Jump to content

Mezopotamya’da Tanrı Anlayışının Gelişimi


nevermore

Önerilen Mesajlar

Temel tanrı anlayışı boğa başı ve tanrıça adını verdiğimiz küçük simgeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Halaf ve Ubeyd dönemlerinde çömlekçiliğin gelişmeye başlamasıyla geometrik desenlerin bu dönemde görülmeye başlaması bizi bu toplumlar hakkında soyutu daha iyi anlatmaya başladıkları düşüncesine itebilir mi? Soruya kesin cevaplar vermemiz oldukça güç. Tanrı anlayışı olarak karşımıza çıkan temel unsurlar basit heykelcikler olarak gördüğümüz verimlilik sembolleridir. Tarıma yeni başlayan, hayvanları yeni evcilleştirmiş bir toplumda verimlilik sembollerinin görülmesini elbette fazla yadırgamamız gerekir burada yaşanan temel sorun detayların öğrenilmesi ile ilgilidir. Dini sistemleri nasıldı, tanrı anlayışında daha soyut ve anlatımı daha karışık bir yolu var mıydı? Bu sistemin temel unsurları ve anlatımı acaba nelerdi?


Yazının kullanılmamış olması büyük dezavantaj ve bu dönem hakkında bilgilerimizi oldukça sınırlandıran temel unsur. Bizim dönem hakkında yapacağımız en genel değerlendirme ise elbette elimizde hiç olmazsa bir kaynak olarak bulunan temel heykelcikler ve yorumlamalardır.


Bilgilerin oldukça kısıtlı olmasına rağmen Mezopotamya’da tanrı anlayışının doğuşu olarak bu zaman dilimini seçme sebebimiz özellikle kendisinden sonra gelecek olan Sumer kültürüne önemli aktarımlar yapmış olduğundan kaynaklanmaktadır. Sistemin detaylarını bilme imkânımız olmamasına rağmen temel anlatının niteliği bizi bu konu ile Campbell şu sözleri ile dile getirmiştir; “Gerçekten Halaflı boğa ve tanrıça, kumru, çift ağızlı balta simgelerinin İştar ve Tammuz, Venüs ve Adonis, İsis ve Osiris’in ve Meryem ve İsa’nın adlarıyla ilgili çok etkili mitolojilerle ilişkilendirilmiş en eski kanıtlar olduğunu büyük bir doğruluk derecesiyle iddia edebileceğimize inanıyorum (Campbell, 2006: 161).”

Daha gelişmiş ve sistematik bir medeniyetin temellerinin atıldığı dönemde, tarımsal üretimin temel geçim kaynağı olması güneş ve ay ile ilgili unsurların doğanın gün döneminin insanın ölüm ve yaşamına benzetilmesi, kadının doğurganlığı ile tarımın benzerlik konuları ürün bereketliliği hareketi tanrıça figürlerinin ön plana çıkmasına sebep olmuştur. Bunlara ek olarak tarımın uygulanmasında sabanın bulanması boğanın hem gıda verimliliğine ek olarak gücünden yararlanılarak insanların yapmakta zorlandığı tarım için olmazsa olmaz unsurların üstesinden gelinmesi, insanların düşünce yapısını ve hayatı yorumlama isteklerini derinden etkilemiştir.


