Jump to content

Boş Konuş


mistiaa

Önerilen Mesajlar

Bir saat önce, Rapit yazdı:

Kara kış geldi yine, kış gelince bir anda sanki çiçeklerim soluyor, sanki manasız kalan bir büyücü gibi, yaşama sevincim kayboluyor. Sevmiyorum seni kış ve karanlık kapalı hava...

Bazılarımıza zehrolan, bazılarımıza şifa. 

Ben ise yazı sevemedim hiç. Aşırı boğucu, bunaltıcı ve yapış yapış. Ve bu sıcakları havuz, deniz ve bilumum seyahat gibi güzelliklerle değerlendiremedikten sonra yaz mevsimini ne yapayım ki? Ayrıca... Gri havayı ezelden beridir mavi gökyüzüne tercih etmişimdir. Gri gökyüzü bir battaniye gibi geliyor bana. Dışarı çıktığımda üstüme örttüğüm pelerinim gibi. Ve eğer âşkı yaşadıysam da... Bu gri gökyüzünün altında yaşadım. Bu soğuklarda. Çok daha soğuklarında... 

Gri. 
Her şey gri.
Gökyüzündeki yansımam,
Âşığıma ilk mektubum.


Hayat, gri. 
Soluduğum hava gibi,
Geri dönüşü,
Bir duman huzmesi.

Blood Raven tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

17 hours ago, Blood Raven said:

Bazılarımıza zehrolan, bazılarımıza şifa. 

Ben ise yazı sevemedim hiç. Aşırı boğucu, bunaltıcı ve yapış yapış. Ve bu sıcakları havuz, deniz ve bilumum seyahat gibi güzelliklerle değerlendiremedikten sonra yaz mevsimini ne yapayım ki? Ayrıca... Gri havayı ezelden beridir mavi gökyüzüne tercih etmişimdir. Gri gökyüzü bir battaniye gibi geliyor bana. Dışarı çıktığımda üstüme örttüğüm pelerinim gibi. Ve eğer âşkı yaşadıysam da... Bu gri gökyüzünün altında yaşadım. Bu soğuklarda. Çok daha soğuklarında... 

Gri. 
Her şey gri.
Gökyüzündeki yansımam,
Âşığıma ilk mektubum.


Hayat, gri. 
Soluduğum hava gibi,
Geri dönüşü,
Bir duman huzmesi.

Vay be efsane olmuş, hayran kaldım içindeki aşka :)

Ama evet benim bu gri kasvetli havalarda hep kötü anılarım oldu, bir kerede soğukta donarak ölme tehlikesi atlattım bu yüzden travma oldu ama dediğin gibi bu gri gökyüzünde ve soğuklarında sıcak bir aşk yaşamak belkide insanın bakış açısını tamamen değiştirebilirdi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

4 saat önce, Rapit yazdı:

Vay be efsane olmuş, hayran kaldım içindeki aşka :)

Ama evet benim bu gri kasvetli havalarda hep kötü anılarım oldu, bir kerede soğukta donarak ölme tehlikesi atlattım bu yüzden travma oldu ama dediğin gibi bu gri gökyüzünde ve soğuklarında sıcak bir aşk yaşamak belkide insanın bakış açısını tamamen değiştirebilirdi.

Yaaaa.... Teşekkür ederiiiimm... 

Âşkı boş geçmemek gerekiyor ya. Bu hayattan anladığım bir şey varsa o da budur. (Bir de kış ayları ve gri bir gökyüzü altındaysan, efsane... :3 )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

19 hours ago, Blood Raven said:

Yaaaa.... Teşekkür ederiiiimm... 

Âşkı boş geçmemek gerekiyor ya. Bu hayattan anladığım bir şey varsa o da budur. (Bir de kış ayları ve gri bir gökyüzü altındaysan, efsane... :3 )

Temelde beyinde salgılanan bir takım uyarıcı, ağrı kesici, hormonal dengeyi alt üst eden kimyasal çorbası, dünyanın en doğal ve en kadim en sağlam uyuşturucusu AŞK.

