NizaL Oluşturma zamanı: Haziran 28, 2018 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 28, 2018 Hiçbir Duygu Hissetmeyen İnsanlar Bazı insanlar sevinç, üzüntü, sevgi gibi duygulardan yoksundur. Ancak duygusuzluğun yarattığı sorunlar olduğu gibi ilginç avantajları da olabiliyor. http://i.hizliresim.com/JDnypB.jpg Caleb oğlunun doğumunu anlatıyor. “İnsanlar ilk kez anne ya da baba olduklarında çocuklarına nasıl baktıklarını, nasıl sevgiyle bağlandıklarını anlatır ya ben bu duyguları hiç yaşamadım” diyor. Evlendiği gün de aynıydı onun için. Törenin merkezinde yer almış olsa da her şey duygulardan yoksun, mekanik bir prodüksiyondan ibaretti. Caleb’in sorunu duygusuzluk, duygu sağırlığı ya da duygu körlüğü olarak ifade edilen aleksitimi. Otizmli insanların yarısında bu durum görülüyor. Bu insanların birçoğunda takıntılı ve tekrar eden davranışlar gibi diğer otizm özelliklerine hiç rastlanmayabiliyor. Bu duygusuzluk durumunun nedenlerini anlamak anoreksi, şizofreni, kronik ağrı ve hassas bağırsak sendromu gibi bazı hastalıklara da ışık tutabilir. Duygu katmanları Hiçbir duygu hissetmeyen insanlar başkalarının davranışlarına anlam vermede de sorun yaşar. Bu duygu körlüğünü anlamak için önce duyguların nasıl oluştuğunu anlamak gerekir. Duyguları iç içe geçmiş Rus matruşkalar olarak düşünürsek, en merkezde bedensel hisler yer alır; sevdiğiniz insanı gördüğünüzde kalbin çarpması, ya da büyük bir öfke duyduğunuzda mide bulantısı gibi. Beyin bu duygulara bir anlam yükler ve onların iyi mi kötü mü, zayıf mı şiddetli mi olduğunu bilirsiniz. Sonra bu duyguları tarif eder, isimlendiririz. Aleksitimi ilk olarak 1972’de keşfedildiğinde sorunun dille ilgili bu son aşamada ortaya çıktığı sanılıyor, bu insanların herkes gibi duyguları olduğu, ama onları ifade etmede sorun yaşadıkları düşünülüyordu. Bu ise beynin iki yarı küresindeki iletişim kopukluğuna yoruluyordu. Bugün ise alkesitiminin farklı türleri olduğu biliniyor. Bazıları duyguları açıklamakta sorun yaşarken, Caleb gibi bazıları da bu duyguların varlığından bile haberdar değil. Bazı uzmanlar bunu, duyguları işlemekle görevli sinirsel devrelerde hasar olması ihtimaline bağlıyor. Bu kopukluktan dolayı, beden normal tepki gösterse ve duygular ortaya çıksa da onların farkında olmayabiliyorsunuz. Beyindeki iki yarıküre arasındaki bağlantılar koparıldığında insanların duygusuzlaştığı ve duygularını ifade edemediği görülür. Manyetik rezonanslı beyin emarları çekildiğinde bazı aleksitimi hastalarında, insanın kendi farkındalığını sağlayan beyindeki gri maddenin singulat korteksi bölgesinin daha küçük olduğu görüldü. Bu kişiler duyguları kışkırtan resimlere baktıklarında beyinlerinde bu duyguları anladıklarını gösteren herhangi bir hareketlenmeye rastlanmıyordu. Caleb, duyguların beyninde yer bulmasını engelleyen “bilinçli bir kopukluk”tan söz ediyor. Hissetmesi gereken duygu ne kadar kuvvetli ise daha analitik hale geldiğini ifade ediyor. Korku, endişe, üzüntü gibi duyguları hissetmediği için tıbbi işlemlerle daha rahat baş edebiliyor. Çünkü bu olaylara dair duygusal bir hafıza oluşturmuyor. “Ama onların yanı sıra olumlu hatıralar da silinip gidiyor” diye yakınıyor Caleb. Aşırı fiziksel duyular Aleksitiminin şizofreni, yeme sorunlarını içeren hastalıklar gibi diğer bazı hastalıklarla bağlantılı olduğu sanılıyor. Bu nedenle onu daha iyi anlamak diğer hastalıklar açısından olduğu gibi otizmin farklı türlerini anlamada da yol açıcı olabilir. Sanılanın aksine otizmli insanların hepsi duygusal ya da sosyal sorunlar yaşamaz. Ayrıca kronik ağrı ve hassas bağırsak hastalığı gibi bedensel hastalıkların aleksitimililerde oldukça yaygın olduğu biliniyor. Bunun duygu körlüğünün yol açtığı beyindeki bir “kısa devre”den kaynaklandığı sanılıyor. Duyguların farkında olma hali duygularla ilgili fiziksel duyumları hafifletebiliyor. Fakat aksi durumda fiziksel duyular aşırı boyutta kendini gösteriyor. “İnsanları özlemiyorum sanırım. Birini uzun zaman görmeyince gözden uzak olduğu için gönülden de ırak oluyor. Ama karımı ve çocuğumu görmediğimde bir tür fiziksel stres ve baskı hissediyorum” diye ifade ediyor bunu Caleb. Bazı insanlar belki de genetik nedenlerle doğuştan aleksitimi ile hayata başlarken, bazıları da yetiştikleri ortamdan ya da travmadan kaynaklı olabilir. Bilişsel davranışçı terapi gibi tedaviler, bu insanların duygusuzluk durumunun kaynağını ya da yakınlarının duygu ve davranışlarını anlamlandırmada, ortaya çıkan fiziksel belirtilerle daha kolay baş etmelerinde yardımcı olabiliyor. Caleb duygu körlüğünün kişiyi bencil ya da kötü kılmadığını özellikle vurgulamak istiyor. “İnanması zor olabilir ama kişinin insanı insan yapan duygulardan tümüyle yoksun olması da, böyle olduğu halde kalpsiz ya da psikopat olmaması da mümkün” diyor. David Robson BBC Future Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.