Sonraki bölümde daha sistematik ve detaylı karşımıza çıkacak tanrı anlayışının görünen temellerinin bunlar olması bizim için çok önemlidir. İlerleyen zamanlarda bulunacak olan kaynaklar bu temelde fikirlerimizi geliştirebilir, yeni düşünceler içerisine girmemize sebep olabilir hatta bugün oluşturduğumuz bu düşünce sisteminin çökertebilir. Kim bilebilir ki? Mevcut kaynaklar içerisinde yorumumuz neden sonuç düşüncesi içerisinde bizi bu noktada bırakmaktadır.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sumerlilerin Mezopotamya coğrafyasına gelişleri hakkında Geç Obeyd ile Uruk zamanını işaret eden araştırmacılar olmasına (Memiş, 2012: 24) rağmen, yazının henüz kullanılmaya başlamaması bununla birlikten bu zaman dilimindeki kültürel farklılıkların tam olarak ayırt edilememesi bizi böyle bir değerlendirme yapma açısından oldukça zorlamaktadır (Kuhrt, 2013: 28). Dünya üzerinde bilinen hiçbir dil ailesi ile uyuşmayan Sumerli olarak niteleyeceğimiz insanlar mevcut Mezopotamya kültürünü geliştirerek diğer medeniyetler için essiz bir kaynak haline getirmişlerdir. Bu eserde dönemler arasında böyle bir ayırıma gitme sebebimiz örgütlenmenin artması ile daha sistematik bir hale gelmesi, bununla birlikte dönemin ilerleyen aşamasında yazının bulunması ve Uruk’ta tam olarak Sumer kültürünün aktif olması, tanrı figürünün daha kesin ve net bir hal almaya başlamasını söyleyebiliriz.


Sumer’de sosyal hayatı öğrenmek için başvuru yapacağımız ilginç mekânlardan birisi de mezarlardır. Evlerin alt kısmına ya da şehir dışına gömülen ölülerin yanına öldükten sonraki hayatta yardımcı olması için değerli eşyaları konulurdu. Bu kalıntılar Sumer toplum yapısı hakkında bilgilerimizin artmasına sebep olmuştur.(Crawford, 2010: 141) Ölümden sonraki yaşamı ise; Işıktan yoksun yaşarlar, toz onların nevalesi, çamuru yiyecek olarak gördükleri ve karanlıkta hayatlarını devam etmek zorunda kaldıkları anlatılmaktadır. Aslında bu söz tanrıların günahların bedelini bu dünyada alacağı düşüncesinin doğmasına sebep olmuş veböylece tanrı korkusu sosyal hayatı etkileyen temel unsur haline dönüşmüştür.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sumer Tanrı Anlayışı

Kendisinden sonra gelen birçok topluma öncülük etmiş olan Sumer medeniyeti kurdukları devletin ortadan kalkmasına rağmen arkalarında aynı coğrafyaya göç etmiş farklı uluslar tarafında kullanılacak gelişmiş bir dil bırakmışlardır. Hatta ticaret, savaş ve göçler sayesinde Sumer medeniyetine ait farklı unsurlar civar coğrafyalara yayılmış birçok medeniyetin kültürlerine doğrudan etki etmiştir.


Sumerlilerin din alanındaki faaliyetleri de buna örnek gösterilebilir. Sumer devleti yıkılmasına rağmen dini metinler Sumerce okunmaya devam etmiş, hatta tapınaklarda Sumer kültürüne göre ibadet edilmesi vazgeçilmez bir unsur olarak görülmüştür. Bu yüzden Mezopotamya coğrafyasında Sumer kültür temelleri çok önemlidir. Bu kültür temellerine ilk önce Sumer’de tanrı anlayışının nasıl olduğunu, Sumer halkının tanrıları düşünürken hangi unsurlardan yararlandıklarına ve tanrılarını anlamlandırma süreçlerinin nasıl gerçekleştiğini belirlemekle başlayabiliriz.


Sumer tanrı anlayışını gösteren temel unsurları şöyle sıralayabiliriz:

