamlar Derneği’ne üye oldu, bu kuruluşların ortak sergilerine resim verdi. Peyzaj ve ölüdoğa konuları üzerinde yoğunlaşan resimleri, izlenimci anlayışın renk ve ışık değerlerine bağlıdır.

 

 

AHMET UZELLİ 1904 - 1978

 

 

Hayatına ilişkin yeterince bilgi bulunmamaktadır. İlk devlet sergileri ile başlıca karma sergilere eser verdiği katalog kayıtlarından anlaşılmaktadır. Ayrıca koleksiyonlardaki eserlerinden Uzelli'nin İmpresyonist anlayışta eserler yapan bir ressam olduğu karşımıza çıkmaktadır.

 

Sanatçının resim heykel müzelerinde ve özel koleksiyonlarda eserleri vardır.

 

 

AHMET ZİYA AKBULUT 1896 - 1939

 

 

1896'da İstanbul'da doğmuştur. 1887'de Harbiye'den mezun olmuştur. Sanat eğitimini Osman Nuri Paşa ve Hoca Ali Rıza Bey'den alan Akbulut Harbiye resimhanesine atanmış ve 1894 yılına kadar burada çalışmışitır. 1913 yılında Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. 1914'te Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'ne öğretmen, 1939'da Müdür muavinliğine getirilmiştir.

 

1939 yılında kaybettiğimiz sanatçının özel ve resmi koleksiyonlarda pek çok eseri vardır.

 

 

ALİ AVNİ ÇELEBİ 1904-1993

 

 

 

1904 yılında doğdu. Babasının teşfikiyle Sanay-i Nefise mektebine girdi. Burada Hikmet ONAT’ın ve İbrahim ÇALLI’nın öğrencisi oldu. 1922’de kendi olanaklarıyla Münih’e giderek Hans HOFFMAN’ın yanında çalıştı. Bir süre Hoffman’la çalışmalarını sürdüren Çelebi 1927 yılında yurda döndü ve resim öğretmenliğine başladı. Bu sırada “Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği” ni kurdu(1927). Askerlik görevinden sonra tekrar Hoffman’ın yanına giden Çelebi 1932 yılında yurda döndü ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde akşam kurslarına öğretmen oldu. Resim anlayışında çıkan uyumsuzluk dolayısıyla buradan ayrıldı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde çalışmaya başladı. 1938’de Leopald Levy Güzel Sanatlar Akademisinde göreve başlayınca, okula geri dönerek Levy’in asistanı oldu. Daha sonra Feyhaman Duran’ın atölyesine geçti. 1968 yılında Güzel Sanatlar Akademisinden emekli olan Çelebiyi 1993 yılında kaybettik.

 

 

ALİ CEMAL 1881-1941

 

 

1881’de Beyrut’ta doğmuştur. 1901’de Harbiyeden 1906’da Sanyi-i Nefise Mektebinden mezun olan Ali Cemal uzun süre Akşam gazetesinin ressamlığını yapmıştır. 1. Dünya Savaşı yıllarında Sami Yetik, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Namık İsmail, Avni Livij, Sami Boyer ile birlikte Şişli’de Enver Paşa tarafından kurulan bir atölyede savaş resimleri yapan sanatçılarımızdan birisidir.

 

Resimlerinde özellikle Portre, Peyzaj ve Natürmortlarında üstün başarı gösteren Ali Cemal 1941 yılında İstanbul’da ölmüştür.

 

 

ALİ HADİ BARA 1906-1971

 

 

9 Eylül 1906’da Tahranda doğdu. 1923 yılında Sanayi-i Mektebi Alisine kaydolan Sanatçı bir ay sonraburadan kaydını almıştır. Okulu bırakan Bara Fransızların elinde bulunan demiryollarına memur olarak girdi. Bu görevini 3 yıl sürdürdükten sonra 1925 yılında sınavları başararak tekrar Akademiye kaydoldu. 1927 yılında açılan Avrupa bursu yarışmasını kazanarak Paris’e gitti. Öne Akademi’e julian’da Bouchard’dan daha sonra da o yıllarda geniş ün sahibi olan Despiau’dan özel dersler aldı. 1930’da yurda döndü. Bir süre kütüphane memurluğu yaptıktan sonra 1932 yılında heykel öğretmenliğine başladı.

 

Paris’e gidisine kadar figüre ve doğaya bağlı kalan sanatçı Avrupa’da görmüş olduğu non figüratif sanat anlayışından oldukça etkilenmiş ve yurda döndükten sonra figüratif çalışma yapmamıştır. 1950 yılında tekrar Akedemide göreve başlayan sanatçı 30 Ağustos 1971 yılında vefaat etmiştir.

