ensiferum13 Oluşturma zamanı: Ağustos 29, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 29, 2007 Yazacağım metin Ursula K.LeGuin'in 1974'te yaptığı bir konuşmanın metnidir. KaynakDavetsiz Misafir Çeviren:Ali Tamur Düzelti ve Notlar:K.Murat Güney Konuşmam fantezi edebiyatı üzerine olacaktı, fakat bugünlerde kendimi pek hayalci hissetmiyor ve neler konuşacağıma bir türlü karar veremiyordum.Ben de , hemen herkese "bana fanteziler hakkında birşeyler anlatır mısınız?" diye sormaya başlamıştım.Neden sonra bir arkadaşım, "dur sana fantastik bir hikaye anlatayım" dedi.On yıl önceymiş.Arkadaşım, bir kütüphanenin çocuk kitapları bölümüne gidip Tolkien'in Hobbit kitabını istemiş.Kütüphane memuru da arkadaşıma istediği kitabı bulabilmesi için gidip büyükler için yazılmış kitaplar bölümüne bakmasını söylemiş.Öyle sırf günlük dertleri unutturmak için yazılmış "kaçış" kitaplarının çocuklar için zararlı olduğunu düşünüyorlarmış! Beraberce gülüştük ve son on yılda durumun epey değiştiği konusunda fikir birliğine vardık.Çocuk kütüphanelerinde fantezi kitaplarına ahlakçı bir sansür uygulanması artık pek söz konusu değil.Ama çocuk kütüphanelerinin çölde bir vaha haline gelmesi çölün var olmadığı anlamına gelmiyor.Kütüphane memurunun iyi niyetle dile getirdiği bakış açısı hala mevcut ve kökleri Amerikan kültürünün derinliklerine uzanıyor:Fantezileri tasvip etmeyen -ahlaki- bir değer yargısı.Öyle yoğun ve kimi zaman şiddetli bir onaylamama söz konusu ki ister istemez kaynağının korku olduğu sonucuna varıyorum. Böylece başlığa geliyoruz:Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkuyor? Yanıtlamaya geçmeden önce;az ya da çok bütün gelişmiş toplumların, hayalperestliğe karşı soğuk durduğunu söylemek istiyorum.Kimi ülkelerin edebiyatlarında birkaç yüzyıldır fanteziye yer yok, Fransız edebiyatı mesela.Ama öte yandan Almanya'da fantezi sevilir, İngiltere'de hem sevilir hem de diğer milletlerden daha çok gelişmiştir.Ejderhalardan korkmak sadece batılılıkla veya gelişmişlikle açıklanabilecek birşey değil.En iyisi tarihsel açıklamalar yapmaya hiç kalkışmayıp sadece yeterince iyi tanıdığım tek millet olan modern Amerikalılardan bahsedeyim. Niye korkuyor bu Amerikalılar ejderhalardan diye düşünürken fark ettim ki birçok Amerikalıya sadece fantezi değil kurgu olan herşey ters geliyor.Milet olarak insan hayalinin ürünü olan herşeye şüpheli gözle bakıyor, hakir görüyoruz. "Romanı karım okur.Benim vaktim yok" "Ortaokul sırasında bilim-kurgu okurdum ama tabii artık okumuyorum" "Masallar çocuklar içindir ben gerçek dünyada yaşıyorum" Bunları söyleyen kim?Kim kendine böylesi güvenen bir edayla Savaş ve Barış'ı,Zaman Makinesini, Bir Yaz Gecesi Rüyası'nı silip atabiliyor?Korkarım, sokaktaki adam, çalışan, otuz yaşının üzerindeki Amerikan erkekleri, yani ülkeyi çekip çevirenler. Tüm edebiyatın böylece reddedilmesi birkaç tipik özelliğimze dayanıyor:Puritenliğimiz, çalışma ahlakımız, kara dayalı bakış açımız, hatta cinsel kültürümüz. Oysa Savaş ve Barış'ı veya Yüzüklerin Efendisi'ni okumak bir iş değildir, onları okursanız zevk için okursunuz.Yaptığınız işe "Eğitim Amaçlı" veya "Kendini Geliştirme Faaliyeti" şeklinde bir kulp bulamıyorsanız, puriten değer yargılarımız onu biraz bencilce bir lüks veya gerçeklerden kaçmak olarak niteleyecektir.Bir puriten için zevk almak değer verilecek birşey