arecrateria Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2019 Zaman zaman herkes ölmeyi düşünüyor. Peki ama nasıl? Uzandığımız yerde kalbimiz dursa birden. Beynimize oksijen taşınmadığından nefes almayı unutsak yavaş yavaş. Boğulsak o pek güvenli, sıcacık yuvamızda, yatağımızda. kaybetsek o güzelim vücut ısımızı, soğuyup kaskatı kesilsek, morarsak zamanla. Kim bilir? Kim ne hisseder? Diye düşünmesek, sektirip gitsek bu diyarlardan. Çok çok uzaklara... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2019 Herkes ölmeyi düşünüyor oluyor zaman zaman. Peki ama nasıl? Uzandığımız yerde kalbimiz dursa aniden, oksijen taşınmayan beynimiz nefes almayı unutsa mesela. O pek güvende hissettiğimiz sıcacık odamızda, yatağımızda boğuluversek sakin sakin. Her anın tadını özümseyerek, hiç bir şey yapamayarak. Vücut ısımızı kaybetsek, rengimiz solsa, kaskatı kesilsek yavaş yavaş. Sektirip gitsek, çok çok uzaklara. Kim ne düşünür? Kim ne hisseder? Kim ne farkeder? Ne fark eder? Fark eder... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2019 Uzun süreler boyu uyumaya uğraştıktan sonra, düşündüklerimden çok alakasız ve kontrolsüz bir biçimde saçmasapan şeyler görmeye başlamamla anlıyorum uykunun yaklaştığını. Tamam diyorum artık uyuyacağım. Bazen de çok ters tepiyor. gözlemleyip direkt olarak uyanık hale dönüyorum. Tabii sonra tüm süre sil baştan yaşanıyor. Neyse, demem o ki; hazır uyuyabiliyorken, uyuyun. Ya da uyumayın boşverin. Zaten ölüm de bir çeşit uyku hali değil mi? O zaman giderirsiniz eksiklikleri. Di mi? Kesinlikle olmaz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2019 İniş takımlarını kapatıp uçmanın vakti gelmişti artık. Öyle kanatsız, pilotsuz, motorsuz. Önce yumuşacık bulutlara, sonrasında yeryüzünün o eşsiz gerçekliklerine doğru son sürat. İyi mi geceler? Çoğu zaman değil. Hadi kalk, yerine yat. [video=youtube;AibsTYW-uE4] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2019 Dünyamızla aynı hızda döndüğü için hep aynı kısmını gördüğümüz, koca, parlak ve hafif sisli ay'a, Merhabalar. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2019 Durduğum yerde düşünmeye fırsatım oluyor zaman zaman. Sonra diyorum ki, 'S.ktret.' 'olur' diye geçiştiriyorum sonra. Nasıl olsa bir gün bu hayat bitecek. Kim bilir, belki bir yenisi başlayacak... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2019 Omuzlarımdan aşağı dökülen saçlarımı takip eden su akıntısını seyrediyor bulmuştum birden. 'Ne düşünüyordum?' dedim kendi kendime. Bulamadım sonra. 'Suyu israf ediyorsun' diye bir sesleniş geldi derinden. 'Evet' dedim, 'haklı'. Kaldığım yerden devam ettim, alışkanlık hali. Ellerimi seyretmeye koyuldum. Nasıl da biliyordu ne yapması gerektiğini? Boğazımı sıkmaya başladığını bira geç fark etmiştim. Küvete akan su, gideninden bir hayli fazlaydı, çabucak yükseliyordu su seviyesi ve lanet saçlar hepten yavaşlatıyordu suyun gidişini. Ben bir çeşit havuz problemi düşünürken, ani bir şekilde küvetin içinden bakmaya çalıştığımı farkettim bu hayata. Görüntü bulanıklaşmış, nefes almakta zorlanıyor gibiydim. Ellerimle beni boğmaya çalışan elleri aradım boğazımda, yoktular... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2019 Aynanın karşısında ellerimi yıkarken o telaşlı halleri dikkatimi çekmişti. Sonra 'bu ne acele?' dedim, kendi kendime. Artık daha yavaş ovuşturuyordum ellerimi. Öyle sakin, öyle nazik, öyle narin. Serin suyun altına girdiğinde, aslında ellerin benim olmadığı düşüncesi yerleşti aklıma... Yine. Elimde değildi, bunlar benim ellerim olamazdı. Ben onları hareket ettirmek adına ne yaptığımı bile bilmiyordum esasen. 'Tuşlara basmak mı?' bas tamam. Bu kadar basit mi yani. Hareket etmelerini istemek yeterli miydi? Sonra, hareket etmelerini neden istiyordum? İstemek için ne yapıyordum? Ya da bana bunu ne istetiyordu? İsteyen ben miydim gerçekten? Vücuduma düşündüğüm şeyleri yaptırabiliyor olmam, onun ben olduğu anlamına gelirdi, yoksa benim olduğu anlamına mı gelirdi? Bir ses dikkatini mi dağıtıyor? Evet, sokakları ilaçlıyorlar. Hee, iyi bari. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 5, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 5, 2019 'Hayatın kalanının ilk gününde ne yapmak istersin acaba?' diye seslenmiştim kendime. Sonrasında hayal kurmaya başlamıştım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2019 Nerde çakmak, orda yangın... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2019 Dün gece, yani sabaha karşı tam olarak bu tarz müziklere gelebilecek kafalardaydım. Şimdi uyandım hala aynıyım, demek ki ayılmamışım. O halde günaydın mı bana? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 19, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 19, 2019 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2019 Hayat... Ne garip? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2019 Dizlerime kadar toprağa gömülüp ağaçlar gibi hissetmek istedim. Topraktan alıp, gökyüzüne ellerimle saçtığım hayalini kurdum. Daha ötesine şimdilik gidemedim. Ama, gitmeliyim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2019 Bir miktar yaşanmışlık gereği, kendi kendimi idare edemez, oyalayamaz duruma gelmiştim. Evde çeşitli şekillerde kafayı yerine getirmek, bir zaman sonra zor bir hal alabiliyordu. Birilerine mi ihtiyacım vardı? Ne istiyordum? Bu hayattan başka ne bekliyordum? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2019 Geç kalınmış bir dişçi koltuğunda buldum kendimi birden. Ağzımın içinde dönüp duran süpersonik bir aletin titreşimlerini hissediyordum kulaklarımda. 'çok az kaldı, az daha açalıımm' diye seslendikten kısa bir süre sonra gerçekten de söylediği gibi, bitirmişti işini. Yuvarlak çerçeveli aynayı uzattı önce. Algılayıp elime almam bir kaç saniyemi aldı. Doğrudan gözlerimin içine dik dik bakıyordum sadece. 'Dişleriniz' dedi. Dönüp 'evet' dedim. 'Teşekkür ederim'. Yeni randevu tarihinden bir kaç gün önce bana haber vermesini rica ettim sekreterinden. O hala bana tarihlerin uygun olup olmadığını anlatmaya çalışırken, dar, uzun ve ışıltılı koridordan dışarı doğru yönelmiştim bile. Eve gelip aynanın karşısına geçtim. Ben o na dik dik bakıyorken neden o da aynını yapmıyordu. Böyle olması gerekmiyor muydu? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2019 Duygularımız da evrim geçiriyor muydu bedenlerimiz gibi? Yoksa hep aynı kafalarla mı yüzüyoruz? Yoksa, uçuyor muyduk? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Eylül 3, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 3, 2019 Peki, ya aynalar olmasaydı? Hal hareketlerimiz yine aynı mı olurdu? Karşısına geçip gözlerimizi gözlerimizin içine dikip bakamasaydık, vicdanen de aynı noktada olabilir miydik? Ben olabilir miydim? Sen olabilir miydin? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2019 Başımı yastığa koyup, bir diğerini kollarımınn arasına alarak göğsümü dayayıp gözlerimi kapadığımda, dalgalanıyormuş hissine kapılıyorum. İçimde dalgalar sakin sakin kıyıya vurmuyor, sürekli bir hareket algılıyordum sanki. Bir yaprak misali dalgalar altımdan durmadan akıp gidiyorlardı. Bense hiç bir yere gitmiyor, öylece salınıyordum sadece. Sadece. Yeteri kadar içmişim diyorum yine. Son zamanlarda her gece, zor zamanlarda her gece. İyi gece... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2019 Ne zaman derdimi anlatmaya kalksam burada, hep aynı şeyi anlatmaya çalışıyormuşum gibi geliyor. Sonra inancımı kaybetmeye başlıyorum. Demek ki anlatmayı bunca zaman becerememişim, kaç zaman olmuş vs diyorum, sıkılıyorum. Uzun uzun yazıp içimi dökesim gelmiyor nedense. Kısa kısa cümleler dışında hiç bir şey geçmiyor aklımdan. Oysa bu his, bir şeyler yapmak zorunda kaldığım zamanlarda aşina olduğum bir şey. Yazmak zorunda mıyım yani? Anlıyor musunuz beni? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Ekim 26, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 26, 2019 Otobüsün, önce ön sonra arka tekerleklerinin sırayla aynı çukura düşmelerinden kaynaklı sarsıntıyla gözlerimi açtım. Önümdeki koltuğun başlığında bulunan kapalı ekrandan kendimle göz göze geldim. 