 

ALİ RIZA HOCA 1858-1930

 

1858 yılında Üsküdar da doğan Ali Rıza ilk resim derslerini Osman Nuri Paşa , Süleyman Seyyit ve Kez’den almıştır. 1884 yılında Teğmen olarak Harbiyeden mezun olduktan sonra bu yüksek okulda resim öğretmenliği yardımcılığına getirilmiştir. Sağlık sorunu nedeni ile yurt dışına resim eğitimi için gidememiştir. 1910 yılında Yarbaylıktan emekliye ayrılan sanatçı askeri okullardan başka Darülşaffaka, Kız Sanayi-i Nefise Çamlıca, Üsküdar ve Ameli Hayat Kız okullarında 47 yıl resim hocalığı yapmış ve pek çok öğrenci yetiştirilmiştir.

 

1930 yılında vefaat eden sanatçının yalnızca Milli Kütüphane kolleksiyonlarında 300’ün üzerinde eser bırakması onun sanat gücünü ortaya koyması açısından önemlidir.

 

 

ARİF BEDİİ KAPTAN 1906 - 1979

 

 

1906'da İstanbul'da doğmuştur. Deniz Harp Okulu'nu bitirdi. Nazmi Ziya ve Ali çelebi ile uzun süre resim çalıştı. 1974'te askerlikten ayrılarak Paaris'e gitti. 1949'a kadar Andre Lohote atölyesinde resim çalışmalarını sürdürdü. Yurda döndükten sonra çağımızın sanat görüşlerine uygun çalışmalara girmiştir.

 

Galatasaray, D Grubu, Devlet Resim ve Heykel Sergileri ile çeşitli karma sergilere eserler veren Arif Kaptan içte ve dışta kendini kabul ettirmiştir. 1940 yılında Halkevleri Genel Merkezi tarafından yurdun çeşitli bölgelerine gönderilen ressamlardan birisi de Arif Kaptan'dır. Göderildiği Kastamonu'da başarılı peyzajlar derlemiştir ki, onun bu çalışmaları da irinci sanat devresine girmiştir. birçok yarışmalardan ödüller ve beğeniler alan sanatçımızı 1979 yılında kaybettik.

 

 

AYETULLAH SÜMER 1905-1979

 

 

1905 yılında İzmir'de doğan Sümer ilk ve orta öğrenimini burada yaptuktan sonra 1925-1928 yılları arasında Marsilya Ticaret Okulu'nda öğrenim görmüştür. Bu arada Chephile Berengier atölyesine devam etmiş ve bundan sonra devlet hesabına öğrenim için Paris'e gitmiş, buradan P. Baudovin atölyesinde çalışmıştır. Bu dönemde Paris'de katıldığı bir yarışmada gümüş madalya almıştır.

 

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde uzun yıllar öğretim üyeliği yapan Ayetullah Sümer bizdeki Empresyonist kuşağın içerisinde yer almaktadır.

 

İçte ve dışita bir çok karma sergilere eser veren, ara sıra özel sergiler düzenleyen Ayetullah Sümer'in başta Resim ve Heykel Müzesi'nde olmak üzere pek çok resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. 1979 yılında kaybettiğimiz sanatçının 1934'te Galatasaray sergisinde sergilediği "Daktilo" adlı kompozisyonu da o günlerde heyecan yaratan bir çalışmasıdır.

 

 

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU 1911-1975

 

 

1911’de Görele’de doğmuştur. İlk ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra 1929 yılında Sanayi-İ Nefise Mektebi-i Alisine girmiştir. Burada iki yıllık bir öğrenimden sonra Çallı’nın atölyelerinden birincilikle mezun olmuş ve aynı yıl (1913) Paris’e gönderilmiştir. Andre Lohote atölyesinde iki yıl çalıştıktan sonra yurda dönen Eyüboğlu “D grubu” topluluğuna katılmıştır. Eyüboğlu ressamlığı yanında esasen edebiyatla’da yakinen ilgilidir. Güçlü şiirleri ve fıkraları vardır. Akademide de hocalık yapan sanatçı uzun yıllar pek çok öğrenci yetiştirmiştir.

 

Sanatçı Türk El Sanatlarının yine topluma ait sanatsal zevk anlayışını su yüzüne çıkarmada büyük çabalar harcamış, böylece Türk sanatının yaratılmasında onun payı büyük olmuştur. Bedri Rahmi yurt içinde ve yurt dışında kendini kabul ettirmiş bir sanatçımızdır. Bir çok sergilere katılmış, ödüller almıştır.

 

Resim ve Heykel Müzeleri koleksiyonları, Resmi ve özel kolleksiyonlarda pek çok önemli eserleri bulunan sanatçımızı 1975 yılında kaybettik.

 

 

CEVAT DERELİ 1900-1989

 

 

1900 yılında Rize’de doğdu.1924’de Sanayi-i Nefise Mektebini bitirdi. 1924 yılında eğitim için Paris’e gönderildi. Dört yıl Julian Akademisi’nde çalıştı. Yurda dönüşünde Sanayi-i Nefise Mektebine öğretim üyesi olarak atandı ve bu kurumdan emekli oldu.

