KATA Oluşturma zamanı: Eylül 4, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 4, 2007 VI / Andrey Voznesenski Sıkıntılı, yorgun ve bitkin, bir gece yarısı tam çekilme vakti denizin, Tuttum yaratıcılığı övdüm, Oza*’dan söz ettin dostlarıma. Biden bir kuzgun belirdi, kesti yarıda sözümü; Çakmak çakmaktı gözleri ve korkunç kara, Dedi kuzgun : ”Kim ipler ve bunları**. ” “Ey kuş !” diye bağırdım, “inan, yıkıyor beni senin bir insan yerine kuş olman Katılsaydın bu mutlu işte bize katılsaydın ikiye bölmeye yeryüzünü.” Dedi kuzgun : ”Kim ipler ve bunları!” “Neler olmazdın, düşün birkez, büyük akıl hocası, deneyci ve makinaların tanrısı Tunç içinde yaşardın ey büyük yaratıcı, gözbebeği dünyanın düşün bu yüce şansı !” Dedi kuzgun : ”Kim ipler ve bunları!” “Dev makinalar yapardın,kurardın demokrasiyi ne güzel işlerdi ya hani! Kurtarırdın gereksiz kral ve kraliçelerden dünyayı yok edip fosilleri...” Dedi kuzgun : ”Kim ipler ve bunları!” “Ya da bir gün,” dedim “uzaklarda ufacık bir kulüben olurdu da İncecik parmaklarıyla kirazlar yedirirdi bir kız sana Öylesine bir yer, övgüden, yergiden uzak...” Dedi Kuzgun : “Gel bırak budalalığı, sensin, varsa eğer yeryüzünün tek tutsağı Özgürsün, ama yok özgürlüğün özgür görünsen de şimdi Yarışa kalkmışsın son hızla, o güçlü arabasıyla, ama bak direksiyonu yok ki! Oza, Roza yada bilmem kim yosması - Ve bütün bu değişimler, ne baş belası. Toz, toprak, çamur olacaklar günün birinde Yaşam kısa, öyleyse kim ipler be bunları!” Nasıl anlatabilirim şu şom ağzıyla Yalnızca ilençli sözlere açık olmadığını ağzımızın Capcanlı dudaklarımızın güzelim dudaklara Ve serin sularına da değeceğini bir ırmağın? Yaşamak ne büyük mucize Ama nasıl anlatırsın bunu yaşamaksızın birine? Belki de anlatırsın, ama kim ipler bunları be! * “Oza”, Yunanca zoe (yaşam) sözcüğünden türetilmiş olan Rus Hıristiyan adı Zoya’nın bozulmuşudur. ** ”Kim ipler ve bunları be!” sözleri, na huya (S... et) sözlerinden genellikle yazılı dilde daha hafifletilmiş bir biçimi olan na figa karşılığı olmaktadır. -------------------- İNSAN ORGANİZMASINDA İnsan organizmasında yüzde doksan su var, Paganini'de belki yüzde doksan aşk! Ayrıca, bir istisna olarak kalabalık eziyorsa sizi, insan tutumunda yüzde doksan iyilik... Yüzde doksan müzik külfet olsa bile, içimdeki çer çöpe rağmen, yüzde doksan sen. Andrey VOZNESENSKİ -------------------- GOYA Ben Goya'yım! Çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman yuvalarından oydu gözlerimi. Ben acıyım! Ben iniltisiyim savaşın. 41 karlarında yanmış şehirlerim ben. Ben açlığım! Ben kırılmış boynuyum çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış bir ihtiyar kadının... Ben Goya'yım! Ey gazap üzümleri! Top sesleriyle yürüdüm Batı'ya, çağrısız konuğun külleriyim ben! O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi sert yıldızlar çaktım! Ben Goya'yım! Andrey VOZNESENSKİ -------------------- OZA'DAN XIV Selam Oza, evde, geceleyin Ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun, havlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşlarını Senin soluğundur duyduğum ses. Selam Oza! Nasıl bilebilirdim, sinik ve gülünç Bir kişi gibi, ürkerek giren bir göle, Gerçekte korku olduğunu aşkın, söyle? Selam Oza! Ne korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni? Daha da korkunç,bir başına değilsen oysa: Şeytan öylesine doyumsuz bir güzellik vermiş ki sana. Selam Oza! Ey - insanlar, lokomotifler, mikroplar Gerin kanatlarınızı elinizden geldiğince ona. Harcatmam onun, dokundurtmam kılına. Selam Oza! Yaşam bir bitki değilse aslında, Neden dilimliyor, parçalıyor insanlar onu Selam Oza! Ne acı bu denli geç rastlamak sana Ve böylesine erken ayrı kalmak sonunda. Karşıtlar getiriliyor bir araya Bırak çekeyim kahrını ve acını