Fakat onu bulmak ve layığıyla yaşayabilmek gerçekten çok ama çok zor. An gelir sen aşkı yaşarsın fakat o kişi sana aşık olmaz, an gelir sen herşeyini teslim edersin ve o seni buruşturup atabilecek kadar umursamaz olur. An gelir birisi sana delice aşık olur fakat sen bu sefer Aşkı yaşayamazsın. Büyük bir ironi bu, Aşık olmak bir yana dursun onu karşılıklı yaşamak asıl mesele, karşılık olmadığı sürece insana yoksunluk, acı ve hüzünden başka bir şey katmıyor. İsimlerini ve sayılarını unuttuğum kadar partnerim oldu lakin sadece 2 kişide aşkı hissettim ve malesef bir süre sonrasında hüsran ve resmen koluna atılmış koca bir jilet yarası olurcasına hayatımda ruhumda izler bıraktı. Hani o kesiğe bkaarsın arıtk acımaz ama ömür boyu cildinde o yaranın izini taşıdığın gibi ömür boyu ruhunda taşıdığın bir iz, artık acı vermesede bir şey ifade etmesede. Aşk bir kumar, aşk bir uyuşturucu, aşk hayattaki hayvansal bedenimiz için var oluş amacımız, çünkü her hayvan gibi çiftleşip ürememiz genlerimizde yazılı, üremeliyiz ki neslimiz devam etsin, Aşk ta bir ödül mekanizması fakat yoğun yoksunluğunu ve ızdırabını çektikten sonra söylermisin Aşık olmaya ne kadar cesaretin kalır. . .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

14.10.2021 - 09:41 tarihinde, Rapit yazdı:

Aşk ta bir ödül mekanizması fakat yoğun yoksunluğunu ve ızdırabını çektikten sonra söylermisin Aşık olmaya ne kadar cesaretin kalır. . .

Bakma, çok daha fazlasına cesaretim var ki anlamaya başladığını düşünüyorum. İnsan hayatı sertleşip, ruhu yumuşadıkça bir şeylerin kıymetini daha çok anlamaya başlıyor. Ben bu hislere veda edemem. Her şeyden feragat ettim zaten, yetmiyor mu? Karnımın en yumuşak noktasından da feragat edeceksem, yaşamamın ne anlamı kalır? 

Âşk, romantizm ve bu ikilinin doğan bütün çocukları, ruhumun asırlık mirası. Vazgeçmeyeceğim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

8 minutes ago, Blood Raven said:

Bakma, çok daha fazlasına cesaretim var ki anlamaya başladığını düşünüyorum. İnsan hayatı sertleşip, ruhu yumuşadıkça bir şeylerin kıymetini daha çok anlamaya başlıyor. Ben bu hislere veda edemem. Her şeyden feragat ettim zaten, yetmiyor mu? Karnımın en yumuşak noktasından da feragat edeceksem, yaşamamın ne anlamı kalır? 

Âşk, romantizm ve bu ikilinin doğan bütün çocukları, ruhumun asırlık mirası. Vazgeçmeyeceğim...

 

Bazen acının bir ihtiyaç olduğunu ve tadını beğenmesekte gerekli olduğunu hissediyorum.

Hüzün, ızdırap ve mutsuzluk dolu o bütün anılar,

olmasaydılar belki dün,

olduğum yerde olmayacaktım bu gün.

 

Tuzun eti yumuşattığı gibi, Izdırapta insanı yumuşatır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ey tanrılar, lütfen dikkatlice dinleyin,
    belki bazılarınız alay ediyorum sanacak lakin size bildirmek isterim ki dünyadaki en bilge insan gibi hissetmek beni huzursuz hissettiriyordu, bu yüzden dolaşmak ve bilgelerle tanışmak istedim,
   Tabii bilge olduğumu neden hissettiğimi bilmiyordum, yalnızdım ve az ya da çok akıllı olduğumun dahi bilincinde değildim; tanıştığım insanlar da benim gibi kendilerini bilge sanıyorlardı fakat bu fikrimi değiştirmedi çünkü onların aksine bunun bilincindeydim ve değiştirmek istiyordum.

Epey de zorlanarak bir yol takip ettim, bilge kişiliğiyle tanınan birine gittim, orada kendimi daha az bilge görüp ondan bilgelik öğrenirim dedim
  Bu adamı irdelediğimde (adını anmaya gerek görmüyorum ama anlatacağım şeyleri bana hissettiren kişi, önde gelen politikacılardan birisiydi)
ve sohbetine katıldığımda bir süre sonra bu adamın çevresindeki pek çok kişinin, özellikle de kendisinin gözünde akıllı bir adam gibi görünse de, gerçekte öyle olmadığını anladım; Akabinde, kendisini akıllı sansa da  öyle olmadığını göstermeye giriştim, bunu kanıtlayamamış olmamın yanında hem kendisinin hem de orada hazır bulunan pek çoklarının nefretini kazandım.

Kendi kendime şöyle dedim; ben bu adamdan daha akıllı olmalıyım çünkü ikimiz de önemli ve anlamlı bir şey bilmez gibiyiz fakat o kendini bir şeyler biliyor sanarken ben bir şeyler bildiğimi sanmıyorum..