 

Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliğinin üyesi olan Cevat Dereli daha sonra “D Grubu” na katıldı. 1989 yılında yitirdiğimiz Cevat Dereli’nin Devlet Kütüphane Koleksiyonlarında eserleri bulunmaktadır.

 

 

EDİP HAKKI KÖSEOĞLU 1904-1990

 

 

1904 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Kadıköy Lisesi’nde tamamladıktan sonra Sanayi-i Nefise Mektebi-i Alisi’ne girmiş ve 1927 yılında Çallı’nın atölyesinden mezun olmuştur. Aynı yıl Avrupa sınavını kazanarak Paris’e gitmiştir. Yurda dönen sanatçı Sanayi-i Nefise Mektebi-i Alisi öğretmenliğine verilmiştir. Müstakil Ressamlar Cemiyeti üyesi olan sanatçı 1940’da Halkevleri genel merkezi tarafından Anadolu çalışmalarına gönderilmiş ve gönderildiği yurt köşelerinden başarılı eserlerle dönmüştür.

 

Gerçek anlamda bir emprestyolist olan sanatçı birçok karma sergiye katılmış ve beğeni kazanmıştır. Bazı özel kolleksiyonlarda ve Resim Heykel Müzelerinde eserleri bulunan sanatçı 1990 yılında aramızdan ayrılmıştır.

 

 

ELİF NACİ 1898-1988

 

 

1898’de Gelibolu’da doğmuştur. İlk ve Orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmiş ve İbrahim Çallı atölyesinden mezun olmuştur. Bir süre resim öğretmenliği yapan sanatçı Türk İslam Müzesi Müdürlüğünde de bulunmuştur. 1940 yılında Halkevleri çalışmalarına katılmış, bize Samsun’dan güzel peyzajlar vermiştir.

 

O, “D Grubu” ressamlarının sözü edildiğinde ilk akla gelendir. Sağlam bir sanatçı kariyeri yanında kalemi ile de Türk sanatına hizmetlerde bulunmuştur. 1933’de yayınladığı “On yılda resim” adlı bir kitabı vardır.

 

Bir çok sergiler açmış , ödül almış bu değerli sanatçımızın Devlet Resim Heykel Müzeleri, resmi ve özel kolleksiyonlarda eserleri mevcuttur. Türk resim sanatında çok saygın yer edinen sanatçımızı 1988 yılında kaybettik.

 

 

EMEL KORUTÜRK 1915-

 

 

İstanbul’da doğdu. Lise öğrenimini İsviçre’de yaptı Sanat çalışmalarına burada başladı. 1933 yılında Ankara’da açılan Cumhuriyet’in 10. yıl sergisine 18 yaşında katılan sanatçının eseri Büyük Önder Atatürk’ün dikkatini çekti ve sanatçıya teşşekkür etti. 1936 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademi’sini bitirdi.

 

Eşi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk döneminde ilk kez Çankaya Köşkü’nde sanatçılara resepsiyon verilmesini sağladı. Özel sanat galerilerinin açılmasını teşvik etti. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin açılışına yardımcı oldu. Fikret Mualla’nın 34 eserinin müzeye kazandırılmasını sağladı. Çeşitli müzelerde eserleri bulunan sanatçı halen İstanbul’da yaşamaktadır.

 

 

ERCÜMENT KALMIK 1909-1971

 

 

1909’da doğdu. 1936’da Güzel Sanatlar Akademisini bitirdi. 1939-1941 yılları arasında Kız Teknik Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik yaptı. 1947’de İstanbul Teknik Ünivresitesi Mimarlık Fakültesi’ne öğretim görevlisi olarak girdi. Berlin Mimarlık Fakülte’sinde konuk profesör olarak dersler verdi (1968). Güzel Sanatlar Akademisi’nde temel sanat eğitimi kürsüsünde görevlendirildi (1969). 1941 yılından itibaren yurt içi sergilerinden başka İtalya, Almanya ve Amerika’da sergiler açtı.

 

Resim çalışmaları yanında sanata yazarlığı ile de hizmet etti. “Renklerin Armoni Sistemi” ve “Tabiatta ve Sanatta Doku” adlı iki tane kitabı bulunan sanatçımızı 1971 yılında kaybettik.

 

EREN EYÜBOĞLU 1913-1988

 

 

1913’te Romanya’da doğmuştur. Öğrenimini burada yapmış ve 1928’de Yaş Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olmuştur. 1930 ve 1932’de Paris’te Andre Lhote atölyesinde çalışmış ve bu süre içinde Paris’te iki sergi düzenlemiştir. 1933’te Romanya’ya dönen sanatçı sergiler açarak sanat hareketlerine devam ettiği sırada (1936) B. Rahmi Eyüboğlu ile evlenmiş ve bundan sonraki sanat çalışmalarını İstanbul’da yürütmüştür. İngiltere, Almanya, Belçika, Amerika’nın Newyork, Berkley, Newjersey şehirlerinde ayrıca Ankara ve İstanbul’da yirmiden fazla sergi açmış, içte ve dışta sanat gücünü kabul ettirmiştir. Cezanne ve Matisse gibi sanatçılara hayranlığı bulunan sanatçı önceleri emprestyonist espri içinde çalışmış, fakat sonraları çağımızın sanat anlayışına kaymış, tıpkı eşi gibi daha çok renge önem vermiştir.

