KATA Oluşturma zamanı: Eylül 7, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 7, 2007 J.P SARTRE VE A. CAMUS FELSEFELERİNİN ABSÜRD (SAÇMA) KAVRAMI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Yrd. Doç. Dr. Emel KOÇ Felsefe Dünyası, Sayı 27, 1998 “Absürd” ya da “saçma” kavramı farklı alanlarda sıklıkla kullanılmış olsa da, kendisinden söz edildiğinde bize ilk planda varoluşçuluğu hatırlatır. Zira varoluşçu filozofların her biri, absürd kavramından şu ya da bu biçimde sözetmişlerdir. Hatta kavrama varoluşçuluğu karakterize eden bir rol bile yüklenmiştir. Paul Foulquie’nin varoluşçuluk tanımı - varoluşçuluk “saçmalık felsefesidir’ - sözü edilen duruma güzel bir örnek teşkil eder. Genel olarak ele alındığında, varoluşçuların gerek evren ve insan görüşlerinin temelinde gerekse bunların birbirleriyle olan münasebetlerinin temelinde absürd kavramının olduğu görülür. Örneğin S. Kierkegaard (1813-1855) iman ile absürd olan arasında bağlantı kurmuştur. Saçma O’na göre, “sonlu ile sonsuz arasındaki mesafedir.” Bu “saçma olduğu için inanıyorum” anlamına gelir. Başka bir deyişle saçma Tanrı ‘ya götüren mânâdır. Kierkegaard “Korku ve Titreme” adlı eserinde Hz. İbrahim’i saçma kahraman olarak sunar. Çünkü İbrahim, oğlu İshak’ı Tanrı’nın isteği üzerine, nedenini dahi bilmediği halde, Moria dağına kurban etmeye götürmüş ancak son anda yine Tanrı’nın dileğiyle bu eylemini gerçekleştirememiştir. Kierkegaard’a göre “.... insandaki en yüce tutku imandır.... iman en yüce şeydir,” iman sayesinde hiçbir şeyden feragat etmeyiz, tam tersine herşeye sahip oluruz. Tıpkı Hz. İbrahim gibi. İbrahim Tanrı’ya öyle inanış güvenmiştir ki çekilen acılar ve insani hesaplaşmalar anlamını çoktan yitirmiş, Tanrı’ya en iyiyi kurban etmek tek amaç haline gelmiştir Hz.İbrahim’in yaşamını bizim için değerli kılan şey, Kierkegaard’a göre, O’nun Öyküsünün imanın ne müthiş bir paradoks olduğunu göstermesidir. İmanı Öyle bir paradokstur ki bir cinayeti Tanrı’yı memnun kılan kutsal bir eyleme dönüştürebilir. Öyle bir paradokstur ki İshak’ı İbrahim’e geri verebilir öyle bir paradokstur ki hiçbir düşünce onu alt edemez. Çünkü imanın başladığı yer, düşünmenin terk edildiği yerdir. Saçmalığın inayetiyle tüm varoluş kavranabilir, her an sevinçli ve mutlu yaşanabilir. Başka bir deyişle kılıcın her an sevgilinin başı üzerinde sallandığını görerek teslimiyetin acısında dinginlik değil, saçmalığın inayetinde sevinç bularak yaşanabilir - İşte muhteşem olan da Kierkegaard’a göre bu’ dur. Diğer taraftan K. Jaspers (1883-1969) ise altüst olmuş bir dünyada yaşadığımızı ve dünyanın saçmalığının ve kavranamazlığının doğrudan doğruya bize de sirayet ettiğini söylemiştir. “Aşkınlığı gerçekleştirmekte güçsüz, deneyin derinliklerine inmekte yetersiz, başarısızlıkla altüst olmuş bir evrenin bilincine varmış bir durumdayız. Ancak hiçliğin tek gerçek, umutsuzluğun biricik tutum olarak göründüğü bu alt üst olmuş evrende birdenbire, Jaspers’in ifadesiyle, hem Aşkın’ı, hem deneysel varlığı, hem de yaşamın insan üstü anlamını bir çırpıda belirleyiveren şeyi keşfediyorum Aslında başarısızlık, her türlü açıklamanın ve olanak alanına girebilecek her türlü yorumlamanın ötesinde hiçliği değil de, Aşkın Varlığı göstemiyor mu? İşte bu soruyla birlikte her şey bir çırpıda yerli yerine oturuveriyor. Umutsuzluklar umuda dönüşebiliyor. Kierkegaard ve Jaspers gibi varoluşçular için ne anlama geldiğini kısaca gördüğümüz absürd ya da saçma