Jump to content

Teosofi ve Teosofi Cemiyeti


nevermore

Önerilen Mesajlar

Teosofi kavramı kökleri antik döneme kadar uzanan dini, mistik ve felsefi karakteri olan bir anlayışı ifade eder. Kavram, tarihi süreçte farklı gelenekler içinde az veya çok birbirine yakın bir anlamı ifade edecek biçimde kullanılmıştır. Bu geleneklerle bağlantılı olarak Batı teosofisinden, Hint teosofisinden, bahsetmek mümkünken, kavramın Teosofi Cemiyeti ile kazandığı farklı bir boyuttan söz etmek de mümkündür. Teosofi Cemiyeti, 1875 yılında A.B.D.’de kurulmuş bir dini harekettir. Teosofi hareketinin doktrinel lideri Rus kökenli Helena Petrovna Blavatsky (1831-1891), modern okült düşüncesi odlukça önemli olan bir kişiliktir.
Çalışmamızda teosofi kavramı ele alınarak, teosofi düşüncesinin tarihçesi ile birlikte Madam Blavatsky ve arkadaşlarının kurmuş oldukları Teosofi Cemiyeti hakkında bilgiler verilecektir.

 

Teosofi Kavramı

Teosofi kelimesi, en öz ifade ile ilahi bilgi veya bilim demektir. Terimin gerçek anlamı, “ilahi bilgelik”, yani tanrıların bilgeliği şeklindedir.

Teosofi’nin sözlük anlamı; bireyle Tanrı ya da melekler arasında doğrudan bağlantı kurmayı amaçlayan dînî bir sistem, Budist ve Brahman sistemine benzer yeni bir din ve felsefe sistemi şeklindedir.

Teosofi kavramını çözümlerken kavramın teolojik, felsefî, ezoterik alanlarla ilişkisi her zaman göz önünde bulundurulmuştur. Etimolojik olarak teosofi kavramı Grekçe theos (tanrı), ve sophia (bilgi/hikmet) kelimelerinden mürekkep ilahî/tanrısal bilgi, ilahî bilgelik veya ilahî hikmet anlamına gelen bir kavramdır. Dinî, ezoterik ve felsefî literatürde teosofi kavramı özel bir bilgiye işaret eder. Bu bilgi Tanrı’nın tecrübî, aşkın, gizli, doğrudan bilgisidir. Teosofi, Tanrı’ya dair bir bilgi olmakla beraber bu bilginin Tanrı’nın özünü doğrudan kavramakla elde edilmesine işaret eder.

Bu anlamda teosofi vahye dayanan teolojik bilgiden ve akla dayanan felsefî bilgiden metot olarak ayrışır. Teosofik bilgi insan düşüncesinden kaynaklanan rasyonel veya spekülatif bir bilgi değildir. Bu bilgi ilahi kaynaklı olduğu gibi ilahi olanın hususiyeti ve niteliği ile ilişkilidir.
Bir terim olarak teosofinin ortaya çıkışı ve ilk kullanımına dair en kapsamlı çalışmayı J. Santucci’nin yaptığını görüyoruz. Santucci antik dönem ve Orta Çağ metinleri üzerinde yaptığı bir tarama ile teosofi (theosophy/theosophia) teriminin kimler tarafından ne anlamda kullanıldığını ortaya koymaya çalışmıştır. Buna göre Santucci, “teosofi” kavramının sözü edilen dönem içerisinde 22 farklı yazar tarafından toplamda 63 defa kullanıldığını tespit etmiştir. Teosofi kavramının metinlerde kullanımı biri hariç tümüyle m.s. döneme aittir.
Santucci, teosofi kavramını kullanan yazarlar arasında İskenderiyeli Clement (130-211),Origenes (185-254) Bardesanes (154-222), Porphyry (234-305), Iamblichus (250-330), Didymus (Didymus the Blind, 313-398), Eusebius (263-339), Themistius (IV. y.y), İmparator Flavius Claudius Julianus (331-363), İskenderiyeli Cyril (375-444), Joannes Stobaeus (IV.-V. y.y), Salamanius Hermias Sozomenus (400-450), Proclus (410-485), Damascius (480-550), Damascus’lu John (675-749), Photius (820-891), Eustathius (XII. y.y) gibi isimleri verir. 

