ReaLPiLLS Oluşturma zamanı: Haziran 30, 2016 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 30, 2016 Siz hiç traci johnson diye birini duydunuz mu ?.. 19 yaşındaki genç traci, çok satan bir ilaç firmasının ürettiği anti-depresan ilacının test deneylerine katılan bir denek. hiç bir sağlık sorunu olmamasına rağmen 7 şubat 2004'de kendini asarak intihar ediyor. bu gence tekrar gelicez ama daha eskiye gitmemiz lazım. konunun en başına.. hayır cennet'ten kovulduğumuz o güne kadar değil daha yakın bir zamana. 1950'lerin sonunda verem ilacı üzerine çalışırken tesadüfen bir ilaç bulunuyor. adı iproniazid. 1958'de piyasaya sürüldüğünde amacı mutluluk vermek olan bu ilaç, anti-depresanın babası.toksik yan etkilerinin olduğunun anlaşılması üzerine 1960’larda piyasadan hızlıca çekiliyor. yerine devreye marplan ve nardil sahaya çıkıyor. birer toksik deposu bu ilaçlar kullanıcıları zehirliyor, o yüzden bu ilaçların bir şartı var, birlikte alındığı gıdalara dikkat edilmesi ve alkolle kesinlikle alınmaması gerekiyor. 1976 yılında, eli lilly adlı ilaç firması, fluoksetin adlı molekülün, serotonini geçici olarak inhibiteettiğini buluyor. bu milyar dolarlık rantın ve depresyon salgının da başlangıcı demek. 1987 yılında bu buluşunu ilaç olarak piyasaya sürmeye hak kazanıyor. 1990'lı yıllarda eczanelerdeprozac adıyla var olan ve yılda 400.000.000 kutudan fazla satan bu farmakolojik muska'nın pazarı tüm ilaç firmalarını harekte geçiriyor. peynir ekmek gibi satan bu ucuz hapları üreten üretene.. makaleler, köşe yazıları, ünlü profesörlerin tavsiyeleri ile devam eden kampanya süreçleri ve en önemlisi ilaç firmaları ile işbirliği yapan bazı doktorların reçetelerine giriyor hepsi birer birer. modern insanın mutsuzluğu için mutluluk iksiri. al ve yut, mutlu günler senin olsun ama kazın ayağı öyle değil. çağımızın anti-depresan terörü hızlıca ilerliyor. seroxat, zyprexa, effexor ve daha onlarcası. sürekli halktan saklanan intihar vakaları, sonu ölümle biten yan etkiler ve kesilen milyar dolarlık cezalara rağmen insanlara ölüm getiren, bugün türkiye'de ise denetimsiz satılan altın yumurtlayan tavuklar. yukarıda adı geçen ilaçlardan seroxat/paxil, kullananları intihara sürükleme potansiyeli olanantidepresanların en başında geliyor. 2003 yılında ingiltere’de ilaç kontrolleri, seroxatın intihar eğilimini artırdığı için 18 yaş altı çocuklara yazılmasını yasaklanmasını istiyor. bu ilacın üzerine `24 yaş altında intihar eğilimine sebebiyet verebilir` yazdırıyorlar ama satılmasını durduramıyorlar. işin kötüsü, bu uyarı kutuya yazılana kadar ilaç, ingiltere'de 18 yaş altı çocuklara çoktaaan yazılmış durumda... gençlerde intihara eğilime sebebiyet verdiği bulunan bu ilaç sadece gençler değil yetişkinlerde de intihar eğilimine sebebiyet verdiği bulunuyor. sayısız şikayet, mahkeme sonrası, 2007 yılında ilacın etiketine "kan şekerini bozar, diyabet hastalığını " tetikler yazılabiliyor sadece. oysa fda öyle demiyor. fda, bu anti-depresan ilaçların, yaşlılardabeklenmedik erken ölümlere sebebiyet verebildiğini açık açık söylüyor. kim takar ? yalnızca amerika’da , 1993’ten 2009’a kadar seroxat adlı depresyon ilacını üreten şirket bir milyar dolara yakın ceza ödüyor. rakamla da yazayım bari 1.000.000.000 dolar !. bunun yaklaşık 390 milyon doları , sadece `intihar ve intihara teşebbüse sebebiyet verdiğinden` , 200 milyon dolarıbağımlılık yaptığı ve sakat doğumlara sebebiyet verdiği için. üstelik bu firmaya ilgili sebeplerden açılan davalar