1. Mezopotamya halklarında soyut ve insani özelliklerden arınmış ( ya da antropomorfik olmayan ) bir tanrı fikri yoktur(Demirci, 2017: 17). İlk insan kayıtları ortaya çıkışında daha çok sihirsel özellik gösteren din olgusu gittikçe bunun yerini almaya başlayan bir dinsel oluşum içine sokmuştur. Bunun en büyük sebebi tabii ki de insanın üretim ( tarım ) yapmaya başlamasıdır. Doğa da asalak bir şekilde yaşayan insan sihir yoluyla doğayı etkileyerek isteklerinin gerçek olmasını sağladığını düşünmüş böylece doğanın içinde var olabileceği çıkarımında bulunmuştur. Fakat tarımın başlamasıyla birlikte bu unsur yerini dinsel ve daha sistematik düşünceye bırakmıştır. Bunu en önemli sebebi artık doğada asalak yaşamak yerine üretici konumuna ulaşan insanın düşünce yapısının değişmesidir. İlk tarımcı insanlar doğanın içinde döngüyü tamamlayan unsur olmaktan daha çok bu döngüyü etkileyen ve değiştirebilen unsurlar olarak kendilerini görmeye başlamışlardır.

2. Tanrıların esas ve kalıcı mekânı uhrevi bir âlemde bulunur. Bununla birlikte, tanrılar zaman zaman bu dünya dâhil pek çok yerde görülebilir (Demirci, 2017: 17). Antik Yunanda olduğu gibi bir dağ motifinin olmasından kesin sözlerle bahsedemeyiz. Sumer ülkesinin düzlük bir bölge olması Sumerlilerin hayalindeki dağ imgesine hayretle ve merakla yaklaşmalarına sebep olmuştur. Fakat bunun olması herhangi bir dağı tanrıların ikametgâh olarak kullandığı anlamına gelmemektedir. Sumer kültüründe gökyüzü önemli bir bölgeydi. Özellikle yıldızlar tanrılar ile yakından ilişkilendirilmiş, Ziggurat adı verilen tapınaklarla birlikte tanrılarına yakın olabilecekleri düşünülmüştür. Ziggurata çıkmak adeta göğün merdivenlerini tırmanmak olarak görülmüştür.

3. Birinci maddede tanrıların insanlardan çokta farklı olarak düşünülmediğinden bahsetmiştik. Tanrılar ile insanlar arasında temel fark ölümsüzlük düşüncesidir. Tanrılar kendilerinden bir parça olarak insanı yaratırken ölümsüzlük unsurunu kendilerine ayırmışlardır. Buna rağmen bazı tanrılar öldürebilir güçleri çalınabilir veya etkisiz hale getirilebilirdi.

4. Aynı tanrı bazen önem kazanır, bazen önem kaybeder. Bu durum çoğunlukla kazanan tanrının egemenliğini içeren siyasal kavgalardan kaynaklanır (Demirci, 2017: 19). Enki’ye ait kent Eridu şehridir, Nanna Ur kenti, İnana Akad, UtuLarsa ve Sippar, gibi tanrıları örnek gösterebiliriz. Burada bahsettiğimiz gibi her tanrının hâkim olduğu bir kent vardı ve Sumer kent devletleri şeklinde örgütlendiği için bu kentler içinde rekabet olmaktaydı. Bu rekabet sonucunda üstün gelen kentin tanrısı siyasi yapısıyla birlikte Sumer panteonunda ön saflara geçmekteydi. Bunun en büyük örneklerden birisi olarak Asur’u göreceğiz. Akad devleti döneminde Şamaş, İstar ve Nergal önem kazanmıştır. Bu bağlamda birbirleriyle dostluk ilişkisi kuran kentlerin tanrıları savaşta ve barışta ortak hareket etmeye başlamıştır.