Bununla birlikte Santucci “teosof” (theosoph) teriminin Kadıköy Konsilinde (451), Doctrina Patrum’da (VII.- VIII. y.y), Papyri Graecae Magiae gibi büyüsel metinlerde (muhtelif tarihli) ve Ansiklopedi Suda’da (X. y.y) geçtiğini ifade etmektedir. Yine Santucci, MÖ II. yüzyılda yaşamış tarihçi ve dilci Apollodorus’a ait olduğu tahmin edilen bir metinde teosofi kavramının kullanıldığını, bunun doğru olması durumunda ise teosofi kavramı için öngörülecek en erken tarihin M.Ö. II. yüzyıl olduğunu ifade eder.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Teosofi Düşüncesinin Tarihçesi ve Teosofi Cemiyeti

Teosofi düşüncesinin izleri Doğu’da ve Batı’da kadim dönemlere kadar uzanmaktadır.
Bütün dini geleneklerin içinde yukarıda bahsedildiği biçimde bir teosofi anlayışının bulunduğunu ifade etmek yanlış olmasa gerekir. Batı düşünce geleneği boyunca teosofi anlayışının birtakım sistemlerle iç içe yolculuk yaptığını görmek mümkündür. Teosofi düşüncesini, Platonculuk gibi bir takım felsefi okulların içinde, Gnostisizm, Hermetizm gibi ezoterik sistemlerde, erken dönem kilise babalarında, Eckhart ve Tauler gibi Hıristiyan mistiklerde, Rönesanstan itibaren canlılık kazanan ezoterik ve okültist ekollerde, Jacob Boehme liderliğindeki asıl Hıristiyan teosofisi olarak nitelenen okulda, nihayetinde kavrama farklı anlam boyutları ekleyen Teosofi Cemiyeti’nde görmek mümkündür. Bu açıdan bakıldığında kavram dönem dönem felsefe, teoloji, ezoterizm, okültizm, mistisizm ve ruhçuluk gibi alanlarla iç içe kullanılmıştır.


Teosofi, 13. yüzyılda daha planlı biçimde kullanılmıştır. Antoine Faivre’nin ifadelerine göre Robert Grosseteste (1175-1253)’ye ait olduğu iddia edilen “Summa Philosophiae” isimli eserde felsefeciler Plato, Aristo, İbn Rüşd gibi teosofistler (kutsal kitaplardan ilham alan tüm yazarlar) ve teologlar yani görevi teosofiyi öğretmek olanlar; Areopagite Dyonysius, Ambrose, Jerome, Augustine, Origen gibi yazarlar tarafından ayrı kategorilerde değerlendirilmiştir.


Faivre, döneme ait diğer eserlerde kavramın kısmen kapalı bir anlam taşıdığını belirtir.6 Teosofi kavramı 1550 veya 1560’larda basılan, “Arbatel” ismiyle çokça yaygın hale gelen bir sihir kitabının etkisi ile 17. yüzyılın başında açık biçimde tarif edilmeye başlar. Faivre’a göre bu eserde teosofi kavramı bugün kullanılan anlamını elde etmiştir. Bu tarihten îtîbaren teosofi kavramı, Heinrich Khunrath, Oswald Croll, Valentin Weigel ve Jacob Boehme’nin eserlerinde bugünkü anlamıyla kullanılmıştır.