değil bir günahtır. Aynı şekilde bir işadamının bakış açısıyla, bir eylem ancak kısa vadede somut bir getirisi olacaksa kabul edilebilirdir.Tolstoy okuduğu için ancak edebiyat öğretmenlerinin bir özrü olabilir, parasını bu işten kazanıyor ne de olsa!Tabii işadamımız da arada bir kendine bir best-seller okuma izni verebilir;tabi iyi bir kitap olduğu için değil de çok sattığından, başarılı, iyi kazandırmış bir ürün olduğu için.Para tüccarımızın bakış açısından, okuduğu kitabın tuhaf, mistik ve iyi kazandırmış olması o kitabın varığını haklı çıkarmaya yeter.İşadamımız da onu okuyarak mevcut başarısının gücünü, tılsımını birazcık paylaşabilir.Buna büyü denmezse, neye denir bilmiyorum. Son neden, cinsel kültürümüze dayalı ve daha karmaşık olanı.Umarım kültürümüzde fantezi karşıtı tutumun temelde bir erkek zihniyeti ürünü olduğunu söylediğimde ayrımcılık yaptığım düşünülmez.Amerikalı erkekler, ancak çocukça diye, kadınsı diye adlandırılmış kimi insani özellikleri, insana verilmiş kimi hediyeleri yadsıyarak erkekliklerini tanımlayabiliyorlar.Bu sırada yadsınan özelliklerden biri de, insanın çok gerekli ve yok edilemez bir yetisi olan "imgelem"dir. Bunu yazdıktan sonra sözlüğe baktım, diyor ki İmgelem: 1.Hayal etme, o anda duyu organları ile algılanmayan bir şeyi zihinde canlandırma 2.Henüz gerçekleşmemiş olay ve eylemleri zihinde tasarlama... Güzel, "çok gerekli ve yok edilemez" kelimeleri aynen yerinde kalabilir.Ama konuya uyması için tanımın kapsamını biraz daraltmam gerekiyor.İmgelem derken, zihnin serbestçe oyun oynamasını kast ediyorum:-sonuç ister entellektüel, ister algısal bir ürün olsun-.Serbestçe derken, doğrudan bir getiri beklentisi ile yapılmayan, kendiliğinden gelişen eylemleri kastediyorum.Tabii bu, zihnin serbestçe oyun oynamasının arkasında bir amaç olmadığı anlamına gelmiyor, bilakis gayet ciddi amaçlar olabilir.Çocukların yaratıcı oyunları, erişkinlikte gerekecek duygu ve davranışların alıştırmasını yapmaya yarar;çocukluğunu yaşamayan olgunlaşamaz.Erişkinlerin kafasının serbestçe oyun oynaması Savaş ve Barış olarak ürün verebilir, Görecelik Teorisi olarak ürün verebilir.Serbestlik disiplinsizlik demek değil ne de olsa.Sanatla uğraşırken de bilimle uğraşırken de mutlaka öğrenilmesi gereken şeyin hayal gücünün disiplin altına alınması olduğunu düşünüyorum.Meseleyi disiplin deyince aklına baskı altına almak ve cezalandırmak gelen puritenliğimiz karıştırıyor.Disiplin baskı altına almak anlamına gelmez, büyümesini ve meyve vermesini cesaretlendirmek anlamına gelir, ister şeftali ağacından ister insan zihninden bahsediyor olalım. Birçok Amerikalı erkeğe tam tersinin öğretildiğini sanıyorum.Hayal güçlerini bastırmayı, imgelemin çocuksu, efemine, yararsız ve zaten muhtemelen de günah olduğunu öğrendiler. Onlar imgelemlerinden korkmayı öğrendiler.İmgelemlerini disiplin altına almayı öğrenmediler. İmgelemin bastırılabileceğinden şüpheliyim.Çocuktan imgelemini alırsanız büyüdüğünde sadece bir ot, gerçek bir ot elde edersiniz.İmgelem de kötü huylarımız gibi dışarı çıkmanın bir yolunu bulacaktır.Reddedilir ve tiksintiyle karşılanırsa deforme olacakı, vahşi biçimlere bürünecektir.En iyi ihtimalle sık sık pembe hayaller kurmaya, en kötü ihtimalle de hüsnü kuruntulara, hayallerle gerçekleri karıştırmaya dönüşecektir.Pembe hayaller kurmak, kaptırırsanız çok tehlikeli bir uğraştır.Eski puriten zamanlarımızda tek izin verilen kitap İncil'di.