2+1 şeklinde dizilmiş koltukların tek olan taraflarında oturuyordum. Yandaki koltuktaki adamın bana baktığını fark ettiğimde ona doğru döndüm, döndüğüm anda çevirdi kafasını. Nerede olduğumu karanlık sebebiyle anlayamıyordum. Telefonumu çıkarıp yandexi açtım. Evimden 350 km uzaktaydım ve uzaklaşmaya devam ediyordum. Çantam, ceketim her şeyim yanımdaydı. Bir otogara girdi otobüs, telefonuma bir mesaj geldi 'geldiğini gördüm' diye. Otobüs durduğunda arka kapıdan indim. Hava biraz serin gibiydi. Otobüsün önünde sarışın, uzun boylu bir kadından başka hiç kimse yoktu. Yanına gittim, yüzüne inceden bir tebessüm takındı, yürümeye başladık. Otogarda o kadar hiç kimse yoktu ki, otomatik kapıya yaklaştığımızda açılmayacak sandım. Neyse ki açıldı. Güvenlik görevlisi vs olmamasına karşın, yine de çantalarımızı x ray cihazına koyup içeri girdik. Diğer kapıdan çıktığımızda önümüzden tramvay geçiyordu ve onlarda bomboştu. Sahi neredeydi bu insanlar? Bir araca binip ışınlanmışçasına daha merkezi bir yere geldik. Barlar sokağı olmalıydı, mekanlardan müzik sesleri yükseliyor ancak içerilerde yine hiç kimseler görünmüyordu. Hoş sayılabilecek bir mekana oturup birer bira içtik. Konuşuyor sayılmazdık aslında ama anlaşamıyormuş gibi de göründüğümüzü pek sanmıyorum. Mekanın ışıkları yavaştan sönmeye başlayınca, kalkmamız gerektiğini anladık. Çıkıp farklı bir yere doğru yol almaya başladık. Daha gürültülü ve daha büyük bir mekana gelmiştik bu kez. İçeri adım attığımda, içimden konuştuğumu bile duyamayacak seviyede müzik sesi ve içerde bu müzik eşliğinde dans eden renk renk ışıklar vardı. Hafif sis, ışıklar vurduğunda gözünüze batıyordu sadece. Sanki hayaletler parti veriyormuş da biz de tesadüfen denk gelmiş gibiydik. Yanımdaki kadının yüzüne baktım, gülümsediğinde ortaya çıkan gamzesine, ve aslında göremediğim gözlerine. Kendini müziğin ritmine kaptırıp sallanan o muydu, ben miydim hatırlayamıyorum. Birkaç içkiden sonra, üzeri açık, ve daha az gürültülü olan bölüme geçip takılmaya devam ettik. Eğleniyordum ama sanki bir tuhaflık vardı. Ya da bende miydi tuhaflık, yoksa onda mıydı? bilemedim. Bu mekanı da kapatıp çıktıktan bir süre yürüdük. Son biraların elimizi üşütmesi sebebiyle, onları yarım vaziyette bir kaldırımın köşesine yan yana terk etmek zorunda kaldık. Caddenin köşesini döndüğümüzde 'artık gitmeliyim' deyip arkasını döndüğünde, sanki taksiyle sözleşmiş gibi, hemen arkasında bitiverdi bir taksi. Araca binip kapıyı kapattı, arkasından bakakalmıştım sadece. Ardından gelen taksiye binip kapıyı kapattığım anda otobüsün, önce ön sonra arka tekerleklerinin sırayla aynı çukura düşmelerinden kaynaklı sarsıntıyla gözlerimi açtım. Önümdeki koltuğun başlığında bulunan kapalı ekrandan kendimle göz göze geldim. 2+1 şeklinde dizilmiş koltukların tek olan taraflarında oturuyordum. Yandaki koltuktaki adamın bana baktığını fark ettiğimde ona doğru döndüm, döndüğüm anda çevirdi kafasını. Nerede olduğumu karanlık sebebiyle anlayamıyordum. Telefonumu çıkarıp yandexi açtım. Evimden 350 km uzaktaydım ve git gide yaklaşıyordum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2019 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2019 Uzaktan bir ses çınlıyordu kulaklarımda; 'iyi geceler' diliyordu bana. Buna kayıtsız kalamazdım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2020 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2020 Kendimden uzaklara fırlatılıp, karşıdan sekip gelmemi bekliyor gibiydim. Ne kadar uzaktan dönerdim, bilinmez. Döner miydim? Dönmüş müydüm daha evvelden? Karşıda sekip gelebileceğim bir duvar var mıydı? Seker miydim? Sektirip gider miydim? Gitmiş miydim? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2020 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2020 Kafam. Böyle çok daha güzelsin. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Mart 27, 2020 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 27, 2020 Günlerin anlamını kaybedip su gibi akıp gitmeye başlayalı çok olmuştu. Bense suyun başında, akışını seyrederek yaşlandığım gerçeğini önemsemiyordum sadece. Bedenim öylece duruyor, akan su ruhumun derinliklerinden sızıp, minik parçalarımı benden uzağa götürüyordu. Gittiği yerde yeniden birleşirler miydi acaba? Yoksa her biri başka ruhlara yem mi edilirdi. 'Belki de çok güzel günler geçiriyorum da, henüz farkında değilim.' şeklinde avutuyorum kendimi. Yersem... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.