nevermore Oluşturma zamanı: Şubat 20, 2021 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 20, 2021 Başörtüsü (Ing-Veil), genelde geleneksel Müslüman kadının giysisi olarak bilinir, fakat İslam dininin ilk yüz yılında, Müslüman kadınlarının çoğu başını örtmüyordu. Örtünmek, İslam’dan önceki eski imparatorlukların yaşadığı toprakların geleneğiydi. Tarihi araştırmaların sonucuyla edinen bilgilerle kadının örtünmesi, M.Ö. 5000’de, Eski Asur İmparatorluğu’nun geleneklerinden biri olduğunu gösteriyor. Yaklaşık 4 bin yıl önce, Babil İmparator Hammurabi’nin Kanunlarında, kadının sosyal statüsü ilk kez yazılı yasa haline getirildi. O zamanlar, Hammurabi Kanunları, dünya tarihinin yasalarını temsil ediyordu.282 madde halinde taş sütunlara yazılan bu yazıtlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun çökme dönemine girmesiyle 1901-1902 yıllarında Fransız araştırmacılar tarafından keşfedilmiş ve Louvre müzesine taşınmıştır. Bu kanunlarda, köleler ve hür insanlar arasındaki farklılıklar -kölelere kısas kanunu (hırsızlık yaparsa elinin kesilmesi vb.) – ve evlilik gibi konularla aileyi düzende tutma yükümlülükleri belirtilmiştir. Günümüzde hala bazı toplumlarda-özellikle şeriat mahkemelerinde- uygulanan kanunlar bu dönemde ortaya çıkmıştır.2 Hammurabi yasaları, M.Ö. 1760 yılı civarında Mezopotamya’da yaratılan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı kanunlarından biridir. Bu dönemden önce toplanan yasa koleksiyonları arasında Ur kralı Ur-Nammu’nun kanun kitabı (M.Ö. 2050), Eşnunna kanun kitabı (M.Ö. 1930), ve İsin’li Lipit-İştar’ın kanun kitabı (M.Ö. 1870) yer alır. Hammurabi Kanunlarına göre, saygın, özgür, elit kadınlar örtünür; fahişe, metres, köle kadınları ise örtünemezdi.3 Örtünmek bu yüzden saygınlığın sembolü haline gelmiştir. Bu kanunlar altında, erkeğin (kocanın) metresi, karısıyla beraber olduğunda örtünebilirdi. M.Ö. 13.yy’ın sonlarında Mezopotamya’da, özgür kadınlar köle olmayan erkeklerle evlendiklerinde, kocaları onları örter, eşleri olduğunu simgelerdi. Erkeklerin genelde bir karısı olurdu ama çocuk yapamayan kadınların kocaları ikinci evliliklerini yapabilirdi. Asur erkekleri kaba, şiddet dolu, düşmanlarına ve kadınlarına karşı acımasızlardı. Komşu toprakları fethettikten sonra, büyük sayıda köleyi de beraberinde getirirlerdi. Erkek köleler ağır işlerde, kadınlar ise metres ve domestik işlerde çalıştırılıyordu. Arkeolojik kazılarda keşfedilmiş bir taş sütunda, kadın örtünme kuralları dışına çıkarsa cezasını şöyle belirtiyordu: “Eğer bir adamın karısı ya da kızı sokağa çıkıyorsa başları örtülmelidir. Fahişeler, hizmetkârlar ve köleler örtünmemelidir. Eğer örtülü olarak bulunurlarsa, üstündeki örtüleri ellerinden alınıp, elli kere kırbaçlanıp, kafalarına bitüm dökülecektir.” ”İşte o kanunlardan bir kaçı, (Kadriye YALVAÇ-Mebrure TOSUN. Sümer, Babil, Assur Kanunları. TDK. Ankara”] İster evli kadınlar, ister dul kadınlar veya Asur’lu kadınlar olsun sokağa çıkarlarken başlarını açmayacaklardır. Adamın kızları ya bir şal, veya bir gulinu ile örtüneceklerdir. Sahibi ile sokağa giden Esirtu’lar (cariye, esire) örtülüdürler. Kocaya varan Kadiştu’lar, (bir ‘kutsal fahişe’ kategorisi) sokakta örtünmelidirler. Kocaya varmamış Kadiştu’ların sokakta başları açıktır, örtünmemelidir. Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. Örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler bulacak; onu saray mahkemesine götürecek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan (sadece) elbisesini alacaktır. Örtülü fahişeye, elli sopa vuracaklar, başına zift dökecekler. Eğer bir adam örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götürmezse o adama elli sopa atılacaktır. (Adamı) ihbar eden elbisesini alacak, kulaklarını delecekler, iplik geçirecekler, arkasına bağlıyacaklar. Bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır. Esire’ler örtünmeyecekler, örtülü esireyi gören yakalayacak ve onu saray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır. Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır (da) o, yakalanmaz ve saray mahkemesine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettikten sonra, ona(adama) elli sopa atacaklar. Kulaklarını kesecekler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kralın hizmetini yapacaktır. Eğer bir adam esiresini (esirtu) örtmek isterse, beş veya altı arkadaşını oturtup, onların önünde onu örtecek ”0 benim karımdır” diyecek, 0, onun karısı olacaktır. (Başka) adamların önünde örtülmeyen ve kocası ”bu karımdır” denmiyen esire, eş değildir. Esirtu’dur. Eğer adam ölürse, örtülü karısının evlatları yoksa esirelerin evlatları, (öz) evlattırlar ve (mirastan) hisselerini alacaklardır.” 4 İştar, Akad mitolojisindeki bir tanrıça. Sümer mitolojisindeki İnanna’dan türemiştir; İştar’a İnanna’nın Akad mitolojisindeki hali denilebilir. Ataerkil dönem ve bunun yansıttığı katı kurallardan önce, Sümer ve Mezopotamya halkı ‘Anaerkil’di.5 Kadınlar toplumda saygı değer, iş ve mülk sahibiydi. Anaerkillik ve cinsel özgürlük Güney Babil, Mezopotamya, Asur bölgesine doğru uzanıyor ve kuzey Mezopotamya’nın uygarlık dönemlerinde uygulanıyordu. İştar, eski Mezopotamya’da bereket, aşk, cinselliğin gücü ve doğuşunun, ayni zamanda savaşın, silahların ve paranın, öncül tanrıçasıydı.6 Zamanla ataerkilleşen Mezopotamya’da, İştar tanrıçası kutsal mevkisini yitirmeye başladığında, bir kaç erkek tanrıça doğmuş, ataerkillik dominantlık kazanmıştı.7 Asur başkenti Ninova şehrindeki kazı işlerinde, bu topluluğun hazineleri bulunmuştu; bulunan hazineler arasında, ünlü ‘Ninova Tabletleri’ vardı.8 Bu tabletlerin yardımıyla arkeologlar, Mezopotamya uygarlığının sırlarını çözmeye başladı. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan bu tür tabletlerin bazıları 5.000 yıl öncesine aittir. Bulunan tabletlerin üzerindeki yazılar din, matematik, yasalar, bilim ve başka konulara ilişkindir. (Ninova, Dicle Nehri’nin batı kıyısında bulunan ve bir dönem Asur Devleti’ne başkentliğini yapan bir eskiçağ kentidir. Modern Musul şehrinin hemen yanında bulunmaktadır). Sümer, Asur, Hitit, Urartu ve Akad gibi site devletlerinde de benzer uygulamalar vardı.9 Kadını örtüye sokmanın temel nedeni, hür kadın ile köle kadınların birbirinden ayrılmasını sağlamaktı.Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, örtünmenin ilk kez Sümerlerde ortaya çıktığını söylüyor. ‘Çoktanrılı olan Sümer dininde, özellikle büyük tanrıların mabetlerindeki kadınların kutsal görevlerinden biri de tanrının gelini olarak ‘genel kadın’lık yapmak. Diğer rahibelerden ayrılması için de başlarını örtmeleri gerekirdi…” “Daha çok sonra İ.