NizaL Oluşturma zamanı: Haziran 23, 2018 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 23, 2018 Canlılığa Yeni Bir Bakış http://i.hizliresim.com/lZrjRQ.jpg Yaşam nedir? Canlıları, inorganik maddelerden hangi özellikler ayırır? En basit tek hücreliden, en gelişmiş memelilere kadar bütün canlıların ortak özellikleri nelerdir? Bu sorulara klasik biyoloji anlayışımız metabolizma, değişen çevreye uyum sağlama ve üreme yeteneği olarak cevap veriyor. Ancak çok yeni bir kavram olan kuantum biyolojisi, yaşamın doğasına olan anlayışımızı kökten değiştireceğe benziyor. Modern biyoloji, canlıların çok çeşitli davranış ve metabolizma süreçlerini incelerken; moleküler süreçlere odaklanır. Canlılığın yapıtaşı olan hücrenin fizyolojik faaliyetleri, yaşamı anlamada bize çok fazla ipucu sunar. Yakın zamana kadar hücresel ve moleküler süreçler; biyokimya ve genetik gibi biyolojik temelli bakış açılarıyla inceleniyordu. Ancak son gelişmeler, daha fazlasına ihtiyacımız olacağını söylüyor.Madde, ışık ve dalgaların atom ve atomaltı düzeydeki hareketlerini inceleyen kuantum mekaniği, nihayet biyolojik süreçlere de dahil oldu. Canlılarda Kuantum Mekaniği http://i.hizliresim.com/zMl51R.jpg Birbirinden çok farklı konularda gerçekleştirilen güncel araştırmalarda, biyolojik yapı ve süreçlerin fonksiyonlarının tam olarak anlaşılması için, kuantum mekaniğine ihtiyaç duyuluyor: *Kollajen proteinlerini parçalayan kollajenaz enziminin, peptit bağlarını kırarken görev aldığı tepkimelerde kuantumsal etkilerin de dahil olduğu gözlendi. *Yeşil bitkilere özgü fotosentez tepkimelerinde, klorofil molekülünün foton enerjisini daha verimli tutabilmeleri için kuantum vuru süreçlerinin dahil olabileceği düşünülüyor. *Kimyasal bileşikler aynı moleküllerden oluşsa bile, sol/sağ formlarına sahip(kiral moleküller) moleküller birbirlerinden çok farklı kokulara sahiptir. Hayvanların burnundaki koku reseptörlerinin, sağ/sol moleküllerden tamamen farklı kokular alması kuantum titreşim kuralıyla açıklanabilir. *Sirke sineği, kelebek, kiraz kuşu, su kaplumbağası, kızıl gergedan gibi çeşitli hayvanlar, Dünya’nın manyetik alanını algılayarak yönlerini bulabilirler. Yön duygusu için evrimleşen manyetik sensörler, ancak kuantum spin etkisini algılayarak Dünya’nın manyetik alanındaki hassas değişimleri saptayabilir. *Canlılığın dinamizmini sağlayan evrimsel adaptasyon süreçleri, genetik mutasyonlardan kaynaklanır. DNA’nın sentezlenmesi ve okunması sürecindeki hatalar, mutasyona sebep olur. Ve mutasyona sebep olan moleküler süreçlerde de, kuantum tünelleme gibi etkilerin belirleyici olabileceğine dair çalışmalar vardır. *Sinir sisteminin çalışmasındaki en temel basamak olan sinirsel uyarı iletimi, nöronlardaki elektriksel değişimlerle gerçekleşir. Elektrisel değişimleri sağlayan iyon kanalları, kuantumsal etkilere açık olabilir. Ayrıca fizikçi Penrose; nöron iskeletini oluşturan mikrotübül yapılarının, kuantumsal karmaşıklığı artıran bir basamak olduğunu düşünmektedir. Kuantum Biyolojisi Devrimi http://i.hizliresim.com/mo76a4.jpg Günümüzde bilinen örneklerin ötesinde; canlılığın çok çeşitli davranış ve yaşamsal süreçlerinde, çok daha çeşitli kuantumsal süreçler etkili olabilir. Canlılığa