kavramı bu makalenin konusu olan J.P.Sartre (1905- 1980 ve A. Camus (1913-1960)’nün düşüncesinde de önemli bir role sahiptir. Camus her fırsatta varoluşçu olmadığını açıkça söylese de - biz onun bir varoluşçu olup olmadığını tartışmayacağız -onun ele aldığı problemlerin varoluşçu felsefeyi karakterize eden problemler olduğu ve absurd kavramının onun düşüncesinin odak noktasında bulunduğu, hatta fikirlerinin” absurd felsefe” başlığıyla anıldığı görülür. Bizim için burada Önemli olan şey bu iki düşünurun çok farklı başlangıç noktalarından - Sartre için Husserl’in fenomenolojisi, Camus için intihar problemi - hareket etmiş olmalarına rağmen sonuçta kayda değer bir biçimde benzerlik gösteren bir doktrine ulaşmış olmalarıdır. Genel olarak alındığında Sartre felsefesinde bilincin “Kendisi İçin -Kendisinde Varlık” sentezini elde etmeye çalışması, başka bir deyişle insanın Tanrı olma ideali ve bu idealin geçekleşememesinin getirdiği sıkıntılar ve gerilim, bize, Camus düşüncesindeki insan bilincinin dünya ile karşılaşmasıyla ortaya çıkan, absürd’ün getirdiği sıkıntıları anımsatmaktadır. Sartre ve Camus’nün absürd konusundaki düşünceleri ele alınıp incelenmeden önce absürd kavramının “akla açıkça karşı olan...mantık yasalarına aykırı olan, sağduyıınun apaçık doğrularına ters düşen... anlamlarına geldiği belirtilmelidir. Geniş anlamda felsefi bir terim olarak absürd anlamı olmayan her şeydir. Bu anlamda dünya, insan absürd’dür. Bu bakımdan ele alındığında absürd oluş bizzat varlığın kendisinden kaynaklanmaktadır. Yani bu anlamda absürd’ün ontolojik bir dayanağı vardır. Dar anlamda ise absürd dünyayı ben’e bağlayan ilişkidir.’ Absürd Sartre felsefesinde “Kendisinde Varlık” ve “Kendisi İçin Varlık” olmak üzere karşılaştığımız iki varlık tipinden Kendisinde Varlığın temel bir hususiyeti olarak karşımıza çıkarken, Camus de ise insan bilinci ile dünya arasındaki bir münasebet, bir yüzleşme olarak gündeme gelmektedir. Sartre’a göre “Kendisinde Varlık” saçma, donuk bir şeydir. O varlık ne ise o’dur.’ Kendi kendisiyle özdeştir. Kendisi olınayanla hiçbir münasebeti olmayıp tam tamına kendi kendisiyle doludur. “Kendisinde varlık olumsal’ bir varlıktır. Kendisi İçin Varlık ise, insan bilinci olup Sartre tarafından “ne ise o değil, ne değilse O’dur” biçiminde tanımlanır. Hiç bir boşluğu olmayıp, kendi kendisiyle dopdolu olan Kendisinde Varlık, bilincin “,..müdahalesi olmaksızın... mutlak saçmalıktır” Sartre felsefesinde Kendisinde Varlığın “mutlak saçmalığı” mu “olumsallık” ve “fazladanlık” ile ilgili olduğu görülür. Kendisinde Varlık “olumsal” bir varlıktır. Tesadüfen ve beklenmeden ortaya çıkan anlamlarına gelen olumsallık kavramı filozof tarafından varlığın kendisinde herhangi bir varolma prensibi taşımadığını göstermek amacıyla kullanılmıştır.” Tanrı tarafından yaratılmadığı gibi, kendi kendisinin sebebi de olmayan, herhangi bir varolma prensibi de bulunmayan, bir varlığı izah etme ikânımız yoktur. Bu sebepsiz varlık Sartre’a göre SAÇMA’dır. Hiç bir dayanağı olmadan varolduğu için o aynı zamanda “fazladan” dır. Fazladanlık düşüncesi “Bulantı” romanının. kahramanı Roquentin tarafından şu şekilde dile getirilir: “Benliklerinden sıkılan, rahatsızlık duyan bir sürü varlıklardık biz. Ne birimizin, ne öburümüzün orada olmasına hiçbir neden yoktu. Utanan, için için kaygılanan her varlık öbürleri karşısında fazla görüyordu kendini. Fazla. Bu ağaçlar, bu parmaklıklar, bu çakıl taşları arasında