Ö. 1600 yıllarında bir Asur kralının yaptığı kanunla evli ve dul kadınların da başlarını örtmesi şart koşulmuş. Böylece bu kadınlar da yasal seks yapan mabet fahişeleri gibi kabul edilmiş oluyor. Bu gelenek önce Yahudi kadınlarına geçmiş daha sonra da İslam kadınlarına uygulanmış.” (M. İ. Çığ, Vatandaşlık Tepkilerim, s.163). Asur İmparatorluğunun dışında, Bizans, Fars, Hindistan ve Klasik Yunan İmparatorluklarının kadınları, Hammurabi kanunlara benzeri yükümlülüklerle sosyal statü bakımından üst düzeydeki kadınların diğer kadınlardan ayrı tutulması için örtünmesini emrediyordu. Eski Çağ Filozofu, Heraklit, Antik Yunan ve Mısır’da yaşayan kadınların baş giyimini şöyle tarif etmişti: “Giysilerin başa gelen kısmı öyle sarılır ki, yüzün tümü peçeyle örtülmüş gibi görünür. Zira sadece gözler ortada kalır, yüzün diğer bölümleri ise giysinin bir parçası ile tamamen örtülür. Bütün kadınlar bu şekilde beyaz renkli giysiler giyerler.” Antik Yunan’da başörtü, bereket tanrıçası Demeter ve Zeus’un karısı Hera’nın da özel simgesiydi!10 Zamanla kadınlar bu durumu bile arayacak hale gelecekti. Antik Yunan’da kadın, “erkeğin başının belası” olarak görülmeye başlanacaktı. Pis kadınların domuzdan, zeki kadınların tilkiden, meraklı kadınların köpekten meydana geldiğine inananlar bile vardı! Kadınların tek başına sokağa çıkmaları ise artık hayaldi. Roma döneminde erkeklerin tartışılmaz egemenliği iyice perçinlendi. Erkek, asker, politikacı, tüccar; kadın ise evde oturup çocuk büyüten ve sadece kocasına hizmet edendi. Eski Anadolu kültüründe olan bu örtünme anlayışı, dünyanın çeşitli topluluklarında da vardı. Onlar genellikle meseleyi mitolojik öykülere dayandırıyorlardı. Örneğin, Japon mitolojisinin kutsal kahraman Okikurumi, Aynular’a kültür ve uygarlığı öğretmek üzere tanrıların cennetinden yeryüzüne inmişti. Cennete dönmeden önce Aynular’dan bir kadınla evlendi. Karısına, yiyecekleri kabile halkına dağıtma görevi verdi. Ancak bunun için de bir koşulu vardı; hiç kimse karısının yüzüne bakmayacaktı. Yani örtünecekti! Kadının en büyük onuru bakire ve doğurgan olmakdı.Hiçbir sosyal hakkı yoktu. Hatta kadın, başı açık dışarıya çıkarsa kocası onu boşayabilirdi. Tek tanrılı dinler, kadının sosyal hayatını pek değiştirmedi. Talmud’a göre, Yahudi kadınların başı açık halde toplum içinde gezmeleri günahtır. Eski Ahit’te üç farklı yerde kadının başını örtmesiyle ilgili pasaj bulunmaktadır. İşaya 3/20’de başa giyilen kıyafet anlamında “fara”, İşaya 3/23’te başörtüsü anlamında “tsnyafaah” ya da, Tekvin 24/65-38/14.19’da yüzü örten örtü anlamında da “tsaayafa” kullanılmıştır. Ayrıca vücudun üst kısmını örten örtü anlamında “radod” kelimesi kullanılmıştır. Hıristiyanlığın temel ilkelerini belirleyen Tarsuslu Aziz Pavlos, “Kadının örtüsüz Tanrı’ya dua etmesi doğru değildir. Kadın örtünmüyorsa saçı kesilmelidir” demiştir. Erkek eli değmemişliğin, erdemliğin sembolü Meryem Ana, hep başı bağlı tasvir edilmiştir. Bilindiği gibi, Hıristiyan rahibelerin başları örtülüdür. İran’da Başörtü M.