Jump to content

Rasyonalist Bakış Açısıyla H.P Lovecraft


nevermore

Önerilen Mesajlar

Mitos Yaratıcısı Olduğu Kadar Paranoyaklık Yaratıcısı

Edebi ustalıklardaki yetersizliğine rağmen bir mitos yaratıcısı olarak ele aldığımız H.P Lovecraft’in eserlerine yansıyan mitleri ele alan karakterler, normal bir özdeşleşme sürecinden sonra eserlere yön veren karakterden ziyade, okuyucunun kendisini direkt bir şekilde temsil eden simgesel karakterlere dönüşürler. Somut bir örnek olarak Cthulhu Mitosunu devam ettiren yazarlar (ki bu yazarlara Stephen King bile dahildir) “bir Lovecraft okuyucuları olarak” bu miti sürdürmüşlerdir. Bu yazarlar da bir nevi Lovecraft’in artık iyicene paranoyaklaşmış karakterleriyle örtüşüp kendileri de bir Lovecraft okuyucuları olarak paranoyaklaşmışlardır. Bu nedenle Cthulhu Mitosu kadar Lovecraft’in paranoyak okuyucuya ve yazara dönüşen bir kitlesi vardır. Cthulhu Mitosuna inanan somut toplulukların dünya üzerinde yer almaları, bu metinlerin bir ağ gibi ördüğü okuyucu kitlesini ve bu mitlerin inandırıcılığını bir kez daha simgelemektedir.

Bir takım mitolojik veriler ve hayal gücüyle harmanlanmış Lovecraft mitleri ve metinleri bir mitosa dönüştüğü vakit artık edebi eser olarak değer kazanan kimliğini yeni boyutlara taşımaktadırlar. Edebi yönü zaten pek ustaca olmayan Lovecraft metinlerinin içeriğinin Alhazreed’in Necromonicom’u kadar fantastik boyutta ciddiye alınan bir takım veriler içerdiğini söylememiz gerekir. Kurgunun kendini mitlere teslim ettiği bu metinler, sırların şifrelendiği bir bilim, kara ilimler kitapları ya da metinleri olarak çağrışım yapmaktadırlar. H.P Lovecraft’i çağdaşlarından ayıran özellik bu olsa gerek: Edebi açıdan Poe ile kıyaslandığı vakit kendini daha farklı biçim ve biçemlerce ifade eden korkunç ve fantastik bir yapısı vardır. Bizim ele aldığımız mevzu Lovecraft’in edebi başarısından ziyade, yarattığı mitosların farklı yazarlar tarafından ele alınarak yepyeni bir edebiyat içeriği oluşturmasıdır. Zaten bu içerik Cthulhu Mitosu olarak adlandırılmıştır. Bizim yeniden bu içeriği adlandırmamıza gerek yoktur. Ancak Lovecraft’in oluşturduğu ve özdeşleşme süreciyle okuyucuya da geçen paranoyaklığı dile getirmeliyiz. Bu şekilde Cthulhu Mitosunu devam ettiren yazarları ve eserlerinin içeriklerini daha rahat bir ortamda tartışabiliriz. Durum filmlere geldiğinde ise daha farklı bir boyuta sürüklemektedir bizler.

Rasyonalizmin Teslim Oluşu

Rasyonalizmin doğa üstü güçlerle çelişen yapısını Lovecraft eserlerinde bulabilirken aynı zamanda rasyonalizmin kimi zaman akıl ve mantıkla açıklanamayacak yeni olgulara teslim oluşunu görmekteyiz. Buna ilaveten delilik raddesine varan paranoyaklaşmanın da zamanla karakterlerin üzerine bindiğine tanık olmaktayız. Artık rasyonel düşünme biçimleriyle alakası olmayan bir delilik, karakterleri esir aldığı gibi, okuyucuyu ve Lovecraft’in devamı olarak nitelendirilebilecek yazarları da etkisi altına almaktadır. Bu nedenle Necromonicom, artık Lovecraft’in gözlemleyebildiği bir kitap değil, bütün Lovecraft edebiyatının devamını ilgilendirecek şüpheciliği ve bir nevi deliliği de beraberinde getiren fantastik bir öğedir. Dolayısıyla Cthulhu Mitosuna ait olan yer altı güçlerinin insanı esir alarak delirttiği yönündeki girişimleri, rasyonel düşünen profesörlerin şüphecilikten delirme aşamasına geldiği şekliyle yer değiştirmektedir. Artık delilik, yer altı Tanrılarının etki ettiği insanı delirtmesi değil, iyiden iyiye artan rasyonallerin paranoyaklığıdır. O halde Lovecraft eserlerine yansıyan deliliği 2 şekilde açıklayabiliriz:

1. Deniz ve yer altında uyuyan Yüce Olanların esir aldığı insanları delirtmesi
2. Rasyonal düşünen insanların bu deliliğe tanık oldukça daha da şüphelenmesi ve bu şüpheciliğin delilik raddesine erişmesi.
2. maddeye eklenmesi gereken hususlar vardır: Bu şüphecilik aynı anda insanın egosunu şişirdikçe ve kendi kariyerini gün ışığına çıkarmak istedikçe ortaya çıkarttığı bir paranoya ve delirme biçimidir. Bu deliliğin arkasında Cthulhu’nun ortaya çıkışındaki fanteziye değinmek gerekir. Bu fantezi rasyonalizmin getirilerini de ortadan kaldıracaktır.