bakış açımızı derinden etkileyecek bu yeni “kuantum biyolojisi devrimi” sayesinde, önümüze bambaşka ufuklar açılacaktır. Artık canlılığı incelemek yalnızca biyolojik bilimlerin sorumluluğunda kalmayacak, Evren’in nadide karmaşıklıkta yapısı olan organik canlılar, fizik biliminin de gözdesi olacaktır. Sentetik yaşamı tasarlamaya yönelik son çalışmalarda, ilkel hücresel yapılar ve basit metabolik süreçler oluşturulabilmiştir. Ancak bu “ön-hücreler”in canlılık tanımına uyan fonksiyonları tam anlamıyla kazanabilmesi için, klasik biyokimyasal müdahalelerden fazlasına ihtiyacımız var. Canlılık evrendeki en karmaşık, entropinin yükseldiği süreçlerden biridir. Sentetik yaşamı tasarlarken, giderek artan karmaşıklık en önemli sorunlardan biri olacaktır. Bu sebeple; canlılığı oluşturan fiziksel ve biyolojik bütün süreçlere bütünsel bir bakış açısı geliştirmemiz şarttır. http://i.hizliresim.com/LDgAX0.jpg Yaşamı ve canlılığın doğasını en iyi şekilde anlayabilmemiz için, onu her adımda yeniden üretebilme yeteneği geliştirmemiz gerekiyor. Canlıları oluşturan bütün sistem ve dokuları tekrar gözden geçirmeliyiz. Hücreler, moleküller, metabolik enerji sistemleri ve yeni keşfedeceğimiz hassas süreçler; bunların hepsi kuantum etkileri açısından değerlendirilmeyi bekliyor. 7×1027(10 üssü 27) adet atomdan oluşan, ortalama 70 kg ağırlığında bir fiziksel nesneyiz. Ancak insan, bizi tek tek oluşturan atomların toplamından daha fazlasıdır. Artık bu bütünselliğin doğasını anlama zamanı geldi, Kuantum biyolojisi devrimine hazır olun. Emre Yorgancıgil Kaynakça: Kuantum Sınırında Yaşam, Jim Al-Khalili-Johnjoe McFadden, Domingo Yayınları-2016 Big Think Discovery Magazine Cosmos Magazine Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AbraKadabra Yanıtlama zamanı: Haziran 23, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 23, 2018 Yeni meslek alanları doğuyor gerçekten.Bir 10 sene sonra çoğu meslek yok olucak.Dünya endüstri 5.0 a geçiş yapacak daha biz 4.0 a ayak uydurmaya çalışıyoruz bu zamanlarda. Umarım daha güzel alanlar doğar ve bizde bunlardan yararlanırız.kuantum biyoloji yepyeni bir alan sanırım.kuantum fizik gibi oda gelişecek. ülkemizin kuantum fizik gibi kuantum biyoloji gibi alanlarda atak yapması lazım .endüstri 4. 0 yapay zeka ...gerçekten muazzam ... paylaşım için teşekkürler. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NizaL Yanıtlama zamanı: Haziran 23, 2018 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 23, 2018 Yeni meslek alanları doğuyor gerçekten.Bir 10 sene sonra çoğu meslek yok olucak.Dünya endüstri 5.0 a geçiş yapacak daha biz 4.0 a ayak uydurmaya çalışıyoruz bu zamanlarda. Umarım daha güzel alanlar doğar ve bizde bunlardan yararlanırız.kuantum biyoloji yepyeni bir alan sanırım.kuantum fizik gibi oda gelişecek. ülkemizin kuantum fizik gibi kuantum biyoloji gibi alanlarda atak yapması lazım .endüstri 4. 