Jump to content

Kendini Arama Üzerine


AnDMe

Önerilen Mesajlar

Kendini Arama Üzerine

 

İnsan ırkı uzunca bir zamandır kendi benliğini , varoluşunu ve amacını yani hayata geliş gayesini aramakta. Bu arayış insanın pek çok şeyi bulmasının da önünü açmıştır. Ama bütün bu buluşlar , gelişmeler (gerek kişisel gelişim gerekse toplumsal teknolojik ya da ruhsal ) insanın en önemli şeyi atlamasına yol açmıştır "Kendini bilmesi".

 

Peki nedir bu biliş hali yenilir mi , içilir mi , nasıl elde edilir ?

 

İnsanlar da 80 lerden sonra özellikle tüm dünyada bir arayış bir farkındalık hali başlamış oldu.(Neden o yıllar konusu ayrı bir konu o yüzden nedenine burada girmeyeceğim.) Ve bu arayışla insanlığa pek çok bilgi aktarıldı , bu bilgilerden pek çoğu da yanlış aktarıldı ki doğru bilgiyi ayırt etmeyi öğrenebilsinler diye. Pek çok insan o inisiye senin bu enerji sistemi benim şeklinde önüne gelen herşeye adete çölde su bulmuş gibi akın ettiler. Evet bu gerekliydi çünkü arayıştaki bu açlığın getirmiş olduğu yansımalar bu şekilde vuku buluyordu. Her yeni öğreti her bilgi beraberinde yeni soruları da getiriyordu. Ve bu şekilde insanlarda açılımlar başladı. Bu açılımların sonucunda da pek çok insan özel haller yaşadı. ( Tanrısallık hali, Bütünlenme hali , Birlik hali , Varolmama hali , Aydınlanma hali vb. ) Fakat bu haller kalıcı değildi .Çünkü bu hallere giren insanlar belli bir süre sonunda normal yaşama tekrar dönüyor ve adaptasyon zorluğu yaşıyordu. Şahsi görüşüm bu hallerde sürekli kalan insanlar burada uzun süre kalamazlar istisnalar hariç. O yüzden de bu haller en azından bu dönemde geçici olmak zorunda.

 

Tüm bu haller bazılarını daha da fazla bilgi edinmeye araştırmaya yöneltti ,bazıları ise bu deneyimler sonrasında korkup geriye dönmeye çalıştı. Yani standart beşer hayatına. Maalesef ruh beden dengesini oluşturamayan varlıklar ne bu deneyimleri hazmedebildi ne de bu yolda daha fazla ilerleyebildi. O yüzden her zaman dediğim gibi en temel şeyler olmaz ise bu hallerin idraki ve hazmedilmesi mümkün değildir ve bu yolda ilerlemenin önü kesilir.

 

Konu çok dallanıp budaklanıyor bende özetlemekte zorlanıyorum ama sadede gelelim. İnsanlığın en önemli sorunu bilgidir. Evet bilgi çok önemli pek çok yere taşır ama İsanın dediği gibi "bütünün bilgisini bilsen de kendi bilgini bilmedikten sonra ne önemi var." Kendi bilgimizi unuttuk ve herşeyi dışarıda aradık. Peki aramakla bulunurmu bu bilgi ?

 

Beyazit Bistami ' nin dediği gibi "Hakikat aramakla bulunmaz ancak bulanlar hep arayanlardır."

 

Yani bu yolda hem aramak hem bırakmak , hem bilmek hem unutmak gerek. Boşuna değildir "Kendine bilen Rabbini bilir." sözü.

 

Ya biliş hali nasıl olacak ;

İşte burada tüm bilgiyi hem bilmek hem bilmemekten bahsediyoruz. Yani tüm bilgi bizde kayıtlı ama biz onu gerektiğinde çıkarabiliriz.

O yüzden öğrendiğimiz tüm bu bilgiler ona ulaşmak için ama gelin görün ki zaten bu bizde mevcuttur.