 

1988 yılında kaybettiğimiz sanatçının Devlet Resim ve Heykel Müzeleri kolleksiyonlarında, özel ve resmi kolleksiyonlarda bir çok başarılı eseri vardır.

 

 

Ergin İnan 1943 -

 

 

Ergin İnan'ın ayrıntılardan hareketle oluşturduğu kendine özgü dünya, giderek görsel şölene dönüşür. Sonuçta; cıvıl cıvıl, rengarenk - tıpkı sol elinde birbirine karışan boyalar gibi. Burada, ressamın resim olmaya ahdettiği, dönüşü olmayan bir serüven yaşanır; her şey, usulca tersyüz olmuştur handiyse. Belki zamanla oynanmaz; ama şimdi, her nasılsa dünden öncedir hep.

 

İnan için yaşamı resmetmek, görünür dünya ile kurduğu diyaloğun ötesinde bir anlam taşır; mimesis, yaşanmakta olanın süreçselliğidir çünkü. Bu nedenle, sanat yapıtının sondan başa doğru ilerleyen kurgusunu tersine çevirip, hayatın akışıyla özdeş kılan rastlantılar zinciri, söz konusu resimleri yönlendiren temel ilkedir. Sezgi ve dalıncı rehber edinmenin rahatlığı, bu üretim modelinde kendiliğinden içtenliğin teminatına dönüşmüştür.

 

Resim, birşey anlatmaz, olsa olsa ne olduğunu sorgular sadece; İnan'a göre "gönül olanı çizmek"le eşanlamlıdır bu. Gör/ül/mek, bak/ıl/mak vb. hep çift yönlü bir süreç olup, edimlerimizin bile öznesi çoğun tartışmaya açıktır.

 

İnan, ben neyim - ya da kimim - sorusuna değil, ben, ben miyim'e yanıt arar; bu açmaz, sonuçta var olan her şeyi topyekün kucaklamaya kalkışan bir yeryüzü sevdalısına çevirmiştir onu; başta insan olmak üzere, salyangozdan bokböceğine, tırtılsıdan solucana kadar tüm yaratıklar bundan payına düşeni alır; geride izleyiciye kalan ise bu coşkuyu paylaşmaktır artık.

 

 

Erol Akyavaş 1932 -

 

 

1950 yıllarında katıldığı Batı sanat ortamında genç yaşında başarıya ulaşmıştır. Gününün tavrına uygun serbest, lekeci kompozisyonlarla iç dünyanın bilinmezlerine yönelen resimlerinde giderek kendi öz gelenekleri, Doğu estetiği yüzeye çıkmaya başlamıştır. 1970'lerde Akyavaş İslam duyarlılığını daha çok benimseyerek Türk resmi içinde iddialı bir kimlik ve gelenek sorununa odaklanmıştır. Zamanla Işık ve renkte yoğunlaşan resimleriyle Akyavaş, sanata tekrar kutsal olanla anlamlandırmaya çalışan ve İslam anlayışına çağdaş bir ifade getirebilien ender sanatçılardandır.

 

Erol Akyavaş, kırk yılı aşkın sanat yaşamı boyunca, son derece serbest bir dille resmin bir çok farklı ifade biçimini denemiştir. Erken yıllarında leke ve kaligrafik imgelere, soyut biçimlere ilgi duyan sanatçı; daha sonraları figürü ve mimari öğeleri yoğunlukla kullanmış, ancak düzenlemelerdeki irrasyonel yanyana gelişlerle sürrealizme yakınlaşmıştır. Leke, işaret, yazı, figür ve soyut biçimleri bir arada kullanarak kendine özgü bir kompozisyon anlayışı sergileyen Akyavaş'ın resmi, son yıllarda giderek imgelerden arınmış, renk ve ışığa yönelmiştir.

 

 

EŞFER ÜREN 1897-1984

 

 

1897’de İstanbul’da doğdu. Bursa Ziraat Okulun dan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. Burada İbrahim Çallı ve Hikmet Onat Atölyelerinde çalıştı. Bir süre Paris’te Andre Lhote ve Othon Griesz’in atölyelerine devam etti. Yurda dönüşünde çeşitli illerde resim öğretmenliği yaptı. “D Grubu” na katıldı. Resimleri bu grubun sergilerinde ve Galatasaray sergilerinde yer aldı. Katıldığı Devlet Resim ve Heykel Sergilerinin bazılarında ödül aldı. Ayrıca Venedik bienaline, Paris (Unesco), San Francisco ve Atina sergilerine katıldı.

 

1984 yılında kaybettiğimiz Eşref ÜREN’in en tanınmış eserleri şunlardır: Ankara’da Kış, Gençlik Parkı, Beynam Ormanlar - Karadeniz Kadınları, Paris.

