darkmoon1111 Oluşturma zamanı: Ağustos 30, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 30, 2007 Sufizm ve Astroloji "Fenâ" durumu insanın en yüksek seviyede, Yaradan'ın huzurunda eriyerek aslına kavuşması olarak ifade edilir. Bu anlamıyla fenâ, sufilerin kendilerini adadıkları yok olma yoluna işaret eder Astroloji içinde daha derinlere yol aldıkça, gerçeğin de katman katman, perde perde, tıpkı Rus bebekleri matruşkalar gibi olduğunu görebiliriz. Daha fazla ilerledikçe aklın keskin kılıcının artık işlemediği katmanlarla karşılaşırız. Bu noktada aklın yerini "kalp", yaratıcı ile bütünlük hissi alır. Astroloji dilinde konuşursak, Uranüs gerçeğin ta kendisini, mutlak, çıplak gerçeği açıklar. Bu kolektif enerji insanoğlunun içinde olmakla birlikte (çağlarının ötesindeki düşünürleri hatırlayın) insanın sosyal gelişimine ancak özgürlük ve insani hakların kazanılması ile, Fransız Devrimi ile katılmıştı, Uranüs de tam bu zamanda keşfedilmişti. Uranüs bize gerçeği gösterir ama bir sonraki aşamada bizim için çok önemli olan özgürlüğün aslında evrenselle birleşmek olduğunu görürüz. Ancak kendi bireyselliğini, kendilerini gerçekleştirebilen kişiler daha büyük seviye ile birleşebilir, onun içinde eriyebilirler. İşte bu Neptün deneyimidir. Neptün aklın sınırlarının kalktığı ve ancak kalp yoluyla bütünlüğün sağlandığı aşamadır. Tasavvufta bu duruma "fenâ" adı verilmektedir. Fenâ durumu insanın en yüksek seviyede, Yaradan'ın huzurunda eriyerek aslına kavuşması olarak ifade edilir. Bu anlamıyla fenâ sufilerin kendilerini adadıkları yok olma yoluna işaret ediyor. İçinizde pek çok şeyin bir arada konuştuğunun farkında mısınız? Bu bağlamda, astrolojik açıdan dikkatimizi çeken ilginç konu ise kişinin kendisinde barındırdığı pek çok özelliğini, kendi kişiliğinin değişik yönlerini barındıran özelliklerini, tasavvufçuların ifadesiyle kendi nefsini dönüştürebilmesi, yukarıda sözünü ettiğimiz yaratıcıyla "bir" olmaya doğru yöneltmesidir. Bu kelime İbranicede nefeş, Hz. İsa'nın konuştuğu Aramicede nefşa olarak geçmekte, dilimizde de nefes sözcüğü ile canlı olmak, hayatta olmak anlamına da geliyor. Eğer kendi içimize dönüp bakarsak, kendimizi dinlersek, içimizde pek çok şeyin bir arada konuşmakta olduğunu görürüz. Sufi psikolojisi, işte bu iç seslerin, çoğu birbiri ile çelişen, kişiyi hatalara ve kötülüklere de götüren seslerin terbiye edilerek "birlik" yoluna konmasına işaret eder. Ne kadar ilginçtir ki, analitik psikolojinin kurucusu, "eşzamanlılık" ilkesini öne süren ve astroloji ile ilgili çalışmalar yapmış olan Carl Gustav Jung kendi psikolojisinde kişinin bütünleşmesine, böylece bireyselliğini gerçekleştirme yoluna işaret eder. Jung'a göre her insan kendi mutluluğu yönünde, kişiliğini bütünlemeye çalışır. Kuşkusuz bu bütünlük astrolojik haritanın ta kendisidir. Mikrokozmosla makrokozmos arasındaki ilişkiye bakış Astroloji bize mikrokozmosla makrokozmos arasındaki ilişkiyi açıklar. Mikrokozmos yani küçük evren insandır. Makrokozmos ise en yüksek seviyede evrenin kendisi ya da yaratıcının kendisidir. Bu gözle bakacak olursak, sözünü ettiğimiz "fenâ" durumunun aslında, evrenle, yaratıcıyla bir olmak olduğunu yeniden görebiliriz. Her insan makrokozmosun küçük bir kopyası, parçası, diğer bir deyişle de cüzüdür. Tasavvufta bu alem-i sagir (mikrokozmos) ve alem-i kebir (makrokozmos) olarak geçer. Ünlü filozof Ibn Arabi bunu şöyle açıklıyor: "Alem denilen aynanın cilalanmasını gerekli kıldı. Bundan dolayı Adem de (bu arada Adem sözü de yokluk anlamına geliyor) bu aynanın cilalanması temeli ve bu suretin de ruhu oldu." Tüm bu yönleriyle astroloji bize yaratıcının dilini sunar. Astrolojiyi sadece günlük dilde ele aldığımızda, dar bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde aslında onun gerçek özünü görmekte zorlanırız. Astroloji hayata çok daha geniş bir çerçeveden bakmamızı gerektirir. Eğer kendimizi kozmosun, bu büyük evrenin, yaratıcının bir parçası olarak görürsek, kendi dertlerimiz, sorunlarımızın da aslında ne kadar dünyevi olduğunu görebileceğiz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elfstitan Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2007 eline sağlık yazı için.ama uygun bi bağdaştırma olmamış. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darkmoon1111 Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2007 Evet. ilk bakıldığında bağdaştırma yok gibi gözüküyor. ama sufizmle ilgilenen herkesin çıkış noktası sanki yıldızlar ve astroloji üzerine araştırma yapan insanlardan oluşuyor. çünkü benim örnek aldığım ve kitaplarını severek okuduğum değerli Ahmet hulusi kendi web adresinde bu konuya yer vermiş bende sizinle paylaşmak istedim.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zerre Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 bugünün ilahiyatçıları astrolojıyı çok ciddiye almasalarda daha önceceki alimlerin astrolojıyle ilgili oldukları yazmış oldukları eserlerden belli örn İbrahim Hakkı hz. Muhittin Arabi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elfstitan Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2007 astroloji ile ilgilendikleri doğrudur.ama satrlojoik terimler ancak metafor olarak kullanıldıysa.benim burda dilimden düşmeyen bi kelim var "metafor".gerçekten ilim sahibi tüm insanlar,anlatmak istediklerini bi şeylerin altına saklıyarak aktarmışlardır.astroloji ile bu yüzden ilgilenmiş olabilirler diye düşünüorum.veya en azından bilmi için ilgilenmişlerdir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doja Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2008 aslında astroloji dinle çok alakalı hatta bilim değil dinden çıkmış birşey. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.