Kinyas Oluşturma zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 5, 2007 Bilim adamları kanıtladı: Aşk sağlığı ciddi biçimde tehdit edebiliyor. Duygusal iniş çıkışlar kalp hastalıklarına, strese ve gribe neden oluyor. İngiliz bilim adamları "aşk acısı"nın bir "efsane" olmadığını, âşık insanlardaki duygusal iniş çıkışların sağlığı ciddi anlamda tehdit edebileceğini belirledi. Duygusal dalgalanmaların insan vücudu üzerindeki etkisini inceleyen İngiltere'deki Imperial College London'da görevli uzmanlar, aşk acısı çeken kişilerin vücudunda adrenalin oranının yüksek olmasının kalp rahatsızlıklarına neden olabileceğini vurguladı. Uzmanlar bu kişilerin "gözbebeklerinin daha büyük olduğunu, avuçlarının terlediğini ve kalp atışlarının normalden daha hızlı olduğunu" söyledi. Aşkın yol açtığı bu değişimlerin, stres kaynaklı rahatsızlıklar ve grip semptomlarının görülmesine yol açabileceği belirtildi. Benzer belirtilerin yüksek stres altında çalışan kişilerde de gözlendiğine dikkat çeken uzmanlar, mutsuz bir ilişki yaşayan ve sevgilisinden ya da eşinden ayrılan kişilerin bağışıklık sisteminin zayıfladığını belirttiler. Uzmanlar, eşlerinin ölmesi durumunda büyük bir duygusal sarsıntı geçiren kişilerin, eşlerini kaybettikten sonraki ilk altı ay içinde ölüm risklerinin yüzde 50 arttığını kaydettiler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mirzamir Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 ewet akıl hastası edıyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Wahsi Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Bana tesir etmiyor böle şeyler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Şükür ki bana da tesir etmiyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darkmoon1111 Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 demekki tam aşık olmamıssınız..ben ne zaman aşık olsam acayip depresif olurum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Depresif olacağıma aşık olmam daha iyi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darkmoon1111 Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 aşk bu gün olunup yarın bırakılacak bişiii değilki... birgün birisi senin tam kalbine nişan alır o zaman görürsün... bak bakalım nasıl depresif olunuyomuşşş.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Allah isteyene yaşatsın ne diyim..Benden uzak olsun da... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 beni etmedi gerçek aşksa etmez bence.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
VictoRia Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 hastayiimm üleeeennnnnn:D 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 deli olunmadan ve aşk olmadan bu dünya katlanılmaz bence... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Elesis Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2007 deli olunmadan ve aşk olmadan bu dünya katlanılmaz bence... Katılıyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 hasta olunacak bir duygu imiş... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Aysun Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 İngiliz bilimadamlarından önce biz Türkler aşkın hasta ettiğini bulmuştuk zaten Sana hasta oluyorum= Sana aşığım demek ne de olsa Güzel Türkçemizde 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Wahsi Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Aşka inanan insan imamın kayığına yakın olmak isteyen insandır:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Valla aşk hasta mı eder yoksa hasta olunacak bir olay mıdır bilemem ama...Sanırım herkesin ilgisini çeken birşey Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sekhmet Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 ett ya bende diyodum ben 12 ayın 6 sını niye grip olarak geçiriyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 hasta da etse bence aşk dünya da yaşanılması en güzel duygu... sevebilene bu sevgiyi layığıyla yaşatana ne mutlu.... hasta da olsa.