NizaL Oluşturma zamanı: Haziran 13, 2018 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 13, 2018 Flynn etkisi,ilk olarak James Flynn tarafından bulunan, IQ skorlarının zaman geçtikçe artması ve genel popülasyonda bu artışın belli bir sabitlikte yükselmesidir. Her neslin ortalama IQ skorları sabit olarak artış göstermektedir. IQ skorları kesin rakamlar olmasa da genel popülasyonla karşılaştırıldığında bu artışın gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Yani, 100 IQ puanı her zaman ortalamadır ve her zaman popülasyonun geri kalanına göre aynı sayıda doğru cevabın verildiğini göstermektedir. IQ testinin yaratıcıları soruları tekrardan gözden geçirerek testi yeniden oluşturdular. Her neslin IQ testi, bir önceki nesle göre biraz daha zorlayıcıydı çünkü toplumun da genel zekâsı ve bilgisi artış göstermekteydi. Her nesil, bir önceki neslin IQ testleri kendilerine verildiğinde o neslin aldığı skordan daha yüksek skorlar almaktadırlar. Flynn Etkisinin arkasında yatan nedenler şunlar olabilir: *Eğitime daha fazla ulaşım: İnsanlar bir önceki nesle göre hem kişi anlamında hem de süre anlamında daha fazla eğitim alıyorlar. *Daha çok maruz kalma: İki nesil önce insanlar video oyunlarda olduğu gibi uzaysal düşünme becerilerine sıklıkla maruz kalmadıklarından, teknoloji geliştikçe kişilerin bu becerilerini geliştirme durumu artmaktadır. *Test yanlılığı: Test doğuştan gelen bilgiden ziyade sonradan öğrenilen bilgi ölçmektedir ve belli bir kültüre göre belirlenmiştir. Bu kültürdeki kişiler gittikçe daha iyi skorlar alacaktır. *Genel beslenme ve sağlık durumu, daha iyi bir aile bakımının olması ve belli engeller için daha iyi bakımın verilmesi de düşük IQ’nun ortaya çıkmasını engelleyicidir. psikologankara Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MZ1vdnW0mtQ Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2018 Evet, zeka testlerinin en büyük sorunu, sonradan edinilen bilgilere dayanıyor olması. Gözlemlediğim diğer sorunu ise, kişiyi testi oluşturanın düşünce biçimine göre yönlendiriyor olması. Bu yüzden zekâ testlerinin sonuçları kişi zekası konusunda kesin bilgi veremez, görecelidir. 3 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NizaL Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2018 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2018 Evet, zeka testlerinin en büyük sorunu, sonradan edinilen bilgilere dayanıyor olması. Gözlemlediğim diğer sorunu ise, kişiyi testi oluşturanın düşünce biçimine göre yönlendiriyor olması. Bu yüzden zekâ testlerinin sonuçları kişi zekası konusunda kesin bilgi veremez, görecelidir. Haklısınız. Zeka testleri kültürden etkileniyor.Geçerlilik ve güvenilirliği kadar standart uygulanabilmesi ve normları da önemli. Şu an için dilin ve kültürün etkisi dışında kalan en önemli test Cattell Zeka Testi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GOZ Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2018 Eğitim sisteminin 19. yüzyıldan sonra değişmemesi gibi insanların zekayı değerlendirmesi de değişmedi. O zamandaki işler için aranılan özelliklere göre hala zeka değerlendiriliyor. O yüzden de birçok farklı zeka türüne sahip insan gerizekalı, ADHD hastası, tembel olarak değerlendiriliyor. Aslında en zeki çocuklar bütün gün evde oturan, bilgisayar başından kalkmayan Pelinsu'lar Berkecan'lar değil. Vahşi ormanda bütün gün doğayı keşfettikleri için çok aktif bir zekaya sahip olan yerli çocuklar(hangi kabileydi hatırlamıyorum ama kanıtlandı). Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NizaL Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2018 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2018 (düzenlendi) Eğitim sisteminin 19. yüzyıldan sonra değişmemesi gibi insanların zekayı değerlendirmesi de değişmedi. O zamandaki işler için aranılan özelliklere göre hala zeka değerlendiriliyor. O yüzden de birçok farklı zeka türüne sahip insan gerizekalı, ADHD hastası, tembel olarak değerlendiriliyor. Aslında en zeki çocuklar bütün gün evde oturan, bilgisayar başından kalkmayan Pelinsu'lar Berkecan'lar değil. Vahşi ormanda bütün gün doğayı keşfettikleri için çok aktif bir zekaya sahip olan yerli çocuklar(hangi kabileydi hatırlamıyorum ama kanıtlandı). Çok haklısınız.Zekanın tanımında bile uzlaşılmış tek bir tanım yok.