kendime Çünkü acılı kutbuyum mıknatısın ben, Sense sevinçli. Dilerim sonuna dek kalırsın öyle. Dilerim hiç bilmezsin ne denli hüzünlüyüm. İnan, kendimle üzmeyeceğim seni. İnan, ders olamayacak sana ölümüm. İnan, yük olmayacağım sana yaşamımla. Selam Oza, dilerim ışıl ışıl kalırsın hep Bir sokak fenerinden sızan bir ışık gibi. Suçlayamam bırakıp gittiğin için beni. Şükür ki girdin yaşamıma. Selam Oza! Andrey VOZNESENSKİ Çeviren : Mehmet H. DOĞAN - Turgay GÖNENÇ -------------------- Andrey VOZNESENSKİ Andrey Andreyeviç Voznesenski,12 Mayıs 1933'te Moskova'da doğdu. Stalin döneminden sonraki edebiyatçılar kuşağının en seçkin üyeleri arasında yer alır. Çocukluğu Vladimir kentinde geçti. 1941'de, babasının kuşatma altındaki Leningrad'da fabrikaların sökülmesinde görev yaptığı sırada, annesi ve kız kardeşiyle birlikte Ural Dağlarındaki Kurgan'a gitti. Savaşın, Voznesenski'nin ruhsal olgunlaşması üzerindeki etkisi daha sonraki şiirlerinde canlı bir biçimde dile gelecekti. Savaştan sonra ailesiyle birlikte Moskova'ya dönerek önce Güzel Sanatlar, ardından Mimarlık öğrenimi gördü; boş zamanlarında şiir yazmaya başladı. Bazı şiirlerini ünlü Sovyet yazarı Boris Pasternak'a gönderdikten sonra, onun övgülerinden aldığı cesaretle bütünüyle şiire yöneldi. Rus dilini, Stalin döneminde edindiği bürokratik katılıktan kurtarmaya çalışan Pasternak, üç yıl boyunca genç Voznesenski için hem bir örnek hem de öğretmen oldu. Voznesenski'nin 1958'de yayımlanan ilk şiirleri, değişken ölçü ve vezin kullanımı ile özgün yarım uyakları ve ses çağrışımlarının yanı sıra tutkulu ama düşünsel bakımdan derin bir ahlaki coşkuyla belirlenen cüretli deneylerdi. Voznesenski bu yapıtlarında savaş, aşk, insan yaratıcılığı ve uygarlık konusundaki düşüncelerini cesur ve canlı imgelerle iletiyordu. İlk şiir kitapları Mastera (Ustalar, 1959), Mozaika (Mozaik, 1960) ve Parabola' dır (Paraboller, 1960). 1950'lerin sonlarıyla 1960'ların ilk yılları, Sovyet edebiyatında yeni deneyler dönemiydi. Stalin'in retorik üslubunu taklit zorunluluğundan kurtulan Sovyet şairleri, yaratıcı bir yeniden doğuş akımını başlatmışlardı. Binlerce kişilik spor salonlarında, halkın büyük ilgi gösterdiği Şiir Okuma Günleri düzenleniyordu. Etkileyici bir kişiliği olan Voznesenski, çağdaşı Yevgeni Yevtuşenko'yla birlikte şiir günlerinin yıldızıydı. 1963'te "aşırı deneyci" Sovyet yazar ve sanatçılarına karşı resmî bir kötüleme kampanyası başlatıldı ve şiir günlerine son verildi. Devlet destekli Toplumcu Gerçekçilik okuluna bağlı olmayan öteki şairler gibi Voznesenski de yedi ay boyunca ağır eleştirilere uğradı. Partinin yayın organı Pravda'da eski tutumundan vazgeçtiğini açıklayan 'ironik' bir yazısı yayımlanınca bir ölçüde yeniden saygınlık buldu. Ama Voznesenski ve arkadaşları 1960'larda ve 1970'lerde dönem dönem bulanık,deneycilik ve "ideolojik hamlık" gibi suçlamalarla karşılaştılar. En ünlü şiiri olan "Goya"da (1960) Voznesenski savaşın dehşetini bir dizi güçlü iğretilemeyle dile getirir. Akhillesogo serdtse (Aşil Yüreğim) ve Avtoportret (Kendi Portrem) şiirlerinde 1963'teki baskılar sırasında çektiği acıları ve öfkesini ortaya koyar. Sonraki şiir kitapları arasında Treugolnaya gruşa (Üç Köşeli Armut, 1962), Antimiri (Karşı Dünyalar, 1964), Vıpusti ptitsu! (Kuşu Salıverin!, 1974), Soblazn (Baştan Çıkarma, 1978) sayılabilir. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Elesis Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2007 Şiir bölümüne katkılarından dolayı teşekkür ederim,paylaşım harika ellerine sağlık... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2007 ararken cok guzel yazılar sıırlerle karsılasıyorum ben de sızlerle ılk defa okuyorum cogu zaman ben tsk ederım:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.