hala devam ediyor. ama canına minnet, getirisi yanında götürüsü ne ki ? john hopkins üniversitesi, hamilelikte ve öncesinde alınan antidepresan ilaçlarının, çocuklarınotistik olmasına sebebiyet verebildiğini ortaya koyuyor. onu doğrular şekilde, amerika’da 80’lerden, 2013’e kadar çocuklarda otizm hastalığı yirmi kat artmış durumda. aynı süre zarfında antidepresan kullanımıise %400 yükselmiş.. dünyada 17 milyondan fazla kişinin kullandığı zyprexa adlı depresyon ilacı için, 2005 yılında yalnız amerika’daki mahkeme kayıtlarına 8 binden fazla şikayet geliyor. fda, isim vererek zyprexavb depresyon ilaçlarınınyine aynı şekilde beklenmedik erken ölümlere neden olabileceğini açıklıyor. üstelik, bu ilaçlar belirgin yan tesirlerinden dolayı halen mahkemelik olmaya devam ediyor. ama umrunda mı birilerinin ? isim verse bile sürekli bu firmalar onaylı formülleri başka ticari adlarla piyasaya sürüyor. ismi değiştir yeniden sür.. kurnazca değil mi ? aynı ilaçlar, farklı ülkelerde farklı adlarla satılıyor ve hatta yeri geliyor başka ilaçları anti-depresan diye yutturuyorlar insanlara. pazar sanıldığından çok daha büyük çünkü. koca ilaç devipfizer bile, 2004 yılında sara hastalığı için onay aldığı neurontin adlı ilacı, anti-depresan olarak reçetelere sokuyor. bunun sonucu ölen insanların hayatlarını geri getiremiyor belki ama ceza olarak 430.000.000 dolar ödüyor. ikinci nesil antidepresanlar var bir de. örneğin risperdal; şizofreni, manik-depresyon gibi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. anti-depresanların ortak karakteristiği olan yan etkilerinin haddi hesabı yok ve yine ne tesadüf ki tekrar intihar vakaları yaşanıyor. haziran 2012'de texas mahkemesi, risperdal’ın üreticisi johnson & johnson 'a medikal sahtekarlıktan 158 milyon dolar ceza kesiyor. sebebi ise, ilacın güvenliği yan etkileri konusunda yanlış bilgiler vermesi. sahtekarlıkcezaları hep bu ilaç firmalarına gidiyor. ingiltere hull üniversitesi'nde prof. dr. irving kircsh önderliğinde ingiliz, kanada ve amerikalı bilim adamlarından oluşan bir araştırma ekibi bu ilaçları yakından inceliyor ve ne buluyorlar biliyor musunuz ? bu ilaçların plasebo etkisi dışında aslında fark edilir bir katkısı yok.yani aslında depresyon hastaları, bu hapları aldığında iyileşeceklerine inandıkları için aslında iyileşiyor. harvard dahil pek çok üniversitede ders veren amerikalı prof. dr. irving kirsch, depresyon tedavisinde anti-depresan kullanılmasını kesinlikle reddediyor. ne mi oluyor anti-depresan kullananlarda ? ; büyük çoğunluğunda cinsel fonksiyon bozukluğu. hamilelik sırasında kullanımında bebeğin otizm riskinin üç kat artması. bağımlılık yaratması ve bırakıldığı takdirde hastalığın tekrar nüksetmesi. en önemli sorunu ise intihar eğilimi. bazılarında ise cinayet. evet yanlış okumadınız cinayet. örneğin, popüler anti-depresanlardan effexor'un üzerinde intihar dışında " cinayet eğilimi yaratabilir " ifadesi yer alıyor. yani kullananın sadece intihar eğilimine sahip olmasına sebebiyet vermiyor bu masum ve ucuz hap aynı zamanda öldürtüyor da ! yan etkileri takdire şayan !. sahtekarlık cezaları milyar dolarları aşmış, ilaç firmalarının bu bulgulara itiraz edeceklerini belirtmeme gerek var mı ? insan sağlığından çok parayı önemseyen şirketler bu bulgulara karşı makale ve araştırma sonuçları yayınlıyor. ama namuslu bilim adamlarının mücadelesi bitmiyor. 