Teosofi kavramı 18. yüzyılda felsefe sözlüğüne girmiş ve dünya genelinde kullanıma kavuşmuştur. Faivre’a göre bu yüzyılda iki Alman, Sincerus Renatus ve Georg von Welling’in ortaya koydukları teosofik eserler geniş etki yarattığı gibi Franciscus Buddeus ve Johann Jakob Bruker eserlerinde teosofi kavramına ve tarihine önemli yer ayırmışlardır.
Tarihler 19. yüzyılın sonlarını gösterdiğinde ise teosofi düşüncesi açısından bir dönüm noktası ile karşılaşılmaktadır. Bu dönemden îtîbaren teosofi düşüncesi A.B.D.’de kurulan Teosofi Cemiyeti’yle farklı bir ivme yakalamıştır. Helena Petrovna Blavatsky (1831-1891)’nin kurucusu olduğu, geleneksel teosofi düşüncesinden farklı olarak düşüncelerini modern teosofi kavramı ile tanımlayan bu cemiyet çalışmamızın içerisinde ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Madam Blavatsky: Teosofi Cemiyeti’nin Kurucusu


Helena Petrovna von Hahn, 12 Ağustos 1831´de Rusya, Dinyeper nehri üzerinde Yekaterinoslav adlı kasabada doğdu. Babası bir Alman albayı Petervon Hahn, annesi ise Rus asıllı ünlü romancı Helena Fadeyeva idi. Anne tarafından ünlü botanikçi ve yazar olan Prenses Helena Dolgorukov’un torunuydu. Annesinin 1842 yılında 27 yaşında vefatı üzerine Saratov’daki anneannesinin evinde yetiştirildi. Büyükbabası kaymakamdı.

Helena sıradışı bir çocuktu. Her türden otoriteye karşı, rutine uymayan, hassas bir yapıya sahipti. Her türlü disipline isyan ediyordu. Daha küçük yaşlarda çevresindekilerden farklı olduğunun farkındaydı.
Çocukluğunda ruhsal yetenekleriyle, psişik güçleriyle dikkat çekiyordu. Zeki bir linguist, yetenekli bir piyanist, duyarlı bir sanatçıydı. Küçük yaşlarında bir şekilde hayatını insanlığa hizmete adayacağını sezmiş, özel bir rehberlik ve koruma altında olduğunun farkına varmıştı. 18 yaşına girerken (1849’da) asi bir bağımsızlık hareketiyle ve çevresinden özgürleşmek için Erivan kasabasının orta yaşlı kaymakam yardımcısı Nikifor Blavatsky ile evlendi. Nitekim birkaç ay sonra kaçtı ve babasının sağladığı parayla Türkiye, Mısır ve Yunanistan’da birçok yeri dolaştı. 1851’de 20. doğum gününde çocukluğunun psiko ruhani görülerinden tanıdığı Rajput doğumlu bir doğulu inisiye Mahatma Morya ile kendi tabiriyle “Efendi”siyle tanıştı. Mahatma Morya, Blavatsky’e onu bekleyen bir vazife olduğunu söyledi.

O andan itibaren Blavatsky onun rehberliğini sorgusuz sualsiz kabul etti. Aynı yıl Helena Kanada’ya, A.B.D.’ye, Meksika’ya, Güney Amerika ve Batı Hint Adaları’na uzun seyahatler yaptı. 1852’de Seylan ve Hindistan’a gitti. 1853’de Tibet’e girmek istedi ama izin alamadı ve Java üzerinden İngiltere’ye döndü. 1854’de Amerika’ya geçerek batıya göç edenlerle beraber Rocky Dağları’nı aştı. Bir yıl sonra ise (1855) Japonya üzerinden tekrar Hindistan’daydı.


