nevermore Oluşturma zamanı: Mayıs 3, 2023 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 3, 2023 Antik Dünya’da demonlar1 yaşamın vazgeçilmez varlıkları olarak hemen her alanda karşımıza çıkarlar. Erken dönem Yunan yazınında, Homeros ve Hesiodos’un eserlerinde, demonlar doğaüstü güçleriyle farklı kılıklarda boy gösterirler. Ancak Geç Antikçağ felsefesinde ‘demon’ tanımı ilk kez Platon (İÖ 427-347) tarafından yapılır. Symposion’da aşkın doğası tanımlarken ayrıntılı bir demon tasviri yapılır: “O halde ne olabilir ki bu Aşk? Bir ölümlü mü? … Tıpkı önceden söylediklerim gibi, ölümlü ile ölümsüz arası. … Büyük bir tanrısal varlık Sokrates. Çünkü bütün tanrısal varlıklar tanrı ile ölümlü arasındadır. … İnsanların yaptıklarını, dua ve adaklarını tanrılara yetiştirmek; tanrılar katındaki işleri, buyrukları ve [adaklarını] karşılıklarını da insanlara aktarmak. Arada bulunduğu için de tamamen doldurur ikisinin arasını; öyle ki bütün evreni birbirine bağlar. Onun aracılığıyla gelir her türlü kehanet; hatta rahiplerin adaklarla, ayinlerle, büyülerle ilgili marifeti ve her türlü bilicilik ve bilicilik sanatı da. Tanrı insanla karışıp kaynaşmaz, ama uyurken de uyanıkken de tanrıların insanlarla <insanların da tanrılarla> her türlü birlikteliği, her türlü konuşması onun aracılıyla olur. Bu tür konularda becerikli olan kişi tanrısal bir adamdır; ama başka bir konuda, sanatlarda ya da bazı el sanatlarında becerikli olan kişiyse sıradan bir adamdır. Çok sayıdadır, türlü türlüdür bu tanrısal varlıklar. İşte Aşk da bunlardan biridir.”2 Yukarıda görüldüğü üzere Symposion’da demonların, tanrılar ile insanlar arasındaki konumu ve (aracılık) görevleri anlatılır. Tanrılar insanlarla doğrudan ilişki kurmadıkları için demonlar aracılık görevleriyle, kozmosun düzeni (işleyişi) açısından önemli bir görev üstlenmiş olurlar. Her ne kadar varlıkları pozitif biçimde ortaya konsa da, insanlar onlarla daha çok büyücülük, falcılık, rüya tabirciliği vb kehanette bulunma tekniklerinin icrasında karşılaşacaktır. Daha sonraki yüzyıllarda demon kültüne atfedilen, tanrılarla insanlar arasında aracılık üstlenme görevi, zararlı büyü pratiklerinin icracısı olma gibi kimi başat özelliklerin, Platon tarafından tanımlanmış olması kuşkusuz önemlidir. Demonlara atfedilen bu temel özellikler, ilerleyen yüzyıllarda dinsel ve folklorik motiflerle beslenip zenginleşecektir. 1 Homeros’dan beri kullanılan daimon kavramı köken itibariyle ‘tanrısal varlık’ anlamına gelmektedir. En eski Yunanca metinlerde daimon (tanrısal varlık) ile theos (Tanrı) arasındaki ayrım net değildir. Ancak Hesiodos’un ‘İşler ve Günler’ başlıklı eserinde Olympia tanrıları theoi, daha alt düzeyden tanrısal varlıklar daimones olarak tanımlanmıştır. Tanrılar kural olarak bir mitle ilişkilendirilen bir isme sahipken diğer tanrısal varlıklar birer kimlik olarak daha az tanınırlar. Geç Helenistik dönemde daimones kavramı çoğunlukla ‘kötü ruhlar’ ile aynı anlamda kullanılmaya başlamıştır (Luck, 1990: 205; Lurker, 1989: 100; Daxelmüller, 1996: 54 vd.). 2 Platon, 2007: 127-129. Platon’un öğrencilerinden Xenokrates (İÖ 396/95-312/14) hava ve toprak karışımı3 bedenleriyle demonların yeryüzüne zarar vermek için indiklerini, insanları kötücül amaçları için kurban ettiklerini savunur. Xenokrates aynı zamanda demonları eylemlerine göre iyi ve kötü olarak ayırır. Böylece kötücül demonlar ilk kez demonoloji yazınında belirginleşmeye başlar. Stoacılar mekânları hava, yer veya su olan demonları koruyucuları olarak görürler. Ölenlerin ruhları demonların yanına çıkarak orada yaşamaya devam edebilir. Demonlar ikinci dereceden tanrılar olarak ölümsüzdür ve insanlara geleceği okuma sanatında hizmet ederler. Geç dönemde Stoacılar her insanın bir kendi demonu olduğundan hareketle, demonlara ‘koruyucu melek’ statüsü atfetmiştir.4 Demon inanışı I. ve