Cthulhu Fantezi Boyutuna Ulaşıyor

Yukarıda saydığımız delirme biçimleri Cthulhu Mitosunda yer alan karakterlere bahşedilirken, bu esnada Cthulhu’nun bilinmezliğinin bir fantezi oluşturduğunu söylememiz gerekir. Öyle ki Cthulhu sırrının açığa çıkarılabilmesi için gereken rasyonel bilgiler ve bulgular bir süre sonra karakteri iyiden iyiye delirtmeye, bu sırrın açığa çıkabilmesi için her şeyi göze almaya zorlamaktadır. Bunun temel nedeni, bilim adamlarının ya da sanatçıların Cthulhu’yu kendi ego sentrik yapıları için bir araç ve amaç haline getirmeleridir. Burada hem sanatın hem de bilimin ego sentrizmi hakkında yeteri kadar gönderme yapılmıştır. Dolayısıyla Cthulhu mitinin gerçekliğe kavuşması kadar, bilim adamının ya da sanatçının da kendi kariyerini gündeme getirmek için olanca çabaları bu fanteziyi tetiklemekte, hatta deliliği bu şekilde ortaya çıkarmaktadır.
Rasyonal düşünce biçimiyle hareket etmek isteyen karakter, bir süre sonra okuyucuyu etkisi altına alır çünkü karakter ne kadar rasyonal düşünmek isterse istesin, yazdıklarını bilimin ışığından gittikçe uzaklaşan bir biçimde, çok ama çok büyük bir heyecanla, delirmiş bir şekilde yazar. Cthulhu Mitosuna dahil yazarların da Lovecraft okuyucuları olduğunu dikkate alırsak, bu aşamadan sonra Cthulhu Mitosunu devam ettirmemenin bir nedeni yoktur çünkü gerek Lovecraft’in metinlerinde olsun, gerek Cthulhu Mitosunu devam ettiren yazarların metinlerinde olsun, hepsinde bir şekilde Cthulhu’yu betimlemekten çok, bu muğlak mite duyulan korku ve heyecan dile getirilir. Heyecanın gittikçe arttığı yerlerde -kimi zaman bu yerlerin bilimsel verilerle açıklanması gereken yerlerde- yazar heyecanına yenik düşer ve yaşadıklarını çok korkunç ya da garip diğerek geçiştirir. Lovecraft’in ve Cthulhu Mitosu yazarlarının Cthulhu’yu bütün ana hatlarıyla dile getirmeleri gereken yerde geçiştirme yapmaları, bu paranoyanın ve delirme biçiminin ana çatısını oluşturur. Bir kez daha rasyonalizmin heyecana ve paranoyaya yenik düştüğünü bu perspektifle daha net görebiliriz.


Fantezinin ulaşıldığı anda fantezi olmaktan çıktığına dair yaygın teori, Lovecraft’in eserlerinde benzer bir mekanizmayla işlediği gibi, bir takım ekstra içeriği de beraberinde getirir. Hakikaten de uğruna pek çok riskin alındığı Cthulhu Mitosu gerçeklerine ulaşıldığı andan itibaren bu veriler artık karaktere zarar veren bir noktaya gelirler. Eğer fanteziye ulaşılabiliniyorsa, artık istenmiyordur ancak Cthulhu Mitosunda fanteziye ulaşmak sadece onu istememekle sınırlı kalmaz çünkü istenmediği taktirde bile karakteri deliliğin en üst raddelerine getirebilecek gücü bünyesinde barındırmaktadır. Buna ek olarak gerek Lovecraft metinleri, gerekse bu mitosun diğer metinlerinin hep şu ifadeyi barındırması şaşırtıcı olmamalıdır: Lütfen beni deli sanma, bu anlattıklarım tamamen gerçek. Cthulhu Mitosu yazarları bu ifadeyi rasyonalizmin kendini ifade edemediği yerlerde kullanırlar. Fantezi ulaşıldığı andan itibaren hem istenmeyen, hem zarar veren hem de bilimsel verileri silebilecek denli güçlü kaotik yapıyı ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla hem Lovecraft hem de Cthulhu Mitosu yazarları şu 2 durumla karşılaşırlar:

1. Cthulhu Mitosuna bilimsel ve rasyonal bir şekilde açıklık getirmek.
2. Cthulhu Fantezisine ulaşıldığı an, rasyonal olan tüm verilerden vazgeçmek zorunda bırakılmaları.

