adEda Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2017 https://youtu.be/Slmtn5H4aWI They said: "There's too much caffeine in your bloodstream And a lack of real spice in your life" I said: "Leave me alone because I'm alright, dad Just surprised to still be on my own"... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2017 Uyumayı unutmuşum, uyanmayı da unutacakmışım az kalsın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2017 Bir uyku daha atacağım. Tutar mı bu seferki? Olacak gibi sanki. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Temmuz 15, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 15, 2017 Sahip olduğum uykuyu da kaçırdım arkadaş. Neyse bakalım. Neyse. Bakalım... Zaman zaman farklı yerlerde bulunabiliyor insan. Hatta meyilli buna. Değişim hayatın yasası. Bazen zor gelir, kolay değildir unutmak. Benim içinse genellikle bir lütuf. Değişmesem sıkılırdım ben hayattan. Her ne kadar hüzünlensem de gidenlerin ardından. Hoş her türlü sıkılıyor ya insan zaman zaman. Değişim tüm kapıları açmak gibi, önünde duran. Geri dönmek mümkün değil tabii. Mühim midir mesela, onu da bilmem. Sana mühimdir, bana değil. Ben sarılırken ona, kim bilir sen kaçarsın geçmişten. Gerçi hep biraz bir başkasıdır insan. Zamanda birinden bahsetmiştim size, biliyorsunuzdur. Geçen biri sordu. Dedi ki, "Tamam iyi hoş, kimseye ihtiyaç duymuyorsun, yalnızlığı da seviyorsun ama, hayatında hiç, yani ilerideki yaşantında, kimseyi aramayacak mısın gerçekten yanında?" "Belki ararım ama" dedim ben, rahat bir ton dolaşmaya yeminliydi sesimde, "insan aradığı gibisini bulamıyor arkadaş." Arkadaş demedim tabi, ama işitmiş olmalı, arkadaşımdı çünkü. "Yani bak," diye devam ettim. "denedim gözlerinin önünde. Öylesi olmuyor. Sanıyor ki insan olacak... Bu yüzden böylesi daha iyi." Başkasıyla hayal kırıklığına uğramaktansa, kendinle başa çıkmayı öğrenmenin daha hayırlı olacağına dair bir inanç büyütmeye başlamıştım aslında. Neyse. Yıldızlardan konuştuk sonra, ışıklardan, sulardan... Belki de öncesiydi. İnsanlardan da konuşmuştuk çokça. Amma da çok insan diyorum ben! İnsan insan insan... E çünkü; insanız sonuçta. Onun dışına da çıkamıyoruz. İnsan kendisini, varoluşunu sorgulayan tek varlıkmış. Öyle diyorlar yani. Öyle sanıyorlar belki. Yine de bulamaz ya. Kendi içinde döner durur. Işığın etrafında dönen sinekler gibi. Bu benzetmeyi aşıklara yaparlar edebiyatta. Ben de diyorum ki, bu insan dedikleri varlık, kendi etrafında döner durur. Kendi etrafında. Kendi kendine olan aşkıyla... Kendi kendini yer durur. Sonunda cız bız olur kocaman bir hiçle. Şimdi o varoluşunu sorgulayan aklı nerede? Ne diyordum? Her şeyi yarım yamalak bırakıyorum. Bir bütün söz, bir bütün şarkı, bir bütün düşünce olamıyorum, bir türlü. Değişim diyordum, yalnızlık, insan... Yalnızlıktan kaçma çabasıyla, insandan insana koşamam ben. İstemem boş kabuklarla doldurmayı çevremi. Kırılgan, boş kabuklar... Hem o zaman da yalnız kalıyor insan. Yankı yapıyor boş kabuklar, sonra kendi söylediğini duyunca, tatmin oluyor insan. Ama ağzından çıkanları duymak hiç bir şey katmıyor. Mutlu bir topacık işte... ayılana kadar, uyanana kadar uykusundan. Yalnızken de mesudum lakin, şimdi birisi olsun isterdim mesela yanımda. Sohbet ederdik. Hoşlaf olurduk. Hoşaf bile içerdik. Hoşlafdan da hoşafdan da anlamazdık sonra zevkle. Övünmezdik aklımızla. İstersek susardık sadece. Güneşi selamlardık. Sahi güneş doğmuş, suratıma suratıma vuruyor. Karşıda bir dağ var burda. Orda da bir köy var. Bakın, bu sefer sahiciyim. Dağdan dumanlar çıkıyor. İnsanlar çalışmaya başlamış, çalı çırpı yakıyor demek bu saatte. Bugün ben de yaktım çalı çırpı. Yok kafamdakiler değil, onlar değil... Diyorum ya bugün sahiciyim. Bildiğiniz çalı, bildiğim çırpı. Gerçi bugün değil dündü öyleyse o. Hay ya, algılarım sahiciliğime gölge düşürüyor ne ayıp! Sabah olmuş bile ben bunları düşünürken. Gideyim de çişimi yapayım, yeni uyanmışçasına. İyi geceler, çocuklar. Günaydın, çocuklar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2017 Uyku güzel bir hayaldi. İçinde daha nicelerini barındıran... Ve cümleye noktayı gürültücü bir gök gürültüsü koyar. Uykuya dair her ne varsa, paramparça. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MerLin Yanıtlama zamanı: Temmuz 19, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 19, 2017 Dostlarınla içtiğin şarap bile başkasını hatırlatmaya başlıyorsa sana, ne şarabın tadı kalıyor, ne dostlarınla olan muhabbetin.Yaşamın tadı kalmazsa bileklerimi kesmek için daha neyi beklemem gerekiyor ki? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2017 Mutluluğun gelip geçici bir ruh hali olduğunu söylemiştim. Mutluluk hevesiyle büyütülen inancın temeli de sağlam olmuyor tabi. Bu bir uyarı, küçük bir hatırlatmaydı. Çok biliyorum yaa... Çok bilmeyi tercih ediyorum şuan, çünkü kendime sarmamalıyım. Bazen düşünmeden yazıyorum. Sohbet eder gibi. Nefessiz. Yine de daha güvende hissediyorum konuşmaktan. Kendimi kendimden kurtaramıyorum ben. Başımız belada. Dans ettiğim zamanlar dışında olsun, sonra efendim... Bunu açıklamaya üşendim. Anlatmayayım bunu. Keyfim gelmedi. Uykum var ama uyuyasım yok. Yine yine yine. Mantıklı bir şeyler söylemek isterdim. Bir sürü ipin ucunu tutuyorum çünkü şuan. Ama birine asılacak gücüm yok. Büyük balık küçük balığı yermiş. Kafamızın içindeki büyük düşünceler de küçük düşünceleri yiyor mudur? Kesin yiyordur. Bütün büyükler kalıplaşmış, köklü düşünceleriyle küçük düşüncelerimi yalayıp yutmuştu çünkü zamanında. Hala kızarım onlara... Ee kafamızdaki büyükler küçükleri yiyorsa nasıl gelişecek zihinlerimiz? İnsanız. Doğamıza sıçayım. Gerçi sorun doğamıza dönememiz de. Sabahın körüne kadar tutmayayım kendimi. Akıllı olayım azıcık da zıbarayım. Ya beni neden anlamıyorlar. Çok çok seviyorlar eyvallah da... Einstein da demişti zaten öyle bir şey. Yok yok sarmayacağım kendime. Ama çenemi kapatırsam sararım diye korkuyorum. Off off iki adım geri git de diyemiyor insan. Nereye ki? Kendinden daha bi kendine gider anca kendim. Siz beni ne diye dinliyorsunuz ki, deli bile değilim şuan. İyi geceler çocuklar... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Temmuz 31, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 31, 2017 Şuan bana en yakın canlı adını bilmediğim bir ağacın dalları. Yine de ismini ezbere bildiğim nicesinden daha anlaşılır benim için. Saplanıp kalmış da büyümeye çalışıyor. Bakın esiyor, yaprakları fısıldıyor. Olur da bir cesaret gelirse ve koparsa fırtına, bağırıp çağırmaya başlar. O da beni dinliyor aslında, sesim çıkmasa da anlıyor gibi; ne zaman konuştuğumu, nasıl sustuğumu. O da bilmiyor yolu, ben de bilmiyorum. O göklere tırmanıyor, gökler sonsuz. Ben sağa sola yalpalanıyorum. Düşüncelerimse uçsuz. Bucaksız olan ne peki? Kim sığınacak köşesi olmayan? Ve kim sığınmayı reddedecek kadar kibirlisi? 