II. yüzyıllarda gelişerek yayılır. Bu değişimin sonuçları başta Plutarkhos (45-120/25) olmak üzere Orta Plâtoncu düşünürlerde görülür. Plutarkhos, o güne kadar kabul gören geleneksel demon inanışını (aracılık fonksiyonu, göksel mekândaki konumu vb) pekiştirir. Bu dönemde demonların insanlar gibi mantıklı, tanrılar gibi ölümsüz göksel varlıklar olduklarından kuşku duyulmaz. Ancak tüm bu kabuller takip eden yüzyıllarda beraberinde önemli sorunları da getirecektir; kötücül demonlar bu yeteneklerini Tanrı’dan almış olamazlar, çünkü Tanrı böyle kötücül bir varlığa izin vermez. Şayet güç ve yetenekleri Tanrı tarafından bahşedilmemişse o zaman ‘Tanrısal Varlık’ olmaları söz konusu değildir. Ancak bu olasılık da Tanrı’nın ‘her şeyi’ yaradan kabulü ile anlamsız hale gelecektir. Orta Plâtonculuğun en önemli ismi Plotinos’e (204/5-270) göre demonlar davranışlarıyla insanları etkileyen ve büyüleyen tinsel varlıklardır. Plotinos demonların, bedensiz tanrılardan farklı olarak iptidai bir maddeyle (Elementarmaterie) beden bulduklarına inanır. İnsanlara yaklaşabilmek, onlar tarafından kabul görmek için hava veya ateşten oluşmuş, konuşabilen bedenlere sahip olurlar. Plotinus’in öğrencisi Porphyrios (234-304/5) demonların iyi veya kötü olmalarını onları oluşturan maddelerin (Materie) yoğunluğuna bağlar. Kötü demonlarda Materie, tinden (Geist) daha fazla yer tutarken, iyi demonlarda durum tersidir. Yine bunlar insanlara yakın olabilmek amacıyla atmosferin yere yakın bir bölümünü mesken tutmuşlardır. Böylelikle kötü hasat, salgın hastalıklar, doğal felaketler gibi insanlara zarar veren koşulları daha rahat organize ederler. İyi demonlar insanların en yukarıdaki Tanrı ile iletişimine aracılık ederken, kötü demonlar insanların insani tutkularını kullanabilecekleri ortamları değerlendirmeye çalışırlar. Son tahlilde kötü demonların amacı insanları şaşkına çevirerek aldatmak ve doğru yoldan ayırmaktır. Tüm kötü demonlar tek bir kötücül güce hizmet ederler. Nihai amaçları Tanrı olmak ve kullarından saygı görmektir. Görüldüğü üzere Porphyrios burada iyi ve kötü olarak olmak üzere karşılıklı iki tinsel kutuptan oluşmuş düalist bir kozmos anlayışı ortaya koyar.5 3 Daxelmüller’e (1996: 57) göre, Xenokrates’in ‘karışımı’ tanrısal, tinsel ve ölümlü bedenden oluşur. 4 Schwaiger, 1999: 59; Daxelmüller, 1996: 57. 5 Schwaiger, 1999: 59-61; Daxelmüller, 1996: 63. Yine bir Yeni Plâtoncu İamblikhos (280-337) Tanrı ile insanlar arasında hiyerarşik bir dizilimin varlığına inanır. En yukarıda tanrılar yer alırken; daha sonra sırayla demonlar, kahramanlar (Heroen) ve ruhlar (Seelen) gelir. İamblikhos da kötü ve iyi demon ayrımını yapar; kötü demonlar insanlara vahşi ve yırtıcı hayvanların kılığında görünürken, iyiler ‘melek’ olarak adlandırılırlar. Kötüler insanları her türden zararlı eylemle, türlü salgın hastalıklarla etkiler. Yukarıda özetlenmeye çalışıldığı üzere demonların Geç Antikçağ demonolojisindeki gelişim süreci farklılıklar gösterir. Demon olarak tanımlanan ara-varlıklar, en üst düzeydeki tinsel varlığın yüceliğini teyit etmenin yanı sıra dünyanın kötüden kurtarılmasına ve kötülüklerden arındırılmasına neden oluştururlar. Yine demonların monoteist felsefe ile çoktanrıcılık arasında bir bağ kurulmasına imkân verdiği söylenebilir. Demonlar felsefi bağlamda üstlendikleri rolün yanında, halk dininde koruyucu ruh, hortlak, kötücül ruh, şeytanın neferi/işbirlikçisi gibi kimliklerle karşımıza çıkarlar. Ortaçağ boyunca demonlara atfedilen tüm kötücül unsurlar son tahlilde Antik Çağ’da kurgulanmıştır. Tabiatıyla konumuz gereği kötücül güçlerin Eski Mısır, Eski İran, Uzakdoğu, Babil ve diğer Mezopotamya medeniyetleri gibi çok önemli diğer kaynakları değerlendirmemiş, Eski Yunan coğrafyasının Geç Antik Çağı ile sınırlı kalınmıştır. Haydar Akın 2 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.