Keşmir ve Ladak üzerinden Tibet’e girmeyi başardı ve ustasından okült eğitimi aldı. 1858’de Fransa ve Almanya’ya geldi ve oradan Rusya’ya dönerek, 1860’da Kafkasya’ya geçti ve orada 1865’e kadar dağ aşiretleriyle beraber yaşadı. O dönemde, ruhsal deneyimlerini geliştirdi ve okült güçlerini kontrol etmeyi öğrendi. 1866-67’de Rusya’dan ayrılarak Balkanlar’ı, Mısır’ı, Suriye ve İtalya’yı gezdi. 1868’de yine Hindistan üzerinden Tibet’teydi. Bu yolculuğunda Usta Koot Hoomi (Kuthumi) ile karşılaştı ve Küçük Tibet’te onun evinde kaldı. 1870’de tekrar Kıbrıs ve Yunanistan’daydı. Mısır seyahati sırasında 4 Haziran 1871’de Spetsai adası yakınlarında boğulmaktan son anda kurtulduğu bir gemi kazası geçirdi. Kahire’de bir Ruhçu Cemiyet (Societe Spirite) kurmaya çalıştı ama başarısız oldu. 1872’de yine Odessa’daydı. Bir yıl sonra, efendisinin emriyle Paris’e daha sonra yine talimatla 7 Temmuz 1873’de New York’a gitti. Helena Petrovna Blavatsky artık 42 yaşına gelmişti. Birçok ruhani ve okült güçlerin tam bir hakimiyetine ulaşmıştı. Mahatmalara göre o akıllarındaki vazifeye en uygun araçtı.

Bu vazife; Çağlar kadar eski olan Teosofiya’yi, büyük küçük bütün dinlerin tek bir ağacın dalları olduğu, kuşaklarca kâhin tarafından sınanan ve kanıtlanan, çağların birikmiş bilgeliğinin, kaba hatlarıyla da olsa, yeni bir sunumunu dünyaya vermekti. Onun görevi bir yanda Hıristiyan teolojinin katı inanç ve dogmalarına, öte yanda çağın biliminin eşit ölçüde dogmatik maddeci bakış açısına meydan okumaktır. Bu iki taraflı kalenin duvarlarında son
zamanlarda bir çatlak meydana gelmişti. Bu çatlağın nedeni Amerika’yı silip süpüren Ruhçuluk’tu. Madam Blavatsky’nin “Ben ruhçu fenomenlerin doğruluğunu kanıtlamak, ruhçuların ruhlara dair teorisinin yanlışlığını göstermek için gönderildim.” şeklindeki ifadesi kendisine verilen görevi en iyi şekilde tanımlamaktadır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Teosofi Cemiyeti
Teosofi Cemiyeti’nin Kuruluş Süreci

Ekim 1874’de Helena Petrovna Blavatsky öğretmenleri tarafından Albay Henry Steel Olcott’la temasa geçirildi. Olcott, iç savaş sırasında büyük ün kazanmış A.B.D. devletinden yüksek hizmet madalyası almıştı. Blavatsky ile tanıştığında New York’ta avukatlık yapıyordu.


Aynı tarihlerde genç bir İrlandalı avukat olan William Quan Judge’la tanıştı. Bu iki kişinin katılımıyla üç öncü şahsiyet başka birçok kişiyle birlikte Eylül 1875’de “Teosofi Cemiyeti” diye adlandırmayı seçtikleri bir dernek kurdular. Blavatsky’nin evinde alınan bir cemiyet kurma kararının ardından yaklaşık iki ay boyunca kurulacak cemiyetin ismi, ilkeleri ve amblemi konusunda çalışmalar yapıldı. Sürecin sonucunda resmi olarak Teosofi Cemiyeti 17 Kasım 1875 tarihinde Olcott’un açılış konuşması ile resmen kurulmuştur. Cemiyetin başkanlığına Olcott, yazışma sekreterliğine ise Blavatsky getirilmiştir. Cemiyetin kuruluşunda on altı kişi üye olarak bulunmaktaydı. Blavatsky, Olcott ve Judge’ın yanı sıra Charles Sotheran (1847-1902), George H. Felt (1631-1906), Henry J. Newton (1823-1895), John Storer Cobb (?) ve Dr. Seth Pancoast (1823-1889) öne çıkan isimlerdendi. Ayrıca ilk teosofistler arasında Thomas Edison (1847-1931) ve General Abner Doubleday (1819-1893) gibi iki tanınmış isim de vardı.