 

 

FAHRÜNNİSA ZEYİD 1903-1991

 

 

1903 yılında İstanbul’da doğmuştur. Tanınmış diplomatlardan Şakir Paşa’nın kızıdır. 1920‘de Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girerek resim öğrenimi gördü.1928‘de Paris’e gitti. Akademi Ranson’da resim öğrenimini sürdürdü. 1934‘de o sırada Ankara’da Irak Büyükelçiliği görevinde bulunan Emir Zeyid’le evlenerek prenses payesini almıştır. Yurda döndükten sonra da dış sanat merkezleriyle ilişkisini kesmeyen Fahrünnisa, eşinin nedeniyle arasıra Berlin, Budapeşte, Paris gibi kentlerde ikamet etmiş ve bu merkezlerde sergiler açarak kendisini kabul ettirmiştir.

 

O dünya sanat çevrelerinde, ilk defa en çok tanınmış bir türk ressamı olarak bizim gerçek bir sanat elçimizdir.

 

Paris Modern Sanatlar, Newyork, Gaugenheim, Edimburg, Pittsberg, İstanbul Resim ve Heykel, Ankara Resim ve Heykel Müzeleri ile içte ve dışta da birçok eserleri vardır. Sanatçımızı 1991 yılında kaybettik.

 

 

FAUSTO ZONARO 1854-1929

 

 

1854 yılında Padova’ya bağlı Masi’de doğan Fausto ZONARO meslek hayatına duvarcı çırağı olarak başlamıştır. Erken yaşta ortaya çıkan sanat eğilimini günlük geçimini sağlamak için verdiği hayat kavgası engelleyememiş genç sanatçı, Lendinara’da yapdığı desen çalışmalarından sonra, sanat hayatına, Verona’da Accademia Cignora’li de bir süre devam etmiş, daha sonra Roma Güzel Sanatlar Akademisinden diploma almıştır. 1800’lü yıllarda tablolarını İtalya’da sergileyen sanatçı, bu dönemde Paris’e gitmiş ve 36. Boulevard da Cilehy’de bir atölye tutmuştur.

 

Zonaro, 1891 yılına kadar, gezgin sanatçıların Bohem hayatını sürdürmüştür. 1891 yılında Venedik’ten ayrılarak İstanbul’a gelen sanatçı ve eşi Taksim civarında ahşap bir eve yerleşmişlerdir. Zonaro’nun bu yıllarda, kentin merkezi semtlerinde yaptığı resimler onun sanat hayatının en ilginç örnekleridir.

 

1911’de Trablusgarp savaşı sırasında ailesi ile birlikte İstanbul’dan ayrılmıştır ve San Remo’ya yerleşmiştir. 1929 yılında San Remoda’da ölen sanatçı’nın Ülkemizdeki bazı özel ve resmi kolleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır.

 

FEYHAMAN DURAN 1886-1970

 

1886 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Mısırlı Prens Halim Paşa tarafından resim öğrenimi için Paris’e gönderildi (1910). Akademi Julian’da Jean Paul Laurens ve Albert Laurens’in öğrencisi oldu. Daha sonra öğrenimini Paris Güzel Sanatlar Yüksek okulun’da Cormon’un atölyesinde sürdürdü. 1914 ‘de yurda döndü.

 

Portreleriyle 1916’da J.Gialata Saray sergisi’ne katıldı. 1919 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne atandı. “Türk Ressamlar Birliği” ile “Güzel Sanatlar Birliği” nin geliştirilmesinde etkin rol oynadı. 1933-1951 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisinde resim öğretmeni olarak görev yapan sanatçıyı 1970 yılında kaybettik.

 

 

FİKRET MUALLA 1903-1967

 

 

1903’de İstanbul’da doğdu. Küçük yaşta bir kaza geçirerek topal kalması ve annesinin ölümü, kendisini ruhsal yönden etkiledi. Bir süre Saint Joseph Fransız Okulu’nda bir sürede Galatasaray Lisesi’nde okudu. Mühendislik eğitimi yapmak üzere Almanya’ya gönderildi. Resim çalışmalarına burada başladı ve kısa sürede başarıya ulaştı. Fransada yaşadı Andre Lhote’un atölyesinde çalıştı. Maddi sıkıntı yüzünden Türkiye’ye döndü ve 1934 yılında Ayvalı ortaokulu’nda resim öğretmenliği yaptı.

 

Görevinden ayrılıp İstanbul’a gelince bazı operetler için kostümler çizdi ve kitap resimledi. Bir süre Bakırköy Akıl Hastanesinde gözetim altında tutuldu. (1936). 1939’da açılacak olan Uluslararası Newyork Türk Pavyonu için İstanbul konulu otuz kadar resim yaptı.Ses dergisine desenler çizdi. Babasının ölümü üzerine payına düşen mirasla geçinebileceğini düşünerek Paris’e gitti.

