NizaL Oluşturma zamanı: Haziran 27, 2018 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 27, 2018 Oxford University’den araştırmacılar, içgüdüsel duygunun nasıl evrimleştiğini ortaya koyabilmek adına beyin-bağırsak ekseni üzerine yapılmış çalışmalardaki verileri yeniden değerlendirdi. Araştırmaya göre, bağırsak bakterileri (özellikle de Lactobacillus ve Bifidobacterium türlerine ait olanlar); sosyal davranış, anksiyete, stres ve depresif davranışları etkileyebiliyor. http://i.hizliresim.com/PDPGE5.jpg Bağırsak ve beyin arasında, vagus siniri, bağışıklık sistemi ve hormonal değişiklikler ve bağırsak mikropları ile nöroaktif kimyasalların üretimi gibi çeşitli olası mekanizmalar olduğunu biliyoruz. Bu açıdan bakınca da bağırsak bakterilerinin, davranışlarımızı etkileyebileceğini düşünmek son derece olasıdır. 24 Nisan’da (2018) Nature Reviews Microbiology‘de yayımlanan araştırmada, bu içgüdüye (bağırsak hissi) yol açmış olması muhtemel evrimsel baskılar göz önüne alındı. Popülerlik kazanan teorilerden birisi, bağırsak mikrobiyomunun üyelerinin davranışlarımızı kendi çıkarları için aktif olarak manipüle ettikleri yönündedir. Örneğin, bağırsak bakterileri kendilerine yeni konak canlılar bulabilme şansını arttırmak için; bizi daha sosyal hale getirmek gibi, davranışlarımızı çeşitli biçimlerde değiştirebilir. Aslına bakarsanız bu iddia biraz ilgi çekicidir de, çünkü bağırsak bakterileri beynimizin kendi nöro-ileticileriyle (İng. neurotransmitter) ya da onların işaretçileriyle benzer yapıda kimyasallar üretebilir. Ancak araştırma ekibi, evrim teorisi ışığında bu senaryonun, yani beynimizin sahip olduğumuz mikroplar tarafından manipüle edildiği durumunun, bağırsaklardaki mikrop türü çeşitliliğinin son derece geniş olduğu koşuluna bakarak pek olası olmadığını söylüyor. Öte yandan, bakteri açısından; konak canlının davranışlarını manipüle etmek için nöroaktif bir kimyasal üretmek gibi ekstra enerji gerektiren herhangi bir durum, onu, bu ekstra harcamayı yapmayan diğer mikroplarla sürdürdüğü hayatta kalabilme yarışında dışarıda kalmaya son derece yatkın hale getirebilir. Bununla birlikte, manipülasyonu destekleyen şartlar, memeli mikrobiyomunun genetik anlamdaki çeşitliliği göz önüne alındığında nadiren tatmin edici bir durumdur. Evrimsel açıdan yorumda bulunulan araştırma makalesinde, mikrobiyal ortaklarımızı, davranışlarımızı manipüle eden kuklacılar olarak görmekten ziyade, bağırsak mikroplarının davranışsal etkilerinin, mikroplardaki doğal seçilimin büyümesi ve bağırsakta rekabet etmesinin bir sonucu olduğu ve mikroplarına bağlı olan konak canlının doğal seçiliminin daha muhtemel olduğu ileri sürülüyor. Mikrobiyal büyüme, beyin fonksiyonlarını etkilediği bilinen kısa zincirli yağ asitleri gibi metabolik yan ürünler ortaya çıkarır ve mikrobiyal metabolitler de bağışıklık tepkimizle etkileşime girebilir. Dahası, fizyolojimiz, ilgili mikroplarımızdan faydalanmaya adapte olmuş olabilir. Yapılan araştırmada, mikropların yokluğunun bağışıklık sisteminin gelişimini bozacağını ileri süren “hijyen hipotezi”ne benzer şekilde, normal beyin fonksiyonu için mikroplarımıza bağlı kalarak evrim geçirdiğimize, böylelikle de bağırsak mikrobiyomumuzdaki bir değişikliğin davranışlarımız üzerinde bir etkisi olabileceğine değiniliyor. Araştırma ekibine göre, beyin-bağırsak iletişiminin evrimine yönelik bir kavrayış geliştirmek, bu mikrobiyal ekosistemin mental sağlık ve genel sağlığımız için potansiyel faydalarıyla etkili bir şekilde çalışmamıza yardımcı olacaktır. Gürkan Akçay Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.