Teosofi Cemiyeti’nin Amaçları


“İlahi Bilgi” anlamına gelen Teosofi, doğu dinlerinin bilgeliğini batıya anlatırken karma ve reenkarnasyon fikirlerini tanıttı; tüm büyük dinlerin tek ve ana bir dinsel felsefeden kaynaklandıklarını, antik bilgeliğin hâlâ bilindiğini, açıklanamayan olayların, fenomenlerin aslında bilimsel yasalarla açıklanabileceğini anlatırken, ahlâk ve kardeşlik ilkelerinin temelini açıkladı. Teosofik Hareketin Evrensel Kardeşlik’in tek yolu olduğunu gösterirken, ırk, inanç, kast ve inanç ayrılıklarının ortadan kaldırılmasının yararlarını öğretti. Teosofi Cemiyeti’nin benimsediği slogan: “Hakikat’ten yüce din yoktur.” olmuştur.


Teosofi Cemiyeti'nin amaçlar bölümünde bugün de şunlar yazmaktadır:

1- Irk, inanç, cinsiyet, kast ve renk ayrımı gözetmeden insanlığın Evrensel Kardeşliği’nin bir çekirdeğini oluşturmak.

2- Dünya dinleri ile ilimlerine ait kutsal metinlerinin incelenmesini teşvik etmek ve Eski Asya metinlerinin, yani Brahmanşk, Budist ve Zerdüştçü felsefelerin önemini kanıtlamak 

3- Doğa’nın saklı gizemlerini, insanda uyur halde bulunan psişik ve ruhsal güçleri mümkün olan her açıdan soruşturmak.

Teosofi Cemiyeti’nin temel amaçlarından bir diğeri de hiç şüphesiz materyalizme ve pozitivizme karşı mücadele etmektir. 19. yüzyılda materyalizmin karşısına ruhçu düşüncenin çıktığını, bir anlamda ruhçuluk akımından gelen Blavatsky ve teosofistler materyalizme karşı mücadele vermişlerdir. Teosofi dönemin maddeci ve salt bilimsel anlayışına tamamen karşıdır.


Blavatsky cemiyetin ismi söz konusu olduğunda “Maddeci Bilimle Tatmin Olmayanlar Cemiyeti (Society of Those Dissatisfied with Contemporary Materialistic Sciences) isminin de Teosofi Cemiyeti için uygun olabileceğini ifade etmektedir. Cemiyet bir diğer önemli görev olarak kendisine insanlığı ister dinden ister bilimden kaynaklansın her türlü hurafe ve dogmadan kurtarmak olarak belirlemiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Teosofi Cemiyeti’nin Temel İlkeleri

1-Gizlilik: Cemiyet kurulmasını takip eden ilk dönemde cemiyetin liderlerinin masonik bir yapılamayı hedefledikleri, gizli bir örgütlenme içinde hiyerarşik bir sistem uygulamak istedikleri bilinmektedir.


2-Farklılıklara Karşı Tutum: Blavatsky’e göre Teosofi Cemiyeti’nin üyeleri istedikleri dini veya felsefeyi yaşamakta özgürdürler. Cemiyetin hiçbir üyesi kendi kişisel görüşlerini bir başkasına dayatamaz.

3-Çilecilik, Bekarlık ve Vejetaryenlik: Blavatsky, Teosofi Cemiyeti’nin mensuplarına vejetaryen, bekar veya çileci olmayı şart koşmadığını ancak cemiyetin iç grubuna dahil olan mensupların önemli kısmının ve cemiyetin önde gelen kişilerinin bu hususları dikkate alarak yaşadığını belirtmektedir. Bununla birlikte Teosofi Cemiyeti vejetaryenliği bir prensip olarak önemsemiştir.

4-Ahlak İlkeleri: Blavatsky cemiyetin ahlaki temellerinin dünyanın büyük reformcularının öğretilerine dayandığını ifade etmektedir. Ona göre Konfüçyus, Zerdüşt, Lao Tzu, Buda, İsa, Pisagor, Sokrat, Platon gibi “yüce üstadların” ahlaki öğretilerinin özünü cemiyette görmek mümkündür.