Ö. 539 İran, Mezopotamya’yı ele geçirdi ve böylece İran toplumunun bir parçası oldu. Kadının örtünmesi ve eve kapatılması, Asurlardan kalma sosyal alışkanlıktı. Bunu yıllarca devam ettirdiler. Eski İran’da mevkii yüksek aile kadınları baskılanıyor ve dışarıya çıktıklarında yüzlerinin kapanması gerekiyordu. İran zaferinde, başörtü komşu kraliyet ve ülkelere yayıldı ve Levant bölgesine sunuldu – modern çağımızda, Suriye, Lübnan ve Kuzey Arabistan olarak bilinir. Araplar o zamanlar kum fırtınaları ve yaşanmaz çöllerin getirdiği coğrafik konumdan dolayı bu uygarlıklara uzak kaldı, fakat M.Ö. 7.yy’da İran topraklarını fethedip başörtüyü uyguladılar.11 Bijan Gheiby’e göre, M.Ö. 5.yy’dan itibaren Yunan, İran ve Ahameniş (Pers) İmparatorluğunda kraliyet kadınlarının yüzleri örtülür, hatta perdeli faytonların içinde yüzleri örtülü taşınırlardı. Kanuni ‘Pahlavi’ yazılarında, “Başörtü Zerdüşt kadınların geleneğidir,” diye yazar. Tarih öncesi zamanlardan başlayıp Sasani İmparatorluğu sonuna dek tüm eski İranlı kralları inceleyen Firdevsi’nin Şehname‘sinde kadınların genellikle örtündüklerini ve Farsçada ‘Chador’ denilen başörtünün krallar tarafından da giyildiğini belirtir. James R. Russell, ilk Ahameniş İmparatorluğunun dönemlerindeki Zerdüşt topluluğunda, sıradan insanların, padişahların yanında örtünmediklerini fakat parmaklarıyla ağız kokularıyla onları rahatsız etmemek için kapandıklarını belirtir. Zerdüşt dini kadın ve erkeğin eşitliğini öğretir, fakat elit erkeklerin birden fazla kadınla evleneceğini belirtir. James R. Russell, Partlar (Arşaklılar) ve Sasani İmparatorluğu dönemine ait resimlerde, hizmetçilerin ağızlarının üstünü örttüklerini gösterir diye ekler. Bugün hala bu gelenek, Zerdüşt Rahiplerinin nefeslerini kutsal yangını kirletmemeleri için devam ederler. İslamın Doğuşu İslam dininde örtünmenin yarattığı yankı, Batıda sürekli tartışmalar yaratmaktadır. Örtüye verilen anlamlar ve örtünün bazı kadınlarda oluşturduğu psikolojik etkiler nedeniyle bu tartışmalar devam etmektedir. Dini inanç gereği örtünen bir insanın kişiliği ağırlıklı olarak din eksenli oluşur. Dinin öğretileri yaşamında belirleyici temel unsurlardır. Dolayısıyla, “İnancım gereği örtünüyorum.” diyen bir insanın inancını sorgulayamazsınız. Çünkü o inanç ve inancın pratik yaşama yansıyan davranışları, o insana bir kimlik/kişilik kazandırmıştır. Örtüsü sorgulanan, reddedilen bir kadın, kişiliğini koruma güdüsüyle hemen savunmaya ve kendisini korumaya çalışacaktır. Örtü, kişiliğin ayrılmaz parçasıdır. Örtüye de, kişiliğe de yapılan eleştiriler inancına yapılmış olarak algılanabilir. İnancın gereği olarak örtündüklerini söyleyenler ve buna arka çıkan İslam dini öğreticileri, örtünmenin İslam diniyle bağdaşık ve Allah’ın sözü olduğu konusunda yanılıyorlar. Araştırmacılar örtünmenin tarihini araştırıp derinleri kazdıklarında, İslam dininin örtünmeyi başlatmadığını doğruluyor ama İslamın getirdiği radikal simgeler yüzünden örtünme ona mal ediliyor. Afganistan’daki kadınların mevki bile, İslamin sınıf farklılığı ve izolasyona mahkûm ettiğini gösteriyor. Modern İran kadını, özellikle İran İslam Devrimine(!) ve örtünmenin baskısına karşı çıkanlar, parmaklarını Araplara gösterip, örtünmeyi onların topluma