 

Burada içki ve sinir bozukluğu yüzünden zaman zaman hastanelerde tedavi gördü. Önce Pina Vierny’nin sonrada Madame Angles’in koruması altında yaşadı. M.Angles, 1962‘de felç geçiren Fikret Mualla’nın ölünceye kadar bakımını sağladı. 1967’de ölünce kimsesizler mezarılığına gömüldü. Kemikleri 1974’de yurda getirildi.

 

Halil Akdeniz 1944 -

 

 

Ürettiği resmin sorunsallarıyla olduğu kadar gerçekliğiyle de evrenselliğe katkıda bulunan bir sressam kimliği taşır. Bu, bir ölçüde onun içinde yaşadığı coğrafyadan kaynaklanıyorsa da geniş ölçüde ressamın evrensel duyarlılıkla bütünleşmesinin sonucudur. Akdeniz'in resmindeki öğeler, resmin bir bütün olarak yaşadığı serüvenin heniz dokunmadığı kaynaklardan beslenmekte, onları yeniden üreterek bilinç altına göndermektedir.

 

Akdeniz'in resminde geçmiş-gelecek, doğu-batı, eskilik-çağdaşlık düzlemleri parçalanmakta ve resimde, uzayın ve zamanın oluşturduğu bileşimde yeniden kurulmaktadır. Onun resimleri usla duygunun, rastlantıyla bilincin, kavramla olgunun kesiştiği noktada düğümlenmekte, geçmişi olduğu kadar geleceği de sorgulamaktadır.

 

1960'lardan bu yana süren resim çabası içinde Akdeniz, evrensel resimsel gerçeğin bütün evrelerinde bulunmuş ama, kendi özgürlüğünü ve özgünlüğünü kültürler arası geçişimlere yönelerek oluşturmuştur. Bu nedenle de tekcil değil çoğulcu, dışlayıcı değil kapsayıcıdır.

 

Akdeniz'in resminde ele alınan öğeler kimi yerde malzemenin sınırlarını zorlarken kimi yerlede de onların öncesinde kavramlaştırmanın üstüne gider. Böylelikle, resmin alt yapısını görselin ve algılamanın değişkenliğini irdeler, resmi düşünselin alanına çeker. Akdeniz'in resimleri en son noktasında, olmadığı yerde, boşluğunda, insanın evrensel serüvenin ve yazgısının bir somut izdüşmü olarak kendi kendisini çoğaltır.

 

 

HALİL DİKMEN 1906-1964

 

 

1906 yılında İstanbul’da doğdu. 1927 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ni bitiren Dikmen, 1928 yılında Parise gönderildi. Paris’de üç yıl resim öğrenimi gördü. Yurda dönüşünde Kayseri ve Galatasaray Liselerinde resim öğretmenliği yaptı. 1937 yılında Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğüne getirildi.

 

“D gurubu”nun’da üyesi olan sanatçımız son görevi olan Güzel Sanatlar Genel Müdürü iken unutlmaz hizmetler verdi. Bu görevde iken 1964 senesinde öldü.

 

Sanatçının Devlet Resim Heykel kolleksiyonlarında, özel ve Resmi kolleksiyonlarda eserleri vardır.

 

 

HALUK TEZONAR 1942-1995

 

 

1942 Yılında Çorlu’da doğan sanatçı İstanbul Devlet Tatbiki Yüksek Okulunda Seramik eğitimi gördü. HeykeltraşHakkı KARAYİĞİTOĞLU’nun etkisiyle heykel çalışmalarına yöneldi. 1965 yılında eğitimini tamamlayan sanatçı bu okula asistan olarak girdi. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde uzun yıllar Öğretim Üyeliğine devam eden sanatçı, Seramik Eğitimi almasına karşın daha çok heykel’e yönelmiştir.

 

Sanatçımızı 31 Aralık 1995 günü kaybettik.

 

HAMİT GÖRELE 1903-1980

 

 

1903’de Görele’de doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olan Görele, Paris’de Loht Atölyesinde çalıştı. Paris ve Bükreş’te yapıtlarını sergileyen Görele önceleri Emprestyonist anlayışla eserler üretmiş Lhot’un etkisiyle tamamen Konstrüktivist bir ressam olarak bilinir.

 

1980 yılında kaybettiğimiz Görele 1968 Çağdaş Türk Ressamları Sergisi’nde Yılın sanatçısı seçildi. Sanatçının özel ve resmi kolleksiyonlarda eserleri vardır.

 

 

HASAN HULUSİ MERCAN 1913-1988

 

 

1913’ te Söğüt’te doğmuştur. İlk öğrenimini burada, Orta öğrenimini de Bursa Öğretmen Okulu’nda tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisine girerek 1945’te mezun olmuştur. İki yıl Bursa’da resim öğretmenliği yapmış, daha sonra Paris’e gönderilmiş ve orada 6 yıl resim çalışmıştır. Sanatçı Paris’te kaldığı sürece sergiler düzenlemiş, yurda döndükten sonra bu sanat hareketlerine geniş çapta devam etmiştir. Mercan, başta Devlet Resim ve Heykel Sergileri olmak üzere birçok karma sergilere eserler vermiştir.

