nevermore Oluşturma zamanı: Ağustos 15, 2023 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 15, 2023 Yahudilik’te, Tevrat’ta yer alan bazı ifadelerden anlaşıldığı üzere, cin inancının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Eski Ahid, ruhlarla ve cinlerle ilgili malzeme yönünden çok zengin sayılmaz. Buna rağmen, Yahudi kültürü cin ve büyü açısından oldukça zengin bir birikime sahip olabilmiştir. Hatta bu zenginlik, özellikle Yahudilerin çoğunlukta yaşadığı bölgelerdeki Müslüman toplumun cin anlayışlarım da etkilemiştir. Eski Ahid’de, Yahve cinlere atfedilen bütün işleri kabul etmekte ve üzerine almaktadır. Bilhassa Tevrat, Yaratılış 32, 23 vd. ve Çıkış 4, 24-26’daki hikâyelerde bu net olarak görülmektedir.. Samuel 5’de Yahve, bir toprak cini gibi kabul edilmekte ve hikâyenin ilerisinde salgın hastalık ve fare cini uzantıları benimsenmektedir. Eski Ahid’de teke sureti, tarlaların cini olarak çokça zikredilmektedir . Babil’in vampir cini de Lîlit ismiyle meşhurdur. İnsanların cinlerle ilişkileri Yaratılış 6/4’te kabul edilir. Yine Eyyub kitabında Yunan Erinnyen’leri yönündeki intikam ruhlarından söz edilir . Onlara korkutucular da denmektedir ki bu korkutucuların kralının “cin kralı” olduğu bazı Yahudi tefsircilerle dile getirilmektedir. Eski Ahid’in bazı yerlerinde hastalık ve salgın cinlerinden bahsedilmektedir.Hastalıkların cinlerin eseri olduğu anlayışı Eyyub kitabının pek çok yerinde görünmektedir. Tesniye bölümünden, Hz. Musa döneminde bir kısım Yahudilerin cinlere kurban kesmek suretiyle tapındıkları anlaşılmaktadır. Tesniye’de Hz. Musa’dan nakledilen bir ilahide bu husus şöyle anlatılmaktadır: Yabancı ilahlarla onu kıskandırdılar, Mekrûh şeylerle onu öfkelendirdiler, Allah olmayan cinlere, Bilmedikleri ilâhlara Atalarınızın korkmadıkları, Son zamanlarda çıkan yeni ilâhlara kurban ettiler Tevrat’ta diğer semavî dinlerde de olduğu gibi, inananların cinlere ve diğer ilahlara tapmaları kesin olarak yasaklanmıştır (Ve artık kurbanlarını ardlarınca zina ettikleri ergeçlere (taptıkları ilahlara) kurban etmeyecekler. Bu onlar için nesillerinde ebedî kanun olacak). Kitab-ı Mukaddes’te yer alan bilgilerden, Yahudilerin Hz. Musa’dan sonra tekrar tevhid inancından saptıkları ve yeniden cinlere tapmaya döndükleri anlaşılmaktadır. Mezmurlar bölümünde yer alan satırlardan bu dönemde onların, çocuklarını kurban etmek suretiyle cinlere tapındıkları ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki Hz. Musa insan kurban edilmesini yasaklamış ve yine Tevrat’ta Allah’tan başkasına kurban kesmek Yahudilere ebediyen yasaklanmıştı. “Fakat milletler ile karıştılar ve onların işlerini öğrendiler ve putlarına kulluk ettiler, onlar da kendilerine tuzak oldular ve oğulları ile kızlarını cinlere kurban ettiler.” Eski Ahit’te anlatılan bu bozulmaların İsrailoğullan’na dışarıdan bir tesirle oluştuğunu anlamak mümkün. Nitekim bahsi geçen ayetlerde de İsrailoğulları’nın diğer milletlerle karıştıkları ve Allah’tan başka şeylere ibadet etmeye başladıkları vurgulanıyor. Yahudilik’te özellikle İran düalist sisteminin tesiriyle iyi ve kötü varlıklar arasında ayırım başlamış, kötü varlıklar arasında kötü cin ve ruh anlayışı ortaya çıkmıştır. Yahudi kutsal metinlerinde iyi ve kötü tüm varlıklar Tanrı’nın kontrolünde kabul edilir. Bununla beraber halk inanışlarının kutsal kitabı etkilemesine örnek olarak görülebilecek “şedim” (kötü ruhlar) veya “lilit” gibi deyimler de Yahudi kutsal metinlerinde yer almaktadır. Aslında bunlar değişik putperest milletlerde tapınılan ilahlardı. Bunlardan şedim putperestlerin tanrıları “Seirim” , lilit ise Mezopotamyalıların “Lilitus”u ile bir tutulmaktadır. Bu putperest tanrıları satir (yarı insan, yarı keçi) ve tüylü olarak tasvir edilmekteydi. Putperestlerin