Şimdiki laik-puriten zamanlarımızda bir erişkine yakışan bir uğraş olmadığı veya içinde yazılanlar doğru olmadığı için roman okumayan kahramanımız, büyük ihtimalell tv'deki bol kanlı dedektiflik dizilerine, niteliksiz westernlere(FFG:westernlere laf yok.)), spor sayfaları ve porno dergilerine(FFG:buraya hiç girmeyelim:D), Playboy'a ve daha seviyesizlerine yönelecektir.Besinden yoksun kalmış hayalgücü onu zorlayacaktır.Bu eğlencelerin gerçeklerle ilgili olduğunu söyleyerek kendini haklı bulacaktır.Eh ne de olsa cinsellik bir gerçektir, dedektifler vardır, beyzbolcular vardır, eskiden kovboylar da vardı!?(FFG:bak hala!).Bir de bunların "erkekçe" konular olduğunu söyleyecektir ki bu da kadınların ilgilenmeye değer bulmadığı anlamına geliyor. Bütün bunların gerçeklerden uzak, kısır uğraşlar olması ona bir uyarı gibi gelmeyecek, tam tersine içini rahatlatacaktır.Tüm bu niteliksiz programlar gerçekçi olsalardı, yani güzelce hayal edilmiş, yaratıcı ürünler olsalardı zaten onlardan korkacaktı.Sahte gerçekçilik zamanımızın en önde gelen kaçış edebiyatıdır.Bu "edebiyatın" baş yapıtı da günlük borsa raporları olsa gerek. Kahramanımızın karısı ne alemde bir de ona bakalım.Onun toplumun beklentilerine uygun bir yaşam sürebilmesi amacıyla hayal gücünü kısıtlaması gerekmedi.Ama eğitmesi de gerekmedi.Roman, hatta fantezi okuyabilir.Ama eğitim ve teşvikten yoksun kalmış hayal gücü büyük ihtimalle pembe dizilere, duygusal-tarihi romanlara, arkası yarınlara ve imgelemin yararlarına inanmayan toplumun, hayal gücünün gerçek ürünlerinin yerini alması için seri üretim atölyelerinde tasarladığı diğer zırvalara saplanacaktır. Peki imgelem ürünlerinin yararı nedir? Görüyorsunuz çok acıklı bir durum var ortada, çalışkan, dürüst, yasalara saygılı bir yurttaş, bir erişkin, eğitimli bir insan, ejderhalardan ve hobbitlerden korkuyor.Masal dendi mi ödü kopuyor.Komik, aynı zamanda da acıklı.Üstelik "ne yararı var bütün bunların" diye soruyor Sayın Bay, "canavarlar,hobbitler, küçük yeşil adamlar, kime ne yararı var bunların?" Başka ne yapılabilir bilmiyorum ama saldırgan ve karşısındakini hor görerek soruyor olsa da sorusuna dürüst bir yanıt vermeye çalışacağım. Lakin ne yazık ki en doğru cevabı hiç dinlemeye bile çalışmayacak.En doğru cevap şudur:"Bütün bunların yararı insana keyif vermesi, haz vermesidir"Bu cevap üzerine emin olun, "vaktim yok" diye sözümü kesip, mide ilacını yutarak golf oynamaya koşacak. O zaman biz de ikinci en doğru cevabı vermeyi deneyeceğiz.Sonuç muhtemelen daha iyi olmayacak ama yine de denemeliyiz."Fantezilerin yararı, dünyayı, diğer insanları, onların duygularını ve kendi kaderini daha derinden anlamanı sağlamaktır(FFG:bunu birinci doğru cevap yapsak?)" Korkarım buna da cevabı şöyle birşey olacaktır:"Mesleğimde yükseliyorum, aileme herşeyin en iyisini alıyorum, iki arabamız bir de renkli televizyonumuz var.Dünyayı yeterince iyi biliyorum ben!" Ve tabii söylenecek birşey yok, gayet haklı.İstediği buysa, tüm istediği sadece buysa... Büyülü yüzüğünü hayali bir yanardağa atmaya çalışan bir hobbitin sorunlarını okurken öğrenecekleriniz, ne toplumdaki statünüzü ne de gelirinizi olumlu yönde etkilemez.Hatta, arada bir ilişki varsa tam ters yönde olmalı.Fantezi ile para ters orantılıdır.Bu ekonomistlerce LeGuin kanunu olarak bilinen bir kanun(*dipnota bakınız).Kanunun doğruluğuna sizi çarpıcı bir örnekle ikna etmeye çalışayım:Birgün arabanıza, sırt çantası, gitarı, uzun saçları(FFG:Long Live Rock'n Roll),gülümsemesi ve otostop yapan başparmağı dışında hiçbir sermayesi olmayan gençlerden birini alın.