 

1988 yılında kaybettiğimiz sanatçının kendine has bir çalışma stili vardır. Mozayik tekniğini hatırlatan onun bu çalışmaları bilhassa hisli ve ahenklidir. Sanatçımızı 1988 yılında kaybettik.

 

 

KUZGUN ACAR 1928-1976

 

 

1928 yılında İstanbul’da doğan sanatçı 1948 yılında İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesini bitirdikten sonra Akademinin heykel bölümüne girdi. Prof. Belling’in öğrencisi olan sanatçı 1933 yılında Akademiden mezun olmuştur. Kuzgun ACAR, Hadi BARA’nın etkisiyle daha öğrencilik yıllarında soyut figürsüz çalışmalara yönelmiştir. Önceleri Kafes, tel kullanarak Gabo’yu anımsatan yarı saydam formların ördüğü komposizyonlar düzenlemiş, sonradan tel ve çivi kullanarak değişik biçimde uygulamalara girmiştir.

 

1961 yılında Paris’e giden ve biryıl orada çalışan sanatçı bu çalışmalarını 1962 yılında Musee Darts’de sergilemiştir. Yurda döndükten sonra aynı anlayışta ve soyut anlamda, gerçekten plastik değeri yüksek yapıtlar vermiştir.

 

4 Şubat 1976 günü aramızdan ve sanat dünyamızdan ayrılmıştır.

 

 

Mürşide İçmeli 1930 -

 

 

Kendini resimle, resmini de özgün baskı teknikleriyle ifade eden bir sanatçı. İstanbul, Elazığ, Malatya, Ankara, Bursa, Konya'da yaşadı ve öğrenim gördü. Madrid ve Londra'da eğitimini pekiştirdi. Hem Türkiye'de hem de ülke dışında gezi ve incelemelerde bulundu.

 

Hitit Kültürü'nden, Anadolu Uygarlıkları'ndan, Ortaçağ İspanyası'ndan, Rönesans'ın Hümanizması'ndan, Barok'un Boşluğu'ndan, Henry Moore Heykeli'nden, İngiliz Op'undan, Mayalar'dan, Türk İslamı'ndan ve etkilenebileceği her yaratımdan etkilendi. Kendine benzedi.

 

Gravür tekniklerinin olanaklarını resimsel ifadenin açılımları için sonuna kadar kullandı. Düzenleme ve yerleştirimin geometrik sağlamlığı gibi tekniğin sağladığı siyah-beyaz, yüzey-doku gerilimleri üzerinde de yoğunlaştı.

 

Dünyasal ve doğasal olanın görünür gerçekliğiyle ilgilenmedi. Gelenk sorunuyla uğraştı. Evrensel ve ulusal geleneğe ayrımlı uzaklıklardan yakınlaşmaını tadına vardı, her ikisine de göndermede bulundu. Resminin ana konusunu oluşturan "yaşam"ı bir dirim olarak anlamadı, bunu fizik ötesi bir alana çekerek bilgilenmek amacıyla sorguladı. Resimsel ifadesinde matematik ve geometriye, böylelikle oran ve orantıya başvurdu. Soyut resim yaptı.

 

Simgelerle, geçmişten günümüze ulanan imlerin içerikleriyle oynadı. Oynanacak gibi... Akdeniz'de dolanan bir gizemcidir Mürşide İçmeli.

 

 

NEDİM GÜNSUR 1924-1994

 

 

1924 ‘de İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini burada, orta öğrenimini Afyon’da tamamlamış 1941’de Güzel Sanatlar Akademisine girmiştir. 1948’de Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinden mezun olan Günsur Fransız Hükümetinin bursu ile Paris’e gitmiş ve burada üçbuçuk yıl geniş incelemelerde bulunmuştur.

 

Sanatçı ilk devresinde Emprestyonist tarzda, Paris devresinde ise Abstre çalışmalar yapmış, son dönemlerinde ise figüratif ekspresyonist bir anlayışı seçmiştir. Yurt içi ve yurt dışında pek çok sergiler düzenleyen ve ödülller alan sanatçımızı 1994’te kaybettik.

 

 

NİJAD SİREL 1897-1959

 

 

1987 Yılında Amasya’da doğmuştur. 1915 yılında Almanya’ya heykel öğrenimi için giden sanatçı Münih Güzel Sanatlar Akademisinde Prof. Kahn’ın öğrencisi olmuştur. 1922 yılında yurda dönen sanatçı bir süre resim öğretmenliği yaptı. 1.8.1927 tarihinde kısa süren Güzel Sanatlar Akademisindeki görevine atandı.

