nevermore Oluşturma zamanı: Ağustos 10, 2023 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 10, 2023 Descartes’ın Metafizik Tutumu Üzerine Özellikle Descartes söz konusu oldu mu idealizmin mi realizmin mi hakim olduğunu tespit etmek bir hayli zordur. Descartes’in ontolojisini ve özellikle bu ontolojiyi bize serimleyen; ‘’Felsefenin İlkeleri’’ ‘’Meditasyonlar’’ ‘’Yöntem Üzerine Konuşma’’ ve ‘’Hakikatin Araştırılması Ya da Işık Üzerine Bir Deneme’’ adlı yapıtlarını inceleyecek olursak Descartes’ın idealist olduğu yönünde fikirlere kapılabileceğimiz gibi realist olduğu yönünde fikirlere de kapılabiliriz. Ancak sonuç odaklı bakacak olursak Descartes’ın realist olduğunu söyleyebiliriz. "Düşünüyorum, öyleyse varım" çıkarımı tam anlamıyla George Berkeley’in ‘’Var olmak algılanmaktır’’ tanımı şeklindedir. Çünkü Kartezyen şüpheciliğin bizleri getirdiği son nokta, soyut ve kendini algıladığı sürece varım diyebilen bir özne profilidir. Descartes bize bu konuyla ilgili birinci meditasyonda şunları söylemektedir: ‘’ Benim, ben varım, bu kesin. Ama ne kadar süre? Elbette düşünüyor olduğum sürece. Çünkü oldu da bütün düşüncelerimi bir anda durdurdum diyelim, işte o anda var olmaktan da hepten vazgeçmiş olurdum:’’ Biraz daha düşüncemizi bulandırmak istersek, Descartes’in Felsefenin İlkeleri adlı eserinde fenomenal idealizmin veya diğer bir çağrıştırımı ile kantın idealizminin havasının estiğini de görebiliriz: " ...açık ve seçik bildiğimizi, ancak renk ya da acı ve bu tür başka duyumların düşüncemizden dışarıda var olan şeyler olduğuna inanmak istediğimiz zaman, bu renk ya da acının ne olduğunu hiçbir şekilde anlamadığımızı göstereceğiz. " veya yine felsefenin ilkelerinde‘’ Şu halde, bir kimseye nesnede renkler görüyoruz demek, ona bu şeylerde özünü bilmememize karşın, bizde renk duyumu dediğimiz pek açık ve besbelli herhangi bir duyumu doğuran bilmem hangi bir şeyi görüyoruz, demekle aynı şeydir’’ bu alıntıya itiraz olarak Descartes’in yine felsefenin ilkelerinde ki" Büyüklükler, şekiller vs.yi renkler, acılar vs.’ den tamamen başka biçimde biliyoruz " başlığı ve bu başlığın içerikleri gösterilebilir. Ancak bir önceki alıntıda ortaya koyulan özellikleri cisimden çıkardığımız zaman, ortada dil açısından dikkate değer bir şey kalmayacaktır. Ne olursa olsun Descartes’in felsefesinin idealist değil Realist olduğunu söyleyebiliriz. Bir bakımdan yukarıdaki alıntılar ne kadar büyük ölçüde bizlere idealizm havasını sezdirse de Descartes realisttir. Bir önceki paragrafta, Felsefenin ilkelerinden alıntıladığımız pasajlardan sonra gelen başka başka çıkarımlara bakacak olursak rahatlıkla Descartes’ın Realist olduğu konusunda uzlaşabiliriz: " ...zira bu özdeği bir şey olarak kavrıyoruz ve ondan edindiğimiz düşüncenin bizden dışarıda bulunan cisimler nedeniyle oluştuğunu ve onlara tamamen benzediğini sanıyoruz. Mademki Tanrı, özüne aykırı olduğu için bizi aldatmı yor, öyleyse, uzunluk, enlilik ve derinlikçe uzamlı töz vardır ve şimdi ona ait olduğunu açıkça