0 yapay zeka ...gerçekten muazzam ... paylaşım için teşekkürler. Bilgiye ilginize teşekkür ederim. Belki atom altı organik yaşam keşifleri henüz çözümü olmayan hastalıklara da müdahale şansını arttırır. Her problem çözüm sürecini de beraberinde getirecek paradigmaları çoğaltıyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2018 (düzenlendi) Aklımda türlü türlü sorular var... : p İnsanlık kendini çevresini, evreni anlamlandırırken acaba gerçekten hakikati keşfedebiliyor mu? Sanki bir ağda sıkışıp kalmışız gibi, bu ağın içindeki materyalleri, yaşamı, bu ağdaki bilimi, türümüzün anlayışına göre temellendiriyoruz. Ya sarı, sarı değilse... Biz onu öyle görüyorsak; kim bilebilir asıl rengin rengini? Sanki türlere özgü evrensel bir illüzyon hâli var? Gerçeklikten, insan beynine düşen payın miktarı nedir? Ya da bu pay, hakiki bir gerçeklik midir? Parçaya inildikçe bilim değişiyor, parça, bir başka parçayı doğuruyor... Karanlığın içindeki beyin, iletişim kablolarıyla (göz, kulak, cilt, burun...) dışarıda olan ve kendisi hakkında bilgi toplayıp merakını gidermek, keşfetmek, yaşamak istiyor. Karanlığa hapsolmuş gibi, kendini oyalayıp bir şekilde bir yaşam sürüyor... Acaba kuantumun evrimle olan ilişkisi nedir? Ve acı dediklerimiz acı değilse, vahşetler, katliamlar, tecavüzler hiç yaşanmamışsa, yalnızca kötülüğün illüzyonuna maruz kalmışsak... Her seçim, her etki, bir illüzyonu doğurmuşsa... Haziran 26, 2018 paranormalfikir tarafından düzenlendi 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NizaL Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2018 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2018 Aklımda türlü türlü sorular var... : p İnsanlık kendini çevresini, evreni anlamlandırırken acaba gerçekten hakikati keşfedebiliyor mu? Sanki bir ağda sıkışıp kalmışız gibi, bu ağın içindeki materyalleri, yaşamı, bu ağdaki bilimi, türümüzün anlayışına göre temellendiriyoruz. Ya sarı, sarı değilse biz onu öyle görüyorsak; kim bilebilir asıl rengin rengini? Sanki türlere özgü evrensel bir illüzyon hâli var? Gerçeklikten insan beynine düşen payın miktarı nedir? Ya da bu pay, hakiki bir gerçeklik midir? Parçaya inildikçe bilim değişiyor, parça, bir başka parçayı doğuruyor... Karanlığın içindeki beyin, iletişim kablolarıyla (göz, kulak, cilt, burun...) dışarıda olan ve kendi hakkında bilgi toplayıp merakını gidermek, keşfetmek, yaşamak istiyor. Karanlığa hapsolmuş gibi, kendini oyalayıp bir şekilde bir yaşam sürüyor... Acaba kuantumun evrimle olan ilişkisi nedir? Ve acı dediklerimiz acı değilse, vahşetler, katliamlar, tecavüzler hiç yaşanmamışsa, yalnızca kötülüğün illüzyonuna maruz kalmışsak... Her seçim, her etki, bir illüzyonu doğurmuşsa... Sorular bir devrimi de barındıran türden. Klasik bilimin bakış açısı determinizm ilkesine dayanır. Daha çok mekanik materyalist bir anlayışla, zincirleme reaksiyon, etki-tepki, neden-sonuç ilişkisine odaklıdır. Oysa bilim A'dan B'ye düz bir çizgi izler fikri bu soruların yanıtını veremiyor ya da yüzyıllar sonra bugün doğru zannettiğimizin aslında öyle olmadığını gösterebilir. Tıpkı izafiyet, olasılık, kuantum fiziğindeki devrimlerin Newton'ın üç hal yasasının üç yüzyıllık bazı doğrularını yanlışlaması gibi. Bu açıdan ben de devrime inananlardanım. Öyle problemler var ki bunları açıklayacak paradigmalar bir sıçrama oluşturacak. Belki A'dan C'ye, C'den G'ye düz çizginin çok ötesinde bilgilere ulaşılacak, bilgi algımızı yeniden şekillendirecek. Bu bir dönüm noktası. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.