2008'de erick turner , anti-depresanlar üzerine yapılan araştırmalarda olumsuz çıkan sonuçlarınsadece %8'inin rapor edildiğini deşifre ediyor. %92'lik olumsuz sonuçlar kayıtlara bile geçmiyor. paranın dini imanı yok. anti-depresan pazarının da ucu bucağı. anti-depresan kullananlar bağımlı hale geliyor, ölümcül yan etkileri ile başbaşa kalıyor. fda, 2009 yılında bir çok anti-depresan'ın üzerine nöroleptik malign sendrom ( nedeni tam olarak bilinmeyen ve ölümcül tehlikesi olan sinirsel hastalık ) a sebebiyet verebilir ifadesini koyduruyor. yani, kullandığınız için sebepsiz bir şekilde ölebilirsiniz ama merak etmeyin bu sadece bir yan etki.. paranın satın alamayacağı şey yok derler,dr. joseph biedermanve onun gibileri bir çırpıda alıyor mesela. çünkü bu pazar milyar dolarları temsil ediyor. dr. joseph biederman'ın üniversiteden kazandığı para, ilaç firmalarından kazandığı paranın yanında bir hiç. kongre, dr. biederman'ın yukarıda adı geçen anti-depresan firmalarından kazandığı paraları beyan etmediğini ortaya çıkarıyor. koca harvard tıp fakültesi doktoru, para için anti-depresanların çocuklar üzerinde kullanımı teşvik ediyor ve karşılığında cukkayı indiriyor. ilaç firmalarından aldığı paralar milyon dolarları buluyor. piyasayı bu ve bunun gibi ilaç şirketleri daha çok kar edip nemalansın diye uğraşan adamlar dolduruyor. öyle bir pazar ki eli lilly'nin cirosunun 3'te 1 sadece zyprexa adlı anti-depresan'dan geliyor. insanlar bu hapları kullandığında aslında nasıl bir yan etkiyle karşılacaklarının tam olarak farkında değil. abd tarihinin en yüksek cezalarını sahtekarlık, bilgi saklama, yan etkileri gizleme gibi suçlardan ödeyen ilaç şirketlerinin merck co ( ödediği ceza; 4.85 milyar dolar ), pfizer ( ödediği ceza; 2,3 milyar dolar ), eli lilly ( ödediği ceza;1,46 milyar dolar ) yanında sizin beş kuruşluk sağlığınız ne ki ? ben kullanırım bana bir şey olmaz mı diyorsunuz ? işte orada garibim traci johnson'un hikayesi başlıyor.. traci johnson, hiç bir sağlık sorunu olmayan, 19 yaşında bir genç. para sebebiyle , anti-depresan üreticisieli lilly'nin yeni yıldız hapı duloxetine 'in deneği olmaya karar veriyor. ve deneklik esnasında "sürpriz bir şekilde " intihar ediyor. eli lilly'nin eli ayağı birbirine dolaşıyor çünkü duloxetine, artık gözden düşen prozac'ın yerine koyabilecekleri tek ilaç ve milyar dolarlık bir getiri bekliyorlar. eli lilly'nin tek umudu fda'nın olayı kapatması. ve tuhaf bir şekilde beklenen oluyor. fda, bu intihar üzerine hiç bir araştırma yapmadan testlerin devamına onay veriyor. ve ilaç cymbalta adıyla piyasaya sürülüyor. bu ilacı kullananlar arasında 41 ölüm ve 13 intihar vakasıtespit ediliyor, olayı the independent gazetesi duyuruyor. üstelik deneklerden dört kişinin daha intihara teşebbüs ettiği bilgisi sır oluyor. fda, bu intihar ve ölümlerin araştırılmasını ticari sırolarak gördüğünü söylüyor ve hop gerçeklerden halktan gizleniyor. yaşanan intihar ve ölüm vakaları sonrası fed'i korku sarıyor ve ilaç piyasaya sürüldükten 1 ay sonra 18 yaş altı için intihar potansiyeli ve ölümcül yan etki taşıdığı için siyah kutu etiketiuyarısıyla bilgilendirme mecburiyeti getiriliyor. 