benimsediğimiz tüm özellikleriyle dünyada bulunmaktadır. Bu uzamlı töz bizim asıl cisim yada özdeksel şeylerin tözü dediğimiz şeydir" ve "Yaratılmış tözlerden bu şekilde edindiğimiz kavram aynı biçimde hepsine, yani özdekli tözlere de yükletilebilir, çünkü onların yaratılmış bir şeyin yardımı olmaksızın var olabileceklerini görmemiz gerekir" gibi daha birçok alıntıda iddiamızı doğrular niteliktedir. Descartes Aslında İki Tözün Varlığını Savunmamıştır Descartes bir önceki başlıktaki son alıntıda, bizlere töz kavramını iki ayrı ve tanrı gibi mutlak anlamda bir töz olarak değil de maddenin düşünce dediği tözden bağımsız var olabileceğini düşüncenin de madde olmadan var olabileceğini söylemektedir. Bu bakımdan Descartes birbirinden mutlak anlamda ve/veya birçok kişinin kızma sebebi olan anlamda, bağımsız iki tözün var olduğunu savunmamaktadır Descartes töz kavramını iki kısma ayırmakta ve kendisinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan töz tanımına ancak ve ancak tanrıyı yerleştirmektedir. Diğer açıdan bakacak olursak Descartes’ın maddeye ve aynı zamanda zihne de töz dediği şüphe götürmezdir. Ancak Descartes madde ve zihine yüklediği tözlük niteliğini ‘’Tanrıdan başka bir şeye ihtiyaç duymayan’’ anlamında söylemektedir. Yine Felsefenin İlkelerine Bakacak olursak; "Tözü kavradığımız zaman, onu var olmak için ‘ancak kendine gereksinen’ bir şey olarak kavrıyoruz. Burada bu, o ‘ancak kendine gereksinmek’ gücüyle ilgili açıklamada bir belirsizlik bulunabilir, zira aslına bakarsanız yalnız Tanrı böyledir ve onun gücü tarafından tutulup korunmaksızın bir tek an bile var olabilecek hiçbir yaratık yoktur. Bunun için skolastikte töz adı Tanrı’ya ve yaratıklara göre aynı anlamda değildir, demekte haklıdırlar . Yani, bu sözcüğün seçikçe anladığımız hiçbir anlamı yoktur ki aynı anlamda hem Tanrı’ya hem de yaratıklara uygun olsun: Ancak yaratık şeyler arasında bazıları öyle bir doğadır ki, başka biri olmaksızın var olmadıkları için onları ancak Tanrı’nın günlük yardımına gereksinenlerden ayırt ediyoruz ve bunlara töz, diğerlerine bu tözün nitelik ya da sanları diyoruz. bu alıntı dediklerimizi doğrular niteliktedir. Sonuç olarak; Descartes’ın felsefesinde bir kafa karışıklığı veya Descartes’ın üzerine derince düşünmediği çelişkiler olduğu söylenebilir fakat Descartes’ın idealist olduğu kesinlikle söylenemez. Descartes, maddenin ve zihnin birbirleri olmadan var olabileceğini, dolayısıyla 2 ayrı şey olduğunu söylemekte; "ben" in varlığı hakkında ise "Var olmak algılanmaktır" ilkesini desteklemekte fakat benliğin dışlamında kalan idealist düşünceleri reddetmektedir. Tözlerin niceliğine gelince, gerçek anlamda başkalarına ihtiyaç duymadan var olan tek bir tözün var olduğunu ve bunun tanrı olduğunu söylemektedir. Madde ve düşüncenin ise yalnızca tanrıya ihtiyaç duyan tözler olduklarını söylemektedir. Renkler, kokular v.b.g birçok veriler ise hem tanrıya hem de maddeye ihtiyaç duyarlar. Cesur Akçay Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.