5-Cemiyet ve Siyaset: Teosofi hareketinin liderleri siyasi bir amaçlarının olmadığını ifade etmişlerdir.

Teosofi Cemiyeti’nin Temel Doktrinleri

Teosofi Cemiyeti Budist ve Hindu öğretileri ağırlıklı bir teosofi anlayışını savunmuştur. Dolayısıyla bugün Teosofi Cemiyeti’nin ortaya koyduğu teosofi anlayışı genel olarak Blavatsky’nin şahsına dayanan öğretiler sonunda oluşmuş bir Doğu felsefesi olarak anlaşılmaktadır. Bu tür bir teosofi anlayışı geleneksel teosofiden ayrılan hususiyetler ortaya koymaktadır.


Modern teosofistler öncelikle ilahi hikmet anlamında teosofik bilginin vahyî ve aklî bilgiden ayrılan ve onları aşan yönüne vurgu yaparlar. Teosofi Cemiyeti’ne göre, teosofik bilgi (ilahi bilgi) insanlığın en kadim bilgisi olduğu gibi dünya tarihi boyunca hakikati kavramış bilgelerin sahip olduğu ve insanlığa sunduğu prensipleri de barındırmaktadır. Bu yüzden teosofistler, teosofi düşüncesini ifade etmek amacıyla çoğu zaman “bilgelik dini” kavramını kullanırlar.
Teosofi Cemiyeti kendi teosofi anlayışını açıklarken din-bilim-felsefe ile ilişkisine özellikle vurgu yapar.

Teosofi düşüncesinde vurgu yapılan önemli hususlardan birisi de “kadim bilgelik öğretisi”dir. Buna göre bütün inanç ve felsefelerin kaynaklandığı kadim bir öğreti vardır ve teosofi düşüncesi bunu ifade ettiği gibi Teosofi Cemiyeti bu öğretinin modern dönemde temsilcisidir. Teosofik düşünceye göre dinlerin sembolleri ve dillerinin ardında mutlak hakikatin işaretleri vardır. Teosofi Cemiyeti’nin en temel düşüncelerinden birisi de inançları doğuran hikmet ve bilgeliğin bir kaynaktan geldiği düşüncesidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Teosofi Cemiyeti’nin Dünyadaki Muhtelif Faaliyetleri

Teosofi Cemiyeti, özellikle liderlerinin ve merkezinin Hindistan’a yerleşmesinden itibaren (1879) büyük ölçüde ürettiği metinlerde Hint felsefe ve inançlarının taşıyıcısı oldu.
Cemiyetin senkretik yapısının en önemli yansıması Doğu öğretilerinin Batı dünyasına nakledilmesinde görülür. Gerek yayın faaliyetleri gerekse konferanslar düzenleme, kütüphaneler oluşturma gibi çalışmalarla cemiyet Doğu felsefe ve düşüncelerinin Batı dünyasına aktarılmasında en önde gelen yapılardan biri olmuş, bu husustaki gayretlerini kuruluşundan günümüze kadar sürdürmüştür. Teosofi Cemiyeti A.B.D’de Doğu ritüellerinin uygulanmasında da öncü olmuştur. Örneğin, Amerika’da ceset yakılan ilk cenaze töreni bir teosofist olan Baron Joseph Henry Louis Charles de Palm için düzenlenmiştir.

Teosofi Cemiyeti, Doğu inanç düşüncesinin temel kavram ve anlayışlarının Batı dünyasına taşınmasında da önemli rol oynamıştır. Bu anlamda akla ilk gelen kavramlar karma ve reenkarnasyon kavramlarıdır. Karma ve reenkarnasyon inançlarının Hint dinlerinin en temel inançları arasında görmek yanlış olmasa gerekir. Teosofi Cemiyeti karma ve reenkarnasyon inançlarının benimsemiş ve bu kavramlar üzerinde büyük çapta metinler üretmiştir. 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Teosofi Kültüründe ve Teosofistlerde Görülen İnanışlar ve Uygulamalar