Çoğu zaman bu kaybolmuş çocukların Yüzüklerin Efendisi'ni okumuş olduklarını hatta kimisinin kitabı neredeyse ezbere bildiğini göreceksiniz.Bir de Aristotle Onasis'i veya Paul Getty'yi ele alalım:bu adamların hayatlarının herhangi bir bölümünde, herhangi bir nedenle bir hobbitle alışverişleri olmuş olabilir mi? Ekonomik imparatorluklarını bir kenara bırakıp, Onasis'in, Getty'nin ve diğer kasvetli trilyonerlerin fotoğraflarına hiç dikkat ettiniz mi?Sanki susamışlar gibi bakan sıkıntılı ve tuhaf yüzlerine?Sanki birşey kaybetmişler de nerede kaybettiklerini hatırlamaya, hatta neyi kaybettiklerini anlamaya çalışıyorlarmış gibi? Kaybettikleri sakın çocuklukları olmasın? Böylece imgelemin yararları, özellikle de edebiyatın ve en çok da masalların, efsanelerin, fantezilerin, bilim-kurgunun ve diğer deli zırvlarının yararları hakkındaki savunmama geliyorum.İnanıyorum ki, olgunluk , insanın çocukluğuna burun kıvırmaya başlamasıyla değil, büyümesiyle olur.Erişkin bir insan yolda olmuş bir çocuk değil, erişkinliğe ulaşmış bir çocuk demektir.Erişkin bir insanın en iyi yanları bir çocukta da aynen vardır.Ve bu yanlar çocukluk ve ilk gençlikte teşvik edilirse erişkinlikte de iyi ve bilgece kullanılacaktır.Baskı altına alınmaları ve inkar edilmeleri kişiliğin gelişimini engelleyecektir.Bu özelliklerden en insanca olan bir tanesi de hayal gücüdür.Kütüphaneciler, öğretmenler,anne-babalar, yazarlar veya sadece erişkinler olarak neşeli bir görevimiz var:Çocukların hayal güçlerinin özgürce gelişmesini, meyve vermesini teşvik etmek, hayal güçlerinin en saf ve en iyi ürünlerle beslenmesini sağlamak.Ve asla bu en saf, en iyi ürünlere dudak bükmeme, küçük görmemek, çocukça veya saçma bulmamak. Çünkü fantezi gerçektir.Gerçekten yaşanmış olayları anlatmaz ama gerçeği anlatır.Çocuklar bunu çok iyi bilir.Aslında büyükler de biliyor bunu ve bildikleri için de korkuyorlar.Çünkü fantezilerin gerçeği, hayatlarını üzerine kurukları yanlış, sahte, gereksiz ve ani ne varsa hepsinin tehdit ediyor.Onlar ejderhalardan korkuyorlar;çünkü özgürlükten korkuyorlar. Çocuklarımıza güvenelim.Doğal olarak çocuklar gerçeği ve fanteziyi birbirine karıştırmazlar, en azından biz büyüklere göre çok daha az kararlaştırırlar.(Büyük bir masalcının anlattığı Kralın Yeni Elbiseleri masalında kralın çıplak olduğunu söyleyen de çocuktur öyle değil mi?)Çocuklar tek boynuzlu atların gerçek olmadığını bilirler.Aynı zamanda tek boynuzlu atları anlatan bir kitabın, eğer iyi bir kitapsa gerçek olduğunu, gerçeğe dair olduğunu da bilirler.Bu bilgi, çoğu zaman anne-babanın bilgisinden daha çoktur;çocuklarını inkar ederek bilgilerinin yarısını inkar etmiş,acıklı, kısır bir gerçekle "tek boynuzlu atlar gerçek değildir" cümlesi ile baş başa kalmış anne babaların.Kimseyi bir yere ulaştıramayacak bir gerçektir bu.