NizaL Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2018 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2018 Bu ihtimal insanda en iyi ya da en kötü özellikleri ortaya çıkarabilir, ama kesin olan, her şeyi değiştireceğidir. http://i.hizliresim.com/OD9QB5.jpg Hepimiz bir gün öleceğiz. Herkes bunu biliyor. Bazı psikologlara göre, bu rahatsız edici gerçek, daima zihnimizin derinliklerinde bir yerde duruyor ve ibadet tercihimizden sebze yemeye, egzersizden çocuk yapmaya ve kitap yazmaktan şirket kurmaya kadar yaptığımız birçok işte etkisini gösteriyor. Sağlıklı kişiler açısından ölüm, zihnin arka planında yer alır ve etkisini bilinç altı düzeyde hissettirir. Ölümü düşünmeden gündelik yaşantımızı sürdürürüz çoğu zaman. Peki, ne zaman ve nasıl öleceğimizi bilsek ne olurdu? Mümkün olmasa da, bu sorun üzerinde düşünmek, yeryüzünde kalan zamanımızı en iyi şekilde nasıl değerlendirebileceğimiz konusunda ipuçları sunabilir. Önce ölümün gerçek dünyada davranışlarımızı nasıl şekillendirdiğine bakalım. Psikoloji profesörü Sheldon Solomon'un korku idaresi teorisine göre, insanlar dünyanın bir anlamı olduğuna, örneğin hayatımızın bir değer ifade ettiğine dair kültürel inançlara sarılıyor; aksi halde sürekli bir varoluşsal korku içinde yaşar. Bini aşkın deneyi inceleyen araştırmacılar, ölüm hatırlatıldığında insanların temel kültürel inançlara daha sıkı sarıldığını, öz değer hissini artırmaya çalıştığını, kendi inançlarına tehdit olarak algıladığı şeylere düşmanca tepki gösterdiğini gördü. Davranışsal değişim Bilgisayar ekranında "ölüm" sözcüğünün saniyeden çok daha kısa süre belirmesi veya arka planda bir cenaze merasimi görüntüsü bile davranışlarda değişime neden olabiliyor. Bu durumda, görünüm, siyasi eğilim, coğrafi orijin veya dini inanç bakımından bize benzeyenlere daha iyi davranırken, bu özellikleri paylaşmayanlara karşı hor görücü ve şiddet içeren davranışlar sergiliyoruz; bizden farklı olanlara karşı korkuyu kışkırtan karizmatik liderlere oy verme eğilimi gösteriyoruz; alkol, sigara, alışveriş ve aşırı yeme tutumları sergilemeye, çevreye karşı duyarlılık göstermemeye başlıyoruz. Yani herkesin ölüm şekli ve zamanını öğrenmesi halinde toplum daha ırkçı, yabancı düşmanı, şiddete baş vuran, savaşı kışkırtan, çevreye zarar veren bir hal alırdı. Ancak ölüm endişesinin tetiklediği bu olumsuz etkileri anlayarak bu davranışlara karşı tedbir alınabilir. Örneğin Güney Koreli Budist rahipler ölüme karşı bu tepkileri göstermiyor. Araştırmacılar, "ölüm üzerinde düşünme" adı verdikleri ve ölüm hakkında genel ve soyut düşünmekten çok, nasıl ölüneceği ve bu ölümün aile üzerindeki etkisi üzerine düşünmenin çok farklı sonuçlar doğurduğunu fark etti. Bu durumda insanlar daha diğerkâm oluyor, örneğin ihtiyaç olsa da olmasa da kan bağışında bulunuyor. Bu bulgulara göre, ölüm tarihimizi öğrenmek, bizi refleksel bir izolasyon yerine sosyal ilişkilerimize ve hedeflerimize yoğunlaşmaya yöneltebilir. Salzburg Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Eva Jonas, "Ömrün sınırlı olduğunu bilmek hayatın değerini daha iyi anlamamızı sağlayıp "hepimiz aynı gemideyiz" duygusuyla başkalarına karşı hoşgörü ve merhamet duygularımızı geliştirebilir, savunmacı tepkileri azaltabilir," diyor. Rachel Nuwer BBC Future Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.