18 yaş üstü yaşanan ölümlerde göz önüne alınınca bu yaş 25'e çıkartılıyor. bugün hala türkiye'de gidip en yakın eczaneden alabileceğiniz bu ve benzeri ucuz ilaçlar, birer ölüm hapı. bu ilaçları da üstelik, abd tarihinin sahtekarlık sebebiyle en büyük cezalarını ödeyen şirketler üretip pazarlıyor. daha beslenme şeklinizi sormayan bazı psikiyatrlar, iki dakikada size bunları reçetenize işliyor. türkiye'de ise eczaneden bir koşu alınıp kullanılabiliyor. geriye de iyileşeceğini uman canı tetikte insanlar ve ceplerini " yaşam vaat " edip " ölüm " ile dolduran dev şirketlerin hükümranlığı kalıyor. antidepresan ilaçları hastaları daha agresif ve saldırgan, içine kapanık yapma gibi yan etkilerinin yanında bazı hastaları da intihara sürükleme eğilimine neden oluyor. kurnaz ilaç şirketleri, lisans anlaşmalarından dolayı aynı ilacı değişik isimlerde satıyorlar. bana inanmıyorsanız prospektüslere inanın. kaşıntı değil yan etki ölüm bak. otizmi hiç saymıyorum bile. bu kadar olaydan sonra hala antidepresanların masum olduğunu savunmak, insanlık ve tıp adına utanç verici değil mi ? bu ilaçların en büyük pazarlama taktikleri kullananların mutlu olacağına dair yarattıkları havadan başka bir şey değil. modern dünyanın bir ruhsal durumu olan depresyon kalıtımsal, çevresel, hormonal, duygusal nedenlere bağlı bir çöküntü halidir. anti-depresanların hiçbiri, psikiyatrik hastalıklara kalıcı bir çözüm getirmez. siz size söylenen yalanlara inanmayın. televizyonlar, bilgisayarlar, kablosuz internet, cep telefonları, elektromanyetik alanlar, gıdalar,mutfak aletlerinden aldığımız ağır metaller, metal iyonlar, fastfood gıdalar, katkı maddeleri, vitaminler, mineral eksikliği, aldığımız ilaçlar, kötü beslenme alışkanlıkları, düzensiz uyku, hareketsizlik, depresyonu tetikleyen öğeler ve çevresel faktörler olarak psikiyatr'ların üzerinde durdukları konulardır. çikolata, muz, fındık, fıstık ve balık gibi bir takım gıdalar, güneş ışığı, spor, müziğe ve hobilerinize verin kendini. ve şaka yapmıyorum sevmek ve sevgi dolu olmak depresyonun en temel ilacıdır. unutmadan evet, sizin sağlığınızı önemsemeyen o kötü dostum ben. " kullanma yeaa " diyen cahil bir hırboyum.. ve emin olun, gerçekleri sizden saklayan bu dost ilaç firmaları, mutluluğun ilacını bulmuş olsalardı, size eczanede kutusunu 50 liraya satmazlardı. saygılar.. --- meraklısına not;her ilaç toksiktir ( yani zehirli ), toksiğin etkisi dozaj ile belirlenir. iproniazid gibi ilaçlar monoamine, oxidas tutucular (monoamine oxidase inhibitör) kategorisinde sınıflandırılır. monoamine oxidas, nörotransmitterler adı verilen serotonin , pinefirin gibi mutluluk veren hormonları metabolize eder ya da yıkar. yani, monoamine oxidası tutarak mutluluk artırıcı hormonların düzeylerini yükselterek, depresyonu düzeltmeye çalışır. ---- Kaynak: Ekşisözlükten alıntıdır 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yasemin ceren Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Çok karışık bilemedim yani artik ne yapılması gerek Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Anafiel girl Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Mutlulugun ilacı... Dikkatimi burası cekti. İik olarak mutlulugu bir ilactan beklemek saçmalık zaten.. ki antidepresan ilaçlar sakinleştirme özelliğine sahip. (Kullanımdan bir süre sonra) İlacın asıl amacı beyinin serotonin sıvısını yükseltmekmis. Bu sıvı az salgıiandıgı takdirde depresyon rahatsızlığı çıkarmış... Herşey önce. Kisi kendisinin yenebilecegini düşünüyorsa ne ilac kullansın ne doktora gitsin. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ReaLPiLLS Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Bende depresyon falanda yoktu küçüklüğümden beri uyku sorunum var uyuyabilmek için vermişti doktor evet uyuyabiliyordum artık ama o sorun gitti başka sorunlar ortaya çıktı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Çok karışık bilemedim yani artik ne yapılması gerek Kendinizi kötü hissederek psikiyatra gitmeyin diyor kısaca. Dağlara, tepelere vurun kendinizi diyor, bakın diyor çiçekler böcekler ne güzel, bulutlar, güneş. Tabii bu hissiyata ayık kafayla erişin diyor. Uyku sorunu için, gün içerisinde kendini yormaya bak, egzersiz filan yap. Yatmadan kısa bir süre önce de aromatik çaylardan dene papatya, ayva yaprağı gibi. En azından dene. Paylaşım için teşekkürler. İçimizi açtın bu karanlık günde. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 teee ilkokuldan beri envai çeşit kullandım yıllarca ve artık son raddede çok ağır ilaçlar da (cymbalta falan) beni kusturup midemi bozmaktan başka bi işe yaramadı. sonra vurdum kendimi sorgulamaya spiritüalizmden tut gnoxise şaka bi yana şunu rahatlıkla söyleyebilirim arkadaşlar ilaçlar HİÇBİR İŞE YARAMIYOR. bu kadar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paganlaw Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Prospektüste yan etkilerin ne olduğu yazmasına rağmen nasıl ve neye itiraz ediliyor, anlamadım. Bir sürü ilaç gösterebilirim yan etkisi çeşit çeşit arasında intihar da var başka hastalıklara sebep olanları da var. Yani bir ilaç salt iyi olamaz zaten. Siz insan üzerinde deney yapmanın basitçe hemen gerçekleştiğini mi düşünyorsunuz? Öncesinde hayvan üzerinde bir çok deney yapılır, bu işin ön koşulu budur. İnsan üzerinde deneye geçildiğinde de deney yapılacak kişinin her türlü olası ihtimale karşı aydınlatılır ve açıkça yazılı onayı alınır (aydınlatılmış onam). Bu bahsettiğim ssdece iki noktası, daha başka şartların da yerine gelmesi gerekiyor. Yani demem o ki, her ilaç tehlike ve yan etki barındırır. Bu ilaçları kullanma sebebimiz yararı için zararını göze almaktır. Prospektüste açıkça intihar riski içerdiği yazan bir ilacı içen bir insan bu riski kabullenmiş demektir. Keşke daha iyş ilaçlar bulunsa da, intihar riski hiç bulunmayan ilaçlar üretilse. Peki bunun için ne gerekiyor? Tabi ki araştırma ve deney. Önce hayvanlar üzerinde sonra da insanlar üzerinde. Tıp biliminin nasıl geliştiğini düşünüyorsunuz? Popüler bir yaklaşımla intihara sürüklüyor kullanmayın demenin lüzumu yok. Ben de ilaç sektörüne bayılmıyorum, çok fazla pislik döndüğünü düşünüyorum ancak bir şeyi silip atmadan veya acıma duygumuza dokunmadan önce iyi mukayese etmek lazım. Olayda ölen kişiye herkes üzülür, ancak ona bu durumun olabileceğinin söylenmediğini söyleyemezsiniz. Hiçbir deney riskler açıklanmadan gerçekleşmez. İlaç şirketlerine para cezası konusunda da, prospektüste yazan bir hususun gerçekleşmesinden dolayı cezaya hükmedilmez. Dava dosyasına bakmak lazım, belki o zamanlar prospektüste bu yan etkiler yazmıyor olabilir veya ilaç içeriğini yanlış bildirmiş olabilirler. Şöyle düşünün, bir ilacın yan etkisi olarak bakıyorum inme, epilepsi nöbeti, kanlı kusma, depresyon, kaygı, hayal görme (halisünasyon) diye uzunca saymışlar. Şimdi bana inme gelse ilaç şirketini sorumlu tutabilri miyiz? Oraya açıkça yazmışlar, 1000 kişide 1 ihtimalle, 100 kişide 1 ihtimalle falan diye. Bu bakış açısıyla bütün ilaçları yasaklamak gerekir. İlaş şirketlerini savunacağım aklıma gelmezdi. Ancak olaya tüm yönüyle bakmak gerekir. Kullanıp kullanmamak da kişinin kendi iradesidir her zaman. Hastanın tedaviyi reddetme hakkı vardır. Yeter ki toplumsal açıdan tehlike arz etmesin. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ReaLPiLLS Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Prospektüste yan etkilerin ne olduğu yazmasına rağmen nasıl ve neye itiraz ediliyor, anlamadım. Bir sürü ilaç gösterebilirim yan etkisi çeşit çeşit arasında intihar da var başka hastalıklara sebep olanları da var. Yani bir ilaç salt iyi olamaz zaten. Siz insan üzerinde deney yapmanın basitçe hemen gerçekleştiğini mi düşünyorsunuz? Öncesinde hayvan üzerinde bir çok deney yapılır, bu işin ön koşulu budur. İnsan üzerinde deneye geçildiğinde de deney yapılacak kişinin her türlü olası ihtimale karşı aydınlatılır ve açıkça yazılı onayı alınır (aydınlatılmış onam). Bu bahsettiğim ssdece iki noktası, daha başka şartların da yerine gelmesi gerekiyor. Yani demem o ki, her ilaç tehlike ve yan etki barındırır. Bu ilaçları kullanma sebebimiz yararı için zararını göze almaktır. Prospektüste açıkça intihar riski içerdiği yazan bir ilacı içen bir insan bu riski kabullenmiş demektir. Keşke daha iyş ilaçlar bulunsa da, intihar riski hiç bulunmayan ilaçlar üretilse. Peki bunun için ne gerekiyor? Tabi ki araştırma ve deney. Önce hayvanlar üzerinde sonra da insanlar üzerinde. Tıp biliminin nasıl geliştiğini düşünüyorsunuz? Popüler bir yaklaşımla intihara sürüklüyor kullanmayın demenin lüzumu yok. Ben de ilaç sektörüne bayılmıyorum, çok fazla pislik döndüğünü düşünüyorum ancak bir şeyi silip atmadan veya acıma duygumuza dokunmadan önce iyi mukayese etmek lazım. Olayda ölen kişiye herkes üzülür, ancak ona bu durumun olabileceğinin söylenmediğini söyleyemezsiniz. Hiçbir deney riskler açıklanmadan gerçekleşmez. İlaç şirketlerine para cezası konusunda da, prospektüste yazan bir hususun gerçekleşmesinden dolayı cezaya hükmedilmez. Dava dosyasına bakmak lazım, belki o zamanlar prospektüste bu yan etkiler yazmıyor olabilir veya ilaç içeriğini yanlış bildirmiş olabilirler. Şöyle düşünün, bir ilacın yan etkisi olarak bakıyorum inme, epilepsi nöbeti, kanlı kusma, depresyon, kaygı, hayal görme (halisünasyon) diye uzunca saymışlar. Şimdi bana inme gelse ilaç şirketini sorumlu tutabilri miyiz? Oraya açıkça yazmışlar, 1000 kişide 1 ihtimalle, 100 kişide 1 ihtimalle falan diye. Bu bakış açısıyla bütün ilaçları yasaklamak gerekir. İlaş şirketlerini savunacağım aklıma gelmezdi. Ancak olaya tüm yönüyle bakmak gerekir. Kullanıp kullanmamak da kişinin kendi iradesidir her zaman. Hastanın tedaviyi reddetme hakkı vardır. Yeter ki toplumsal açıdan tehlike arz etmesin. Yalnız doktor beni uyarmamıştı intihar eğilimi olabilir vs. Ha şu sözüne bende katılıyorum önce hayvanlarda sonra insanlarda denenmesi yoksa başka türlü tıp bilimi tabiki gelişemez. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paganlaw Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2016 Yalnız doktor beni uyarmamıştı intihar eğilimi olabilir vs. Ha şu sözüne bende katılıyorum önce hayvanlarda sonra insanlarda denenmesi yoksa başka türlü tıp bilimi tabiki gelişemez. Doktor uyarmadan bu tedaviyi uyguladıysa aydınlatılmış onam yok demektir. Burada meydana gelecek bir sorundan doktor sorumludur. Malesef ülkemizde doktorlar aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmiyor. Doktor bunu yerine getirmeye çalışsa bu sefer o kadar hasta var ben tedavi mi ediyim yoksa uzun uzun sohbet mi ediyim diyor. Yani bizde doktor sayısınds yetersşzlik var. Sayı yeterli olsa ve herkes üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirse sorun olmayacak. Öss var falan diyerek çatır çstır rapor yazılan bir sistemden bahsediyoruz. Asıl düzeltilmesi gereken şey bu bana göre. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.