yaydığını ve Fars topraklarındaki ayrımcılığı başlattıklarına inanıp, Arapları suçluyorlar- tarih bunun tam tersi olduğunu gösterse de! Ortaçağda İslam dogmaya başladığında, örtünme ve sınıf farklılığı, Orta Doğu Hristiyan ve Akdeniz bölgelerinde de geleneksel olarak kullanılıyordu. İslam dini, Muhammedin öğretileriyle 570 – 632 yıllarında Mekke’de başladı.12 İslam yayıldıkça başka kültür ve gelenekleri kendine adapte etti, fakat Muhammed’in yaşamında İslam örtünmeden çok fazla etkilenmedi. Muhammed’in eşleri bile ne ayrımcılık yaşadı, ne de örtünmek zorunda kaldılar, alışılmış geleneklere zıt yaşıyorlardı. Sonraki yıllarda eşleri örtünmeye başladı ama sokaktaki kadın hala özgür ve başı açık, toplumla içiçe yaşayabiliyordu.13 Fas sosyolog ve araştırmacı Fatima Mernissi’nin araştırmalarına göre, Hijab, (başörtü) Muhammedin başta gelen prensiplerine tersti. Muhammed’in ideal topluluğu, 7.yy’lın standartlarına göre, kadının ve erkeğin özgür eşitliğinin devrim yarattığı topluluktu. Fatima Mernissi, Muhammedin çarpıcı ve toplum dışı düşüncelerinden dolayı baskıya uğradığını, bu yüzden toplumun erkekleri tarafından eşlerinin başörtüsü takmaya ikna edildiğini ve her ne kadar kendi ideallerine karşı çıksa da, ona karşı çıkanlara boyun eğdiği için, bir nevi erkeklere yeniden erkeklik üstünlüğünü kazandırmıştı. Hâlbuki İslam’ın doğuşunun yüzüncü yılına kadar, çoğu kadınlar başörtüsü takmıyor ve özgürce kendi kararlarını verebiliyorlardı. Muhammed öldükten sonra, yüksek mevki ve güçlü Müslüman kadınlar, Hazreti Muhammedin eşlerini örnek alarak, kendi mevkilerini belirlemek için İslamin ikinci yüzyıllarına doğru daha sık başlarını örtmeye başladılar. Sıradan ve göçebe kadınlar ise İslam’ın ilk dönemlerinde çok sık kapanmıyor ve özgürce dolaşabiliyordu. Örtünme geleneğinin nasıl İslam âlemine yayıldığı bilinmiyor, fakat İslam dini başka toprakları fethetmeye ve yayılmaya başladığında git gide güçlenip, zenginleştikçe, örtünmenin de yayıldığı düşünülüyor. Kuranda Örtünme Kuranda ‘örtünme’ ile ilgili bilgiler sadece Nur Suresi ve Ahzab suresinde belirtilir fakat çoğu yazılanlar kısmidir. ”Nur Suresi 24: 31, Elmalılı Hamdi”]“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayın babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü’minler, hepiniz Allah’a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz”. Nur suresinde, kadınların ılımlı giyinmelerinden ve özellikle göğüslerini kapamalarından bahseder. Kuran detaylı bir incelikle tam olarak nasıl kapanması yada kapanmadığında nasıl bir ceza vereceğini belirtmez! Tarihi incelediğimizde, Muhammed, Arapları çağırıp, ilahi mesajına inanmalarını söylediğinde, o zamanlar Müslümanlar, elit Arapların alaya alındığı ve cezalandırıldığı küçücük bir topluluktu. Köleliğin yayıldığı o dönemlerde, Araplar, Müslümanları sadece köle olarak görüyordu. Muhammed, takipçileri ve diğerleri arasındaki farklılık nedeniyle sürekli yeni yöntemler düşünüyordu. O zamanlar ‘Kimar ve Şal’ dedikleri örtüyü kadınlar kafalarını örtmek için kullanır ve boyunlarına bağlarlardı ve dolayısıyla üst göğüs kısımları görünürdü. Bu yüzden Kimar ayeti birinci sureden çıkarıldı ve yerine Müslüman kadınlara, örtünün boyunlarını ve göğüslerini