vhercle Oluşturma zamanı: Eylül 9, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 9, 2007 Yazı alıntıdır... Atatürk’ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7 tespitim oldu. İlki Çanakkale’de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de anlatacağım. O günün Ankara´sı kurak, çorak bir köy. Çankaya’dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış. Atatürk, o iğde ağacının önünden her geçişlerinde arabasını durdururmuş, inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. “Aman paşam ne yapıyorsunuz böyle?” demişler, “Eee, o yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var.” demiş.Yani;”Niye şaşırıyorsunuz?” der gibiymiş. Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına; “İşte bu benim...” derken bir de bakıyor, ağaç yok ortada hemen iniyor; “Ne yaptınız bu ağaca?” diyor. “Paşam” diyorlar; “Yolu genişletme için mecburduk kestik o ağacı”. “Yahu diyor bir de bana soraydınız, bu ağacıı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum” diyor. Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önünde hüngür hüngür ağlamaya bşlıyor. Bir tek iğde ağacı için mi dersiniz? Hayır. Ağaç çok zor şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideri olduğu için de bu toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal’in omuzlarındaydı da onun için... Galiba şimdi anlatacağım inanılmaz projeyi de o gün düşünmeye başlamıştı. Hani “Bir daha böyle bir şeyle karşılaşabilirsem nasıl müdahale edebilirim...” diye. Bildiğimiz doğa katliamı yani en kolay yaptığımız katliam. Yıl 1930, Atatürk Yalova köşküne doğru çıkmakta. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir. “Yahu” der “Sen haytında hiç böyle bir ağaç yetişdirdinmi ki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye?” der. Bahçıvan der ki; “Paşam, çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz, ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz”. Bir an düşünür ve; “Hayır gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız” der. Derler ki bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek köşkü ağaçtan uzaklaştırmak? Mühendis değil, mimar değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyor musunuz? İstanbul’da köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Köşkü olduğu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazarak ve köşkün altına tramvay raylarını döşeyerek köşkü ağaçtan, 4 metre 80 santim kenara çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının kurtuluşunu temin eder. Dünya çevre lafını ne zaman etmeye başladı? 1980 den sonra. Ama Mustafa Kemal 1980´den önce, 1930 yılında dünyaya somut bir çevre dersi vermektedir. 5 Mart 1996’da “Atatürk ve Türk Kadını” konulu tiyatrolu konferansımı 25 gençle sunuyorum. 25 gençle birlikte prova yaptık,yorulduk, oturduk, televizyonu açtık. İkinci haber olarak 6 dakika müddetle ve 5 kere görüntü tekrarlanmak üzere önemli bir haber verildi. Haberi aynen aktarıyorum, diyor du ki; “Amerika’da eski bir ünlü bir müzikhol hiç yıkılmadan dünyada ilk kez uygulanan bir yöntemle, raylar üzerinde iki metre kenara çekilerek yerine yeni bir binanın yapıldı”. Dünyada ilk kez lafı da beş kere edildi. gençlerden biri kalktı ve ne dedi biliyor musunuz? “Ya öğretmenim biz tarihe pek bir daldık. Bakın el alem neler yapıyor? Teknik, medeniyet biraz da onlara baksak” deyince arşivimde 1930’da Atatürk’ün bu işi yaparken çekilmiş resimleri, raylar üzerindeki çekilen resimleri gösterdim ve dedim ki “Şu anda ne söyleyeceksiniz bana?” Bir genç kalktı ve; “Ya öğretmenim suç bizde mi? Biz bu konuyu ilk defa sizden duyuyoruz, sizden görüyoruz bu resimleri” dedi. Ama o haberi bugün milyonlarca Türk genci izledi ve oturdular 25 genç, bu haberi veren televizyona bir faks çektiler. Faktsa aynen şu yazıyordu; “İkinci haber olarak 6 dakika müddetle ama beş kez şu resimleri göstermek suretiyle bu mesajı verin. Bu gün 1996, Amerika raylar üzerinde bir binayı iki metre çekiyor, yerine yeni bir bina yapıyor, 1930’da ise Atatürk, binayı 4 metre 8 santim çekiyor, sadece bir ağaç kurtarmak için” Yıl 1996 idi. Yıl 2005... Hiçbir televizyonda bunu izlediniz mi? İzlemediniz... Hadi gelin Söğütözü’ne gidelim, hani şu Ankara yakınlarındaki, o zaman için 80 tane söğüt ağacının olduğu yere. Söğütözü’ne Atatürk hep dinlenmek için gelirmiş. Bir geldiğinde galiba düşündüğünü sesli olarak aktarmış; “Ah ! burda bir kulübem olsaydı keşke”... “Paşam, istediğin bir kulübe olsun hemen yaparız şuraya” demişler. “Buradaki ağaçlara ne olacak peki” diye sormuş. “Paşam burdakiler söğüt ağacı; gönülsüz ağaçtır. Sökeriz başka bir yere dikeriz, mutlaka tutar” demişler. Bir an durur ve; “Bir tek şartla kabul ederim, Burda yetecek kadar söğüt ağacını kendi ellerimle sökeceğim, kendi ellerimle dikeceğim, önce tuttuklarını göreceğim, sonra kulübe yapımına izin vereceğim” der. Yani bu, bugün betonu yeşile tercih eden zihniyete bence en güzel örnek teşkil eder. Ne yapar biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk makamını Çankaya’dan Söğütözü’ne hasırlar üzerine taşıtır. Kabullerini orda yapar, imzalarını orda atar, çadırda kalır ama söğüt ağacını söker, kendi elleriyle diker, tuttuklarını görür, ondan sonra bugün çok küçücük ama verdiği mesaj olağanüstü büyük olan bu Söğütözü’ndeki küçük Atatürk kulübesinin yapılmasına izin verir... 25 yıllık araştırmacıyım. Benim elimde 130 belge var bizzat çevre hareketine bedenen katıldığına dair. Sadece bende 130 belge var, daha kim bilir kaç belge var... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.