Biliş haline tıpkı diğer haller gibi kişi hakettiği zaman ulaşır. Çünkü sistemde hakediş yasası var. Kişi herhangi bir şey hakkında herhangi bir bilgiyi öğrenmek istediği vakit bunu kendinde kayıtlı olan kodlardan çıkarıp bilgisini kullanabilir. Buna da "biliş hali" denir. Yani bir durumu ya da bir olayı hiç bilmese bile tüm bilgisi zaten kendinde kayıtlıdır.

 

Peki neden herkes bunu kullanmıyor ya da kullanamıyor.

 

İnsanlık bilgiyi öğrendiği vakit düşüşe geçti. Ve bunu kendi isteğiyle yaptı. Gerçek mutlak bilgiyi öğrenmek istiyor isek o halde tüm duvarlarımızı tüm önyargılarımızı bırakıp kendimizi bilme yoluna gitmeliyiz. Gerçek dışarı da değil her zaman içeridedir.

 

Ali’nin de dediği gibi “Sen kendini ufacık bir nokta sanırsın fakat bütün bir alem sende dürülüp bükülmüştür.” :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Başlığı gördüğümde '' Ulan google da kendi adını aratan bi ben yokmuşum bak koskoca mod konu ile ilgili tez yazmış '' dedim ama, konuyu okumaya başladığımda hayal kırıklığıyla beraber mantıklı ve ulvi konular içerdiğini anladığımda kah dumur kah aydınlanma arası bi git-gel oldu. İyi oldu iyi :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Hiç şüphe yok ki hür düşünce ile birlikte gelen sevimli sevimsiz birçok sual yüreklerimizi yoracaktır. Belki istikamet bakımından bize hiçbir faydası olmayan bilgiler yüzünden felakete bile düşebiliriz. Hasılı dostum, ben artık dünyada bir anahtar gerçek aramaktan usandım. Anahtar bir gerçek varsa o da manevi ilimlerden olmalı..." - Farabi

 

Özellikle günümüz çağına baktığımızda karşımıza çıkan en büyük problem; çocukluktan beri süregelen tek bir alana, tek bir konuya, tek bir mesleğe olan dayatma şeklinde ki yönlendirmeler... Düşünsel ve fiziksel olarak bir ya da birkaç konuda uzmanlaştırılan insanlar yığını... İnsanlar bir robotmuş gibi, sınırlı sayıda yazılımlarla ömür boyu süren yaşamlara mahkûm edilmiş... "Senin belleğine doktorluk yazılımı, onunkine şüpheci bir filozof, berikine meyve sebze satan bir manav yazılımı yüklenmiş..." Tek bir şekilde düşün, tek bir şekilde ara, tek bir mesleğe sahip ol...

 

Edebiyatta realistsen eğer, çatışacağın yazılım ürünleri romantik edebiyatçılar olur... İnsanlar birbirlerine esir edilmiş... Elde edilenlerin esiri olmuş zihinler, somut ve soyut cevaplar ararken farklı açılardan bakmayı unutmuşlar... Yetiştirilme şekilleri, inançları, korkuları değişik açılardan düşünmelerine, okumalarına ve araştırmalarına engel çıkarmaya başlamış...

 

Ancak sonuç olarak insan ruhu içeride bağırmaya başlayınca yüklenen yazılımlar yetersiz kalmaya başlamış...

 

Bundan dolayı ön yargısız bir şekilde olabildiğince geniş bir perspektiften bakmak lazım hayata, evrene... Belki benim aradığımı bulabilmem için şüpheci olmam gerekir, bir başkası ise şüpheciliğe müptela olduğu için gerçek bir cevabı es geçmiş olabilir... Veyahut görülen bir rüya, aranılan cevabı fısıldamıştır arayana...

 

İnsanın en belirgin özelliklerinden biridir sorgulamak... "Neden, niçin?" diye sormak... Ve en önemlisi bilmenin ötesine geçerek bilineni ya da bilinmeye başlanılanı hissetmeye başlamak...

 

İbn Rüşd bu çatışmalardan ötürü felsefe ile İslamı bir araya getirmek istemiş ve eserlerini bu çerçevede meydana getirmiş...