Böylece ondan daha akıllı olduğu söylenen birisine gittim ve daha da fazla kişinin nefretini kazandım..

Sırayla başkalarına da gittim ve her birinde, üzülerek ve endişeyle , nefretlerini kazanmakta olduğumu idrak ettim; gelgelelim neden hala bilge hissediyordum ki ?

Üzülerek söylüyorum ki göz önünde bulunup her şeyi bildiği sanılanlar gerçekte hiçbir şey bilmiyorken, hiçbir şey bilmediği sanılanların ise idrake diğerlerinden daha yakın durduğuna tanık oldum ve bir şeyler bilenlerin genelde kendilerini gizlediklerini düşündüm,
  bende böylece kendini bilge olarak gösterenlere değil, şairlere gitmeye karar verdim; size biliciyi çürütmek mümkün olmazsa diye yaptığım yolculukları, harcadığım çabaları aktarmak zorunluluğu hissediyorum:

Onların huzurunda kendimi cahil bulacağımı umarak en iyi şairlerin bana en incelikli örülmüş gibi gelen şiirlerini seçip anlamlarına dair sorular yönelttim, onlardan bir şeyler öğrenirim diye düşündüm ama size gerçeği söylemeye utansam da söylemek zorundayım; şiirleri okuyup onlara hayran kalanlar, onları yazan şairlerden daha iyi açıklamalar yapıyorlardı... 
  Derken farkettim ki şairler hedeflerine akıl yoluyla varmıyor, peygamberler veya kahinler gibi coşkunun tesiri altında, doğal bir esinlenim yoluyla ulaşıyorlar; 
Çünkü pek çok güzel şey söylüyorlar ama söylediklerini hiç anlamıyorlar...

Şairler bu yönelimde gibi gelince inceledim ki şairler bu yetenekleri kendilerine ait sanıyor ve bu konuda iyi oldukları için diğer konularda da çok akıllı olduklarını düşünüyorlar ve oradan da kendimi cahil hissedemeden ayrıldım çünkü bunların tanrı vergisi olduğuna inanıyordum;

Böylece nihayet sonunda gerçek bir ustaya vardım, bir şey bilmiyordum ve beni anlayacağını düşünüyordum ve onu pek güzel bilgilere sahip bulacağımdan da emindim;
  Bu konuda yanılmadım.. Bilmediğim pek çok şey biliyordu ve pek çok üstün yeteneğe de sahipti, bu konuda benden daha akıllıydı ama bir şey vardı ki bu tanıştığım usta bile şairlerin hatasına düşmüş gibi göründü gözüme zaman zaman, bunun nedenini anlayamadım fakat usta olduğu için bildiği başka diğer en önemli konularda da uzman olduğuna inanıyordu... Ve bu insanların bu hataları, (son gittiğim ustanın da bildiği gibi) gerçekte sahip oldukları akla gölge düşürüyordu, Tanrıların bile bir noktada önemsiz olduğunu unutmaya meyilliydik...

Bunların üzerine usta adına kendime sordum; Olduğum gibi, yani onların akıllarına da cehaletlerine de sahip olmadan mı devam edeyim, yoksa ikisine de onlar gibi mi sahip olayım ?

Kendimi ikna etmem biraz sürse de hem ustaya hem de kendime "ben olduğum gibi devam etsem en iyisi." dedim."
-Sokrates'in savunması

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İki yıl koskoca bir ara, yitirip gittiklerimden sonra zor toparladım. Kaldığım yerden olduğum yere gelmek için beş vesait yapıp asyadan avrupaya geçmeye çalışan lise talebesi çilesi çektiğim de doğrudur ayrıca. Sitenin dark havası biraz dağ manzarası olmuş, olmuş mu? Bence olmamış da kim ...er benim yarı bosna yarı tekirdağ kafasını. İki koca yıldan arta kalıpta hatırladığım tek başlığa yazıyorum, adına yaşamak denirse yaşıyorum, sigarayı bıraktım lakin alkolü bırakamıyorum. Sandalda yarım ekmek arası balık kafası, gitler geller hoşuma gidiyor galiba. Salon gidiyor, ben geliyorum, cam balkon biraz daha gidiyor sonra ben biraz da koridordan diğer odaya geçiyorum. Eflatun gecenin turuncu ışıklarından selam olsun gnoxis, küçüklerimin ellerinden büyükleriminse gözlerinden öpüyormuymuşum evet. 

Ciao

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...