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 evet arkadaslar.işin ucunda sinirden kanser olmak ta var ama yinede vazgecmeyelim:) aşk sisli bir havada ormanda yurumek gibidir... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2007 aşk hiç bilmediğin bir ormanda güvenilir bir rehber dir;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 Aşkın karmaşıklığını anlatmak için öykülerden, kıskanç tanrılara ve aşk oklarına dair masallardan yararlandık. Oysa artık bilim işin içine girerek, bizim oldum olası bir efsane, bir sihir olduğunu düşündüğümüz şeyi açıkladıkça, tüm uygarlıkların öylesine ayrılmaz bir parçası olan bu öyküler değişmeye başlayabilir. Tarihte ilk kez olarak, aşkın beynin neresinde bulunduğunu, kimyasal bileşenlerinin özelliklerini aydınlatacak yeni araştırmalar yapılmaya başlandı. Antropolog Helen Fisher, bugüne dek "arzunun duayeni" tanımına en uygun gibi duran kişi. 60 yaşındaki bu kadın, ipek yumuşaklığında saçları ve söğüt gibi ince bedeniyle cinsellikli bir özgüven yayıyor çevresine. Rutgers Üniversitesi'nde profesör olan Fisher, New York'ta (ABD), yazın ağaçların yemyeşil yapraklarla donandığı, patikalarında el ele tutuşmuş çiftlerin gezindiği Central Park yakınlarında, duvarları kitaplarla dolu bir apartman dairesinde yaşıyor. Fisher, kariyerinin büyük bölümünü aşkın şehvet, tutku, bağlılık gibi tüm görünümleri ve bunların nasıl artıp azaldığına ilişkin tüm biyokimyasal patikaları incelemeye adamış. Rahatça bacak bacak üzerine atmış, bardağındaki buzları şıngırdatarak, sevimli açık sözlülüğü ve başkalarının emlak fiyatlarından bahsettiğindeki serinkanlılığıyla, aşkın iniş çıkışlarını tartışıyor. "Kadın, bilinçdışı olarak, orgazmı bir erkeğin kendisine uygun olup olmadığına karar vermekte kullanır. Eğer erkek aceleci ve kaba ise ve kadın orgazm olmazsa, içgüdüsel olarak o erkeğin iyi bir eş ve baba olamayacağını hisseder. Bilim insanları, o hercai kadın orgazmının, kadının Bay Doğru'yu Bay Yanlış'tan ayırmasına yardım etmek için gelişmiş olabileceğini düşünüyorlar." Son on yıldır Fisher'in üzerinde çalıştığı başlıca konulardan biri, aşkı sözcüğün gerçek anlamıyla MR (manyetik rezonans) aracılığıyla incelemekti. Fisher, meslektaşları Arthur Aron ve Lucy Brown’la birlikte, ortalama yedi aydır "çılgınca aşık" olan denekler topladılar. MR makinesine giren deneklere, biri tanımadıkları, diğeri sevgililerine ait iki fotoğraf gösterildi. Fisher gördükleri karşısında adeta büyülendi. Her denek sevgilisine baktığında, MR'da beynindeki ödül ve haz ile bağlantılı bölümler –ventral tegmental ve nucleus caudatus– aydınlanmıştı. Fisher'i en çok heyecanlandıransa, aşkın yerini, adresini bulmaktan da öte, onun özgül kimyasal yollarını keşfetmekti. Aşk, nucleus caudatus'u uyarır, çünkü burası dopamin adı verilen nörotransmitter reseptörlerinin yoğun biçimde yayılma yeridir; dolayısıyla Fisher dopaminin beynimizin ürettiği aşk iksirinin bir parçası olduğunu düşündü. Doğru oranlarda dopamin, büyük bir enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu yaratır. İşte bu nedenle yeni bir aşk yaşarken bütün gece uyanık kalabilirsiniz, güneşin doğuşunu seyredebilirsiniz, koşarak yarışabilirsiniz, aslında kayak becerinizi aşan bir yokuştan aşağıya hızla kayabilirsiniz. Kaynak :nationalgeographic Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vevere Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 avucun terliyorsa bir kızla konuşurken aşıksın bevce Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ayisigi Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2007 doğru kişiye aşık olursanız böyle bir duruma düşmezsiniz bence.. ama yinede aşık olmak herşeye değer hastalık derecesine getirmezsek tabi.. yan etkileri olması da doğal. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darkjeanne Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2007 ellerim terlio kalbim çıkcak gibi ve gribim güzel araştırma ama zaten biliyor herkes .... aşk hasta eder bedensel olmasa da ruhsal Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2007 Eder.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.