Jump to content

Aşk hasta ediyor!


Kinyas

Önerilen Mesajlar

Bilim adamları kanıtladı: Aşk sağlığı ciddi biçimde tehdit edebiliyor. Duygusal iniş çıkışlar kalp hastalıklarına, strese ve gribe neden oluyor.

 

İngiliz bilim adamları "aşk acısı"nın bir "efsane" olmadığını, âşık insanlardaki duygusal iniş çıkışların sağlığı ciddi anlamda tehdit edebileceğini belirledi. Duygusal dalgalanmaların insan vücudu üzerindeki etkisini inceleyen İngiltere'deki Imperial College London'da görevli uzmanlar, aşk acısı çeken kişilerin vücudunda adrenalin oranının yüksek olmasının kalp rahatsızlıklarına neden olabileceğini vurguladı. Uzmanlar bu kişilerin "gözbebeklerinin daha büyük olduğunu, avuçlarının terlediğini ve kalp atışlarının normalden daha hızlı olduğunu" söyledi.

 

Aşkın yol açtığı bu değişimlerin, stres kaynaklı rahatsızlıklar ve grip semptomlarının görülmesine yol açabileceği belirtildi. Benzer belirtilerin yüksek stres altında çalışan kişilerde de gözlendiğine dikkat çeken uzmanlar, mutsuz bir ilişki yaşayan ve sevgilisinden ya da eşinden ayrılan kişilerin bağışıklık sisteminin zayıfladığını belirttiler. Uzmanlar, eşlerinin ölmesi durumunda büyük bir duygusal sarsıntı geçiren kişilerin, eşlerini kaybettikten sonraki ilk altı ay içinde ölüm risklerinin yüzde 50 arttığını kaydettiler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aşkın karmaşıklığını anlatmak için öykülerden, kıskanç tanrılara ve aşk oklarına dair masallardan yararlandık. Oysa artık bilim işin içine girerek, bizim oldum olası bir efsane, bir sihir olduğunu düşündüğümüz şeyi açıkladıkça, tüm uygarlıkların öylesine ayrılmaz bir parçası olan bu öyküler değişmeye başlayabilir. Tarihte ilk kez olarak, aşkın beynin neresinde bulunduğunu, kimyasal bileşenlerinin özelliklerini aydınlatacak yeni araştırmalar yapılmaya başlandı.

 

Antropolog Helen Fisher, bugüne dek "arzunun duayeni" tanımına en uygun gibi duran kişi. 60 yaşındaki bu kadın, ipek yumuşaklığında saçları ve söğüt gibi ince bedeniyle cinsellikli bir özgüven yayıyor çevresine. Rutgers Üniversitesi'nde profesör olan Fisher, New York'ta (ABD), yazın ağaçların yemyeşil yapraklarla donandığı, patikalarında el ele tutuşmuş çiftlerin gezindiği Central Park yakınlarında, duvarları kitaplarla dolu bir apartman dairesinde yaşıyor.

 

Fisher, kariyerinin büyük bölümünü aşkın şehvet, tutku, bağlılık gibi tüm görünümleri ve bunların nasıl artıp azaldığına ilişkin tüm biyokimyasal patikaları incelemeye adamış. Rahatça bacak bacak üzerine atmış, bardağındaki buzları şıngırdatarak, sevimli açık sözlülüğü ve başkalarının emlak fiyatlarından bahsettiğindeki serinkanlılığıyla, aşkın iniş çıkışlarını tartışıyor. "Kadın, bilinçdışı olarak, orgazmı bir erkeğin kendisine uygun olup olmadığına karar vermekte kullanır. Eğer erkek aceleci ve kaba ise ve kadın orgazm olmazsa, içgüdüsel olarak o erkeğin iyi bir eş ve baba olamayacağını hisseder. Bilim insanları, o hercai kadın orgazmının, kadının Bay Doğru'yu Bay Yanlış'tan ayırmasına yardım etmek için gelişmiş olabileceğini düşünüyorlar."

 

Son on yıldır Fisher'in üzerinde çalıştığı başlıca konulardan biri, aşkı sözcüğün gerçek anlamıyla MR (manyetik rezonans) aracılığıyla incelemekti. Fisher, meslektaşları Arthur Aron ve Lucy Brown’la birlikte, ortalama yedi aydır "çılgınca aşık" olan denekler topladılar. MR makinesine giren deneklere, biri tanımadıkları, diğeri sevgililerine ait iki fotoğraf gösterildi.

 

Fisher gördükleri karşısında adeta büyülendi. Her denek sevgilisine baktığında, MR'da beynindeki ödül ve haz ile bağlantılı bölümler –ventral tegmental ve nucleus caudatus– aydınlanmıştı. Fisher'i en çok heyecanlandıransa, aşkın yerini, adresini bulmaktan da öte, onun özgül kimyasal yollarını keşfetmekti. Aşk, nucleus caudatus'u uyarır, çünkü burası dopamin adı verilen nörotransmitter reseptörlerinin yoğun biçimde yayılma yeridir; dolayısıyla Fisher dopaminin beynimizin ürettiği aşk iksirinin bir parçası olduğunu düşündü. Doğru oranlarda dopamin, büyük bir enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu yaratır. İşte bu nedenle yeni bir aşk yaşarken bütün gece uyanık kalabilirsiniz, güneşin doğuşunu seyredebilirsiniz, koşarak yarışabilirsiniz, aslında kayak becerinizi aşan bir yokuştan aşağıya hızla kayabilirsiniz.

 

Kaynak :nationalgeographic

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...