kurabildiğim tek ilişki buydu. Kestane ağaçlarının saymaya, Veleda’ya göre onlara bir yer vermeye ..... boş yere çabalıyordum... Şu karşımda, az soldaki kestane ağacı fazlaydı. Veleda fazlaydı (Bulantı‘ dan) İşte Roquentin dünyanın bu saçma ve fazladan varlığı karşısında yoğun bir bulantı veya tiksinti duygusuna kapılır. Çünkü sebepsiz ve saçma varlığa karşı insanın ilk reaksiyonu bulantı ya da tiksinti duygularıdır. Buraya kadarki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Sartre felsefesinde saçma ilk planda doğrudan doğruya kainatla ya da “Kendisinde Varlık”la ilgili olarak düşünülüp ontolojik bir platformda ortaya konulmuştur. Ancak diğer varlık tipi, yani Kendisi İçin Varlık açısından durum nedir? Başka bir deyişle bilinci açısından değerlendirildiğinde bir Kendisi İçin Varlık, bedeni açısından değerlendirildiğinde bir Kendisinde Varlık olan insanın saçma olanla bağlantısı nedir? Roquentin bedeni itibariyle, kendisinin de bu dünya içerisindeki nesnelerden biri - bir Kendisinde Varlık -olduğunu fakeder farketmez kendi varlığını da sebepsiz ve lüzumuz görecektir. “Ve ben -kafamda tatsız düşünceleri olgunlaştıran, evirip çeviren, cansız. bitkin, edepsiz - ben de fazlaydım Bu fazla varlıklardan hiç olmazsa birini yok edeyim diye kendimi yok etmeyi duşunüyordum için için. Fakat ölümüm bile fazladan olacaktı Sonsuzluğa dek fazlaydım ben” Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 tesekkurler kata..bana göre sacma kavramı göreceli birşey...son paragrafı cok begendım etkılendim dıyebılırım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 ewt bwn aksam okuycam:) unutmayım dıe attım sıteye hadı gorusurz:( ders... -------------------- S. Kierkegaard (1813-1855) iman ile absürd olan arasında bağlantı kurmuştur. Saçma O’na göre, “sonlu ile sonsuz arasındaki mesafedir.” Bu “saçma olduğu için inanıyorum” anlamına gelir. Başka bir deyişle saçma Tanrı ‘ya götüren mânâdır. bu mesafe ıbadet sanırım:confused:tolstoy un bı hıkayesını hatırladım sımdı..bır mısyoner ıssız bır adada 3 yaslı nur yuzlu adamla tanısıyor..hz ısa dan tutta hrıstıyanlık hakkında her turlu bılgıyı sunduktan sonra latınce ılahıler anlatıp gemısıyle adayı terk edıyor..gemı acıldıktan bı sure sonra adam 3 yaslıyı su üzerinde kosarak kendısıne fogru geldıgını geöruyor gemıye vardıklarında yaslılar ezberlettıklerını hatırlayamadıklarını tekrar ögrenmek ıcın kosturduklarını soluyorlar ve adam gerek yok dıyebılıyor sadece... tanrıya goturen yolların farklı ama kesınlıkle brbırınden ustun tarafları olmadıgına ben de ınansam da tum bu yolların absurdlukle tanımlanabılmesı bana bıraz garıp geldi... İmanı Öyle bir paradokstur ki bir cinayeti Tanrı’yı memnun kılan kutsal bir eyleme dönüştürebilir. Öyle bir paradokstur ki İshak’ı İbrahim’e geri verebilir öyle bir paradokstur ki hiçbir düşünce onu alt edemez. Çünkü imanın başladığı yer, düşünmenin terk edildiği yerdir. teslimiyetin acısında dinginlik değil, saçmalığın inayetinde sevinç bularak yaşanabilir - İşte muhteşem olan da Kierkegaard’a göre bu’ dur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 Ben buna cevap verdim sanıyodum... Harikaydı kata teşekkürler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2007 ben tşk ederım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Seneca Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2008 müthiş olmuş teşekkürler yani bunun burda bulunması Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.