NizaL Oluşturma zamanı: Haziran 22, 2018 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 22, 2018 Atalarımızdan bazıları, topuk kemiği bir yerde çene parçası diğer yerde gibi yalnızca çok az sayıdaki fosillerden biliniyor. Böylesi durumlarda, insan evriminin hikâyesini resmetmek de bize kalıyor. Ancak bu hikâye, Australopithecus sediba ve Homo naledi gibi büyüleyici güncel bulgularla, daha önce hiç hayal etmediğimiz şekillerde yeniden yazılmaya başlıyor. http://i.hizliresim.com/RDBa8Y.jpg Geçmişten bir esinti: bir Sahelanthropus tchadensis kafatası Aşağıda, diğerleri arasında fosillerine en az rastlanan beş insan atasından bahsediliyor. Kim bilir, belki daha fazla kanıt bulunduğunda hikâyeleri çoğu şeyi değiştirir. Sahelanthropus Tchadensis: Bir Maymun muydu? Yaklaşık 7 milyon yaşındaki S. tchadensis, şu ana kadar Afrika’da bulunan tüm muhtemel insansılar arasında en yaşlı olanı. Bu tür, resmi olarak, 2001’de Çad’da bulunan, birkaç diş, iki farklı alt çeneye ait parçalar ve en önemlisi görece daha bütün, tek parça kafatasından oluşan yalnızca çok az sayıdaki fosilden biliniyor. Kafatasının arka kısmındaki özellikler bu türün, insanınkine benzer dikey bir omurga üzerinde oturduğunu gösteriyor bu da S.tchadensis’in dik yürüdüğünü işaret ediyor. Bu konu hakkında emin olmak için, özellikle bacak bölgesinden daha fazla fosile ihtiyaç duyuluyor. Doğrulanmamış raporlar, kafatasının yanı sıra bir de uyluk kemiği bulunduğu bildiriliyor, ancak bu bulgu henüz bilimsel bir belgede yayımlanmadı. Hakkında yalnızca çok az kanıt bulunduğundan, S. tchadensis’in bir maymun türü olmaktan ziyade bir insansı olarak tanımlanabileceği hususunda-henüz- şüpheci davranılıyor. Orrorin Tugenensis: Uyluk Kemiğiyle İki Ayakla Yürüme Arasında Bağlantı mı Var? 2000 senesinde, Kenya’nın batısında keşfedilen O. tugenensis resmi olarak, altısı dişlerden oluşan bir düzine fosilden biliniyor. Diğer fosiller arasında, bir parmak kemiği, iki çene parçası, üç farklı uyluk kemiğinin parçaları ve üst kol kemiğinden bir parça yer alıyor. Yapılan incelemelerin birçoğu uyluk kemiklerinden biri üzerine yoğunlaştırılmış. Bu incelemelerle, O. tugenensis’in diğer insansılar gibi iki ayağı üzerinde yürüyüp yürüyemediği belirlenmeye çalışılıyor. Bu türün iki ayaklı yürümenin en azından başlangıcı olduğu hususunda birçokları hemfikir. Daha fazla fosil kaydının konuyu kesinliğe kavuşturacağı düşünülüyor. Kentanthropus Platyops: Alet mi Yapıyordu? 1998 ve 1999 yılları arasında, Kenya’nın kuzeybatısındaki 3.3 milyon yıllık çökeltilerde gün yüzüne çıkartılan K. platyops en iyi, çoğunlukla bütün ancak ezilmiş ve şekli bozulmuş bir kafatasından biliniyor. Aynı zamanda, çoğu dişlerden, ikinci bir kafatasının parçalarından ve birkaç alt ve üst çene kırığından oluşan birkaç düzine fosil parçası daha bulunduğu belirtiliyor. Şu ana kadarki tüm K. platyops fosilleri boyundan yukarısına ait olsa da daha sonra fosillerin bulunduğu aynı kayalarda birtakım çok ilkel taş aletlere de rastlandı. Bu aletleri K. platyops yapmış olabilir, ancak bir araştırmacı bu aletleri yapanın daha ziyade, yalnızca birkaç çene parçasından bilinen bir diğer gizemli insansı Australopithecus deyiremeda olabileceğini öne sürüyor. Homo rudolfensis: Gerçekte Bir Tür mü? Çoğu araştırmacı insan türünün 2 ila 3 milyon yıl önce Afrika’da ortaya çıktığına inanıyor, ancak bu toprakları kaç erken insan türünün paylaştığı hususunda bir fikir birliğine ulaşılamıyor. Homo rudolfensis bu uyuşmazlığın tam merkezinde yer alıyor. H. rudolfensis, uzun yıllar yalnızca, 1972’de Kenya’da keşfedilen 1.9 milyon yıllık büyük beyinli, düz yüzlü kafatasından biliniyordu. Bunun yanı sıra, 2007 ve 2009 yılları arasında yine Kenya’da bulunan üç yüz ve çene kemiği de bazı araştırmacıların 1972’deki kafatasının gerçekten farklı bir türe ait olduğunu doğrulamasında yardımcı oldu, ancak A.sediba ve H. naledi’yi keşfeden Lee Berger de dâhil olmak üzere diğer araştırmacılar konuya şüpheci yaklaşmaya devam etti. Öyle ki türün isminde dahi bir uyuşmazlık söz konusu: bu isim türe 1970’lerde, kafatasının 1972’deki keşfine dâhil olmayan bir Rus araştırmacı tarafından verilmiş. Daha sonra bulunmuş üç fosili analiz eden araştırmacılar, H. rudolfensis isminin geçerli olup olmadığını veya gerçekten insan türüne dâhil edilip edilemeyeceğini doğrulamak için daha fazla fosile ihtiyaç olduğunu söylüyor. Denisovalılar: En Son ve Kesinlikle En Az Fosil kaydı açısından, Denisovalılar tüm insansılar arasında en az bilineni. Şu ana kadar, onlara ait olduğu doğrulanan, hepsi 50.000 ila 225.000 yaşında üç diş ve bir parmak kemiği olmak üzere yalnızca dört küçük fosil bulunuyor. Sibirya’nın Denisova mağarasından gelen bu dört fosilin tümü, aynı genetik havuza ait olduklarını doğrulamaya yetecek kadar DNA barındırıyor. Bu gen havuzu, geçtiğimiz birkaç on bin yıldır Avrasya’da bulundukları bilinen diğer iki insansının, Neandertallerin ve bizim türümüzün, gen havuzlarından farklı. 2007 ve 2014 yılları arasında Çin’de bulunmuş parça parça halde iki antik insan kafatasının Denisovalılara ait olabileceği söyleniyor, ancak bu kafataslarından DNA alınamazsa, bundan emin olmamız pek de muhtemel değil. Perrin Margaryan Newscientist. 27 Eylül 2017 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.