 

Aslında Anadolu toprakları Tasavvuf Felsefesiyle Selçuklular döneminde tanışmış, şimdilerde ise ilgisiz bırakılmış... Bu toplum için kendi inançları çevresinde en sahip çıkılması gereken arayış yollarından biridir Tasavvuf Felsefesi...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Hiç şüphe yok ki hür düşünce ile birlikte gelen sevimli sevimsiz birçok sual yüreklerimizi yoracaktır. Belki istikamet bakımından bize hiçbir faydası olmayan bilgiler yüzünden felakete bile düşebiliriz. Hasılı dostum, ben artık dünyada bir anahtar gerçek aramaktan usandım. Anahtar bir gerçek varsa o da manevi ilimlerden olmalı..." - Farabi

 

Özellikle günümüz çağına baktığımızda karşımıza çıkan en büyük problem; çocukluktan beri süregelen tek bir alana, tek bir konuya, tek bir mesleğe olan dayatma şeklinde ki yönlendirmeler... Düşünsel ve fiziksel olarak bir ya da birkaç konuda uzmanlaştırılan insanlar yığını... İnsanlar bir robotmuş gibi, sınırlı sayıda yazılımlarla ömür boyu süren yaşamlara mahkûm edilmiş... "Senin belleğine doktorluk yazılımı, onunkine şüpheci bir filozof, berikine meyve sebze satan bir manav yazılımı yüklenmiş..." Tek bir şekilde düşün, tek bir şekilde ara, tek bir mesleğe sahip ol...

 

Edebiyatta realistsen eğer, çatışacağın yazılım ürünleri romantik edebiyatçılar olur... İnsanlar birbirlerine esir edilmiş... Elde edilenlerin esiri olmuş zihinler, somut ve soyut cevaplar ararken farklı açılardan bakmayı unutmuşlar... Yetiştirilme şekilleri, inançları, korkuları değişik açılardan düşünmelerine, okumalarına ve araştırmalarına engel çıkarmaya başlamış...

 

Ancak sonuç olarak insan ruhu içeride bağırmaya başlayınca yüklenen yazılımlar yetersiz kalmaya başlamış...

 

Bundan dolayı ön yargısız bir şekilde olabildiğince geniş bir perspektiften bakmak lazım hayata, evrene... Belki benim aradığımı bulabilmem için şüpheci olmam gerekir, bir başkası ise şüpheciliğe müptela olduğu için gerçek bir cevabı es geçmiş olabilir... Veyahut görülen bir rüya, aranılan cevabı fısıldamıştır arayana...

 

İnsanın en belirgin özelliklerinden biridir sorgulamak... "Neden, niçin?" diye sormak... Ve en önemlisi bilmenin ötesine geçerek bilineni ya da bilinmeye başlanılanı hissetmeye başlamak...

 

İbn Rüşd bu çatışmalardan ötürü felsefe ile İslamı bir araya getirmek istemiş ve eserlerini bu çerçevede meydana getirmiş...

 

Aslında Anadolu toprakları Tasavvuf Felsefesiyle Selçuklular döneminde tanışmış, şimdilerde ise ilgisiz bırakılmış... Bu toplum için kendi inançları çevresinde en sahip çıkılması gereken arayış yollarından biridir Tasavvuf Felsefesi...

 

Doğru düzgün sufizm tasavvuf kitabı yok ki.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kaç yaşındasın? Ona göre kitap önereyim... Felsefeye ilgin varsa sıkılmadan okursun...

 

Bir ara islam mensubu mistiklerin uygulamalarını merak edip sufizm araştırdım.Düzgün kitap çıkmadı.Şuan kaldırabileceğimide zannetmiyorum.O merak kıvılcımı öldü ne yazık ki...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hem sonsuz ölçüde büyük olan ve hem de sonsuz ölçüde küçük olan biziz ve biz aynı zamanda ikisi arasındaki yoluz.

 

Dün hayat dairesinde kararsızca dalgalanan bir zerreymişimim gibi gelirdi bana. Oysa bugün, çok iyi biliyorum ki o dairenin kendisiyim. Ve düzenli zerreleriyle hayat, bütünüyle bende devinmektedir.

 

Samanyolu içimde olmasaydı, onu nasıl görecek ya da bilecektim?

-Halil Cibran-

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...