Çünkü zeka hem karmaşık soyut bir yeti hem de bireysel farklılıklardandır. Zeka Tanımı IQ testleriyle hesaplanabilmesine rağmen zekânın ne anlama geldiği ve ne kadarının ölçülebildiği konusunda henüz bir görüş birliği sağlanmış değildir. İşte birkaç tarif: “Cevap vermede, muhtemel çözümleri inceden inceye aramada çabukluk ve bir problemin evreleri arasındaki yeni ilişkileri algılayabilme kapasitesidir.” “Zekâ doğuştan var olan ve yaşamla birlikte kazanılan yetenekler toplamıdır.” “Beynin bilgiyi alıp, hızlı ve doğru olarak analiz etmesidir.” Soyutlama, öğrenme ve yeni durumlara uyma yeteneklerinin toplamı. Zekâ, kafatasımızın içerisinde bir yere yerleştirilmiştir. Ancak beynimizin neresinde olduğunu bilemiyoruz. Yirmi birinci yüzyılın en önemli silahı sadece ve sadece zekâdır. Gittikçe artan bir hızla değişen dünyada, başarının tek yolu değişime uyum sağlamakla olur. Bunu da ancak kıvrak zekâyla yapabiliriz. Yani ezberci eğitime karşı çıkan, uzun süren ve kaliteli bir eğitimle düzene sokulan yaratıcı bir zekâ gereklidir. Bu zekâ, hayatta her şeye kesin cevap vermez. Hayatı siyah-beyaz görmez. Ara tonlarla da yaşamayı bilir. Zekânın ölçülmesi Zeka (IQ) testleri, kıyasıya eleştirilmelerine rağmen yine de yeteneğin yani aklın gizli gücünün göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden zekâyı, “zekâ testlerini yapabilme yeteneği” olarak tarif edenler vardır. Ancak Harvard Üniversitesinden pedagog David Perkins, “IQ zekâ değildir, son derece kompleks bir fenomen olan zekânın sadece bir boyutudur” demektedir. Karl Popper ve John C. Eccless de benzer fikirleri savunmaktadırlar: “Öyle görünüyor ki, insanlar arasında muhtemelen doğuştan zekâ farklılıkları bulunmaktadır. Ancak böyle çok boyutlu bir sorunu; insanın sahip olduğu bilgi ve zekâyı (kavrama çabukluğu, sezinleme derinliği, yaratıcılık, sergileme berraklığı vb.) tek boyutlu olan zekâ bölümü (IQ) gibi bir işlemle ölçülebilmesi de imkânsız görünüyor.” Zekâ ölçümleri birçok güvensizlikleri ortaya çıkarır: IQ sonuçları beyazların siyahlara, zenginlerin yoksullara oranla daha zeki olduğunu göstermektedir. Yine testlerde düşük derece alan bir kişi, bir yıl sonra aynı testten daha iyi sonuçlar alabilmektedir. Ayrıca bu testler kişinin hayatı boyunca göstereceği başarı veya başarısızlıklara ilişkin herhangi bir fikir vermemektedir. Yale Üniversitesinden psikoloji profesörü Robert J. Stern “Zekâ Testleri Ne Kadar Akıllı” başlığı altında derlediği yazısında, geleneksel zekâ testlerinin analitik ve sözel yetenekleri doğru olarak değerlendirdiğini, ancak yaratıcılık ve pratik bilgileri ölçmekte yetersiz kaldığını belirtiyor. Yine stresin düşük olduğu durumlarda bu testler liderlik vasıflarını yeterince ölçemiyor. Harvard Üniversitesinden psikolog Daniel Goleman, “IQ testlerinin, kimin daha çok para kazandığıyla veya daha doyumlu bir sosyal hayat sürdüğüyle hiçbir ilgisi yok” diyor. Son otuz yılda zeka alanında ciddi araştırmalar yapmış olan psikolog Howard Gardner ile birlikte zeka tanımı tamamen değişti. Gardner yukarıda da belirttiğimiz şekilde zekanın tek bir başlık altında sözel ya da sayısal kola ayrılarak incelenemeyeceği, zekanın farklı boyutlarının var olduğunu ortaya koydu. Gardner felsefesine göre; Bir insan, bir ürünü ve bir fikri yaratabiliyor daha sonra da yarattığı bu ürün ve fikirle ilgili sorunlara faydalı olacak, destekleyecek çözümlemeler üretebiliyorsa o insan zekidir. Gardner’ın zeka tanımı ise şu şekilde gerçekleşiyor; “ Zeka, yaşam içinde farklı koşullarda, farklı olaylarda ve farklı zamanlarda ortaya çıkan sorunları alt edebilme, bu sorunlarla başa çıkabilecek çözümler ya da nesnel ürünler yaratabilme becerisidir. Yani yapılan bu çözümler ile topluma faydalı olabilmek, faydalı ürünler sunabilmek zeka ile amaçlanmıştır. Gardner’ın bu tanımı, değişen dünya ile paralel olarak örtüştüğünden, yeniliğe açık olduğundan bugün kabul gören zeka tanımlamalarında ilk sıralardadır. Çoklu zeka başlangıçta 7 zeka tanımı ile başlamış, 1995 yılında yeni bir zeka türü eklenerek 8 olmuştur. Gardner; bu 8 zeka türüne 9.’yu ekleyecek olan varoluşçu zeka kavramı üzerinde çalışmaktadır. Yaratıcı düşünme: Yaratıcı düşünme yeni düşünceler, buluşlar, araçlar ve yapıtlar oluşturmaya yöneltilmiş düşünmedir. Kendini daha çok bilim, teknik ve güzel sanatlarda gösterir. Zekâ, yaratıcı düşünmenin ortaya çıkarılmasını sağlayan bir araçtır. Eğitimde yaratıcılık geliştirilebileceği gibi, engellenebilir de. Yaratıcı bir bireyin ortaya koyduğu eserler alışılmışın dışında olacağından, çoğu kez alışılmışa yöneltilerek yaratıcılığı köreltilmiş olabilir. Bu nedenle çocuk yaşta bireyin yaratıcılığı tespit edilirse ve bu yönde imkan tanınırsa yaratıcılık daha çabuk geliştirilebilir. Eğitimtercihi işbul Haziran 16, 2018 NizaL tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.