Teosofizmin tarafarları hangi inanç ve davranışları uygulamaktadır? Bunu mutlak bir kesinlikte ortaya koymak olanaksızdır. Zira her olguyu, her kuramı, her konuyu bu düşünce içerisinde yorumlamak mümkündür. Çalışmamızın bu bölümünde bu inanç ve davranışlardan bazıları örnek olarak başlıklar halinde verilecektir: “İskambil Falı, Otomatik Yazı Yazma, Sarkaç Yöntemi, Fincanla Ruh Çağırma, Kutsal Çatal (veya Şans Çatalı), Kirlian Fotoğrafçılığı, Elektronik Ses Kayıtları ve Kanallaşma, Melekler, Elfler ve Diğer Işık Varlıkları, Cadılar, Astroloji, Telekinezi ve Psikokinezi, Parapsikoloji” şeklinde isimlendirilen bu uygulamalar geçmişten günümüze halen teosofizmin içinde varlıklarını sürdürmektedirler.

 

Milat sonrası erken dönemde bir kısım yeni-Platoncu felsefeci ve ilk dönem kilise babalarında görülen teosofi kavramı, kendisine münhasır çok belirgin bir anlama sahip olmadan Rönesans’a kadar teolojik, felsefi ve mistik düşünceler ile karmaşık bir yapı içinde gelmiştir. “İlahi bilgi/bilgelik/hikmet” anlamı taşıyan teosofi kavramının Tanrı’nın tecrübî, aşkın, gizli, doğrudan bilgisini işaret eden özel bir tarafı olduğu görülmektedir.

Teosofi kavramı 16. yüzyılın sonundan itibaren tabanında Hermesçilik, gnostisizm gibi ezoterik düşüncelerin olduğu Hıristiyan teosofisi olarak isimlendirilen bir ezoterik ve mistik akımı ifade etmek için kullanılmıştır.


Ancak 19. y.y. sonuna gelindiğinde teosofi düşüncesi açısından bir dönüm noktası ile karşılaşılır. Bu tarihten itibaren teosofi kavramı Helena Petrovna Blavatsky önderliğinde, 17 Kasım 1875 tarihinde A.B.D.’de kurulan Teosofi Cemiyeti’yle anılır olmuştur. Her ne kadar Teosofi Cemiyeti kendisini geleneksel teosofi düşüncesini de içine alan evrensel bir ezoterik anlayışın modern temsilcisi olarak nitelese de iki teosofi anlayışı arasında kesin bir ayırım söz konusudur. Teosofi Cemiyeti 19. yüzyıl sonunda A.B.D.’de hayat bulan bir hareket olarak Batı kültürünün öğesi olan birçok anlayışı bünyesinde toplamayı başarmıştır.
Cemiyetin kurucu kadrosu dönemin Batı toplumunda rağbet gören ruhçuluk- spiritüalizm anlayışı içinde teorik ve pratik çalışmalar yapan isimlerdir. Cemiyetin doktriner liderliğini üstlenen Rus kökenli Helena Petrovna Blavatsky yaşamı sırlarla dolu bir gezgin ve okültisttir. Cemiyet Helena Petrovana Blavatsky, H. S. Olcott, A. Besant, W.Q. Judge, C. W. Leadbeater gibi hem çok metin üreten hem de aksiyoner liderlere sahip olmuştur.

Teosofi Cemiyeti kurulduktan kısa süre sonra A.B.D.’den Hindistan’a taşınmış ve o günden bugüne Hindistan merkezli olarak çalışmalarını sürdürmüştür.
Söz konusu liderlerin çalışmalarıyla Teosofi 1930’lu yıllara kadar dünya çapında yüzlerce şubeye ulaşmayı başarmıştır. Özellikle bu dönem zarfında sürdürülen faaliyetler neticesinde Teosofi hareketinin 20. yüzyıl kültürel yapılarına önemli etkileri olmuştur. Teosofi Cemiyeti’nin modern kültüre en önemli etkilerinden birisi hiç şüphesiz Doğu inanç ve öğretilerinin Batı’ya taşınmasında yaptığı çalışmalar olmuştur. 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

1- Teosofi kavramı, kendine has, çok belirgin bir anlama sahip olmadan Milat sonrası erken dönemden Rönesans’a kadar oldukça karmaşık bir yapı ile karşımıza çıkmaktadır.