kapamalarını söyledi. Bunu da genel olarak Müslüman kadınlarını, diğerlerinden ayırt edip İslamin çatısı altında güvende olmalarını sağladı, çünkü İslam’a karşı çıkan topluluklar, Müslümanlarla sürekli çatışma içindeydiler. Muhammad Asad, Nur Suresi 31. Ayeti hakkında şöyle demiş: “ Kimar sözü (çoğul), Arap kadınlarının İslam’dan önce ve sonra geleneksel olarak kafalarına süs olarak taktığı örtünün ismidir. ( Hijab (başört) değildir). Çoğu, eski yorumculara göre, İslam’dan önce az çok süs olarak giyilir ve bolca kadının boynuna dolanır, belinden aşağı bırakılırdı. O zamanlar giyinen tuniklerin önleri açık olduğu için, kadınların göğüsleri açıkta kalırdı. Bundan dolayı, kadınların kimarlarını göğüslerini kapamaları için aşağı çekmeleri emredilir. Bu yüzden Kimarlarını göğüslerini kapamak için kullandıklarında, kafalarını kapamak zorunda değillerdir. Başörtü konusuna değinecek olursak, dürüst Müslümanlar sadece bunu sorgulayıp kendi karar verir. Hazreti Muhammed’in bu sözleri üstünde düşünmenizi isterim. ‘Kendi vicdanin sesini dinle ve kotu olanı at.” Araştırmacıların ve dini öğreticilerin çoğu, Nur suresinin çeliştiğini söylüyor. Bütün bedenin örtünmesi, sadece el, ayak ve yüzün açık kalabileceğinden bahsediliyorsa, neden zinnet ya da kadının gerdanını özelikle ele alıyor. ‘Zinetleri’ dediklerinde çoğu öğreticiler tarafından saç, kafa, göz, yüz, el, ayak, diye yanlış çevrilmiştir. 24:34 suresindeki ‘zinetleri bilinsin diye ayaklarını da ‘vurmasınlar’, zinet sözcüğünün süs değil de, göğüs anlamına geldiğini, ayakları yere vurmakla ortaya çıkmıştır. Çünkü kadın ayağını yere vurduğunda göğüsleri sallanır. ”Ahzab Suresi 59. Ayet, Elmalılı Hamdi”]“Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerinden (cilbablarından) üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu, onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir”. Kuran’a göre, o zamanlar Arap topluluğunda, çoğu Müslüman köle gibi görülürdü.14 Bu yüzden, Müslüman kadın ve erkekler sürekli saldırıya uğrar ve aşağılanırdı. Muhammed’de, eşlerinin ve Müslüman kadınların çoğunun fark edilmemesi için, diğer Arap kadınları gibi cilbab giyinmelerinin daha güvenli olacağını düşündü. Burka, vücut hatlarını ve yüzlerini saklamalarında çok yardımcı olurdu. O zamanlar siyah ve koyu süslü çarşaf, geceleri karanlıkta görünmez bir renkti ve kadınları, saldırganlardan korurdu. Şimdiki dönemlerde, bütün burkalar olmasa bile, İslam dininde, siyah renk evrensel bir renktir. Çoğu yoksul dünya Müslümanları, eskisi gibi pahalı ve süslü burkaları giymez, fakat basit ve ucuzundan giyinir ve daha çok siyasi bir simge olarak kullanır. Feminist Müslüman, Nazira Zin al – Din “İnsanın kendi ahlaki ve vicdan temizliği, başörtünün ahlakından daha iyidir. Hiç bir yalandan iyilik beklenemez; bütün iyilik kendi içimizdedir” diye belirtir. Nazira Zin al – Din, Al – Sufur Wa’l – Hijab kitabini şöyle bitirdi; “Başörtü kadının dini görevi değildir! Eğer Müslüman milletvekilleri bunun doğru olduğuna karar vermişse – düşünceleri yanlıştır. Başörtü, bir kaç ülkede siyasi bir sembol ve batının güçleri ve egemenliğinden özgür kalmak isteyişin isyankâr sembolüdür. Nasıl düşünülür, ya da inanılırsa, örtünmek için hiç bir öğretim Kuran da yoktur”. Müslümanların çoğu, İslam dininin gerçek mesajını kucaklamayıp, gelenek ve tribal alışkanlıkları sürdürdüler ve başörtüsünü, tarihini ve geçmişini soruşturmadan, Müslüman kadının dini ‘kıyafet kodu’ haline getirdiler. 