'Bir kaçımız'ım ben. Bir kaçığın 'birkaç'ının bir kırığı, bir kızanı, bir kendimi boğanı, ve bir kaçı dahayım. Nerden nereye kaçayım! Yatayım desem şimdi... Bir uzanayım, rahatlayayım desem. Kafam yastık dışı, aklım mantık dışı yol almaya devam eder. Denesem? Döngüler, sarmallar kadar manidar değil. Karıştırmayalım. Sarmallar genişler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2017 Uyuyamadığım gecelerin sabahında Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları Fırtına ters çevrilen şemsiyelere benzerdi Duaya açılan avuçlarım Avuçlarıma kar yağardı Kimi zaman tipi... Kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım. Birkaç kış geçti Pollyanna Ben hep mahzun kaldım. -Didem Madak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ağustos 15, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 15, 2017 Biraz reçine bulaşmış hırkama. Mezarlık kokuyor. Korkutmuyor beni, aksine huzur veriyor. Hiç mezarlık gezdiniz mi bilmem. İnsanların kimisi öyle kaygı duyuyor ki akıllardan silinmekten, mezarı bile ben burdayım diyor. Fotoğrafını işleyen var mezar taşına. Kimisi bir cümle yazıyor, ölümün hatrı var diye. Çekip gitse de bu dünyadan sitem etmeye devam edeni gördüm. Bir de isimsiz, şehirsiz, ne idüğü belirsiz olanlar var ki en sevdiklerim onlar. Kendilerine takılan tüm etiketlerin insanlar arasında dolaşmak için olduğunun bilincini taşıyorlar diyorum demek ki. Kargalar neye göre karar veriyor konacağı mezara bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Yaşamın ölçüsü olamaz ölüm. Ölümü çıkartıp hayattan, ne kadar yaşadığınızı bulamazsınız. Mesela kaç yıldız, kaç gün doğumu gördüğünüzdür yaşamın ölçüsü; dinlediğiniz müzik, kaç kayda değer laf ettiğiniz, hissettiğiniz, ne kadar kendiniz olabildiğinizdir belki ama, asla ölüm değildir. Bu yüzden aklım ermez yaşamdan uzak olanların ondan kaçıp durmasına. Mezar taşı okumak unutkanlık yapar derler bir de, bu düşünce neye dayanıyor bir fikrim yok. Lakin ben okuduğum her taşta çok şey hatırlıyorum. Bu gece biraz kış getirdim size. Kışın çok şey uyur, ben sessizliği özledim belki de. İyi geceler, çocuklar. Günaydın, çocuklar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2017 Mavinin çizgisinde durup zamanın dışına çıktığınızda bir şekilde sabahın körüne varıyorsunuz. Güneş yanlışlarımızı aydınlatacak gibi endişeliyiz, geceye de kör kalıyoruz bu yüzden. Kendimizle baş başayken barışığız aslında zamanla. Ama insan arasına karışmanın tatsız tutsuz bir telaşı var. Yoksa ne diye koşup da daha çok yorulalım uykunun peşinden? Ne diye yastıkla yorganla savaşalım? Ne diye taşlayalım rüyalarımızı ha? Kabul edelim ki bir uykuya sarılma dileğiyle sıyrılmak istiyoruz yaşamdan, keyif almayı bilemediğimiz anlarda. Yoksa ne zararı var ki bu tonların? 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2017 O bahsettiğim telaş olmasaydı şayet, belki daha barışçıl insanlar olurduk. Koşturup durmasaydık, tat almayı daha iyi bilirdik her şeyden. Özellikle karanlıktan. Bir hiçin içinde bin bir yaratmanın keyfiyle, endişemizi yarıştırmazdık bir kere! Yorulduğumuz için uyuyoruz, ve uykunun peşinde koşup kendimizi yoruyoruz. Çok mu akıllıyız yani sahiden? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
palyacho Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2017 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2017 Sabah sabah kalktım Cem Adrian’ın ilk albümünü dinledim. Şimdi de bu çalıyor. İçesim geldiyse demek ki, evde de her türlü pislik var… Az önce okudum Şekspir demiş ki; “beğendiğiniz bedenlere istediğiniz ruhu koyup adına da aşk diyorsunuz.” Kibar adammış vesselam, açık açık abaza pezevenkler dememiş. Ne yapacaksınız şimdi peki, beğendiğiniz ruhlara istediğiniz bedeni koyma hakkınız da yok. Neyse siktir edin siz ruhları, biriktirin güzel güzel bedenleri. Bir gün anlarsınız belki sizi yok edenleri… Ey ruh geldiysen 3 defa masaya vur! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2017 Sabah kadar kör oldum. Kaç yolda birden yürüyebilir insan? Gece bana küserse, ne derim ona? Zaten gece de küserse bana... Olmasın. Çok üzülürüm. Kimse benimle oynamıyor. Kimse oynamıyor diye mi oynamıyorum ben? Çok gençsin nasıl bu kadar yorgun olabilirsin, dedi. Dedi bana. Ben ne dedim? Ben de merak ediyorum aslında. Bilmiyorum ne kadar büyük yüreğim. Başka görmedim ki! Hiç göstermediler, nasıl bileyim? Bir şeyler çok ağır. Beni hiç bir şey kaldırmadığına göre... Ben de ne ağırmışım. Off nasıl yorgunum. Pırpır edip durma yürek! Nezaketen mutluluk! Nezaketen mutlu oluyorum bazen. Öğreniyorum. Eyvahlar olsun! Nasıl solgun renkler... Yarın ne giyeceğim belli, ama ne duyacağım belli değil! Ne derim kim bilir? Çenem. Bi de dilim var. Bu ne gevezelik! Sanki çok derdim var... Cık cık cık. Ters bir gülücük ne söyler? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2017 Ben hiç bir şey bilmiyorum hayatla ilgili. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2017 Parça pinçik eksiklik. Kapı çalsa tak tak. Düş görürken uyanırım. Rüyalarımda hep deniz. Rüyalarımda direniyorum. Mahkemelik oldum, insan kaybettim, çok sevdiğim birinin ölümünü, bir suçlunun kaçışını izledim. Bana silah dayadılar. Organlarımı yitirdim. Ben rüyalarımla parça pinçik şey oldum Parça pinçik eksiklik. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
palyacho Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2017 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2017 Arada bir bana bir bırakın, çok mutlu oluyorum siteye girdiğimde. Geçen gün biri bir bırakmış bir mutlu oldum ki anlatamam. Ben de hemen bir yolladım ama hala geriye bir gelmedi. Bu arada yeri gelmişken "birim" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
palyacho Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2017 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2017 Hani ne oldu, geldim bir şey yok. Her şeyi görüyorum ben ama bir şey demiyorum. Ben zaten hep bir şey demem, desem böyle olmazdı belki, desem daha güzel olurdu belki ama demiyorum. Keşke desem ama demem. Sen de deme, dermiş gibi yap ama deme. Desen böyle olmazdı belki. Leyla dese böyle olmazdı ama Leyla demez o sever beni. Sevişiriz... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ekim 20, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 20, 2017 Ha nabızdır, ha saat. Hiç farketmez. Ben ikisini de duyarım. Ben zamandan korkarım çocuklar! Az sonra güneş doğacak diye titrer ciğerlerim. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
palyacho Yanıtlama zamanı: Ekim 22, 2017 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 22, 2017 Zombiler için sosyalleşme vakti... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Kaçış planları. Ve girişimler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Kaçış planları. Ve girişimler. "Sen şimdi sakince sandalyene geri otur ve hislerini, aklını teslim et çocuğum." Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Yalanınız olmasa da, eğer yaktığınız bir mumsa, ışığın bir ömrü var. Yaşamımın demir eller tarafından mühürlenişine inat, üstünden tırnaklarımla biraz mum kazıyorum; şekillendirip de tekrar yakabilmek için. Yine de ağızdan çıkan bir sözün esintisiyle sönebiliyor yaşam hevesi. Sonrası çokça karanlık ve bir ince duman. Korkma çocuk, ışığın tek yaptığı canavarı görünmez kılmak. Nasıl mı? Orası muamma... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Ensemde demir soğukluğu hissediyorum, tüylerim diken diken oluyor sık sık. Ölüm korktuğum bir şey olmadı hiç bir zaman ama tehdit ile ölüm bir değildir. Bir çocuk var; varıma yoğuma gem vurayım, neyim varsa alsınlar ama onu bıraksınlar bana. Ben çocuğa mı sarılayım, silaha mı davranayım? Aklım neye varır, gücüm neye yeter ki benim? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2017 İyi geceler çocuklar. Günaydın çocuklar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.