2- “İlahi bilgi/bilgelik/hikmet” anlamı taşıyan teosofi kavramının Tanrı’nın tecrübî, aşkın, gizli, doğrudan bilgisini işaret eden özel bir tarafı olduğu görülmektedir.

3- Teosofi kavramı 16. yüzyılın sonundan itibaren tabanında Hermesçilik, gnostisizm gibi ezoterik düşüncelerin olduğu Hıristiyan teosofisi olarak isimlendirilen bir ezoterik ve mistik akımı ifade etmek için kullanılmıştır.

4- 19. yüzyıla gelindiğinde teosofi düşüncesi açısından bir dönüm noktası olmuştur.

5- 19. yüzyılda Helena Petrovna Blavatsky önderliğinde, 17 Kasım 1875 tarihinde A.B.D.’de kurulan Teosofi Cemiyeti’yle teosofi kavramı ve düşüncesi farklı bir boyuta taşınmıştır.

6- Cemiyetin doktriner liderliğini üstlenen Rus kökenli Helena Petrovna Blavatsky yaşamı sırlarla dolu bir gezgin ve okültisttir.


7- Cemiyet H. P. Blavatsky, H. S. Olcott, A. Besant, W.Q. Judge, C. W. Leadbeater gibi hem çok metin üreten hem de aksiyoner liderlere sahip olmuştur.

8- Teosofi Cemiyeti kurulduktan kısa süre sonra A.B.D.’den Hindistan’a taşınmış ve o günden bugüne Hindistan merkezli olarak çalışmalarını sürdürmüştür.

9- Söz konusu liderlerin çalışmalarıyla Teosofi 1930’lu yıllara kadar dünya çapında yüzlerce şubeye ulaşmayı başarmıştır. Özellikle bu dönem zarfında sürdürülen faaliyetler neticesinde Teosofi hareketinin 20. yüzyıl kültürel yapılarına önemli etkileri olmuştur.

10- Teosofi Cemiyeti’nin modern kültüre en önemli etkilerinden birisi hiç şüphesiz Doğu inanç ve öğretilerinin Batı’ya taşınmasında yaptığı çalışmalar olmuştur.

 

KAYNAKÇA

BLAVATSKY, Helena Petrovna, Teosofinin Anahtarı, çev. Murat Sağlam, İstanbul: Mitra Yayınları, 2011.

ZINSER, Hartmut, Ezoterizme Giriş, çev. Neylan Eryar, İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2009.

BAŞVURU KİTAPLARI

Redhouse English-Turkish Dictionary, İstanbul: Redhouse Yayınevi, 1991.

TEZ

GÜL, Ali, Senkretik Bir Oluşum Olarak Teosofi Cemiyeti ve XX. Yüzyıl Kültürel Yapıları Üzerindeki Etkisi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı, (Basılmamış Doktora Tezi), 2015.

e-KAYNAKLAR

GÜL, Ali, Doğu Öğretilerinin Batıya Aktarılmasında Teosofi Cemiyeti’nin Etkisi, Dini

Araştırmalar Dergisi, 2016, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/262083 (ind. Ahmet BODUR, 24.11.2019)

GÜL, Ali, Teosofi Kavramı ve Teosofi Düşüncesinin Gelişimi, EKEV Akademi Dergisi, 2012,

http://www.ekevakademi.org/DergiTamDetay.aspx?ID=706&Detay=Ozet (ind. Ahmet BODUR, 22.11.2019)

KAYSERİLİOĞLU, Şule, Teozifi’nin Öncüsü Madam Blavatsky, Sevgi Dünyası Dergisi,

2012, https://www.xn--sevgiyaynlar-84be.com/arsiv/1202Dergi.pdf (ind. Ahmet BODUR, 24.11.2019)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...