bu tanrıları Yahudilerce harabelerde mevcut olduğuna inanılan cinler hâline dönüştürülmüştür. Yahudilik’te önemli olan iki cinnî şahsiyet de kippur denilen kefaret günü günah keçisinin salıverildiği çöplük yerlerde yaşayan ve Levililer’de adı geçen “Azazel” ile kutsal kitap sonrası Yahudi menkıbelerinde geçen, çocuklara saldırması ve Âdem’in ilk karısı olmasıyla bilinen dişi cin “Lilith”tir (Lilit’in müennesi). Bununla beraber Eski Ahid ve Yahudi kutsal metinlerinde ağrı ve felaket veren, kan emici cinlerden de bahsedilmektedir. Yahudi geleneğinde cinlerin menşei hususunda farklı teoriler ortaya atılmıştır. Buna göre onlar ilk sebt gününün akşamının alaca karanlığında Allah tarafından yaratılmış veya Âdem’in Lilith’ten olan zürriyetidir ya da kadınlarla cinsi yakınlığa giren kovulmuş meleklerin zürrüyyetidir. Başka bir anlayışa göre de şeytanın başkanlığı altında Tanrı’ya isyan eden kovulmuş meleklerdir. Klasik Yahudi anlayışında yer alan Leviathan telakkisi, Yahudilerin cin anlayışını güzel izah edebilecek örneklerdendir. Leviathan, Habeşlilerin yedi başlı dişi deniz canavarı, daha eski kökeniyle Bâbilliler’in Tiamat’ı ya da Kenânîler’in Lotan’ı ile eş tutulabilen bir tür kötülük kaynağıdır. Yine Cinî bir çöl varlığı olan Behemoth ve Rahab ile Leviathan yakından alakalıdır. Hz. İsa dönemi Yahudilerinin kabul ettiği diğer bir cin daha vardır ki onun adı da Beeizebul’dur. O cinlerin prensi kabul edilirdi. Yahudilik’te şeytanın cennetten kovulması cinlerin başına geçmesi ve sonunda Mihael ve semavî ordu tarafından mağlub edilmesi önemlidir. Nitekim bu anlayış daha sonraki dönemlerde de yaygın kabul görecek bir anlayıştır. Öyle ki İslâm dünyasında vaaz ve mev’iza kitapları ve çeşitli tefsirlerde şeytan ve cinlerle alakalı izahlarda buna benzer hikâyelere oldukça sık rastlanmaktadır . Bu da İslâm kaynaklarında yer alan bu tip haberlerin israiliyyat olduğunu ortaya koymaktadır. Yahudilerde, cinlerin varlığının kabulünün yanı sıra, cinlerin insan ve hayvanların içine girerek onları delirttiğine inanıldığını gerek Yahudi ve Hristiyan kutsal metinlerinden gerekse de Kur’an-ı Kerimde geçen ayet-i kerimelerden anlamaktayız. Kur’an, Firavun ve adamlarının Hz. Musa’nın tebliğine karşı çıkarak, ona “Sihirbaz” ve “Cinlenmiş” dediklerini aktarmaktadır . Bu durum Hz. İsa’nın peygamberliğini ilan ettiği sırada da Yahudi toplumunda tekrarlanmıştı. Yuhanna İncili’nde yer alan ifadelerden, Hz. İsa’nın tebliğlerine karşı çıkan o devir Yahudilerinin kendisine “Cinli” ya da “Deli” diyerek onu halk nazarında etkisiz kılmak istedikleri anlaşılmaktadır. Yuhanna İncili’nde yer alan ifadelere göre Hz. İsa’ya şöyle iftira atılmıştı: “Yahudiler cevap verip ona dediler: Sen Samiriyelisin ve Sende cin var, dediğimiz doğru değil mi? Hz. İsa: “ Bende cin yoktur, fakat Babama hürmet ederim ve siz beni tahkir ediyorsunuz” “Size Şeriatı Musa vermedi mi? Ve sizden kimse Şeriatı yapmıyor. Neden beni öldürmeye çalışıyorsunuz? Halk cevap verip dedi: Sende cin var, kim seni öldürmeye çalışıyor?” Yuhanna İncili’ne göre Yahudilerden birçoğu, Hz. İsa’da cin var delidir, onu dinlemeyin diye halkı menetmeye uğraşmaktaydı. Fakat Hz. İsa’nın mucizesini gören bir kısım Yahudiler de tereddüt içindeydiler ve “Bunlar cine tutulmuş bir adamın sözleri değil. Körlerin gözlerini cinler açabilir mi? diye soruyorlardı. Buradan da anlaşıldığına göre Yahudilerin cinleri, cinlerin insanların içine girebileceğini kabul etmekle beraber, cinlerin gücünün kör bir adamın gözlerini açmaya yetmeyeceğinin idrakinde oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum o dönemde Yahudi toplumunun cinlerle uğraşan kimselerin de âmâ kimselerin gözlerini açamayacaklarına inandığını göstermektedir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.