5. Sumer öncesi Mezopotamya tanrıları, zamanla Sumer tanrıları içinde erimiş ve prehistorik dönemlere uzanan inançlar Sumerlileşmiştir (Demirci, 2017: 19).Bu bilgiye örnek olarak yeni yıl kutlamalarını olarak gösterebiliriz. Yer altına inen tanrıça İnanna buradan kurtulabilmesi için yerine başka birisini geçirmek zorundadır. Güneş tanrısı Utu vasıtasıyla yeryüzünde kendi yerine geçecek birisini aramaya başlar, yanında yer altı dünyasının korkulan cinleri de kendisine eşlik etmektedir. Birçok kişinin yanına giden İnanna bir türlü kendi yerine geçecek olan kişiyi seçemez son olarak kocası Dumuzi’yi rahatlık ve zevk içinde görünce sinirlenir ve kendi yerine geçmesi için onun yakalanmasını emreder. Dumuzi’nin kızkardeşi Geştinanna abisinin bu durumundan büyük üzüntü duyar ve tanrılar meclisine giderek kardeşi yerine yarıyıl yeraltında kendisinin bırakılması konusunda yakarır (Çığ, 2013: 92). Bu hareketinden pişman olan İnanna’da bu duruma razı olur ve Dumuzi baharın gelmesiyle yeryüzüne çıkar, bütün dünya tekrardan bereketli hale gelir. Onun yer altında kaldığı zaman ise dünya adeta ölüm uykusuna yatmaktadır. Bu inanç çok uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Tarımın ilk başlamasıyla birlikte dünyanın neden kış ve yaz döngüsü içinde olduğunu idrak edemeyen neolitik insan bitkilerin yeraltında saklandığını (bitki tanrısı ya da ekin tanrısı) baharın gelişiyle birlikte tekrar doğduğunu düşünmekteydi. Bu eski inancın kalıntısı bugün karşımıza Sumer yeni yıl şenlikleri olarak çıkmaktadır.  Dumuzi ve İnanna’nın her yıl birleşmesini Sumerliler coşku ile kutlamaktadır. 

6. Bazı Sumer tanrı anlayışındaki unsurlarda Sumer öncesi Neolitik dönemden kalma totemik unsurlarla karşılaşabiliriz. Yukarıda daha önce bahsettiğimiz unsurlardan birisi tanrıların yıldızlar ile ilişkilendirilmesidir (Örn. İnanna Venüs). Nippur’un güneş tanrısı Adar’ın sembolü domuzdu. Marduk boğa, fırtına tanrısı Zu kuş formundadır (Demirci, 2017: 21). Bu ve çok sayıda hayvan formunda olan tanrıdan söz edebiliriz aynı zamanda tanrıların simgesi olarak yansıtılan olmazsa olmaz bir totemden de bahsedebiliriz.

7. Cansız nesneler de tanrı olabilmektedir. Tanrıların bir şekilde temasından dolayı çeşitli sıradan nesneler tanrısal bir özellik kazanabilmektedir. Bu değişim sonrası en az tanrıların kendisi kadar saygı görmektedirler. Tanrılara sunulan yiyecek ve kıyafetlerde de aynı işlem uygulanmış tanrısal bir nitelik kazanmaları sağlanmıştır. Böylelikle insan ile tanrı arasındaki aktarım gerçekleştiğini düşünmüşlerdir.

8. Evrenin ve diğer tanrıların ortaya çıkışında büyük tanrılar olduğu gibi onların altında küçük tanrılarda bulunmaktaydı ve tanrılar arasında da göze çarpan bir hiyerarşiden de bahsedebiliriz. Enlil, Enki gibi şehri koruyan büyük tanrıların yanında insanların kişisel tanrıları da bulunmaktadır ve bu tanrılar karşıda da insanlar saygıda kusur etmezlerdi. Bunların yanında her mesleğin de, meslek için önemli aletlerin de koruyucu bir tanrısı olduğuna inanılırdı. Hatta daha detaylı olarak incelersek çeşitli hastalıkların ortaya çıkışında ve bu hastalıkların tedavisinde çeşitli organlarında birer iyileştirici tanrısını görebiliriz.