1.THE HISTORY OF COSTUME-By Braun & Schneider – c.1861-1880 http://www.siue.edu/COSTUMES/COSTUME1_INDEX.HTML 2.Review: The Code of Hammurabi, J. Dyneley Prince, The American Journal of Theology Vol. 8, No. 3 (Jul., 1904), pp. 601-609 Published by: The University of Chicago Press Stable URL: http://www.jstor.org/stable/3153895 [Burns, World Civilizations, 4th ed., p. 77.] 3. Beginning of Oriental seclusion of women][Burns, World Civilizations, 4th ed., pp. 76-77 Lerner, Gerda. “The Origin of Prostitution in Ancient Mesopotamia,” Signs: Journal of Women in Culture and Society 11 (1986) 4.http://www.wsu.edu/~dee/MESO/CODE.HTM 5.Barbara Lesko, Women’s Earliest Records: From Ancient Egypt and Western Asia 6.Wilkinson, Philip. Illustrated Dictionary of Mythology. NY: DK, 1998 7.Kraemer, Sebastian (1991). “The Origins of Fatherhood: An Ancient Family Process” Ehrenberg, 1989; Harris, M. (1993) The Evolution of Human Gender Hierarchies; Leibowitz, 1983; Lerner, 1986; Sanday, 1981 8.The Babylonian Story of the Deluge as Told by Assyrian Tablets from Nineveh, by E. A. Wallis Budge 9.The Sumerians — Their History, Culture and Character, by Samuel Noah Kramer, 1971 Babylonians, by H.W.F. Saggs, 1999 (Includes Ubaid period and the Sumerians to 500 BCE) “Women in World History.” Ancient Tablets, Ancient Graves: Accessing Women’s Lives in Mesopotamia. 10 Jul. 2003 10. Walter Burkert (1985) Greek Religion, Harvard University Press, 1985 Ancient Greek Female Costume: http://www.uky.edu/AS/Classics/agfc-moyrsmith.html, http://www.uky.edu/AS/Classics/pics/p7.gif 11. Olmstead, A.T. History of the Persian Empire (University of Chicago Press, Chicago, 1948). Algar, Hamid “Cador. iii. In Islamic Persia,” Encyclopaedia Iranica Online (2005). A History of the Veil in Mesopotamia and Persia: Women in the Ancient Near East | Suite101.com http://www.suite101.com/content/a-history-of-the-veil-in-mesopotamia-and-persia-a183203#ixzz1MAVBZ4WD 12.http://en.wikipedia.org/wiki/Muslim_history Armstrong, Karen (2000). Islam: A Short History. Modern Library Nasr, Seyyed Hossein (2003). Islam:Religion, History and Civilization. New York: HarperCollins Publishers http://www.classicalislam.com/pages/history/chronological.htm 13.Leila Ahmed, Women and Gender in Islam: Roots of a Modern Debate, Yale University press, 1992 Margot Badran, Feminism, Islam, and Nation: Gender and the Making of Modern Egypt, Princeton University Press 14.Slavery in Islam: http://www.answering-islam.org/Silas/slavery.htm Arab slave trade: http://en.wikipedia.org/wiki/Arab_slave_trade 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
astrocat Yanıtlama zamanı: Şubat 20, 2021 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 20, 2021 yarısını okuyana kadar boğuldum resmen ! ilk kadın lilith ,adem ve havva üçlüsünün hikayesi de insanın kadın olarak doğmayı neden seçtiğini anlamakta zorlanmasına sebep oluyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.