(başka bir büyük fantezi yazarının anlattığı gibi, tek boynuzlu atların gerçek olmadığı konusunda fanatiklik yapmanaın insanın başını derde sokabileceğini anlatan Bahçedeki Tek Boynuzlu At masalı dışında)Çok eski zamanlarda, memleketin birinde bir ejderha yaşarmış"Toprağın içindeki bir kovukta bir hobbit yaşardı"Böyle güzel, böyle gerçekdışı cümlelerdir biz insan denilen fantastik yaratıkları kendi tuhaf yolumuzla gerçeğe ulaştıran. Dipnot(*):Ursula K.LeGuin'in 1974 yılında dile getirdiği bu görüşler hala büyük oranda geçerliliğini koruyor.lakin kendisinin LeGuin kanunu olarak tanımladığı ve para ile fantezinin ters orantılı olduğuna dair yaklaşımının bir bakış açısına göre 2000'li yıllarda artık tersine çevrildiği söylenebilir.Bugün, fantezi-kurgunun, sinemadan popüler edebiyata, bilgisayar oyunlarından FRP dünyasına kadar piyasanın ve kara dayalı düzenin, kısacası gösteri ve tüketici toplumunun bir parçası haline geldiği aşikardır.Günümüzün ekonomik imparatorlukları, Onasis'in ve Getty'nin aksine hobbitlerle alışveriş etmektedir.Kısacası fantezi parayla doğru orantılı hale gelmiştir. Diğer yandan para eden fantezinin ne kadar fantezi olduğu tartışma götürür.Zira, içeriği boş, niteliksiz yüzlerce ürünün bizlere hayal gücünün eserleriymiş gibi yutturulmaya çalışılması, zihinlerin serbestçe oyun oynaması ve hayal gücünün disiplin altına alınabilmesi karşısında bu makalenin yazıldığı 1974'e göre çok daha vahim bir tehdittir.Çünkü günümüzde hayal gücünün karşısında artık sözde bir gerçeklik değil, aslından ayırt edilmesi çok daha güç olan sözde bir hayal gücü bulunmaktadır.Bugün, hayallerimiz, tv ekranlarının ve niteliksiz kitapların çerçevesiyle sınırlandırılmıştır.Artık ancak bizden beklenildiği kadarıyla hayal edebilir, haz alabiliriz!Elbette hemen ardından işimizin başına dönmek şartıyla...Bu durumda LeGuin yasası hala işlemektedir.Gösteri toplumunda da popüler olmayan, öngörülemeyen ve beklenmedik yaratıcı hayaller ve fanteziler para etmemektedir.Bir best-seller'e dönüştürdükleri Yüzüklerin Efendisi'ne sadece popüler olduğu ve para ettiği için değer veren imgelemin hayaletlerinin, Yüzüklerin Efendisi'ni okuduktan sonra işinin başına dönmek yerine sırtında çantası, gitarı, uzun saçları,gülümsemesi ve otostop yapan baş parmağı dışında hiçbir sermayesi olmayan gençlerden birini anlaması geçmişte olduğu gibi bugün de asla mümkün değildir.Kısacası Amerikalılar'ın ejderhalardan hala bal gibi ödü kopmaktadır.Tam da o yüzden sırtlarına geçirdikleri ejderha kostümüyle, en son göründükleri Irak semalarında dünyaya alevler eşliğinde şok ve dehşet saçmaktadırlar. sadece amerika için değil bu sisteme ayak uyduran tüm ülkeler için gecerlidir bence..hayal gücümüzün her zaman saglıklı kalması ve satın alınmaması dileğiyle... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Elesis Yanıtlama zamanı: Ağustos 29, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 29, 2007 Ursula büyük bir sanatçıydı,çok başarılı bir fantastik edebiyat yazarıydı lakin bu yazısını okumamıştım,beni çok düşündürdü hakikaten 1974 de yapılan bu görüşmenin hala geçerliliğini koruması sadece Amerikan erkeklerinin değil dünyadaki bütün erkeklerin(ne yazık ki artık kadınların birçoğu da buna dahil)hayal etmektan korkması ve akıllarının alamaması çok vahimdir. Yeni dünya düzeninden nefret edip açık kapı arayanlar olduğu sürece fantastik kurgu bizim gibi büyük yürekli küçük adamların en büyük sığınağı olacaktır,anlaşılamamak da umurumuzda değil biz birbirimizi anlıyoruz,hayallerinizi kapatmayın... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.