9. İnsanların ölümlü olarak düşünülmesi ve birçok belanın tanrılar veya ruhlar tarafından gönderildiğini düşünmeleri Sumer insanlarının tanrılara karşı uyguladıkları ibadet ve saygıda kusur yapmama gibi bir düşüncelerinin oluşmasına sebep olmuştur. Sumer dini düşüncesinde kesin bir cennet veya cehennem kavramının olmayışı ölüler diyarının canlılığını yitirmiş bir krallık gibi düşünmeleri genellikle bu dönem insanların tanrılara karşı veya birbirlerine karşı yaptıkları suçlarının cezasını yaşamları aşamasında ödedikleri düşüncesinin doğmasına yol açmıştır. İnsanın ölümlü karakteri ve dönemin zorlu koşulları tanrılara karşı insanların ağır bir sorumluluk taşıması anlamına geliyordu. Aynı zamanda tanrıların sözlerine uyan ve onların isteklerine saygı gösteren insanlar bu dünyada güzel bir yaşam bahşedilmesi düşüncesine sahiptirler.

10. Sumer ve Mezopotamya tanrıları birbirleriyle akrabalık ilişkisi içerisinde bulunmaktadır. Sumer tanrıları aynı insanlar gibi bir aileye sahiptir ve birbirleriyle sürekli bağlantı içerisindedirler. Yoktan var olma gibi bir düşüncenin henüz gelişmemesinden dolayı tanrıların ortaya çıkışını yine tanrıların faaliyetleri olarak değerlendirmişlerdir. Her ne kadar tam anlamıyla bir kozmogoni keşfinin olmadığını görsek bile (Eliade, 2012: 79) Sumer mitleri arasında yaratılışın nasıl değerlendirildiği ile ilgili önemli bilgilerle karşılaşmaktayız. 

11. Tanrıların başından geçen birçok mitsel olay politik zemini olan tarihsel koşulların retoriğidir(Demirci, 2017: 23). Bu koşulların ortaya çıkmasında hali hazırda zaten siyasi yapının etkinliği kesinlikle yadsınamaz. Sumer döneminde tanrı anlayışın gelişimi ve daha sonrasında yayılışında etkili olan unsurları düşündüğümüzde Mezopotamya içerisinde yaşanan siyasi olayların etkisinin fazlaca olduğundan söz edebiliriz.

12. Temelde Sumer inançlarını düzenleyen üç okul (Demirci, 2007: 24) olmasına rağmen Sumer tanrı anlayışında başka toplum, kabile veya şehirlerin ( kendilerinden olmayan herhangi bir topluluğun )  tanrısı da kutsal sayılmıştır. Bunun en önemli sebebi çok tanrılı bir inanç sisteminde farklı tanrıları kabul etme ve o tanrının kültürün içinde kendisine kolay yer bulabilmesi düşüncesi vardır. Bu yüzden ele geçirilen veya etkileşime girilen toplumun tanrıları da Sumer panteonunda önemli bir yer tutabilmektedir. Bu tamamen o kültürün tanrısal niteliğine bağlı olarak değişmektedir.

13. Son olarak bahsedeceğimiz konu kralların gösterdikleri olağanüstü nitelikler sayesinde tanrısal ya da yarı tanrısal bir nitelik kazanmalarıdır. Mezopotamya hükümdarlarının Mısır krallarından farklı olarak tam bir tanrısallık kazanmaları ile ilgili bilgilere çok az rastlamaktayız. Sumer rahipleri krallığı tufan öncesi ve tufan sonrası olarak iki ana bölüme ayırmışlardır ve bize bir krallar listesi sunmuşlardır. Sumer kralı, tanrının düzeni sağlamak için dünyaya gönderdiği kutsal bir kişilik olmasına rağmen asla bir Enki ya da Enlil gibi görülmemiştir. Krallar kara kafalıların çobanıdır ve tanrıların rahat etmesi için kurulan düzenin koruyucularıdır. Bu bakımdan tanrılara karşı sorumludurlar ibadetleri ve tapınmaları eksiksiz bir şekilde yerine getirmelidirler, tanrısal niteliklere olabildiğince sahip çıkmalıdırlar.

 

ASEAD CİLT 5 SAYI 1 Yıl 2018, S 64-75

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...