 

22 Kasım 1952 tarihinde Akademi Müdürlüğüne atanan sanatçının değişik sitilde çalışmaları dikkat çekmektedir.

 

Önemli eselerinin arasında büst çalışmaları ve Atatürk anıtları yeralmaktadır. Bolu Atatürk Anıtı (1940), Çanakkale Atatürk Anıtı, Malatya Atatürk Anıtı (Hakkı ATAMULU ile), Bursa Atatürk Anıtı (Mahir TOMRUKLA) başlıcalarıdır.

 

NURULLAH BERK 1906-1982

 

 

1906’da İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra , Sanayi-İ Nefise’ye girdi. Burada Hikmet Onat ve İbrahim Callı atölyelerinde öğrenim görerek 1924 yılında bitirdi. Daha sonra Paris’e giderek, Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda Ernest Laurant’nın öğrencisi oldu. Yurda dönüşünde arkadaşları ile birlikte “Mustakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliğini” kurdu. 1939 ‘da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisine öğretim üyesi oldu. 1962 yılında İstanbul Resim Heykel Müzesi Müdürlüğüne getirildi. Sanatçımız pek çok önemli sergiye katıldı ve ödüller aldı.

 

En tanınmış eserleri arasında İskambil Kağıtlı Natürmort, Ütü Yapan Kadın, Gömlekçi, Odalık, Dikenler gibi eserleri bulunan sanatçımızı 1982 yılında kaybettik.

 

Sabri Berkel 1907 - 1993

 

 

Türk resminin çağdaşlaşmasında ve uluslararası tanıtımında önemli rol oynamış ustalarımızın başında gelir. Resim eğitimini Floransa'da yapan sanatçının eserlerinde klasik ilkeler, analitik ve akılcı yöntem egemen olmuştur. Resimlerinin coşkusu, derinliği ve her zaman beklenmeik yenilikler içermeleri Berkel'in sonsuz enerjisi ve mükemmelciliği ile ilgilidir.

 

Türk resminde ilk soyut denemeleri gerçekleştiren ve soyut resmin en özgün örneklerini veren berker yaşamı boyunca ilgisini resmin en temel sorunlarından ayırmamıştır. 1939 - 77 yılları arasında resim bölümü başkanlığı dahil, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde hocalık yapmış, çeşitli uluslararası bienal ve sergilerde Türk sergilerinin komiseri olarak görevlendirilmiş yurt dışında sergiler açmıştır.

 

Sanatını her zaman özel tutan, piyasa ve medyadan koruyan Berker, büyük bir idealizmle Türkiye'ye yerleştiği 1935 yılından yaşlılığına kadar Türk sanatının gelişmesi için sorumluluklar yüklenmiştir. Resmin yanında bir çizim ustası da olan Berker, aynı zamanda çeşitli baskı tekniklerinde ürünler vermiştir. Berker'in resmi 1960 - 80 dünya resminin en nitelikli ve özgün örnekleri arasında yer alacak düzeyde olmuştur. Sanatçı eserlerini Ankara, İstanbul ve İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzeleri'ne bağışlamıştır.

 

 

Zeki Faik İzer 1905 - 1988

 

 

Müstakil Ressamlar ve D Grubu ressamları kuşağındandır, bir başka değişle 1900 ile 1910 arası doğumlulardandır. Bu kuşağın ressamlarının çoğu gibi; o da, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nden sonra Paris'te Lhote Atölyesi'nde öğrenimini tamalamıştır. İlginç olan ve onun farklılığını belirten resim anlayışından, ne Lhote'dan, ne de Akademi'deki öğretim görevlliği sırasında, etrafındakileri kendi sanat anlayışı ile etkileyen Leopold, Levy'den hiç bir iz gözlemlenmemesidir. O, Kübist akımın kendi resim biçimlerini, o mantığın cenderesinden geçirmeye yanaşmamıştır. İlginç olan bir diğer gözlem, onun kendi kuşağı içinde uluslararası ödüller alan ve yabancı müzelere eseri giren birkaç sanatçımızdan birisi oluşudur.

 

Zeki Faik İzer, gençliğinde sanat eleştirmeni olmak istemesine karşın; giderek sanat üzerine yazı yazmaya pek heves göstermemiştir. Hatta jürilerde görünmeye de istekli olmamıştır. ancak resim sanatının sorunlarını ve sınırlarını araştırmış ve bu alanda anlamadığı ya da kendine doğru görünmeyen Batı biçimlemelerine itibar etmemiştir. Öyle ki; böyle bir çalışmaya yönelmenin akademizmadan öte sonuç vermeyeceğini anlamış, kendi çalışmalarını da bu mantığın ışığında sürdürmüştür. Yaşamı boyunca bu davranış özelliğini gösteren Zeki Faik İzer, kendi kişiliğini yansıtan yapıtları ve düşünceleri ile Türk resminde önemli bir yer almayı başarmıştır.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Keşke her bir sanatçı için ayrı bir sayfa açsaydın....ve resimlerinden de örnekler koysaydın....ahhh be keşke

çok şey istedim galiba kusura bakmayın.........ama ne yapayım bu çok güzel bir konu....mükemmel

emeğine sağlık....harikasınız:yes:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...