Paranoyaklığın en açık şekilde ifade edilebildiği an, bu yazarların yukarıdaki durumlara maruz kalmalarıdır çünkü rasyonal bir şekilde açıklanmaya başlanan Cthulhu Mitosu öyküleri bir süre sonra rasyonal anlamda hiçbir şey ifade etmemektedir. Ancak yazar öyle bir başlangıç yapmıştır ki hem rasyonal, hem de delilik bir anda birbirine geçmiştir. Bu nedenle anlatılan öykünün rasyonal mi yoksa deliliğin getirileri mi olduğu bir türlü açıklık kazanamaz. Burada önemli olan husus, bu mevzunun sadece Lovecraft hikayeleriyle sınırlı kalmamasıdır. Cthulhu Mitosu yazarlarının da temel maddesi olan bu husus, paranoyaklığın ve deliliğin bir örümcek ağı gibi bütün bu yazarları etkisi altına almasıdır. Bu nedenle Lovecraft’in başlatmış olduğu ve yarattığı bu evren aynı zamanda paranoyaklığın ve deliliğin evrenidir.

Cthulhu Mitosuna Değinen Filmler Bu Paranoyaya Dahil midir ?

Başlı başına film teorisini ilgilendiren Cthulhu Mitosuna değinen filmler yukarıda bahsedilen paranoyadan nasibini almıştır ancak fantastik film olarak nitelendirdiğimiz Cthulhu Mitosu filmleri (Dagon ve The Call of Cthulhu gibi) genel anlamda fantastik yapısını bu öğeleri direkt ve gerçek bir boyut kazandırma amacıyla işler. Bu sebeple rasyonal düşünce biçimiyle paranoya bu filmlerde çelişmez. Tam aksine Cthulhu ve Dagon’un gerçekçiliği çok net bir biçimde aktarılır. Paranoyanın bu filmlere dahil olması, Cthulhu’nun rasyonal bir şekilde ifade edilmesine ve sunulmasına engel tanımaz. Bu durum Lovecraft ve Cthulhu Mitosu yazarlarını ilgilendiren bir durum olmasından ziyade, film türlerinin genel yapısını ilgilendiren bir durumdur. Her bir film türünün kendi genel ikonografileri ve işleniş biçimi olduğu için, Cthulhu ve Dagon gibi mitoslar bu filmlerde varlık ya da yokluk arasında gidip gelmez. Fantastik film türünün kendi koşulları içinde Cthulhu ve Dagon son derece gerçek ve bir o kadar da gerçeklikten payını alan, zarar gören karakterleri işler bu filmlerde. Bilim-kurgu ve korku türündeki bu filmler, Lovecraft ve Cthulhu edebiyatından kendini soyutlayarak bambaşka bir perspektiften sunulurlar.

Paranoya ve şüphecilik sayesinde Lovecraft’in evreni ve mitleri daha geniş bir alana yayılmakta, mitosun devamını sağlamaktadırlar. Bir nebze filmleri bu evrenin dışarıda tutarsak, bu mitin gerçekçiliğinin en derin boyutuyla sunulmasının, bu mitosun sonunu oluşturabilecek gücü elinde barınması demek olduğunu anlarız. Lovecraft’in evrenini ve mitosunu oluşturan Dagon, Cthulhu vb.’nin aksine, bu öğelerin gerçeklik ile delilik arasında gidip gelmeleri de bu mitosun bu denli yaygın olmasına ve oluşmasına neden olur. Lovecraft’in mitosları kadar, içerdiği paranoyanın ve şüpheciliğin delilik raddesine varan ilerlemeleri de, bu mitosların diğer yazarlara geçmesine ön ayak olur. Cthulhu Mitosu sadece denizlerin dibinde ve yer altınında var olan Yüce Olanlar’la ilgili değildir. Bunlar sadece Cthulhu Mitosunu besleyen öğelerin başlıcalarıdır. Cthulhu Mitosunu tamamlayabilmek için hem Lovecraft’in hem de Cthulhu Mitosunu devam ettiren yazarların ve eserlerinin konu aldığı karakterlerin paranoyası ve deliliğe varan rasyonalizmi ile kışkırtıcı doğa üstücülüğün çakışması gerekir. Bu belirsizlik sayesinde Cthulhu Mitosunun paranoyaya ve şüpheciliğe dayanmadığını iddia edemeyiz.

Burak Bayülgen

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...